İsrail'in yeni hamisi Kushner’lerin hikâyesi
Jared Kushner, ailesi ve çevresindeki diğer büyük iş adamları ile etkili bir İsrail lobisi yürütüyor. Aslında lobinin çok daha ötesinde yatırımlarının, bağışlarının büyük kısmını İsrail’e yatırıyorlar. Ellerindeki düşünce kuruluşlarını İsrail’in, yerleşim bölgeleri adı altında Filistin’i işgal etmesi için kullanıyorlar. Sahip oldukları medya kuruluşları ile Filistin’e yönelik her türlü zulüm ve baskı meşrulaştırılıyor.
Harvard Üniversitesi Yahudi topluluğu Hahamı, Trump'ın damadı Jared Kushner hakkında verdiği bir mülakatta; "İsrail, onun için sadece politik bir konu değildi. İsrail onun hayatı, ailesi ve halkı demekti. Yahudi geleneklerine ve ülkesine bağlı biriydi" diyordu. Gerçekten de Trump'ın İsrail-Filistin barış görüşmeleri için özel olarak atadığı danışmanı Kushner için İsrail, çocukluğundan bu yana hayatının en önemli parçası olagelmiş. Babasının 2,5 milyon dolar bağış yaptıktan sonra girebildiği Harvard Üniversitesi günlerini topluluktaki diğer Yahudiler ile birlikte geçiren Kushner'in yolu, artık sık sık İsrail'e düşüyor.
Jared Kushner'in çocukluktan beri ABD'de okuduğu Yahudi okullarında, öğrencilerden İsrail haritasını ezbere çizmeleri beklenir, Filistin'de yerleşim adı altında işgal edilen şehirlerin İbranice isimleri ezberletilirmiş. Kushner'in büyük annesi ve dedesi Nazi soykırımından sağ olarak kurtulan ve ABD'ye sığınan Yahudilerden. Soykırımdan kurtulan büyükannesi Rae Kushner'ın Washington'daki Soykırım Müzesi'ndeki mülakatında, ABD'nin göçmenlere kapılarını kapatmalarına isyan ettiği bir kaydı bulunuyor. Büyükanne Kushner; "Dünyanın kapıları bize kapanmıştı. Kadınlar ve çocuklar, Filistin'e gidebilmek için 3-4 yıl boyunca kamplarda bekletiliyorlardı. ABD'ye gitmek ise hepsinden daha zordu. ABD bize kapılarını kapattı." Bu sözleri söyleyen Rae Kushner'in torununun, göçmenlere karşı katı bir ırkçı politika yürüten Trump'ın damadı ve danışmanı olması, bu açıdan ibretlik bir hikaye olsa gerek.
NETANYAHU AİLESİ İLE İLİŞKİLER
23 Nisan 1998'de Polonya'nın güneyindeki meşhur Auschwitz-Birkenau toplama kampında bir anma töreni düzenleniyordu. İlk defa bir İsrail Baş-bakanı da bu kampta yapılan törene katılmıştı. İsrail Başbakanı Netanyahu ateşli konuşmasını yaparken orada onu dinleyerek bayrak sallayan gençlerden biri, yıllar sonra Netanyahu'yu Beyaz Saray'da da ağırlayacak olan Trump'ın damadı Jared Kushner'di. Esasında bu tesadüfi bir durum değildi. Kushner ailesi ile Netanyahu birçok açıdan çok yakındılar. Netanyahu'nun bir ABD ziyaretinde Kushner ailesinin evinde kaldığı hatta damat Kushner'in odasında uyuduğu biliniyor.
