Sincar meselesinin arka plânı
ABD’nin tavrı ve Irak’ın resmi güvenlik güçlerinin Sincar’a yerleşmesi, Türkiye ve bölgedeki terör tehdidinin giderilmesi açısından önemli olsa da PKK tehdidinin tam olarak ortadan kaldırıldığını söylemek yanlış olacaktır. Zira bölgedeki PKK uzantılı YBŞ yapılanması varlığını korumaktadır.
Türkiye'nin yıllardır süren terörle mücadelesi, 24 Ağustos 2016'da başlatılan ve 29 Mart 2017 tarihinde tamamlanan Fırat Kalkanı Harekatı ile farklı bir nitelik kazanmış, Suriye topraklarında Azez - El Bab - Cerablus üçgeninin DEAŞ'tan temizlenmesi ile Türkiye'nin güneyinde oluşan terör koridoruna karşı ilk alan kontrolü hamlesi olmuştur. Bu anlamıyla Türkiye'nin terörle mücadeledeki harekat tarzında net bir değişim yaşandığı söylenebilir. Bununla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri başka bir ülkede ilk kez yabancı silahlı güç unsurlarıyla müşterek bir operasyon yürüterek de terörle mücadelede yöntemlerini çeşitlendirmiştir.
Nitekim Suriye'nin kuzeyindeki Afrin'de bulunan terör örgütü PKK/YPG'ye yönelik 20 Ocak 2018'de başlatılan ve 18 Mart 2018 tarihinde tamamlanan Zeytin Dalı Harekatı da aynı şekilde yürütülmüş ve burada da kontrol sağlanmıştır. Özellikle ABD ve Avrupa'dan gelen itirazlara rağmen Türkiye'nin sınırındaki terör koridorunu engellemeye ve böylelikle ulusal güvenliğini sağlamaya yönelik kararlılığı ortaya konmuş ve 28 Mart 2018 tarihinde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sonrası yapılan açıklamayla da net bir biçimde bir kez daha ifade edilmiştir.
Açıklamada PKK/PYD-YPG, DEAŞ, FETÖ/PDY gibi proje terör örgütlerinin ülke içi eylemlerine yönelik önlemlere vurgu yapılırken, sınır ötesindeki terör tehdidine yönelik harekatların devam edeceğinin altı çizilmiştir. Bu durumun sadece Suriye ile sınırlı kalmayacağı açıktır. MGK toplantısı sonrası da ifade edildiği gibi Irak'ın kuzeyindeki Kandil bölgesinde bulunan PKK varlığının yanı sıra, PKK'nın Irak'ın Musul vilayetine bağlı Sincar ilçesindeki yerleşik konumu da Türkiye açısından doğrudan bir tehdit ortaya çıkarmaktadır. Bu tehdidin Irak devleti tarafından bertaraf edilmemesi durumunda, Sincar'a yönelik de Suriye'de icra edilen Fırat Kalkanı ya da Zeytin Dalı benzeri bir harekatın düzenlenmesi muhtemel görünmektedir. Nitekim son dönemde Sincar odaklı gelişmeler, bölgesel ve küresel siyasetin ana gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Bu noktada Sincar meselesinin arka planı ele alınarak, bölgesel denklem ve Türkiye'nin dış politikasına etkisinin analiz edilmesi yerinde olacaktır.
MESELENİN ARKA PLANI
Sincar, Irak'ın en büyük ikinci şehri olan Musul'a bağlı, Suriye sınırındaki ilçelerden biridir. Büyük oranda Irak'taki Yezidilerin yaşadığı Sincar, 2003'teki ABD işgali sonrası, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) denetimine girmiş ve 2005'te çıkarılan Irak Anayasası'nın 140. Maddesi kapsamına alınarak, ihtilaflı bölgeler arasında anılmaya başlanmıştır. Bu anlamıyla resmi olarak Irak merkezi hükümetine bağlı olması olmasına rağmen, peşmergelerin Sincar'a yerleşmesiyle birlikte buradaki fiili kontrol IKBY'de olmuş ve özellikle Mesut Barzani'nin liderliğindeki KDP'nin etkin olduğu bir alan haline gelmiştir. Böylelikle KDP, Irak'ın Türkiye sınır hattı boyunca, İran-Suriye arasındaki alanda hakim güç konumuna gelmiştir. Ancak Haziran 2014'te DEAŞ'ın Musul'da kontrol sağlamasının ardından Ağustos 2014'te Sincar'a doğru yönelmesiyle, buradaki peşmerge varlığı Sincar'dan çekilmiş ve DEAŞ Sincar'da da kontrolü sağlamıştır. Bunun üzerine Kandil ve Mahmur'da bulunan terör örgütü PKK'ya bağlı unsurlarla birlikte, PKK'nın Suriye'deki kolu olan PYD'ye bağlı YPG üyeleri Sincar'a yerleşmiştir. KDP, Kandil ve Mahmur'dan Sincar'a giden terör örgütü PKK üyelerine koridor açarken, PYD de Suriye'de kontrol altında tuttuğu Kamışlı'dan bir koridor açarak Sincar'dan kaçan Yezidilerin Suriye'ye geçmesine yardımcı olmuştur.
