‘Güneş Alemi’ yeniden ışıldıyor
II. Abdülhamid Han’ın yenilenen türbesi, vefatının 100. yıl dönümünde yeniden ziyarete açıldı. Türbede çürümeye yüz tutmuşken gün yüzüne çıkarılan eserler ve simgeler, darbecileri tasfiye edip sağladığı istikrarla ‘hasta adamı’ ayağa kaldıran II. Abdülhamid Han’ı ve temsil ettiği iradenin değerini bizlere bir kez daha hatırlatıyor.
"Vasiyetimdir! Hakk vaki olduğunda bizi de buraya defnediniz!" Sultan II. Abdülhamid Han'ın kastettiği yer, dedesi Sultan II. Mahmud ve amcası Sultan Abdülaziz'in türbesinden başka bir yer değildi. Peki ama neden babası Sultan Abdülmecit'in Yavuz Sultan Selim Camii'ndeki haziresini değil de dedesi ve amcasının türbesini seçmişti? Yanıtı padişahlığı dönemini mücadeleyle geçirdiği ve ülkeyi felakete götüren İttihatçı ve Masonik cuntaların işlediği ve bugün hâlâ aydınlatılamayan bir cinayete duyduğu öfke ile birlikte devletin çöküşünü engelleyip 'yeniden yükselmeyi simgeleyen' o türbenin o ünlü alemindeki güneş ve temsil ettiği irade olabilir mi?
Ölümünün 100. yıldönümü olan 10 Şubat'ta yeniden ziyarete açılan Sultan II. Abdülhamid'in türbesi ve türbede çürümekten son anda kurtarılan Fransız İmparatoru III. Napolyon'un saatinden İngiltere Kraliçesi I. Victoria'nın avizesine uzanan son derece değerli hediyeler hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) alkışlanacak restorasyon başarısını hem de 'akışı değiştirilmeye çalışılan' tarihi gerçekleri de gün ışığına çıkardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Başkanı olduğu dönemden bu yana görev yaptığı Basın Müşavirliğinde adeta şehrin hafızasın› oluşturan Hatice Öncül telefonla arayıp "Bu sıradan bir restorasyon değil" deyip, o unutulmuş eserlerin eski ve yeni halini paylaştığında haber kendiliğinden ortaya çıktı zaten! Bize de sadece başta 'Güneşli alem' olmak üzere o restore edilmiş eserlerin 'bugüne yansıyan iradesini', 'devletin yeniden yükselişini' her bir objenin öyküsüyle birlikte yazıya yansıtmak kaldı...
KİM DAHA ZENGİN?
Amcası Sultan Abdülaziz'in Fransa Kralı III. Napolyon'un davetlisi olarak gittiği Avrupa Seyahati o dönem şehzade olan Sultan II. Abdülhamid Han için Avrupa'yı yakından tanıma ve görme fırsatı sağladı. Gençliğinde ziraat, marangozluk ve ticaret ile meşgul olarak tahta çıkmadan önce 100 milyon altın servete ulaşan II. Abdülhamid için III. Napolyon'un altın varaklı saat hediye ederken "Benden sonraki en zengin insan" dediği rivayet edilir. İşte açılışı yapılan türbede restore edilen eserlerden biri de Napolyon'un hediyesi olan bu saatti.
Sultan Abdülhamid'in Fransa Kralı Napolyon'u bile kıskandıran bu şahsi servetin büyük bir bölümü, başta İstanbul olmak üzere imparatorluk topraklarının yeniden ihyası ve ordunun modernizasyonunda kullanıldı. Büyük çoğunluğu şahsi sermayesiyle yaptırdığı Bayezid Devlet Kütüphanesi, Hamidiye Şişli Etfal Hastanesi, Hamidiye İçme Suları, Haydarpaşa, Sirkeci Tren İstasyonları, İzmir, Dolmabahçe, Yıldız ve Bursa'daki Saat Kuleleri, Darülaceze gibi hâlâ hizmet veren 1552 esere imza atan Sultan II. Abdülhamid, 5700 km demiryolu ve 11 bin 250 km karayolu, 22 bin km telgraf hattı ile sayısız okul açtırdı.
