Erdoğan Hint televizyonuna konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hindistan ziyareti öncesinde Hint televizyon kanalı WION’a verdiği röportajda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
16 Nisan’daki referandumun ardından kendisini nasıl hissettiğine yönelik soruya Erdoğan, öncelikle, Hint halkına şahsı ve Türk milleti adına kalbi şükranlarını sundu.
"Halkını bölen-parçalayan değil halkını kucaklayan bir siyasi hareket"
"Sizi eleştirenlerin büyük bir çoğunluğu ülkeyi kutuplaştırdığınızı söylüyor. Ama sizler seçmenlerinizle ilgili olarak popülerliğinizi korumayı başarmış bir kişisiniz. Özellikle kırsal kesimde ve şehirlerdeki genç nüfus içerisinde oldukça popüler görünüyorsunuz. Türkiye için sizler niye bu kadar popüler bir kişisiniz, bunu biliyor musunuz?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, AK Parti’nin kurulduğu günden bu yana sürekli yükselen bir siyasi hareket olduğunu ve hiç geri düşme diye bir şey yaşanmadığına işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu bir şeyi gösteriyor; demek ki çok geniş katmanlı, halkını kucaklayan, halkına gerçekten anlayışla yaklaşan ve hiçbir din, dil, bu noktada düşünce, hak, özgürlükler, herhangi bir ayrım yapmaksızın bu geniş kucaklama anlayışı bizi Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 52’ye taşıdı. Parti olarak ise sürekli yükselen ve yüzde 50’ye kadar dayanan halkımızdan oy aldık. Parlamentoda ise hiçbir zaman yüzde 60’ın altına düşmedik. Bu bir şeyi gösteriyor; demek ki halkını bölen-parçalayan değil halkını kucaklayan bir siyasi hareket. Bölen- parçalayan olsa, halkımız bizi demokratik bir rejim içerisinde böyle bir yere taşır mı? Taşımaz. Yani bunun için bence farklı şeyleri dillendirmekten öte biz sandığa bakarız. Sandık ne diyor? Şu anda dünyanın hiçbir yerinde yüzde 85, yüzde 86, hatta yüzde 86’yı aşkın bir şekilde sandığa katılımla seçimin yapıldığı ülkeler yok gibidir. Avrupa’da öyle ülkeler var ki yüzde 35, yüzde 40 katılımla seçim yapıyorlar. Bizde ise düşünün şimdi son referandum yüzde 85’in üzerinde. Böyle bir seçim var mı? Türkiye bunu başardı. Ha bazı yerlerde teokratik rejimlerde dayatmayla bu tür şeyler olabiliyor ama bizdeki öyle değil. Tam manasıyla demokratik ve neticesi itibarıyla da ortaya herhangi bir ne bileyim kırma-dökme, şu-bu olmadan suhuletle bitirilmiş bir seçim var. Bununla da ben iftihar ediyorum, milletimle gurur duyuyorum. Demokratik hakkını en güzel şekilde kullandılar, tebrik ediyorum. Yarınlar da ülkemiz için bu noktadan çok daha iyi olacak ve milletim birbiriyle çok daha özdeş hale gelecek."
Cammu Keşmir
Hindistan’ın Pakistan sınırındaki Cammu Keşmir bölgesiyle ilgili Türkiye’nin pozisyonun sorulması üzerine Erdoğan, Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişkilerin her geçen gün daha da iyiye gittiğini görmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Erdoğan, Keşmir sorunu olarak bilinen konunun kendilerini üzdüğünü belirterek şunları söyledi:
"Bu, her iki ülkenin de aslında üzüntü duyduğu bir konudur. Tabii bunların aşılması bana göre dünya barışına önemli bir katkı sağlayacaktır. Yaklaşık 70 yıldır çözülemeyen bu sorunu çözmek, inanıyorum ki her iki ülkenin de lehine olacaktır. Bunları uzatmak ve bu sorunun geleceğe yönelik bedelini gelecek nesillere ödetmek doğru değildir diye düşünüyorum ve Keşmir bölge halklarının da refahı yanında Güney Asya’da istikrar ve güvenliği de olumsuz yönde etkiliyor ve biz bunu istemiyoruz. İstediğimiz tek şey var. Biz dost kazanacağız ve dostlarımızı artıracağız. Bu bölgede Hindistan bizim dostumuz, Pakistan da bizim dostumuz. Ayrıca, bizim kadim dostluğumuzu perçinleyen bazı şeyler var. Nedir? Örneğin dini noktada Hindistan’la da bizim dostluğun yanında aynı şekilde Müslüman kardeşlerimiz var, Pakistan’da da bizim Müslüman kardeşlerimiz var. Bizim hepsiyle bu diyaloğumuzu onları bir köprü kılmak vasıtasıyla geliştirmemizde büyük faydalar olduğuna özellikle inanıyorum. Bakın daha fazla can kaybına fırsat vermeden özellikle ikili diyalogları ki çoklu diyaloga da girebilir bu, bizler bu konularda devreye girebiliriz, bu diyaloglar vasıtasıyla bence bu sorunu çözmenin ve ortadan bu sorunu kaldırmanın her iki ülkeye de faydasının çok çok büyük olacağına inanıyorum."
