Mescid-i Aksa ile karıştırılan Kubbet-üs Sahra
Kudüs denilince aklımıza gelen ilk şeydir, Kubbet-üs Sahra. Altın rengi kubbesiyle hafızamıza çivi gibi çakılmıştır. Kubbet-üs Sahra, yıllardır Mescid-i Aksa ile karıştırılır.
Coğrafyamızda "Müslüman" ve "ümmet" olmanın önemini yeniden dirilten bir simgedir Kudüs.
Yüzyıllardır paylaşılamayan, yüzyıllardır kanın durmadığı coğrafya…
MÜSLÜMANLARIN İLK KIBLESİ MESCİD-İ AKSA
Mescid-i Aksa, Kubbet-üs Sahra'nın komşusu, Müslümanların ilk kıblesi.
"Aksa" yani "en uzak". Böyle adlandırılmıştı yüzyıllar öncesinde Mekke'ye olan uzaklığı nedeniyle bu mescid.
Ve tüm bunları içinde barındıran Harem-i Şerif.
Mescid-i Aksa, Kubbet-üs Sahra, Ruhlar Kuyusu, türbe, sebil gibi birçok yapıyı çevreler. 150 dönüm büyüklüğünde bir arazi üzerine dağılmış dini yapılardan oluşan kutsal bir mekândır.
Harem-i Şerif yapılarının içerisinde Hz. Süleyman mabedinden kalan batı duvarına bitişik olan Mescid-i Aksa, dörtgen şeklindedir ve 638 yılında Hz. Ömer (ra) döneminde Kudüs fethedildikten sonra inşa edilir.
Daha sonra, Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletilmiştir.
ALTIN KUBBESİYLE GÖZ KAMAŞTIRAN KUBBET-ÜS SAHRA
Bugün pek çok kimse tarafından Mescid-i Aksa zannedilen üstü altın kaplı, sekiz köşeli yer ise, aslında Kubbet-üs Sahra adlı eşsiz mimarideki yapıdır.
Bir dönem Kubbet-üs Sahra'yı ele geçiren Haçlılar, burayı kiliseye çevirseler de; Selahaddin Eyyubi, Kudüs'ü fethettikten sonra burayı kilise olmaktan çıkardı ve cami olarak ziyarete açtı.
Kubbet-üs Sahra, Osmanlı padişahları tarafından birçok kez yapılan tamirat ve eklemelerle bugünkü görünümüne kavuştu. Üzerindeki Çiniler tamamen Osmanlı ürünüdür.
KUBBET-ÜS SAHRA'NIN İÇİNDE YER ALAN HACER-İ MUALLAK
Kubbet-üs Sahra'nın içinde "Hacer-i Muallak" adlı bir taş yer alır. Muallak taşı "Havada asılı duran kaya" anlamına gelir.
En geniş yeri 18 metre, en dar yeri ise 13,5 metre olan bu taş, Kubbet-üs Sahra'nın tam ortasında yer alır. İçine on bir basamak merdivenle inilebilen bu taşın iç kısmı, yaklaşık 1,5 metre yüksekliğinde boş bir mekândır.
İçeriden tavana bakıldığında havada asılı izlenimi verir, bundan dolayı Hacer-i Muallak olarak anılır. Hacer-i Muallak'a ilişkin iki rivayet var. Rivayetlerden birine göre, Hz. Muhammed (sav) miraca yükselirken bu kayaya basar ve kaya onunla birlikte yükselmeye başlar. Hz. Muhammed (sav) dönüp kayaya "Dur!" der, kaya havada asılı kalır ve kıyamete kadar orada asılı kalacağı söylenir. Diğer bir rivayete göre ise, Hz. İbrahim oğlu İsmail'i kurban etmek için bu kayanın üzerine yatırmıştır.