Bana kulak ver, sana ses vereyim
Arapça konuşan ve onun yazılarını bu dilde takip eden milyonlarca insan Halil Cibran'ı çağının dâhisi olarak kabul eder. Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırmış, şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran, aynı zamanda başarılı bir ressam idi. Resimlerinin bazıları günümüzde dünyanın birçok şehrinde sergilenirken, yaşamının yaklaşık son yirmi yılını ABD'de geçiren yazar, ölümüne kadar kaldığı bu ülkede eserlerini İngilizce yazmıştır.
Halil Cibran, 1883 yılında Lübnan'nın kuzeyindeki dağlık bölgede Beşare kasabasında doğdu. Arapça adı Jubrān Khalīl Jubrān olan yazarın ailesi Hristiyan Marunî mezhebinden olsa da kendisi hem İslamiyet'ten hem de Sufi geleneğinden ve de Bahailik'ten büyük çapta etkilenmiş, bir dünya vatandaşı olduğunu ve tüm insanları ayrımsız kucakladığını söylemiştir. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran, aynı zamanda başarılı bir ressamdır. Resimlerinin bazıları günümüzde dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir.
"Konuştuklarınızın çoğunda, düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz."
1896'da onu evrensel sanatla tanıştıran, onun eğitimiyle ilgilenen adeta hamisi olan fotoğraf sanatçısı Fred Holland Day olur. Fred Holland onun resimlerinin kitap kapağı olarak yayınlanmasını sağlar. Boston sanat çevresinde tanınır olmaya başlayınca ailesi kaygılanır ve onu tekrar Lübnan'a yollar. 1898'de Lübnan'a dönerek Marunî Kilisesi'ne bağlı Me'hadûl-Hikme okuluna girer.
"Ruhunuz çoğu zaman bir savaş alanıdır, burada aklınız ve yargılama gücünüz, tutkunuz ve iştahınıza karşı savaşır."
Resim bilgisini geliştirmek amacıyla 1908-1910 arasında Paris'te kalır. Bu gezi sırasında Auguste Rodin ve dönemin tanınmış sanatçılarıyla tanışır, sanatsal anlamda olgunlaşmasına neden olan bir gezidir. Döndükten sonra New York'a yerleşir ve kendisini Arapça ve İngilizce edebi denemeler, öyküler yazmaya ve resim yapmaya verir.
"Keder varlığınızda ne kadar derin bir oyuk açarsa, taşıyabileceğiniz sevinç o kadar fazla olur."
Yaşamının yaklaşık son yirmi yılını ABD'de geçiren yazar, ölümüne kadar kaldığı bu ülkede eserlerini İngilizce yazmıştır.
Özellikle ilk aşkını anlattığı eseri olan "Kırık Kanatlar" ile Doğu'nun "arabesk kadercilik" üzerine kurulu ve adaletten uzak tavrına bir başkaldırı niteliği taşıyan "Asi Ruhlar" isimli eserlerinden sonra aforoz edilip "Bir dağın değil, bir şiirin ismidir" dediği memleketi Lübnan'dan sürgün edilen Halil Cibran'ın, bunların yanında edebi anlamda da sürgüne maruz kaldığından ve hep palto altında okunan bir yazar olduğundan bahseder, memleketlisi olan Amin Maalouf.
"Doğrusu sürgünde geçirdiğim yıllar için pişman değilim" diyen Cibran, ne pahasına olursa olsun hakikati söylemekten hiçbir zaman kaçınmamıştır.
"Coşkun heyecanların olduğu yerde güç tükenmemiştir, ümit vardır henüz. Ama ya kıpırdanışlar sona ermiş, nabız durmuş, kalp soğumuşsa ... yakın ve önüne geçilmez bir çöküşten başka ne umulabilir?"
Halil Cibran'ın "Prophet" isimli kitabı 1923 yılından bu yana ABD'de en çok satanlar listesine İncil'in ardından ikinci kitap olarak girmiş ve Cibran, 20.Yüzyılın dünyasında Shakespeare ve Lao Tzu'yle beraber en çok okunan 3. ozan olmuştur. Yazarın, Türkçeye "Ermiş" ve "Nebi" isimleriyle çevrilen "Prophet" isimli bu kitabındaki El-Mustafa ismini, Hz. Muhammed (S.A.V)'i işaret ederek kullandığı iddia edilmiştir. Cibran'ın "Göğsümün bir yanında İsa, diğer yanında ise Muhammed oturur" sözünde de ifade ettiği gibi kitapta gerek Kuran'ı ve gerekse İncil'i anımsatacak yeteri kadar malzeme vardır.
"Kendinden başka bir şey vermez aşk ve kendinden başkasından almaz. Ne sahip olur aşk ne de sahip olunmak ister. Çünkü aşk aşka yeter."
48 yaşında yaşama veda ettiğinde, geride yüzlerce tablo ile sekizi İngilizce, sekizi de Arapça yazılmış olmak üzere tam 16 eser bırakır. Ölümünden sonra farklı kiliselerde tutulan cenazesi nihayet Suriye'deki Mar Sarkis Manastırına getirilerek burada toprağa verilir.
"Kim çile ve yalnızlığını geride bırakabilir ki içi sızlamadan?"