Çakırgil: İnandığımız değerleri yaşamalıyız
Gazeteci yazar ve fikir adamı Selahaddin E. Çakırgil, Yeni Dünya Vakfı’nda düzenlenen Bâbıâli Enderun Sohbetleri’nde “Müslüman Coğrafyanın Son Yüzyılı”nı anlattı. Mehmet Cangir’in takdim ettiği sohbet toplantısı, dinleyiciler tarafından yoğun ilgi gördü.
Fikriyat'ın kıymetli yazarı Selahaddin E. Çakırgil, Yeni Dünya Vakfı'nda düzenlenen Bâbıâli Enderun Sohbetleri'nde Müslüman coğrafyanın son asrına dair dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. "Kişinin inandığı yolda samimi olması gerekir. 28 Şubat'ın sene-i devriyesindeyiz. '1000 yıl sürecek' denilen bir zulüm dönemi çok az sürdü." sözleriyle konuşmasına başlayan Çakırgil, 1699'da yapılan Karlofça Anlaşması'nı işleyen bir döneme dikkat çekti. Çakırgil, konuşmasına şöyle devam etti:
"Müslüman coğrafya dediğimde Müslümanların yaşadığı toprakları kastediyorum. İnandığımız değerleri yaşamamız gerekiyor. Batı bugün çok farklı yaşayışları görüyor. Dolayısıyla 'Hangi İslam, hangi Müslüman?' diye soruyor. Arabistan, Mısır, Sudan, Libya, Irak -hepsini saymaya gerek- bütün İslam dünyasının rejimlerinin hâli de ortada. Ve Müslüman coğrafyalarındaki rejimlerin her birisi, halklarının aslî inanç ölçülerini değil, kendi varlığını korumayı en ön planda tutuyorlar. Böyle olunca da 'Bu perişanlık niye devam ediyor?' demek mânâsız oluyor. Bugün Mekke Emiri, 'Elhamdülillah bugün dünyayı Amerika ile birlikte yönetiyoruz' diyebiliyor. Çünkü inandığımız değerler açısında bir 'meşrû otorite, baş' etrafında toplanamadığımız için, kalabalık kitleler durumundayız."
2. ABDÜLHAMİD ÇAĞINI ANLAYAN BÜYÜK DEVLET ADAMIYDI
Selahaddin E.Çakırgil konuşmasının ilerleyen bölümünde şunları söyledi:
"Müslüman sıfatıyla anılan ve nüfusları 1,5 milyarı aşan halklar bugün, başsız durumdalar ve parça-bölük olmuş halk toplulukları, çok büyük çapta enselerine çöken gayrimeşrû ve zorba rejimler eliyle güdülen durumundalar.
Böyle olunca da, emperyal -şeytanî güçler kurtarıcı sıfatıyla gerçekte ise güdücü olarak niçin çıkmasınlar sahneye. 100 yıl öncesine kadar nâkıs bile olsa bir şer'î otoritesi vardı Müslümanların... Yok edildi. Çare, yine 'şer'î akıl'la bulunacaktır.
İngiltere 1850-1860'lardan itibaren şu anlayışı yaymak istedi: Kalpleri, zikirleri, dilleri ile bize bağlı ama renkleriyle kendilerine bağlı insan anlayışı. Bugün bu anlayış genişletilmek isteniyor ama biz Müslümanlar olarak bu anlayışı kıracağız inşaAllâh. Sultan 2. Abdülhamid, bulunduğu çağı okumaya çalışan en büyük devlet adamlarındandır. Kendilerini aydın, münevver olarak niteleyen, Avrupa'da eğitim gördüklerini söyleyen aşağılık insanlar, devleti yıkmaya çalıştılar. ABD bugün Suudlar'a 110 milyar dolarlık füze sattı. Her dinin temsilcilerinin, sonunda bir lideri var. Ama Müslümanların yok."
"BİZ KISIK SESLERİZ..."
Konuşmasının son bölümünde 15 Temmuz ihanetinden ve destanından da bahseden Selahaddin E. Çakırgil, sözlerini şöyle tamamladı: "15 Temmuz'dan birkaç gün sonra Yenikapı'da bir miting oldu. Benim arkadaşım oradaydı. Şiir okumayı, dinlemeyi sever. Bana şunu dedi: O gün orada şiir okuyan Tayyip Erdoğan değildi; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'ydı. 'Biz kısık sesleriz, minareleri sen ezansız bırakma Allâhım.' demek, bütün 100-150 yıllık emperyalist sınıfa bir reddiyedir."
Sohbet toplantısı, yöneltilen suallere verilen cevapların ardından hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
Selahaddin E. Çakırgil'in Fikriyat'taki yazılarını okumak için tıklayın.