Sezai Karakoç: Oruç Ülkesi
Oruç, yaşadığımız günlük ve gündelik hayatı adeta bir rüyayta çeviren mutluluk anaharı. Anatlanan gün demek oruç ayının gündüzü. Yerçekiminin etkisinin kayboluşu sanki benliğimiz ve eşyamız üzerinde. Namazla, duayla birleşince oruç, büsbütün renklenmiş ve güçlenmiş olarak bizi, fizikötesi donanımların yıldızlı harmanisine bürür.
Kalbimiz, islâmın kişi için tayin ettiği edimlerle mümin kalbi haline gelir. Oruçla, namazla, hac ve zekâtla, kalb, kalb olur. İnanç, kalbde bu tür tecrübelerin tekrarıyla kökleşir. İnançtan davranışa, davranıştan inanca sürekli bir akış, oruç, namaz ve hac gibi ibadetlerin sağladığı bir kan dolaşımıdır. Sebepsiz değildir oruç, sbepsiz değildir namaz. Mümin kişiliğinin oluşması için temeltaşlarıdır. Bina, ruh binası bunlarla kuruludur. Maneviyatın kalesi, bunlarla yıkılmaz olur, pekişir.
Zaman, insanı hep ölüme doğru götütürken, ramazan gelir, diriliş ayı başlar. Oruç ayı insanı ölüme değil, diriliş aydınlığına götürür. Ab-ı hayatta yıkanmaya, çiğ tanesinde göğü seyretmeğe ve gökkuşağının altından geçmeğe. Oruçsuzluk ne büyük bir boşluk olurdur, oruç zorunlu olmasaydı mümin için. Tek kişiyle başlar ve biterdi o. Oysa, ramazanda tüm Müslümanların bir ay oruç tutması, orucu toplum olayı haline getiriyor. Somut hale
geliyor toplum ortasında oruç anıtı.
Tabiatı daha iyi hissetmek ve dinlemek, onun söylemek istediğini daha iyi anlamak için oruç mucizesine sahiptir Müslüman. Kavramların yeniden yoklanması, tanımların yeniden yapılması içinm çıkarılmış bir davetiye gibidir oruç gündüzleri ve geceleri. Ve her yıl zayıflayan toplumun din bağı, yeniden güçlenir onunla. Dinin kası ve damarları çalışır hale
gelir.
Oruç, insanı, yeniden varolma, yeniden yapılanma, yoğrulma yolunda bir ay süren bir çileye tâbi tutar. Riyazetlerin en güzeli, en ilâhisi, en içlisidir o. Oruç, ruhun, madde üzerindeki zaferini ilân için verdiği bir savaşın adıdır. Zorludur bu savaş. Sonunda, hasat derlenir bu iradenin savrulduğu harmandan.
Hırsla, ihtirasla dünyaya bağlanmanın, adeta ahireti unutmanın mevsimlerinin geçtiğini, din gününün geldiğini ilân eden bir sancaktır çekilmiş insanlık ufku burçlarına oruç. Oruç, dereceler halinde, belli sürelerde dünyanın tatil edilmesi demektir insan için. Ve ahiretin
Örtülerinin kat kat açılması demek. Süreklice bir gidiş geliş, bir med cezir dünya ile ahiret arasında. İnsan, bu gidiş gelişledir ki en büyük ilerlemesini yapacaktır ruh ve maneviyat alanında.
Çağımız, sadece maddi sağlığa önem veren bir çağ. –gerçi o da bugün hiçbir çağda olamayacak kadar tehlikeyle karşı karşıya.- ruh sağlığı, beden sağlığından önce gelir. Çünkü: beden sağlığına dikkati de, ancak ruh sağlığı olanlar gösterecektir. Oruç, beden sağlığı için de tükenmez bir sıhhat hazinesi gibi etkide bulunmaktadır. Gıdaların tazelenen idraklerle alınması, herhalde vücudun dirilişinde birinci uyarı ve bilinç yerine geçecektir.
Ay gelip ramazanı getirdiğini müjdelediğinde ne kadar sevinsek azdır. Bize Müslümanlığımızın daha bir güçlenip ilerideki yıllara geçeceğinin garantisini getirmiştir çünkü. Bize, gündüzü ve geceyi tüm anlamıyla getirmiştir. Namazları, sabırları ve şükürleri, hamdleri getirmiştir. Rızkı, rızk düşüncesini ve tevekkülü getirmiştir. Nimet fikrine erdirmiştir bizi. Oruçla namaz arasında da büyük yakınlık vardır. Sanki namaz, orucun, insan uzuvlarına yerleşmiş bir ruh olarak, kımıldamış ve kanatlanışından meydana gelmektedir. Oruç da, namazın süzüle süzüle bir buğu olup ruh, beyin ve kalbi tutmasıyla oluşmakta. Bunun için adeta birbirine aşıktırlar. Birbirlerini çağırıp dururlar hep her bahaneyle. Ruh, oruç ülkesinde büyümenin sırrını keşfeder.
SEZAİ KARAKOÇ