"Türkiye’de Kürt vatandaşlarımızla sorunumuz yok, bunu birbirine karıştırmayalım"
Muhabirin, Keşmir sorunu ile Türkiye’deki "Kürt meselesi"ni mukayese eden bir soru yöneltmesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Şimdi bakın bunlar birbirine benzer halde kıyaslarsak yanlış yaparız. Şimdi bizim Türkiye’de Kürt vatandaşlarımızla sorunumuz yok, bunu birbirine karıştırmayalım. Bizim bir terör örgütüyle sorunumuz var, anlatabiliyor muyum? Yani şu anda Keşmir sorunuyla alakalı konu bu değil. Orada bir defa farklı bir olay var, orada toprak sorununa varıncaya kadar birçok sorunlar var. Dolayısıyla Pakistan kendi tezlerini devlet olarak ileri sürdüğü zaman kendine göre haklı, Hindistan kendi tezini ileri sürdüğü zaman kendine göre haklı. Fakat bizim Türkiye’de özellikle topraklarımızın içerisinde ’Biz Kürtler adına ortadayız’ diye çıkan bir PKK terör örgütü var. Keşmir olayının içerisinde böyle bir durum yok. Dolayısıyla böyle bir terör örgütü veyahut da karşımızda böyle bir devlet söz konusu değil. Ama Keşmir olayında Pakistan devleti var, öbür tarafta Hindistan var. Bizim burada ise bir terör örgütü PKK var, PYD var, öbür tarafta YPG var. Bunlar asla birbirine benzer şeyler değildir, böyle bir yanlışın içerisine de düşmezsek isabet olur."
"Dünya 5’ten büyüktür"
Hindistan’ın hala BMGK’ye daimi üye olamadığına dikkati çeken Erdoğan, Hindistan’ın daimi üye olmak istediğini bildiğini kaydetti.
Erdoğan, "Ama bakın ben bir şey söylüyorum. Ne diyorum, dünya 5’ten büyüktür. Şimdi benim bu tezim dünyada kabul gördüğü gün yeri gelecek Hindistan da daimi üyeler içerisinde yer alacak. Ama benim tezime göre artık geçici üye yok. Şu anda daimi artı geçici olmak üzere toplam 20 üye mi var? 20 üye. Bu 20 üye her 2 yılda bir yenilenmeli, dolayısıyla dünyadaki 196 ülke Birleşmiş Milletler’de sürekli olarak Güvenlik Konseyi’nde temsil hakkını kullanmalı. Ha bunlar ne olur? 10 tanesi 2 yılda bir yenilenirken, diğer 10’u devam eder, dolayısıyla hafıza kaybı olmaz, bu da devam etmiş olur. Ama dünyada tüm kıtalar da orada temsil edilme fırsatını bulur, tüm inanç grupları orada temsil etme imkanını bulur, dolayısıyla böyle bir haksızlık ortadan kalkmış olur." ifadelerini kullandı.
