28 Şubat'ın suç ortağı medya
Ağırlaştırılmış müebbet hapisleri istenen 28 Şubat’ın kudretli paşaları karar duruşması için bugün hakim karşısında. Kamuoyu darbenin siyasi, yargı ve medya ayağından da hesap sorulmasını bekliyor.
28 Şubat Postmodern darbesinde müebbet hapsi istenilen generallerle ilgili bugün başlayacak duruşmada karar çıkması beklenirken, gözler, savcılık mütalaasında da dikkat çekilen 'darbenin medya ayağına' çevrildi. Savcı Mehmet Hanifi Yıldırım'ın mütalaasında 'darbede araç olarak kullanıldığını' belirttiği medya, attığı manşetlerle adeta darbeye zemin hazırlamış ve Refahyol koalisyonunun devrilerek Mesut Yılmaz hükümetinin kurulmasında kilit rol oynamıştı.
Darbenin suç ortağı olan medya patronları da bunun karşılığını ranta çevirmişti. 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı ve sonrasındaki 'irtica' tehdidi altında, dönemin Refahyol Hükümetini deviren ve milyonlarca mağdur oluşturan 'Postmodern darbe' süreci, medya boyutuyla da iddianameye girdi. Star'ın haberine göre, Ankara'da süren yargılamada mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Hanifi Yıldırım'ın medyanın darbede araç olarak kullanıldığı tespiti, generallere ilişkin yargılamanın ardından darbenin medya ayağının da soruşturulacağı sinyali olarak yorumlandı.
Darbe sözcülüğü yapan dönemin gazeteleri attıkları manşetler ve yaptıkları haberle hükümetin düşürülmesi için zemin hazırlamıştı.
GAZETELERİN ROLÜ
Mütalaada şu ifadeler dikkat çekti: "Askeri güvenlik bürokrasisinin, siyaseti etkilemek için kullandığı bir yöntem de gücünü göstermek ve yapabileceklerini hatırlatmaktır. Nitekim 4 Şubat 1997 tarihinde Sincan'dan geçen tanklar gazetelerde 'TSK'nın gövde gösterisi' olarak yer bulmuştur. Refahyol koalisyonu döneminde Ankara'nın Sincan ilçesinde düzenlenen Kudüs Gecesi'nde sahnelenen bir oyunun şeriat propagandasına dönüştüğü iddialarının basında yer alması üzerine Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığına bağlı tanklar Sincan caddelerinden geçmişlerdir. Genelkurmay bu tank geçişlerini altı ayda bir yapılan normal eğitim faaliyeti olarak açıklamışsa da gazetelerin ve yazarların görüşü bunun bir gövde gösterisi olduğudur."
'İFTİHAR GAZETECİLERİ'
Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, 22 Aralık 1996'da Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e verdiği demeçte "Bu kez sivil kuvvetler halletsin" diyerek Genelkurmay Psikolojik Hareket Dairesi ile medya işbirliğine dikkat çekiyordu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ise darbeye zemin hazırlayan medyaya olan minnettarlığını "Basınımızla iftihar ediyoruz" sözleriyle anlatmıştı. 28 Şubat MGK'sının ardından Hürriyet'in 6 Mart 1997'deki sayısının manşeti, "Türk basınıyla iftihar ediyoruz" olmuştu. Haberin devamında ise şu sözler yer alıyordu: "Hepinizi tebrik ediyorum. Sizlerle iftihar ediyorum."
TEŞVİK Mİ İSTEDİNİZ, EEE VERİRİZ
28 Şubat sürecinde Refahyol Hükümetinin düşürülüp, yerine Aydın Doğan'ın evinde yapılan görüşmeyle kurulduğu bilinen Mesut Yılmaz hükümetinin, kilit isimlerden biri dönemin Ekonomi Bakanı Güneş Taner olmuştu. Aydın Doğan'ın kurmayı eski Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile Bakan Taner arasında geçen görüşmenin ses kaydı dönemin DYP Genel Başkan Yardımcısı Meral Akşener tarafından medyaya servis edildi. Doğan'ın devlet kaynaklarını nasıl iç ettiği de bu kasetle tescillendi. İşte o görüşme:
E. Özkök: Ya şimdi Güneş, biliyorsun size bir teşvik başvurumuz var.
G. TANER: Tamam.
Özkök: 50 milyon dolara kadar teşvik veriyorsunuz, şey pardon 50 milyon dolar en az olacak. Bizimki 130 milyon dolarlık falan teşvik...
TANER: Eee, veririz.
TANER: Bunu alacağın yer Başbakan... Senin Başbakanı yakalayıp bastırıp oradan alman lazım.
Özkök: Benim telefonlarıma da çıkmıyor adam ya
TANER: Kim?
Özkök: Mesut..(Dönemin başbakanı Mesut Yılmaz) (...) Daha dün onun ağzından çıkan şeyi manşet yaptık. (...) Yok abi, ufak tefek senin başbakanın!
TANER: Benim başbakanım oldu şimdi değil mi? Ha ha haaa!
Özkök: Eee öyle oldu tabii (Ha ha haaa..) Ulan yine de ben koruyorum adamı. Başbakan'a gideceksin, ana avrat küfredeceksin, sonra tekrar iyi adam olacaksın.
DESTEĞİN KARŞILIĞINI FAZLASIYLA ALDI
28 Şubat sürecinde "Silah bile kullanırız", "Beceremedin bırak git" türü manşetlerle darbeye zemin hazırlayan Aydın Doğan ve medyası, Postmodern darbenin en kazançlı çıkan kesimlerinden oldu. Adrese teslim ihaleler ve teşvik skandalları ile Aydın Doğan bu süreçte servetine servet kattı.