Kushner ile Netanyahu ilişkisi sadece dostluk ilişkisi ile sınırlı değil elbette. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun 2007 yılı seçimlerinde el yazısıyla yazdığı bağışçılar listesi yıllar sonra gazetelerde yer almıştı. Listede, damat Kushner'in babası Charles'ın adı milyarder Sheldon Adelson ile birlikte ilk sıralarda yer alıyordu. Sheldon Adelson ile ilgili birkaç bilgi verip devam edelim. Adelson, 32 milyar dolar servetiyle Forbes dergisinin en zenginler listesinde 12. sırada yer alan Yahudi bir iş adamı. İki devletli çözümün Yahudi devletinin ölüm ilanı olduğuna inanan ve ABD'deki en sağcı Yahudi organizasyonu AIPAC'tan maddi yardımlarını çekebilecek kadar şahin bir Siyonist.
Adelson ile Kushner sadece Netanyahu'nun bağışçı listesinde yer almadılar, aynı zamanda Trump'ın da seçim sürecinde önemli destekçisi oldular. Adelson, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu, Katar, Suudi Arabistan, Mısır, Filistin gibi ülkelerde operasyonlar yapan, 17/25 Aralık'tan 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine kadar birçok uluslararası eylemin içinde yer alan medya, düşünce kuruluşu ve siyasi ağın en önemli aktörü aynı zamanda. Adelson tarafından fonlanan ve yöneticilerinin Sarraf davasının bilirkişisi olarak isimlerini duyduğumuz FDD adlı düşünce kuruluşu bu eylemlerin merkezlerinden sadece bir tanesi.
KUSHNER AİLESİNİN SERVETİ
Kushner ailesi tıpkı Trump'lar gibi gayrimenkul zengini bir aile. Baba Charles Kushner, 1985'te Kushner şirketlerini kurar. Oğul Kushner 24 yaşındayken, babası Charles'ın vergi kaçakçılığı nedeni ile hapse girmesi sonucu şirketlerin başına geçer. Bu süreçte New York Observer adlı bir gazeteyi de satın alarak medya yoluyla yargı ve diğer devlet kuruluşlarına baskı kurmaya çalışır.
The Economist'e göre, Kushner ailesinin ABD'de altı eyalette, 20 bin kadar dairesi ve toplamı 1.2 milyon metrekareyi bulan ticari binaları var. Bunlardan bazıları ise Amerika'nın en pahalı şirket binası olan, 41 katlı 666 Beşinci Cadde binası ve Jersey City'de, One Journal Square adlı dev gökdelenlerdir. Forbes dergisine göre ise ailenin toplam serveti 1,8 milyar dolar civarında. 2009 yılında evlendiği Ivanka Trump ile Jared'in servetlerinin ise yaklaşık 740 milyon dolar olduğu düşünülüyor. Bu arada Ivanka'nın bu evlilikle birlikte Yahudiliğe geçtiğini de belirtelim. Trump, evlenmeden önce Yahudi dini eğitimi de alıyor.
Gelelim Kushner ailesinin bu serveti hangi amaçlar için kullandıklarına. Aile, paralarının neredeyse büyük kısmını İsrail'e harcamışlar. Bunun için hem kendileri vakıflar kurmuş hem de başka kurum ve kuruluşlara büyük yardımlar gerçekleştirmişler. Bu yardımların en büyük özelliği de Filistin topraklarının gün gün işgal edilmesi stratejisi olan "yerleşimciler politikasını" desteklemek. Yapılan yardımlara ve niteliklerine bir göz atalım.
Ailenin, Charles-Seryl Kushner adındaki vakfı yaklaşık olarak 500 milyon dolar bir bütçeyle yönetiliyor. Vakıf, hem ABD hem de İsrail'deki Ya-hudi kuruluşlarını destekliyor. Bunun yanında Kushner adını taşıyan iki adet Ortodoks Yahudi okuluna sahipler. Vakfın diğer yardım ettiği alanlar; dini kurumlar ve sağlık kuruluşları. İsrail'de hastaneler yapıyorlar. Bunun yanında İsrail'de faaliyet gösteren Nişmat'ın Amerikan Dostları, Beit El Yeşiva'nın Amerikan Dostları ile Şalva'nın Amerikan Dostları gibi kuruluşları destekliyorlar.