"Bizim laiklik anlayışımızda bu, asla ayrım yapılamaz"
Laiklik kavramının Türkiye’de ve Hindistan’da sürekli gündeme geldiğini, Türkiye’de, Hindistan’da ve Fransa’da farklı yorumlarının olduğu hatırlatılan Erdoğan’a laikliğinin tanımının ne olduğu soruldu.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şimdi ben size bir laiklik tanımı yapacağım, çünkü benim laiklik tanımımı ne kara Avrupası’nda göreceksiniz ne Anglosakson’da göreceksiniz, bunları ben doğru bulmuyorum, çünkü hepsinin uygulamaları ortada. Yani inançları sebebiyle dışlananları görüyorum bu sistemlerin içerisinde ve bunun dürüst davranılmadığını görüyoruz. Şu anda Avrupa’da yaşananlar ortada. Şimdi bu yanlışın içerisine bizim düşmememiz lazım. Biz partimizi kurduğumuzda, bunu programımızda gayet güzel bir şekilde işledik. Peki, nedir laiklik? Bize göre laiklik, tüm inanç gruplarının inancını devletin güvence altına almasıdır ve devlet tüm inanç gruplarına eşit mesafededir. Bizim laiklik anlayışımızda bu, asla ayrım yapılamaz. İster Müslüman olsun, ister Budist olsun, ister ateist olsun, kim olursa olsun, herkes inandığını inandığı gibi yaşayabilmelidir, buna kimsenin de müdahale etmemesi gerekir. Benim kurucusu olduğum partimin programında da bu, bu şekilde vardır."
"Batı ciddi manada Müslüman düşmanlığı yapmaya başlamıştır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslamofobi ve başörtüsü konusundaki soru üzerine, başörtüsünün tamamen dini olarak bir Müslümanın kendi inancının gereğini yerine getirmesi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Buna müsaade edilip-edilmemesi, işte o ülkelerdeki rejimlerin, yönetimlerin nasıl bir tavır takındığını göstermeleri bakımından çok önemli. Biz Türkiye’de özellikle hiçbir inanç grubuna müdahale etmezken, Batı son dönemlerde ciddi manada bir Müslüman düşmanlığı yapmaya başlamıştır, insanların giyimine, kuşamına, inancını yaşamasına, ibadethanelerini yakmaya, hatta hatta bazı yerlerde ibadethanelerinin duvarlarına gamalı haç çizmek suretiyle onları tahrik etmeye ve bütün bunlarla beraber tabii son bizdeki referandum olayında bu daha da ileri seviyelere geçti. Oralardaki tabii, Müslümanlar ne oluyor? Tahrik oluyor. Öyle bir noktaya vardı ki, örneğin bazı yerlerde şahsımla ilgili yaptıkları kampanyalar var, İsviçre’de parlamentonun önünde büyük bir pankarta resmimi ve şakağıma da silahı dayamak suretiyle ’Erdoğan’ı öldürün’ diyenler oldu. Şimdi bu bir Müslüman düşmanlığıdır, İslam düşmanlığıdır. Ama biz bir Hristiyan düşmanlığı yapmadık, biz Musevi düşmanlığı yapmadık.
Bizim ülkemizde en ufak bir terör belirtisi olduğu zaman ilk yaptığımız işlerden bir tanesi nedir biliyor musunuz? Tüm mabetleri koruma altına almaktır, oralara herhangi bir saldırı olmasın, bunları güvence altına almaktır. Bizim ülkemizde bu tür şeyler olmaz. Niye? Çünkü ülkemdeki tüm inanç gruplarını güvence altına alma görevimiz var bizim, bunu yapacağız. Ama Batı aynı şekilde bize bunun karşılığını veremedi, hala da veremiyor."
"Hangi ülke 54 sene Avrupa Birliği kapısında bekletildi?"
Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik konusunda da, Türkiye’nin 54 yıldır AB kapısında beklediğini hatırlatan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu süreç içerisinde Avrupa Birliği çok zikzaklar yaptı, Avrupa Birliği’nin liderleri, yöneticileri ne yazık ki samimi davranmadılar. İçlerinde samimi davrananlar yok mu? Var, ama bir kısmı ne yazık ki samimi davranmadı, hiçbir zaman sözünde durmadılar, sözlerini tutmadılar. Bakın, bir zamanlar 15 üyesi varken Avrupa Birliği’nin o zamanki fasıllarının sayısı 15’ti ve daha sonra bu fasılları bir anda 35’e çıkardılar. O zamanlar fasılların açılması ve kapanması söz konusuyken, 35’e çıkarttıktan sonra aç-kapa’yı da ortadan kaldırdılar, sadece açsa bile kapamayı yapmaz hale getirdiler. Şu anda biz 14 fasılda, bir tanesi açılıp kapanmıştır, ama diğer 13 tanesi sadece açılmıştır, ama kapanmamıştır. Bu bir şeyi gösteriyor, boşuna uğraşma Türkiye, biz sizi buraya alacak değiliz."
