Arayıştan arınışa: Ebu Zer el-Gıfari
Asıl adı Cündüb bin Cünade olan Ebu Zer el Gıfari (RA), Gıfar kabilesindendi. Resulullah’tan (SAV) aldığı terbiye sayesinde asıl zenginliğin, gönül zenginliği olduğunu anlamış dünyalık her şeyden yüz çevirmişti. Zühd ve takvası ile Hz. Peygamber'in(SAV) gönlünü kazanan Ebu Zer, O’nun (SAV) “Ebu Zer’den daha doğru sözlü, vefalı olanı ne gökyüzü gölgelendirmiş ne de yeryüzü üzerinde taşımıştır” övgüsüne mazhar olmuştur.
Ebu Zer el-Gıfari, yol kesme ve yağmacılık ile ünlü Gıfar kabilesinin gözü pek yağmacılarındandı. Tam ismi Cündeb bin Cünade'ydi. Fakat o isminden ziyade künyesiyle meşhurdu.
🔹 Ebu Zer el-Gıfari, alacakaranlıkta atının sırtında tek başına deve sürülerinin yolunu keser, alacağını alırdı. Hicaz bölgesindeki birçok kabile gibi Gifar halkı da putlara tapardı. Lakin Ebu Zer, putlardan nefret eder ve tek olan Allah'a (CC) inanırdı.
🔹 Üç yıldır yalnızca Allah'a (CC) ibadet ediyordu, lakin yine de huzursuzdu. Son zamanlarda duyduğu huzursuzluk ise baş edilecek türden değildi. Savaşın yasak olduğu haram aylarda bile baskın ve yağmalarından vazgeçmeyen kabilesinin taşkınlıklarını, vicdanına sığdıramıyordu.
🔹 Kabilesini terk etmek için derhal harekete geçti. Annesi ve kardeşi Uneys ile birlikte dayısının yanına gitmesine rağmen orada da huzur bulamadı. Büyük bir arayış içindeydi. O buhranlı günlerde, Mekke'de kendisi gibi yalnızca Allah'a (CC) inanan ve peygamber olduğunu iddia eden adamın haberi kulağına çalınmıştı.
🔹 Haberin doğruluğunu araştırmak üzere kardeşi hemen Mekke'ye gitti. Ebu Zer, sabırsızlanıyordu. Biraz gecikse de sonunda Uneys döndü. Söylediğine göre gerçekten de öyle bir kimse vardı ama halk O'nun (SAV) şair, kâhin ya da sihirbaz olduğunu düşünüyordu.
🔹 Halbuki O'nun (SAV) sözleri ne bir şairin ne bir kâhinin ne de bir sihirbazın sözlerine benziyordu. Zira O (SAV), iyiliği tavsiye ediyor, kötülükten alıkoyuyor ve güzel ahlakı emrediyordu.
EBU ZER EL- GIFARİ'NİN (RA) MÜSLÜMAN OLUŞU
🔹 Hz. Ebu Zer, kardeşinin anlattıklarından sonra daha da meraklanmıştı. Gidip kendi gözleri ile görecekti.
🔹 Halinden Müslüman olabileceğini tahmin ettiği bir adama "o zatın kim olduğunu" sordu. Ancak ne olduğunu anlayamadan Mekkelilerin saldırısına uğradı.
🔹 Gözlerini açıp kendine geldiğinde kanlar içindeydi. Zor şartlarda geçen 30 günün sonunda Ebu Zer ,Kâbe'yi tavaf için gelen Hz. Peygamber'e (SAV) ulaştı ve kendisiyle görüşmesinin ardından hemen Müslüman oldu.
🔹 Allah Resulü (SAV), Ebu Zer'e kimlerden olduğunu sordu. Yol kesmeleri ile ünlü Gıfar kabilesinden olduğunu öğrenince şaşkınlığını gizleyemedi ve "Allah (CC) dilediğini hidayete erdirir" dedi. Hz. Ebu Zer'in kalbi huzur bulmuştu artık, içi içine sığmıyordu.
🔹Kabe'ye gidip Müslüman olduğunu haykırdı. Bunu sindiremeyen müşrikler, Hz. Ebu Zer'e bir kez daha saldırdılar. Resulullah'ın (SAV) amcası Abbas bin Abdülmuttalib onu müşriklerin elinden zor kurtardı.
🔹 Hz. Peygamber'e (SAV) ilk inananlardan biri olan Hz. Ebu Zer, Mekke'de bir müddet kaldıktan sonra İslam'ı tebliğ etme görevi ile tekrar kavmine döndü. Hicrete kadar, kavminin yarısını İslam'a kazandırdı.
🔹 Hicretten sonra kavminin tamamının Müslüman olması, Resulullah'ın (SAV) duasını almasına vesile oldu. Ebu Zer, Medine'ye yerleştikten sonra Peygamber mescidinin hemen yanı başında suffede yaşamaya başladı.
EBU ZER EL- GIFARİ'NİN (RA) PEYGAMBER SEVGİSİ
🔹 Allah Resûlü'nün (SAV) yakınında geçirdiği her anı kâr sayardı. Kimi zaman Resulullah'ın (SAV) hizmetine koşar kimi zaman devesinin arkasına binip onunla sohbet eder, sorular sorardı. İlim meclislerinin önde gelen simalarından biriydi.
🔹 Müslüman olmadan önce tek başına yol kesecek kadar cesaretli, etrafına korku salan sert mizaçlı Hz. Ebu Zer, artık Peygamber ahlakı ile ahlaklanmış, arınmış harama el uzatmak bir yana, fakir ve düşkünlerin sığınağı olmuş ve sade bir hayat sürmeye karar vermişti. Öyle ki hizmetçisiyle aynı kıyafeti giyecek ve aynı sofrayı paylaşabilecek kadar mütevazı bir insan haline gelmişti. Resulullah'tan (SAV) aldığı terbiye sayesinde asıl zenginliğin, gönül zenginliği olduğunu anlamış dünyalık her şeyden yüz çevirmeye tercih etmişti.
🔹 Bundan böyle nerede olursa olsun Allah'a (CC) karşı sorumluluğunun bilincinde olacak, kötülüğün peşinden hemen bir iyilik yapacak, insanlara güzel ahlaka uygun biçimde davranacak, en zor şartlarda bile iffetli davranacak ve doğruluktan asla taviz vermeyecekti.
🔹 Hz. Peygamber'e (SAV) gerçek bir dost olmak, O'nun (SAV) tavsiyelerine uyumayı gerektirirdi. Nitekim öyle de oldu. Zühd ve takvası ile Resulullah'ın (SAV) gönlünü kazanan Hz. Ebu Zer, O'nun (SAV) şu övgüsüne mazhar oldu:
"Ebu Zer'den daha doğru sözlü, vefalı olanını, ne gökyüzü gölgelendirmiş ne de yeryüzü üzerinde taşımıştır."