Âlemlerin Sevgilisi için yazılmış mevlid dizeleri

On dört asır önce gelişiyle sadırların şifa bulduğu Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in doğumuyla âlemleri şereflendirmesinin yıl dönümüne denk geldiği o mübarek günü idrak ediyoruz. O kutlu Nebi ki nicel olarak çokta uzun olmayan 63 yıllık hayatında birçok güzelliklerin altına imza atmıştır. Belki de bu sebepledir ki asırlardır O (sav)’nun için yazılan kaside, naat ve şiirler asla nihayet bulmamıştır, bulmayacaktır. Yeryüzünde Hz. Muhammed (sav) kadar kendisinden sevgi ve büyük bir özlem ile bahsedilen bir başka beşer daha yoktur.

Yayınlanma Tarihi: 28.10.2020 14:46 Güncelleme Tarihi: 28.10.2020 15:10

EN KADİM ESER

Dünya edebiyatında Hz. Muhammed (sav) için birçok dilde ve farklı karakterlerde yazılmış kasidelere, methiyelere ve mevlidlere rastlamak mümkün. Bunların arasından en kadim ve meşhur olanlarından biri, 13. yy'da yaşamış İmam Busiri tarafından kaleme alınan Kaside-i Bürde adlı eserdir[1].

Rivayet olunur ki Busiri ağır bir hastalık geçirir ve vücudunun bir kısmına felç iner. Bunun üzerine bir gece Hz. Muhammed'i rüyasında görür ve O kutlu Nebi önce hırkasını Busiri'ye giydirir daha sonrada vücudunu sıvazlar. Bunun üzerine felçli organları şifa bulunca Busiri de Peygamber Efendimiz (sav) için kaside okumaya başlar.

İşte kendisine rüyasında ilham olan bu sözlerin tamamına "hırka kasidesi" anlamına gelen "kaside-i bürde" denir. Bu kaside 10 bölümden ve 61 kıt'adan meydana gelir ve 59-71. beyitler mübarek Nebi'nin mübarek doğumundan ve kâinata teşrif etmesiyle birlikte gerçekleşen olaylardan bahseder:

"Açıklar bize doğuşu O'nun her açıdan güzel olduğunu
Ey gelişi de gidişi de güzel olan…
O gün hissetti Farisiler
Uzun zamandan beri uyarılmakta oldukları doğumun gerçekleştiğini
Çatladı Kisra'nın saray duvarları o gece
Tıpkı Kisralıların korkudan darmadağın olduğu gibi

Ebediyyen yanacak sandıkları ateş sönünce
Gözler gördüklerine inanamadı…"

HZ. MUHAMMED'İN SEVGİSİ İLE YANIP TUTUŞAN ANADOLU ŞAİRİ

Hz. Muhammed (sav)'in sevgisi ile yanıp tutuşan bu sebeple gönül dilini lisan diline aktaran bir diğer güzel isim de Anadolu şairi Yunus Emre'dir. Peygamber (sav)'e duyduğu sevgisini "Canım kurban olsun senin yoluna…" sözcükleri ile başlayan şiiri ile dile getirir. Diğer birçok şiiri gibi Hz. Muhammed (sav) için yazmış olduğu bu dizeler, birçok ses sanatçısı tarafından bestelenerek terennüm (dile getirme) edilmiştir.

Yunus Emre'nin divanında peygamber sevgisi, birçok yerde göze çarpar. Ona göre 124 bin peygamberin tamamında Hz. Muhammed'in (sav) nuru vardır ve bütün peygamberler bu nur üzerine yaratılmışlardır. Aynı zamanda Âşık Yunus'a göre yeryüzündeki bütün güzelliklerde, Hz. Muhammed'den (sav) bir iz görmek mümkündür.

"…Ol âlem fahri Muhammed, nebiler serveridür
Vir salavat aşk ile, günahları eritür.
Hak anı övdü yarattı, sevdi "Habibim " dedi,
Yeryüzünde cümle çiçek, Musatafa'nın teridür…"

SÜLEYMAN ÇELEBİ'NİN MEVLİD-İ ŞERİF'İ

Hz. Muhammed (sav)'in doğumundan bahsederken Süleyman Çelebi'nin Mevlid-i Şerif'inden söz etmemek mümkün değildir. 15. yüzyılda yaşamış olan Süleyman Çelebi söz konusu eserini Bursa Ulu Camii'nde imamlık yaptığı günlerin birinde kaleme almıştır. Peygamberlerin birbirlerine karşı üstünlüğünün olmadığı tartışmasının ruhunda oluşturduğu büyük etki ile bu itikadı reddiye amaçlı yazdığı rivayet edilir.