SAVAŞLARA ARA VERDİ
Bu eserler ve rakamlar ne anlama geliyordu? Sultan II. Abdülhamid Han 1876'da tahta çıktığında 24 yaşındaydı. Kendisinden önceki dönemde amcası Sultan V. Murat 'akli dengesi' yerinde olmadığı gerekçesiyle tahttan indirilmiş kısa süre önce de diğer amcası Sultan Abdülaziz tahttan indirilmiş ve sonrasında pek çok tarihçiye göre 'intihar süsü verilmiş bir cinayete' kurban gitmişti. Mithat Paşa ve cuntası bu darbelere imza atarak devlet bir yılda üç sultan değişikliği görürken, II. Abdülhamid tahta çıktığında Sırbistan ve Karadağ ile savaş hali yetmiyormuş gibi Mithat Paşa Hükümetinin Osmanlı'yı Rusya'yla savaşa sokmasıyla 93 Harbi olarak bilinen ağır bir de yenilgi alınmıştı.
II. Abdülhamid'in türbesini süsleyen ve Fransız İmparatorundan Britanya Kraliçesine uzanan hediyeler, dönemindeki diplomatik ilişkilerdeki başarısının da yansıması adeta.
SAVAŞTA KAZANSAK BİR KERE, YENİLİRSEK İKİ KEZ KAYBEDİYORUZ
93 Harbi ve diğer gelişmelerin ardından gelen "Milletin ahvalinden habersiz idareci devletini ayakta tutamaz!" sözleri, darbelerle sürekli yönetimi değiştirirken ülkeyi savaştan savaşa sürükleyen 'paşalara' ilk neşter, devleti çöküşten kurtarmanın ilk işaretiydi. Sultan Abdülhamid Han'ın "İnsan sevdiğinin yanında olmalı" diyerek, amcası Abdülaziz ve dedesi II. Mahmud'un yanına defnedilmeyi vasiyet etmesinin bir nedeni de buydu. 'Çöküş sürecine girdi' denilen Osmanlı İmparatorluğu, II. Mahmud'un ve Abdülaziz'in reformlarıyla yeniden yükselişi hedefledi. İpleri eline alan Sultan II. Abdülhamid, Fransa İmparatoru'ndan İngiliz Kraliçesi'ne Çin'den Japon İmparatoru'na uzanan diplomatik ilişkileri ile ülkeyi uzun süre savaşlardan uzak tutarak hem ordu ve donanmayı yeniledi hem de eğitimden ekonomiye her alanda atılımla 'Hasta adamı' ayağa kaldırdı. Orta Doğu'nun petrol haritasını çıkarırken Orta Doğu ile Anadolu'yu Hicaz Demiryolları ile birbirine bağladı. Girit'deki Yunan isyanını bastırıp Yunanistan'a yürümek istediğinde Avrupalı devletlerin baskısı üzerine "Savaşta kazansak bir kere, yenilsek iki kere kaybediyoruz" sözleriyle de diplomasinin önemine dikkat çekti.
İTTİHATÇILAR, ÜÇ KITADAKİ İMPARATORLUĞU 10 YILDA BATIRDI
Sultan II. Abdülhamid, 23 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ve bugün pek çok tarihçi tarafından 'darbe için tiyatro olduğu' ifade edilen 31 Mart Vak'ası ile İttihad ve Terakki yönetimi tarafından 27 Nisan 1909'da tahttan indirildiğinde, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika'da toprağı olan, üç kıtada yer alan bir imparatorluğu 30 yıl savaş olmadan zekası ve diplomasi gücüyle yönetmiş olmanın başarısına imza atmıştı. 1909'da ülke yönetimini ele geçiren İttihatçılar ise sadece 10 yılda arka arkaya savaştan savaşa ve yenilgiden yenilgiye koşturmakla kalmamış, Kuvay-i Milliye ruhu memleketi kurtarana kadar Anadolu bile işgal altında kalmıştı.
'BİR DEVİN UYANIŞININ' SİMGESİ GÜNEŞ ALEMİ, ARMAYA DA GİRDİ
Beylerbeyi Sarayı'nda hapis hayatı yaşarken 10 Şubat 1918'de 'Verem'den vefat eden II. Abdülhamid, vasiyeti üzerine Sultan II. Mahmud ve Sultan Abdülaziz türbesine defnedildi. Türbenin alemindeki güneş, restorasyonu yapan akademisyenler arasında yer alan sanat tarihçisi Yrd. Doç. Ahmet Vefa Çobanoğlu'nun aktardığı bilgilere göre Sultan II. Mahmud'dan başlayarak yenilenme ve Osmanlı'nın yeniden yükseliş hareketini simgeleyen bir semboldü ve Osmanlı armasında da yer aldı. II. Abdülhamid'in mücadele ettiği ve Osmanlı'dan günümüze gelen darbe ve iç karışıklıklarla ülkenin enerjisinin tüketilmesi yerine yeniden yükselişini simgeleyen 'Güneş aleminin' restorasyonla yeniden eski ışıltılı günlerine kavuşturulması, belki de bugün yaşanan 'Bir devin uyanışı'nı da simgeliyor.