Böylece PKK, Sincar bölgesindeki ana aktör konumuna gelmiş ve Sincar Dağı'na yerleşmiştir. Burada Sincar'dan kaçan ve Yezidilerden oluşan silahlı örgüt YBŞ'yi kuran PKK'nın, Sincar'ın kuzeyinden Türkiye ve Suriye sınırına kadar etkin olduğu bir alan ortaya çıkmıştır. Bu alanla birlikte Suriye'nin kuzeyindeki PKK yapılanması olan PYD/YPG ile terör örgütü PKK'nın merkezi konumundaki Kandil arasında doğrudan bir koridor oluşmuştur. Buradan hareketle DEAŞ'ın PKK'nın Sincar üzerinde denetim sağlama konusunda önemli bir araç haline geldiği ve DEAŞ ile mücadeleyi bahane gösteren PKK'nın bölgedeki güç boşluğundan faydalandığı görülmektedir.
Sincar, 2015 yılının Kasım ayının başlarında Peşmerge güçlerinin ABD'nin hava desteğiyle yaptığı operasyonla DEAŞ'ın elinden kurtarılmış, operasyonlarda PKK ve PKK'nın Yezidilerden oluşan yapılanması YBŞ de yer almıştır. PKK, 2015 yılının Ocak ayında Sincar'da kanton ilan ettiğini açıklamış, Sincar İnşa Meclisi adı altında bir yapı kurarak, Sincar'daki fiili bir yerel yönetim oluşturmuştur. Böylece Sincar ilçesinde biri PKK'nın kontrolünde, diğeri KDP'nin kontrolünde olan iki başlı bir yapılanma ortaya çıkmıştır. Ekim 2017'de Irak merkezi hükümet ve Şii milis grupların içerisinde yer aldığı çatı örgütü Haşdi Şaabi, YBŞ ile birlikte yapılan ortak operasyonlar sonucu Sincar'ın çevre nahiye köylerinde kontrol sağlamıştır. Bu operasyonlarda İran'ın Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani ve bazı İranlı askerlerin de yer alması, Haşdi Şaabi, İran, PKK/YPG üçgenini tekrar gündeme taşımıştır.
Haşdi Şaabi'nin operasyonlarının ardından Sincar'daki idari birimlere Irak merkezi hükümet tarafından yeni idareciler atanmış, KDP'nin güdümündeki Sincar eski Kaymakamı'nın ilçeye girişi yasaklanmıştır. Fahad Hamid Sincar Kaymakamı, Hudeda Cuke ise Sincar'a bağlı olan Sinune Nahiye Müdürü olmuştur. Hudeda Cuke, 2016'nın Haziran ayına kadar PKK tarafından oluşturulan Sincar İnşa Meclisi Üyeliği yaparken, daha sonra Haşdi Şaabi bünyesine katılmış ve 2017'de de Sinuni Nahiye Müdürlüğü görevine getirilmiştir. Bu durum Irak merkezi hükümeti ve daha çok Haşdi Şaabi'nin YBŞ ile işbirliğinin somut kanıtı olmuştur. Hatta YBŞ'ye bağlı bir kısım silahlı kişilere doğrudan Irak hükümeti tarafından Haşdi Şaabi tarafından maaş bağlandığı da bilinmektedir.
REFERANDUM VE SONRASI...
