Akdeniz havzasının meyvesi
Türkiye'nin ana akım anlatım diline sahip, genel izleyici için yapılmış ilk spor filmlerinden biri olan Suda Balık'da parasızlıktan üniversiteye gidememiş taşralı bir gencin hikâyesi anlatılıyor.
Hikâyesini yazıp yapımcılığını üstlendiği ilk filmi "Suda Balık" ile Fransa, Almanya ve İtalyadan ödüller alan Yanar, yaptığı birçok açıklamada, "Suda Balık"ın gençlik ve spor türünde bir film olduğunu söyledi. Aynı zamanda filmin tasarım sorumluluğunu da üstlenen Yanar, Batı'nın sanat alanında tekrara düştüğünü, Uzakdoğu'nun da iyi durumda olmadığını belirterek, "Üretimlerimiz zamanın ruhunu yansıtmıyor. Yakında güney Akdeniz havzası gördüğü büyük acılarının meyvelerini verecek"dedi.
Filmin ön fragmanı 52. Antalya Film Festivali kapsamında düzenlenen Film Forum'da ilgi çekici bir bağlamda gösterildi. Ardından Fransa Nice'te "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu", Almanya Berlin'de "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Kurgu" ödüllerini aldı. Akabinde İtalya'ya, Dünya Olimpiyat komitesine bağlı International Sport Movies & TV Federation'ın düzenlediği Sport Movies & TV - 35. Milano International Ficts Fest 2017'de en büyük ödül olan Onur Ödülü'ne layık görüldü.
ANKA KUŞU GİBİ KÜLLERİNDEN DOĞAN BİR MİLLETİZ
Parasızlıktan üniversiteye gidemeyen yetenekli genç bir yüzücünün hikâyesinin anlatıldığı Suda Balık filminde Alihan Aracı, Canan Gener, Nurşim Demir ve Tamer Levent rol alıyor. "Suda Balık"ın 2017'nin en iyi spor filmlerinden biri olduğunu söyleyen Yanar:
"Ülkenizde kalabalık genç bir nesle sahipseniz onlara yol göstermek için iyi gençlik filmleri yapmalısınız. Bizce ülke için filmin yüzme branşında olması zorunluluktu. Sanat ve kültürde Anka kuşu gibi küllerinden doğabilen bir milletiz. Bu topraklarda gerçek sanat ve güzele sevda olduğu sürece Türk insanının şansı hep var" dedi.
İzmir'de doğan ve üniversite eğitimini tiyatro sahne tasarımı alanında bitiren Yanar, filmin çıkış hikayesini şöyle anlattı:
"Senaryoyu hazırlamaya başladığımızda İstanbul olimpiyatlara aday şehir olmuştu. Spor adına şehirde yaşanan hareketlilik bize ilham verdi ve bir gençlik ve spor filmi yapalım diye yola çıktık. Filmin senaristi ve yönetmeni Fatma Tülay Kocatürk senaryoyu bitirdiğinde ortaya iyi bir eser çıktığını anladım. Nasıl yapsam diye düşünürken TRT TV Filmleri Projesi açıklandı ve biz de katılıp kabul edildik ve hızlıca sete çıktık. Bu filmin fikri kalbimize düştükten sonra su gibi ilerledi, Allah yardım etti diye düşünüyorum. Şimdi 'İzlediğim en iyi Türk filmi' diyenler var, 'Yeni Yeşilçam' şeklinde niteleyenler var. Çünkü film insani duyguları sıcacık bir şekilde seyirciye geçiriyor ve bittiğinde insanı hayata karşı tekrar umutla dolu olarak bırakıyor. Bunu ben değil, Nice'teki İngiliz bir seyirci söyledi."
Yanar, 2000 yılında İstanbul'a geldiğini ve genel sanat yönetmenliği, yapım tasarımcılığıyla ulusal ve uluslararası projeler yürüttüğüne dikkati çekerek, 2012'den itibaren kendi şirketinde sektöre dair çalışmalar yürüttüğünü belirtti.
SİNEMA VE HİKÂYELİ ANLATIM ÖNEMLİ BİR PROPAGANDA ARACI
Batı'nın sanat alanında tekrara düştüğünü aktaran Yanar, "Önemli olan, 15-20 yıla kadar, yaşanacak bu güney Akdeniz rönesansının sanat güneşi olabilecek miyiz? Bence olabiliriz. Bu sadece Anadolu için değil, dünyadaki sanat üretimi için de çok önemli." yorumunu yaptı.
TİYATRONUN DA DRAMANIN DA ANAVATANI ANADOLU'DUR
Alper Yanar, gençlere de önemli tavsiyelerde bulunarak filmin sinematografisini, yapısını dramaturjik anlamda etkileyebilecek önemli faktörlerin altını çizdi.
"Tiyatronun da dramanın da anavatanı Anadolu'dur. Tiyatro, 'dithyrambos' ritüelleri ile bu coğrafyada başlar ve gelişir, drama bu toprakların derlenmiş duygularıdır. İnsanlar senaryo yazabilmek için önce dramanın dilini öğrenmeleri gerek, sonra tek ihtiyacınız kağıt, kalem ve duygularınız. Drama eğitimine başlamak için hiç bir zaman geç değildir ama çocuklar için drama eğitiminin daha ilkokulda başlaması çok iyi olur. Anadolu insanının duygu zenginliği çok ve güçlü, tüm temel sanat dallarının enstrümanları değişse de temeli hep duygudur. İnanın dünyanın hiç bir yerinde Anadolu insanı kadar feraset sahibi halk bulamazsınız. Öz kültürümüzü korumak için kendi değişimimizin sorumluluğunu kendimiz almalı ve toleranslı olmayı öğrenmeliyiz. Şu an Anadolu'nun sulak bölgelerine göz dikmiş bir irade ile savaşımız var. Bu irade, ülkeyi başsız bırakıp parçalama gayretinde. Bu ruhsuzlar kendinden olmayan insan ya da insanlıkla ilgilenmiyorlar. Bu çok vahşi ve tehlikeli. Şimdi önemli olan ülkemizin beka sorunudur, kimseyi yaftalamadan bunu anlatmalıyız. Türk Milleti düşerse Müslümanlıktan geriye bir şey kalmaz." dedi.