Türbenin restorasyonunda sanat tarihçilerinden ahşap ustalarına sayısız usta isim, iki yıl süren titiz bir çalışma yürüttü. Türbenin tüm iç ve dış yüzeyi, her nokta nakış işler gibi yenilendi.
ÜNLÜ LEVHALAR ÇÜRÜMEKTEN KURTARILDI
Vakıflar Genel Müdürlüğü uhdesinde olan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce 3 milyon TL'ye tamamlanan türbe ve özel eşyaların restorasyonu için özel bir ekip iki yıl çalıştı. Allah (cc), Hz. Muhammed (Sav), Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in yazılı olduğu 8 ayrı ahşap levha, bakım ve koruma işleminden sonra, altın varak ile kaplandı. Mülk Sûresi'nin tümünün yazılı olduğu mermer kitabe de altın varak ile kaplandı.
ORİJİNAL YÜZEYLER ORTAYA ÇIKARILDI
Türbenin zemininde sonradan döşenen imitasyonlar sökülünce özgün tuğla döşemesi, iç mekanın duvarlarındaki raspayla özgün boya katmanı ve özgün nişler de ortaya çıkartıldı. Kubbedeki yapısal çatlaklar ile sıva ve rölyef (kabartma) altı çatlaklar onarıldı.
ÜCRETSİZ ZİYARET EDİLECEK
Türbenin hazire alanındaki tüm mermerlerin temizliği yapılırken, dış cephe demirleri de temizlenip boyandı. Tüm ahşap kapı, pencere ve kepenkler yerinden sökülerek restorasyonları yapıldı, camları değiştirilerek yerine monte edildi. Kütüphane tavanındaki çatlaklar onarıldı, iç cephe boyası yapıldı, muhdes (sonradan takılan) kapılar sökülerek özgün kapılar imal edildi.Türbenin yangın, kamera ve alarm sistemi kuruldu.
ÜNLÜ LİDERLERİN HEDİYELERİ
Fransız imparator III. Napolyon'un hediyesi iki adet saat haftalar süren bakım ve onarım çalışmasının ardından altın varakla kaplanarak türbe duvarına asıldı. Kraliçe I. Victoria'nın hediyesi avize, (metal ve cam 8 bin adet parçadan oluşuyor) tüm parçaları sökülerek temizlendi, bakımı yapılarak yerine takıldı. Avizenin bakımı için altı kişilik bir ekip bir ay süreyle çalıştı.
3 SULTAN 19 HANEDAN TÜRBESİ
İBB Bilim Kurulu'nun talebi üzerine, KUDEB (Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü)/Ahşap Eğitim Atölyesi tarafından restorasyonu yapılan Türbe, Türk Ampir Sanatının en ihtişamlı örneklerinden birini oluşturuyor. Bu, Türkiye'de izleri 1808'de görülen bir sanat akımıdır ve Türkiye'ye Fransa'dan girmiştir. Sekizgen planlı Türbe kompleksinde; Sebil, Muvakkithane ve Küreli bir Çeşme ile Hazire alanı mevcut. Sultan II. Abdülhamid Han ve Emine Sultan'ın puşideleri Ravza-i Mutahhara'nın kapı örtüsünden müteşekkil. Türbeye en son, 1988 yılında Sultan Abdülhamid'in torunu Fatma Rabia Hanım Sultan defnedilmişti. Türbede, ana kubbe altında toplam 18 sandukada (iki Şehzade bir arada defnolunmuş olması sebebiyle) 19 kişi medfûndur.
Türbede Medfûn Kişiler: Sultan 2. Mahmud, Sultan 2. Abdülaziz, Sultan II. Abdülhamid, Bezm-i Alem Valide Sultan, Atiyye Sultan, Esma Sultan, Hatice Sultan, Hibetullah Sultan, Yusuf İzzettin Efendi, Mehmet Şevket Efendi, Kamile Sultan, Dürr-i Nev Baş Kadın Efendi (Baş Kadın:İlk eş), Saliha Naciye Kadın Efendi, Şadiye Sultan, Emine Sultan, Saliha Sultan, Rebia Eyüp Hanım Sultan, Mısır'da vefat eden ve türbeye getirilen Sultan Reşad'ın torunları: Şehzadeler Ömer Faruk ve Mahmud Namık Efendiler bir arada gömülü. Sanduka üzerinde de Kâbe örtüsü var.
STAR