Asıl adı Vesiletu'n Necat olan bu eser, Osmanlı döneminde büyük bir yankı bulmuş ve Mevlid kandillerinin vazgeçilmez klasikleri arasında yer almıştır. Mevlid, 9 bölümden oluşur ve Hz. Muhammed'in doğumunun anlatıldığı bölüm, veladet bahri olarak isimlendirilir. Bu bahir toplamda 145 beyitten ibarettir ve eserde ki en uzun cüzü oluşturur.

"…Şefiul´usati fi yevmil´arasat,
Hazreti-i Ahmedü Mahmudû Muhammed Mustafa râ Sâlevat

Amine hatun Muhammed annesi
Ol sadeften doğdu ol dür danesi

Çünki Abdullah´dan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile…"

VICTOR HUGO'NUN "MAHOMET" ADLI ŞİİRİ

Her ne kadar İslam dünyasında Hz. Peygamber'e övgüler sunan birçok eser ortaya konulmuş olsa da Hz. Muhammed'deki ilahi cevheri keşfetmiş ve bunu dile getirmekten geri durmamış bazı gayrimüslim edebiyatçılar da bulunmaktadır. Buna birçok kişinin ismini yakından duyduğu Fransız yazar Victor Hugo'nun "Mahomet" adlı şiiri örnek olarak verilebilir.

Victor Hugo bu şiiri, 1855'te sürgün yıllarındayken yazmıştır. Hatta Hz. Muhammed'e karşı duyduğu sevgiyi şiirinde o kadar belirgin bir şekilde vurgulamıştır ki Batı dünyasında Hugo'nun İslam dinine girip girmediği tartışılmaya başlanmıştır.

"…Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak
Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak
Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan…"

AHMET ŞEVKİ'NİN "VULİDE'L HÜDA" ADLI ESERİ

Mevlid Kandillerinin vazgeçilmez güzide eserlerinden bir diğeri de Ahmet Şevki'nin "Vulide'l Hüda" adlı eseridir. 1932 yılında vefat eden ve modern Arap nazmına mükemmel şeklini veren büyük şairin, Hz. Muhammed'in doğumu ile alakalı olarak yazdığı şiiri, yaklaşık olarak 45 beyitten meydana gelir.

"Bir Pazartesi sabahında henüz tan yeri ağarmamışken,
Sadece dünya değil, bütün kainat aydınlandı birden
Bu Mavera'dan gelen bir hidayet güneşiydi
Amine'nin evinden yayıldı tüm evrene…"

AKİF'İN "PEK HAZİN BİR MEVLİD GECESİ" ADLI ŞİİRİ

1936 yılında dünyaya gözlerini kapatan İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy da Peygamber Efendimiz (sav)'in hem doğumunu hem de mübarek karakterini kendine has üslubu ve şiiri ile harmanlamıştır. Akif'in özellikle Mevlid kandili münasebetiyle yazdığı "Leyle-i Mevlidü'n-Nebi Aleyhisselam" adlı şiiri, okuyucu nezdinde oldukça büyük bir sada bulmuştur.

"On dört asır evvelki meşimen senin ey leyl,
Bir nur-i sema-pare doğurmuştu, değil mi?
Aguşunu bir aç: Görelim tayfını olsun
Sinende nihandır, sanırım, yad-ı yetimi.
Ya Rab, o hariminde yüzen dürr-i yetimin
Ta haşre kadar şer'i yetim olmasın Amin…"

On dört asır önce dünyayı karanlıklardan aydınlığa ulaştıran Hz. Muhammed (sav)'e bir diğer seslenişi de, Akif'in "Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi" adlı şiirinde görürüz. Akif'in içinde bulunduğu zamanın zorluklarından ne denli elem duyduğunu ve bunu Sevgili Peygamberine nasıl bir üslup kullanarak şikayet ettiğini "Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed, / Aylar bize hep Muharrem oldu!..." dizelerinden okuyabiliyoruz.

Aynı temayı "Necid Çöllerinden Medine'ye" adlı şiirinde de gözlemlemek mümkündür.

Mehmet Akif mübarek Nebi (sav)'in gelişini ve o gece meydana gelen bazı mucizeleri "Bir Gece" adlı şiirinde işlemiştir.