POAŞ PEŞKEŞİ
Devletin Petrol Ofisi'ni İş Bankası ile birlikte 2000 yılında 650 milyon dolara alan Aydın Doğan, 2010'da hisselerini Avusturya şirketi OVM'ye 1 milyar euro'ya sattı.
KRİZ VURGUNU
2001'deki ekonomik kriz sırasında, devalüasyonu önceden haber aldığı iddia edilen Aydın Doğan'ın, 22 Şubat 2001'de Merkez Bankası'ndan 799.200 TL'den aldığı doların ertesi gün, yani 23 Şubat'ta 1.078.988 TL'ye fırladığı ve bir gecede servet edindiği belirlendi.
BANKA OPERASYONU
Türkiye'nin 7'nci büyük özel bankası olan Dışbank, Ekim 1994'te İş Bankası tarafından Aydın Doğan'a sadece 50 milyon dolar bedelle satıldı. Aynı Dışbank, Doğan tarafından 10 yıl sonra Fortis'e 1 milyar 280 milyon dolara satıldı.
HİLTON OYUNU
Hilton Oteli, bölgedeki emsal parsellerin beşte biri fiyatına 250 milyon dolara satın alan Aydın Doğan'ın, Hilton'u yıkıp yerine devasa yapılarla 3 milyar dolar rant elde etmeyi planladığı ortaya çıktı ama bu plana geçit verilmedi.
MEDYA VE FETÖ'NÜN ROLÜ
Dönemin TV ve gazeteleri, Ali Kalkancı, Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz haberleri ile 'irtica havası' peşindeydi. Hatta o dönemde 'Cemaat lideri' maskesiyle sahneye çıkan teröristbaşı Fetullah Gülen de üniversitelerdeki kız öğrencilerine başlarını açması çağrısı yapmakla kalmamış, Kanal D'ye verdiği demeçte Başbakan Necmettin Erbakan'a "Beceremediniz, bırakın gidin" diye seslenmişti.
MGK'daki darbe kararlarını dayatanları sevap işlemekle taltif eden Gülen'in, kendi gazetesi Zaman'da İmam Hatipler ve Refah Partisi'nin kapatılması sevinçle veriliyordu. Darbenin fetvacısı rolünü üstlenen FETÖ elebaşı, darbenin mimarlarından Demirel'e plaket takdim etmiş, Başbakan Erbakan'a küfreden general Osman Özbek'ten de üç kez randevu talep etmişti.
MEDYA ÇOK ÖNCE BAŞLADI
Postmodern darbenin 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) generallerin darbe tehdidiyle alınan kararlarla başladığı kabul edilse de, aslında medya, darbe sürecini 1996'dan itibaren attığı manşetlerle başlatmıştı. İşte onlardan birkaçı:
- 14 Ağustos 1996'da Hürriyet'in '70 yıllık imajımız güme gidiyor' başlıklı manşetinde, Erbakan hükümetinin Türkiye'nin Cumhuriyet ile gelen Batılı-laik imajını sarstığı gerekçesi sunuluyordu.
- 20 Aralık 1996'da Hürriyet'in "Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin" başlıklı manşetinde, ismi verilmeyen bir generalin "Ordu darbe mi yapacak" sorusuna verdiği yanıt aktarılıyordu. Nitekim cunta bu defa fiilen yönetime el koymayıp, medya, yargı, üniversiteler, STK'lar üzerinden hükümeti düşürerek bir sivil darbeye imza atıyordu.
- 4 Ocak 1997'de Hürriyet'in manşetinde 'Fadime neler anlattı neler' başlığıyla, 'İrticacı kesimlerin ahlak dışı faaliyetleri' dezenformasyonu yapılıyordu.
- 2 Şubat 1997 tarihli Sabah gazetesi "Bu ne rezalet" manşetinde, RP'li Sincan Belediye Başkanının Kudüs gecesi 'irticai faaliyet' olarak işleniyordu.
- 4 Şubat 1997 tarihli Hürriyet'in 'Tahrikler bitmiyor' başlıklı manşetinde tahrik gerekçesi olarak Taksim'e cami projesi irticai faaliyet olarak gösteriliyordu.
- 5 Şubat 1997 tarihli Sabah'ın "Tanklar Sincan"da manşetinde, "Son dönemde şeriat yanlılarının gövde gösterisiyle gündeme gelen Sincan'da dün sabah 20 tank ve 15 kariyer geçit yaptı" deniyordu.
- 17 Şubat 1997 tarihli Hürriyet'in manşetiyse "Bakan değil militan" başlığıyla, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan üzerinden yine hükümet hedef alınıyordu. Bakan Kazan'ın, halkı düşmanlığa tahrik iddiasıyla tutuklu bulunan RP eski Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ı cezaevinde ziyaret etmesi bu başlığa gerekçe gösteriliyordu.
- 24 Şubat 1997 tarihli "Sokakta Hiddet var" başlıklı Hürriyet manşetinde, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in "Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 'Sokakta bu hükümet olmasın, kim olursa olsun deniyorsa, darbe tartışılıyorsa bu bir hiddetin eseridir" sözleri yer alıyordu.
- 27 Şubat 1997 tarihli "Şok Mektup" başlıklı Hürriyet manşetiyse, Cumhurbaşkanı Demirel'in dönemin başbakanı Erbakan'a bir mektup yazarak 'Genelkurmayın rahatsızlıklarını ilettiği' yani askerlerin darbe yapmaya hazırlandığı mesajı veriliyordu.
- 28 Şubat 1997 tarihli Hürriyet'in 'İşte mektup' manşetinde bir gün önce Demirel'in Erbakan'a gönderdiği metnin içeriği anlatılıyor, MGK toplantısına saatler kala hükümetin sözde 'irticai faaliyetleri ve bunlara son vermesi' yönünde ifadeler yer alıyordu.