Ramazan Ayı’nın Sabit Olması
Ramazan bu sene de rahmet ve mağfiret bulutları ile geldi imadımıza. Peki Ramazanın sabit olması ne demek? Sizler için Ramazan ayının sabitliği, sabit olmasını ele alıyoruz.
Ramazan Ayı, iki hâlden biri ile sâbit olur:
1) Gökte bulut, duman ve toz gibi görmeyi engelleyecek herhangi bir engel bulunmadığı zaman Ramazan Ayı'nın "Hilâli"ni görmekle bu ay girmiş sayılır. 2) Gökte görmeyi engelleyecek şekilde anılan engeller bulunduğu zaman, Şâban ayını otuz güne tamamlamakla Ramazan ayı girmiş sayılır. Zîrâ, Peygamber (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmuştur: "Ramazan ayının hilâlini gördüğünüz zaman, oruç tutunuz ve yine (Ramazan sonunda Şevval'e âit) hilâli gördüğünüz zaman iftar ediniz. Eğer gökyüzü size kapalı olursa, Şâban ayının günlerini otuz güne tamamlayınız." (Buhârî, Şerh-i Kastalânî, c. III, s. 357)
Şâban ayının yirmi dokuzuncu gününü tâkip eden güne "Yevm-i Şek = Şüpheli Gün" denilir. Bu otuzuncu günün Ramazan'dan olup olmadığı bilininceye kadar bu adı taşır. Ramazan'dan olduğu hükmü verilmedikçe, bu otuzuncu günü oruç tutmak mekruhtur. Ramazan'dan değil de, Allah rızâsı için bugünde oruç tutulmasında kerâhet olmaz.
Şek Günü için kesin hüküm çıkıncaya kadar insanlar niyet etmeksizin beklerler. Oruç tutmak veyâ tutmamak gerektiğine dâir yetkili makamlardan kesin emir çıktıktan sonra ona göre ya iftar edilir, ya oruca niyet edilir.
Hilâli Tespit Etmek: Gökyüzünde görmeyi engelleyecek bir şey bulunmadığı zaman, haberleriyle ilim sâbit olacak şekilde bir insan topluluğunun hilâli görmesi lâzımdır. Görgü şâhitleri olan bu insanlar için muayyen bir sayı yoktur. Bunun takdîri, hükmü verecek olan yetkili makama âittir. Bu durumda şâhitlerin: "Ben gördüm, şâhitlik ederim" sözü ile şehâdet etmeleri îcâp eder.
Eğer gökyüzünde görmeyi engelleyen mânîler varsa, Müslüman ve akılbâliğ olan âdil bir kimsenin: "Hilâli gördüm" diye haber vermesi sûretiyle şâhitliği kâfî gelir. "Şâhitlik ederim" demesi şart koşulmaz. Çünkü gökte engel hâller bulununca görmek güçleşir. Güç şartlar altında kolaylık aranır. Onun için bu durumda şâhidin erkek veyâ kadın olmasında bir fark gözetilmez.
Hilâli gören kimsenin ve görenin sözünü tasdik edenin oruç tutması vâcip olur. Bununla berâber tek başına Şevval ayının hilâlini görene de oruç vâcip olur, iftar edemez. İftar ederse, kazâ gerekir. Kefâret gerektiği husûsunda ihtilaf vardır. Tek görgü şâhidinin yetkili makamlarca şâhitliği reddedildiği zaman bu durum doğar. Yâni, bir kimse kesinlikle Ramazan veyâ Şevval hilâlini görse ve bunlara dâir şâhitliği reddedilmiş olsa, bu kimse iftar edemez. Bunu tasdik edenler de aynı şekilde oruç tutarlar. Şâyet bu iki günde oruç tutmazlarsa, üzerlerine kefâret lâzım gelmez, kazâ ederler.
İftar (Şevval) hilâli için, eğer gökyüzünde mânî varsa, iki erkeğin veyâ bir erkekle iki kadının şâhitlik etmeleri şarttır. Eğer gökyüzünde mânî yoksa çok sayıda insanların şehâdeti lâzım gelir, Ramazan hilâlinde olduğu gibi... Çok sayının takdîri yetkili makama bırakılmıştır.
Bir kişinin şehâdeti ile Ramazan ayı sâbit kabul edildikten sonra, gökyüzü açık olduğu hâlde iftar (Şevval) hilâli, otuz gün dolmasına rağmen görünmezse, iftar etmek helal olmaz. Amma iki kişinin şehâdeti ile oruca başlandıktan sonra, otuz gün geçmesine rağmen iftar hilâli görünmezse, iftar edip etmemek husûsu ihtilaflıdır. Ancak gökte görmeyi engelleyen bir mânî bulunursa, başlangıçta bir kişinin şehâdeti ile oruç tutmaya başlanmış olsa bile, iftar etmek helâldir. Bunda ihtilaf yoktur.
Zilhicce ayının sübûtunda da iftar (Şevval) hilâlinin sübûtu gibidir. Diğer ayların sübûtunda, şâhitlikleri mûteber olan iki âdil erkeğin veyâ bir erkekle iki kadının şehâdet etmeleri şart kılınmıştır.
Gündüz görülen hilâle îtibar edilmez. Çünkü kamerî olan gün, Güneş batmasının hemen arkasından görülen hilâlden îtibâren başlar.
Hilal Doğuşundaki İhtilaf: Bir İslâm bölgesinde orucun tutulmasını farz kılacak şekilde hilal tespit edilmiş olursa, diğer bölgelerde de buna uymak gerekir. Âlimlerin çoğunluğu bu fikir üzerindedir.
Bölgelerin birbirine yakın veyâ uzak olmasına îtibar edilmez. Ayrı ayrı bölgelerde hilâlin doğuşu değişik olsa bile, buna uyulmaz. İlk sâbit olan hilal esas alınır.
Müneccimlerin (Yıldızbilimcilerin) Hesabı: Hilâlin sübûtuna dâir yıldızbilimciler dakik hesaplarla inceleme yaparlar ve ay başlarını da tespit ederler. Ancak bu tespit, Ramazan ve Şevval aylarının sübûtu için esas kabul edilemez. Çünkü din, Ramazan Orucu için, hilâlin gözle görülmüş olmasını şart koşmuştur. Bu hiçbir zaman değişmeyecek olan bir uygulamadır.
Çok kere riyâzî hesaplarla tespit edilen hilâli, gurub zamanında görmek mümkün olmaz. Hâlbuki oruç için rüyet, dînî bakımdan şarttır. Bu şart bulunmadıkça oruç ibâdeti de farz olmaz. Bu bakımdan rüyet esâsına göre hareket etmek mecbûriyeti doğar.
Hilâli Aramak: Şâban ve Ramazan aylarının yirmi dokuzuncu günleri Güneş batışında hilâli aramak ve gözetlemek, Müslümanlar üzerine kifâye yollu bir farzdır. Bir kısım mü'minlerin bu görevi yapması ile diğerlerinden sorumluluk düşer. Böylece hem oruç tutmak, hem de iftar etmek belirlenmiş olur.
Nâfile Niyeti İle Başlanan Orucu Bozmak: Nâfile bir oruca başlanıp da sonra bu oruç bozulursa, onu kazâ etmek vâcip olur.