"On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabî'î:
Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kere de, ma'mure-i dünyâ, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi…"

Naat denince akla ilk gelen isimlerden biri de hiç şüphesiz Arif Nihat Asya'dır. 1975 yılında Hakk-ı Rahman'a intikal eden Asya, ardından nesiller boyu dilden dile aktarılacak ölümsüz bir eser bırakmıştır.

"…Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü'minlerin vardı...

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
"Hû hû"lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!..."

SEZAİ KARAKOÇ'UN HZ. MUHAMMED'E YAPTIĞI ATIFLAR

Günümüz meşhur şairlerinden Sezai Karakoç'un şiirlerinde de Hz. Muhammed'e yapılan atıflar oldukça belirgindir. Sezai Karakoç'a göre Hz. Peygamber (sav) yalnızca İslam dinin kurucusu değil; aynı zamanda asrın yegâne fikirsel aydınlatıcısıdır. Karakoç mübarek Nebi'yi bir rol model ve kurtarıcı olarak görür ve dizelerinde sık sık O (sav)'na seslenir.

Sezai Karakoç çoğu zaman modern asrın dayatmalarına meydana okuyarak klasiğe ve Osmanlı'ya olan özlemini de sık sık dile getirir. Bu sebepledir ki bir şiirine;

"Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
Baharı kollayarak girelim kelimeler ülkesine
Bir anda yükselen bir bülbül sesi…"

dizeleriyle başlamış ve çağın reddettiği İslam'ı ve İslam peygamberini en başta zikrederek kelimelerini taçlandırmıştır. Aynı zamanda Sezai Karakoç'un Hz. Muhammed'i ne denli içselleştirdiğini ve O (sav)'nun ne denli büyük bir kurtarıcı olduğu düşüncesini; "Kalk ey / Örtülere bürünmüş Peygamber / Bu sıtmayla iyi edeceksin / Tifoları vebaları / İnsanlığı kâğıt kâğıt/ Buruştran cüzzamı" sözlerinde görürüz.

Sezai Karakoç'un "Sürgün Ülkeden Başkentler Ülkesine" adlı başyapıtı da Türk edebiyatı klasikleri arasında oldukça mümeyyiz bir konuma sahiptir. Sezai Karakoç söz konusu şiiri ile alakalı olarak her ne kadar "ben Peygamber'e naat yazmadım" dese de "Sevgili, En sevgili, Ey sevgili / Uzatma dünya sürgünümü benim" dizeleri birçok kimse tarafından Hz. Peygamber'e yapılan bir hitap olduğu düşüncesindedir.

NURULLAH GENÇ TARAFINDAN KALEME ALINAN "YAĞMUR" ŞİİRİ

Yine edebiyatımıza adını altın harflerle yazdıran ve Nurullah Genç tarafından kaleme alınmış "Yağmur" şiiri Peygamber Efendimiz (sav)'e duyulan sevgi ve özlemin kalpten satırlara dökülmüş halinin en güzel örneklerinden biridir. Nurullah Genç söz konusu naatı üç ay boyunca kırk metrekarelik bir odanın içinde ve neredeyse hiçbir şey yiyip içmeden yazmıştır.

"Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat.

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü,
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü,
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer,
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü…"

Ele aldığımız ve alamadığımız mevlid, naat, kaside ve şiirlerin bir kısmı dini musiki üstadları tarafından bestelenmiştir. Bu sayede tüm bu güzelliklerin okunarak algılanılmasının yanı sıra dinlenerek de gönüllere sürur vermesine vesile olmuşlardır.

Zikredilen eserler ve kişilere ziyade olarak tarih boyunca Şemseddin Sivasi, Hamdullah Hamdi, Üsküdarlı Selami Ali ve İbn Zümrek gibileri ve daha niceleri; âlemlere rahmet olarak gönderilen, sevgililerin en sevgilisi Hz. Muhammed (sav)'e duydukları sevgiyi Arap-Türk, müslim-gayrimüslim, klasik-modern demeden eserlerinde konu edinmiştir. O (sav)'ndan bahsetmek ve gelişini tebrik etmek için adeta birbirleriyle yarışa girmişlerdir.

"Göz seni görmeli, ağız seni söylemeli
Hafıza seni anmak ödevinde mi?"

Kutlu doğum vesilesiyle, ruhumuzu ve benliğimizi kaplayan huzur, mutluluk ve Peygamber aşkını tüm sene boyunca hissedebilme arzusu ile…

FİKRİYAT
SÜMEYYE ALI JABER


[1] Bknz. İmam Busiri ve Kaside-i Bürde - TDV İslam Ansiklopedi 24. cildi 568-569 sayfa aralıkları…

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.