Zamanında Avrupalı bir dışişleri bakanının kendisine, "Boşuna uğraşıyorsunuz. Siz Müslümansınız, sizi AB’ye almazlar." dediğini anlatan Erdoğan, "Hangi ülke acaba 54 sene Avrupa Birliği kapısında bekletildi? Gerekçeniz ne? Hiçbir gerekçeleri yok. Biz Kopenhag siyasi kriterlerinin hepsini şu anda ülkemizde yaşıyoruz, ekonomik olarak şu anda Avrupa Birliği üyesi ülkelerin birçoğundan çok çok iyi konumdayız. Ülkenin bütün coğrafi konumuyla çok çok iyi bir konumdayız, stratejik olarak çok önemli bir yerdeyiz. Kaldı ki, Türkiye aynı zamanda NATO’nun üyesi ve NATO’da önemli bir görevi ifade ediyor. Böyle olmasına rağmen, tabi Avrupa Birliği’nde böyle bir durumla karşı karşıya kalması düşündürücüdür." diye konuştu.
"Hangi televizyon kapalı, bütün televizyonlar çalışıyor mu?"
Erdoğan, Türkiye’ye medya özgürlüğü ve tutuklanan gazeteciler sebebiyle yöneltilen eleştiriler ve ülkenin dünyada medya özgürlüğü listesinde 150. sırada olduğunun ileri sürülmesine ilişkin,, bu tür sıralamaların tamamının siyasi olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilmiyorum buradaki medya gruplarını incelediniz mi? Hangi televizyon kapalı, bütün televizyonlar çalışıyor mu? Medya gruplarına baktığınız zaman yazılı medya, şu anda en çok satan şöyle medya organlarına baktığınız zaman, bizim aleyhimizde bunca yazan gazeteler var, bize saldıran köşe yazarları var ve şu kampanya boyunca her türlü hakareti yapanlar oldu, hangisi kapandı? Bize geldiği zaman ’yargı bağımsızdır’ diyen Batılılar, ’yargı özgürdür’ diyen Batılılar bunları gördüler mi? Hayır, görmediler. Sosyal medyada?.. Görmediler. Her türlü saldırıyı yaptılar. Fakat böyle bir kara propagandayla ülkemizdeki hükümeti, bizleri zan altına sokmak istiyorlar, yaptıkları iş bu; böyle bir şey söz konusu değil."
"(FETÖ) Yarın Hindistan’ın da yönetimine bunlar sızarlar"
Erdoğan, terör örgütü FETÖ’nün Hindistan’da da çok ciddi bir örgütlenmesi olduğunun altını çizerek, "Yarın Hindistan’ın da yönetimine bunlar sızarlar, onu da söyleyeyim. Yani bunu hafife kesinlikle Hindistan yönetimi almamalıdır diye düşünüyorum ve böyle bir devlete karşı darbe girişimini hafife almak asla zaten düşünülecek bir şey değildir." değerlendirmesinde bulundu.
"3 bini aşkın DEAŞ’lıyı Suriye’de etkisiz hale getirdik"
Türkiye’nin şu anda bir numaralı düşmanının DEAŞ mı yoksa FETÖ mü olduğunun sorulması üzerine Erdoğan, şu anda iki örgütün de alanının farklı olduğunu belirterek, "Şu anda bizim tabii birinci derecede FETÖ. Çünkü FETÖ yayılmacı bir anlayışla ülkemde şu anda çok farklı bir konumda ve birinci derecededir ve birinci derecede olan bu FETÖ’yü süratle temizlemenin gayreti içerisindeyiz." dedi.
Erdoğan, DEAŞ’ın FETÖ’ye kıyasla Türkiye için çok uzaklarda olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
"Türkiye’nin içinde şu anda bir de PKK var ve PKK’nın Kuzey Suriye’deki yerleşimi var, PYD, YPG, bunlarla da mücadelemiz var. DEAŞ daha sonradan çıkmış olan bir terör örgütü, bizim onunla da ayrıca mücadelemiz var. Biz şu ana kadar 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı Suriye’de etkisiz hale getirdik, bu mücadeleyi veren biziz, koalisyon güçlerinin filan DEAŞ’a karşı böyle vermiş olduğu bir mücadele yok."