Kushner Şirketleri sözcüsü Heller her ne kadar bağışların özellikle Batı Şeria'da Yahudi yerleşim birimlerinin desteklenmesiyle ilgili olmadığını söylese de durum pek öyle değil. Kushner ve ailesi, İsrail'in Filistin'deki işgal girişimlerine destekleri kamuoyunun yakından bildikleri bir durum. Geçtiğimiz yıllarda, Jared Kushner'ın ailesinin vergi kayıtlarından Batı Şeria'daki yasadışı yerleşim alanlarını desteklemek için çalışan kurum ve kuruluşlara bağışlarda bulunduğu ortaya çıktı. Kushner ailesinin, Batı Şeria'yı işgal amaçlı inşa edilen yasa dışı yerleşimleri, özellikle 2006-2015 yıları arasında finanse ettiği biliniyor. Bu süreçte yapılan inşaat ve alt yapı çalışmaları için yaklaşık 58 milyon dolar harcanıyor. Jared Kushner de söz konusu vakıfta o dönem eşbaşkanlık görevini yürütüyordu.
Kushner ailesinin yerleşimcilere yönelik desteklerinden en büyük payı "Beyt El Yeşiva'nın Amerikalı Dostları" adlı kuruluş alıyor. Kuruluşun başkanı ise Trump'ın avukatlığını da yapmış olan David Friedman. Friedman'ın babası muhafazakar bir haham olarak biliniyor. Ronald Reagan 1984'te Başkan seçildikten sonra Şabat yemeği için Friedman ailesinin evini ziyaret ediyor. Friedman, İsrail aşırı sağının dostu olarak tanınıyor. ABD'li İsrail karşıtı solcu Yahudileri, geçmişte Nazilerle işbirliği yapmış olan Yahudilere benzetecek kadar sert biri. Göreve atanır atanmaz bir açıklama yaparak, "İsrail'in ebedi başkenti Kudüs'ten" söz etmişti. Hangi göreve mi? Hemen söyleyelim, ABD'nin İsrail büyükelçisi olarak atandığı göreve. İbranice'yi de bilen Friedman'ın Filistin-İsrail meselesine dair ne kadar yapıcı çalışmalar yapacağını, barış görüşmelerinin en sorunlu konusu olan yasadığı yerleşimcileri destekleyen kuruluşun başkanı olmasına bakarak da anlayabiliriz. Trump'ın damadı Kushner ile Friedman Filistin- İsrail konusunda ABD tarafından politikaları belirleyen ana aktörler olarak karşımıza çıkıyor.
KUSHNER'İN KATAR KREDİSİ
Kushner ailesinin vergi kayıtlarına takılan bir başka bağış da, İsrail Savunma Güçleri'ne yaptıkları bağışlar. Daha çok İsrailli askerlerin eğitimlerine destek amaçlı olarak kayıt altına alınan bu bağışların tam olarak ne için kullanıldığı ise bilinmiyor.
2015 ve 2016 yıllarında Jared Kushner ve babası Charles, Katar'daki önemli bir yatırımcı olan Şeyh Hamad bin Jassim el-Tani ile doğrudan görüşmeler yaparlar. Görüşmenin konusu ise bir kredi anlaşmasıdır. Jassim El-Thani Katar'ın eski bir başbakanı ve ülkenin 250 milyar dolarlık egemen servet fonunu yöneten bir milyarder, dünyanın en zenginlerinden. Kushner gayrimenkul şirketinin Katar'dan yarım milyar dolarlık bir yatırım almaya çalıştığı ancak bu yatırımı almakta başarısız olduğu medyaya yansır. Trump henüz başkan olmamışken yaşanan bu olayın, Katar ablukası ile de ilgili olabileceği ABD medyasında Kushner hakkında yer alan konu başlıklarından biri olur. Elbette Katar ablukası sadece Kushnerlerin alamadığı kredi yüzünden gerçekleşmemişti ancak Trump ve Kushner ailesinin ülke yönetimine kişisel sorunlarını kattıkları ilk konu bu değildi.
