'Evet' sonrası devletin yeniden yapılandırılması
İşte Sabah gazetesinde yer alan o köşe yazısının tamamı:
Yaklaşık bir hafta önce referandum süreci tamamlandı ve millet son sözü söyleyerek Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesine karar verdi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en önemli taahhütleri vesayetçi zihniyetin sonlanması, yürütmede çift başlılığın ortadan kaldırılması ve bunlara dayalı olarak yönetimde istikrar ile hızlı ve etkili bir icraattır. Cumhurbaşkanı beş yıl süre ile kesintisiz olarak icranın başında olacaktır. Çünkü yeni sistemde yürütme gücü kolektif bir organ yerine doğrudan halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı tarafından kullanılacaktır.
Cumhurbaşkanı güvenlikten dış politikaya, eğitimden sağlığa kadar toplumu ilgilendiren tüm kamu politikalarını doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyecek, bu politikaların uygulanmasını sağlayacak ve uygulamaları takip edecektir.
Cumhurbaşkanı toplumun kronik sorunlarına dair çözümler üretecek ve kamu hizmetlerinin etkili ve verimli bir şekilde sunulmasını sağlayarak toplumsal talep ve ihtiyaçları karşılayacaktır. Bu doğrultuda bakanlıklar arasında eşgüdüm sağlayacak ve kamu yönetimini ve personelini kontrol edecektir.
Yeni sistemde cumhurbaşkanının üstleneceği bu görev ve sorumluluklar aslında referandumdan çıkan "evet" sonucunun bir sürecinin son aşaması değil aksine yeni bir sürecin ilk aşaması olduğuna işaret etmektedir. Bu süreç yeni sistemin ruhuna ve dayandığı anlayışa göre devletin yeniden yapılandırılmasıdır.
Özellikle hızlı ve etkili icraat, Türkiye’de geniş anlamda devletin, daha özelde yürütmenin mevcut sisteme dair hâkim bakış ve kodlardan sıyrılarak yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmaktadır.
Türkiye’de yürütme yeniden yapılandırılırken günümüzde kamu yönetimi alanında ön plana çıkan "yeniden merkezileşme", "koordinasyon" ve "iş birliği" gibi değerler;
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin nasıl bir kurumsal örgütlenmeyi gerektirdiği, Türkiye’de ön plana çıkan toplumsal problemler ile ülkenin mevcut yönetim yapısındaki başlıca sorunlar ve çözüm önerileri dikkate alınmalıdır.
Ayrıca yeniden yapılanma sürecinde kurumlar ve hizmetler arası bütünlük gözetilerek yeni birtakım kurumsal zafiyetlere yol açılmamalıdır.
Yakın zamanda başlatılması muhtemel olan bu yeniden yapılanma süreci öncelikle merkezi idarede çok önemli değişimleri beraberinde getirecektir.
Çünkü yeni sistemde Başbakanlık tamamen ortadan kalkacaktır. Bunun yanı sıra, Türkiye’de yeni sisteme geçişle birlikte parlamenter sistemdekine benzer bir bakanlar kurulu söz konusu olmayacaktır.
Ayrıca yeni bakanlıkların kurulması veya mevcut bakanlıkların birleştirilmesi veya kaldırılması gündeme gelebilir.
Yeni sistemde yürütmenin merkezinde Cumhurbaşkanlığı teşkilatı yer alacaktır. Bu teşkilatın cumhurbaşkanının yeni görev ve sorumluluklarına göre dönüştürülmesi gerekmektedir. ABD, Brezilya, Güney Kore, Rusya gibi başkanlı hükümet sistemlerindekine benzer şekilde, bu teşkilatta cumhurbaşkanına politikaların oluşturulması ve uygulanması sürecinde katkı sağlayan çeşitli kurmay birimler yer alabilir. Yeni sistemde danışmanlık müessesesinin ön plana çıkması ve kurumsallaşması, uzmanlık ofisleri ve danışma kurullarının oluşturulması beklenebilir. Yeni dönemde danışma kurullarının ilgili politika alanındaki tüm aktörleri kapsayıcı bir şekilde tasarlanması önem arz edecektir. Böylece bir yandan daha doğru ve rasyonel kamu politikaları için cumhurbaşkanına akan bilginin içeriği, kalitesi ve kaynağı çeşitlenecek diğer yandan alternatif bilgi kaynakları oluşturularak bürokrasinin karar alma süreçlerindeki olası manipülasyonlarının etkisi azaltılabilecektir.
Hızlı ve etkili icraat için yeniden yapılanmanın önemli bir yönünü Türkiye’de kamu personel rejiminin gözden geçirilmesi oluşturmalıdır.
Bu, bürokraside yerleşik hale gelen siyasetçinin yolcu, bürokrasinin hancı olduğu anlayışının kırılması, siyasetçi-bürokrat ilişkisinde yeni bir dengenin kurulması ve bürokrasiye dinamizm kazandırılması açısından çok önemlidir. Personel sisteminin dönüştürülmesinde iki hamle oldukça belirleyici olabilir.
Birincisi, üst kademe yöneticilerin cumhurbaşkanı kararnamesi ile atanabilmesi ve görevden alınabilmesidir. Çünkü üst kademe yöneticiler kamu kurumlarında politikaların belirlenmesi ve uygulanmasında sorumluluğu olan ve alt düzey memurları çalıştıracak pozisyondaki kişilerdir. Bu nedenle, cumhurbaşkanının vizyonu ve politikalarının yaşama geçirilebilmesi açısından bu yöneticiler kilit role sahiptir.
Türkiye’de üst kademe yöneticiler açısından var olan hukuki boşluk yeniden yapılanma sürecinde giderilmelidir.
İkincisi, Türk kamu yönetiminde performansa dayalı personel sistemi ve işlevsel bir performans değerlendirme yönteminin geliştirilmesidir.
Performans, kamu yönetimi dünyasında sözleşmecilik kültürüne ve performansa göre terfi ve ücret anlayışına yol açacaktır. Bu girişimler kamu kurumlarının işlerliğini sağlamaya, bürokrasideki "bugün git yarın gel" anlayışını ortadan kaldırmaya ve vatandaş odaklı bakış açısını benimse(t)meye imkan tanıyabilir. Bunun için Devlet Personel Başkanlığının konumu ve fonksiyonları üzerine yeniden düşünmek gerekebilir.