Peygamberimize övgünün en nadide örneği ‘Naat şiiri’
Başkan Erdoğan, bugün AK Parti Grup Toplantısı'nda gerçekleştirdiği konuşmada, tüm Müslüman âleminin Mevlid Kandilini tebrik etti. Konuşmasında “Allah’ın yardımı ve inayetinin Kudüs ve Filistin toprakları başta olmak üzere dünyanın neresinde zulüm gören bir Müslüman bir mazlum varsa hepsinin üzerine olmasını niyaz ediyorum” dedi. Erdoğan, kürsüde şair Arif Nihat Asya’nın kaleme aldığı, Peygamber Efendimiz’e yazılan Naat şiirini okudu.
Konuşmasında "Dünyada kutlaması sadece bize mahsus olan bu güzel gün ve gece milletimizin Peygamber Efendimize (sav) olan sevgisinin en bariz örneğidir" diyen Başkan Erdoğan, "Öyle ki şairlerimiz Peygamber Efendimizi doğumundan vefatına kadar anlatmak için mevlid, anmak için "naat" dediğimiz özel bir şiir tarzı ortaya çıkarmışlardır. Mevlid Gecesini bir de merhum Arif Nihat Asya'nın o güzel naatıyla tebrik etmek istiyorum" sözlerine yer verdi.
Ardından Arif Nihat Asya'nın Naat şiirinden şu dizeleri okudu:
"Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, ya Muhammed?
Yeryüzünde, riya, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor…
.
Diller, sayfalar, satırlar
"Ebu Leheb öldü" diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!
.
Neler duydu şu dünyada
Mevlid'ine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
…
Gel, Ey Muhammed, bahardır.
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır!
Hacdan döner gibi gel;
Mirac'dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!
…
Konsun yine pervazlara
Güvercinler;
"Hu hu"lara karışsın
Âminler.
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!"
PEYGAMBERİMİZE ÖVGÜNÜN EN NADİDE ÖRNEKLERİNDEN
1975 yılında hayata veda eden merhum şair Arif Nihat Asya, fikrin ve milliyetçiliğin ağır bastığı şiirler yazdı. Tarihimizin muhteşem ve şanlı sayfalarını şiirleştiren Arif Nihat Asya, bayrak ve vatan kavramlarını ustalıkla şiirlerinde kullandı.
Asya'nın, Peygamber Efendimizi anmak için kaleme aldığı ve bugün Başkan Erdoğan'ın AK Parti Grup Toplantısı'nda okuduğu Naat şiirinin tamamı şu şekilde:
"Seccaden kumlardı...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı.
.
Mescit mümin, minber mümin…
Taşardı kubbelerden Tekbir,
Dolardı kubbelere "âmin"!
.
Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı.
Geceler ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı!
.
Kapına gelenler ya Muhammed,
- Uzaktan, yakından -
Mümin döndüler kapından!
.
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi.
.
Konsun yine pervazlara
Güvercinler;
"Hu hu"lara karışsın
Âminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!
.
Şimdi Seni ananlar, anıyor ağlar gibi…
.
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi…
Nerde kaldın ey Resul,
Nerde kaldın ey Nebi?
.
Günler, ne günlerdi, ya Muhammed;
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı…
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,
Halime'nin kucağında
Abdullah'ın yetimi,
Amine'nin emaneti ağlardı!
.
Hatice'nin goncası,
Aişe'nin gülüydün.
Ümmetin gözbebeği,
Göklerin Resulüydün...
Elçi geldin, elçiler gönderdin.
Ruhunu Allah'a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke'de bunalırsan
Medine'ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, ya Muhammed?
Yeryüzünde, riya, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor…
.
Diller, sayfalar, satırlar
"Ebu Leheb öldü" diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!
.
Neler duydu şu dünyada
Mevlid'ine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe'ne siyahlar
Yakışmamıştı, ya Muhammed,
Bugünkü kadar!
.
Haset gururla savaşta;
Gurur, Kaf Dağı'nda derebeyi…
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği.
İyiliğin türbesine
Türbedar oldu iyi!
.
Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına.
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!
.
Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Taif'tir, kimi Hayber'dir.
Fethedemedik ya Muhammed,
Senelerdir.
.
Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi…
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi.
Günahın kursağında
Haramların peteği!
.
Bayram yaptı yabanlar;
Semave'yi boşaltıp
Save'yi dolduranlar.
Atını hendeklerden-bir atlayışla-
Aşırdı aşıranlar.
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman'lar!
.
Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı.
Yere dökülmeyecekti, ey Nebi,
Yabanların gözünde kalacaktı!
.
Konsun yine pervazlara
Güvercinler;
"Hu hu"lara karışsın
Âminler.
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!
.
Ne oldu, ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı, ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar taşlar,
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar!
.
Uçsuz bucaksız çöllerde,
Yine, izler gelenlerin,
Yollar gideceklerindir.
.
Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir.
Örümcek ne havada,
Ne suda, ne yerdeydi.
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi!
.
Şu kuytu, cinlerin mi;
Perilerin yurdu mu?
Şu yuva-ki bilinmez,
Kuşları hüdhüd müdür,
Güvercin mi kumru mu?
Kuşlarını bir sabah,
Medine'ye uçurdu mu?
.
Ey Abva'da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hatıran, uyusun çöllerin
Ilık kumlarıyla örtülü!
.
Dinleyene, halâ,
Çöller ses verir:
"Yaleyl!" susar,
Uğultular gelir.
Mersiye okur Uhud,
Kaside söyler Bedir.
Sen de, bir hac günü,
Başta Muhammed, yanında Ebubekir;
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü
Destan yap, ey şehir!
.
Ebubekir'de nur, Osman'da nurlar.
Kureyş uluları, karşılarında
Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
Ali'nin önünde kapılar açılır,
Ali'nin önünde eğilir surlar.
Bedir'de, Uhud'da, Hayber'de
Hakk'ın yiğitleri, şehit olurlar.
.
Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı;
Yerde kalmazdı ruh… kanatlıydı.
.
Konsun yine pervazlara
Güvercinler;
"Hu hu"lara karışsın
Âminler.
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!
.
Vicdanlar, sakat çıkmadan,
Ya Muhammed, yarına;
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Âdem oğullarına!
.
Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itri, bestelesin Tekbir'ini;
Evliya okusun Kur'an'lar!
Ve Kur'an'ı göz nuruyla çoğaltsın
Kayışzade Osman'lar!
.
Naatını Galip yazsın,
Mevlid'ini Süleyman'lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan'lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!
.
Gel, Ey Muhammed, bahardır.
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır!
Hacdan döner gibi gel;
Mirac'dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!
.
Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanat, Cibril kanat,
Nisan kanat, bahar kanat;
Ayetlerini ezber bilen
Yapraklar kanat…
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilal-i Habeşi sustuysa
Ezanlarını Davut okusun!
.
Konsun-yine-pervazlara
Güvercinler;
"Hu hu"lara karışsın
Âminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!"