Jared Kushner göreve geldikten sonra Ortadoğu ve Körfez bölgesine Suudi Arabistan merkezli ziyaretler gerçekleştirmeye başladı. Ekim ayında Suudi Arabistan'a gizli bir ziyaret gerçekleştiren Kuhsner, veliaht prens Muhammed bin Selman ile yakın ilişkilere sahipti. Suudi Arabistan'da veliaht prensin değişmesinden önemli diğer prenslerin gözaltına alınmasına kadar yaşanan tüm gelişmelerde Kushner ve Yahudi işadamlarının düşünce kuruluşlarının büyük payı vardı. Kushner bu görüşmelerde Muhammed bin Selman'a Filistin-İsrail sorununa dair bir plan sundu.
Kushner'in hazırladığı planda Kudüs, İsrail'in başkenti olarak tanınacak, Filistin'in başkenti ise Doğu Kudüs'ün dışında, etrafı duvarlarla çevrili ve İsrail'in kontrolü altında olan Abu Dis bölgesi olacaktı. Kushner ile Suudi veliaht prensin görüşmesinden sonra Filistin devlet Başkanı Riyad'a çağrılarak plan kendisine açıklandı. Abbas'a; "Ya planı uygularsın ya da geri çekilirsin" tehdidi de bu görüşmede yapıldı. Mahmud Abbas ise Filistin'e döndükten sonra bölge ülkelerini bu konu hakkında bilgilendirdi. Ancak Kudüs'ün İsrail'in başkenti olması konusu için gerekli altyapı hazırlanmıştı. BAE, Suudi Arabistan ve Mısır liderlerinin, Trump'ın Riyad ziyaretinde bu konuyu etraflıca ele aldıkları medyaya yansımıştı. Kudüs kararını dünyaya açıklayan Trump olsa da kararın arkasındaki isimler Kushner, Büyükelçi Friedman, Başkan yardımcısı Pence ile milyarder iş adamı Sheldon Adelson idi.
FİLİSTİN DAVASI KİME EMANET?
Jared Kushner, ailesi ve çevresindeki diğer büyük işadamları ile etkili bir İsrail lobisi yürütüyor. Aslında lobinin çok daha ötesinde yatırımlarının, bağışlarının büyük kısmını İsrail'e yatırıyorlar. Ellerindeki düşünce kuruluşlarını İsrail'in, yerleşim bölgeleri adı altında Filistin'i işgal etmesi için kullanıyorlar. Sahip oldukları medya kuruluşları ile Filistin'e yönelik her türlü zulüm ve baskı meşrulaştırılıyor. Suudi Arabistan, BAE, Mısır gibi bölgenin önemli ülkeleriyle yeni bir strateji çizen ve Filistin-İsrail barışında arabulucu olduğunu iddia eden ABD, arabuluculuk görevini yukarıda anlatmaya çalıştığım Jared Kushner'e teslim etmiş durumda. Filistinli siyasetçiler ise barış görüşmelerinde en azından İsrail ile bu kadar yakın ilişkiler içerisinde, hatta zaman zaman İsrail'deki muhataplarından bile daha katı olan bu aktörlerin süreci sabote etmekten hatta süreci bitirmekten başka bir işe yaramayacağından dert yanıyorlar. Filistin-İsrail arasındaki arabulucu olduğunu iddia eden ABD, belki de hiç bu kadar İsrail tarafında olmamıştı bugüne kadar. Kudüs kararının çözüm getirmeyeceğini söyleyen İsrailliler bile bulabilirsiniz, ancak barış için Washington'da bu duyarlılığa sahip kimse yok. Kuzu kurda teslim edilmemiş, direkt kurdun midesine konmuş gibi bir durumla karşı karşıyayız vesselam.
Star/Açık Görüş
İdris Kardaş