Sincar'daki PKK hareketliliği ve Haşdi Şaabi'nin etkinliğinden rahatsız olan Türkiye, Irak merkezi hükümetine pek çok kez uyarıda bulunmuş-tur. Türkiye, bölgedeki terörle mücadelesinin kararlılığını ortaya koyacak biçimde Nisan 2017'de Sincar'daki PKK noktalarına hava harekatı düzen-lemiş ve gerekirse kara harekatının yapılabileceği sinyallerini vermiştir. Başta Musul'daki Başika kampı nedeniyle ikili ilişkilerde yaşanan sorunlara ek olarak, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki PKK'ya karşı düzenlendiği sınır ötesi operasyonların yanında, Türkiye'nin Sincar'a düzenlediği hava harekatı ile Türkiye ve Irak hükümeti tekrar karşı karşıya gelmiştir. Ancak IKBY Başkanı Mesut Barzani'nin Haziran 2017'de IKBY'de ve kontrolle-rindeki tartışmalı bölgelerde "bağımsızlık referandumu" yapacağını açıklamasıyla dengeler değişmiş ve Türkiye ile Irak arasındaki soğuk rüzgarlar, işbirliğine dönmüştür. Hatta Habur Sınır Kapısı çevresinde Türkiye ve Irak silahlı kuvvetleri ortak tatbikat yapmış, Sincar'a yönelik ortak operasyon senaryoları konuşulmaya başlamıştır.
Ancak PKK'nın Irak'taki etkinliğini arttırması, sadece Sincar'da değil, Kerkük, Süleymaniye ve çevresindeki hareketliliği, Türkmenlere yönelik saldırıları, Türkiye'deki tehdit algılamasını arttırmıştır. Bu nedenle Türk yetkililerden yapılan açıklamalarda, Irak'tan ülkedeki PKK varlığını bertaraf etmesi talep edilmiş, aksi takdirde Türkiye'nin Suriye'de olduğu gibi Irak'ta PKK'ya yönelik operasyonlar yapabileceği sinyaller verilmiştir. Nitekim Musul İl Meclisi, 11 Mart 2018 tarihinde aldığı kararla, PKK'nın Sincar'dan çıkmasını talep etmiştir. Ayrıca Irak merkezi hükümeti de PKK'ya mesaj göndererek, Sincar'daki kontrol alanlarını Irak güvenlik güçlerine talep etmiştir. ABD Savunma Bakanı James Mattis, 28 Mart 2018'de yaptığı açık-lamada; PKK'nın Sincar'daki mevcudiyetinin Türkiye'ye yönelik tehdit oluşturduğunu ve PKK'nın bölgeden çekildiğini görmek istediklerini ifade etmiştir. Sonuç olarak 23 Mart 2018 itibariyle PKK'nın Sincar'dan çekilmeye başladığına yönelik haberler medyaya yansırken, Irak Ordusu'na bağlı unsurlar da Sincar ve çevresinde konuşlanmaya başlamıştır.
Bu durumu Türkiye'nin terörle mücadeledeki kararlığıyla birlikte Suriye'de yaptığı başarılı operasyonların yansıması olarak değerlendirmek mümkündür. ABD'nin tavrı ve Irak'ın resmi güvenlik güçlerinin Sincar'a yerleşmesinin Türkiye ve bölgedeki terör tehdidinin giderilmesi açısından önemli olsa da bölgedeki PKK tehdidinin tam olarak ortadan kaldırıldığını söylemek yanlış olacaktır. Zira bölgedeki PKK uzantılı YBŞ yapılanması varlığını korumaktadır. Bu yapının Türkiye açısından Afrin ya da Münbiç'deki YPG yapılanmasından farkı yoktur. Türkiye için isim fark etmeksizin terör örgütü PKK bağlantılı yapıların tamamı PKK ile eş değerdir. Bu anlamıyla Irak hükümetinin Türkiye'nin endişelerini gidermesi için bölgedeki PKK'nın askeri ve siyasi uzantılarını da bertaraf etmesi gerekmektedir. Nitekim PKK'nın Sincar'a yönelik bu ilgisinin yeni olmadığını söylemek yerin-de olacaktır. 1990'ların sonu itibariyle Türkiye ve Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı ve 1999'da terör örgütü PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanması ile birlikte dağılma, yeniden yapılanma ve yeni yerleşim alanları arama sürecine giren PKK'nın; Irak, Türkiye, Suriye üçge-ninde bulunması ve teröristlerin gizlenmesine imkan tanıyacak şekilde dağlık bir alana sahip olması nedeniyle stratejik konumdaki Sincar'a yerleşme yönünde bir strateji izlediği bilinmektedir. Nitekim 2004'te PKK'nın siyasi desteğiyle Yezidi Demokratik Hareketi (TEVDA) kurulmuş ve Irak'taki seçimlerde boy göstermiştir. Bu anlamıyla PKK'nın, TEVDA vasıtasıyla Sincar'daki Yezidiler arasında etkinlik kurduğunu söylemek yanlış olmaya-caktır. TEVDA, 2016'da ismini PADE olarak değiştirmiştir. Irak hükümetinin sadece askeri olarak değil, siyasi olarak da PKK'nın Irak'taki uzantılarını engellemelidir.
Bilgay Duman / ORSAM - Star Açık Görüş