Kıraathane değil halk üniversitesi
Kıraathane ama nasıl? Sadece kitap, kek ve çay kokusu bir araya gelince gerçekten de kıraathaneler açılmış olacak mı? Yetmişli yıllarda Erzurum’da halkı ve üniversite hocalarını buluşturan Karasu Kütüphanesi diğer adıyla Karasu Kıraathanesi’ni kurucularından Nuri Bayrakçı, “Her kesimi buluşturan irfan yuvasıydı” diye tarif ederken müdavimlerinden Murat Ertaş “Her masa ayrı bir sınıftı” diyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir kitabında bahsettiği Erzurum'da halk hikayelerinin anlatıldığı Erzurum kahveleri vardır. Yine uzun yıllar Erzurum'da akademisyen olarak çalışan Orhan Okay bir anısında bu kahvelerde halk edebiyatına katkı olarak anlatıcılardan topladığı hikayelerden bahseder. Geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kıraathaneleri gündeme getirmesiyle birlikte Anadolu'daki bu kahveler yeniden hatırlandı. Bugün bu kıraathanelerin nasıl bir işlevi olacak diye tartışılırken geçmişte bir irfan yuvası olan ancak 12 Eylül'den sonra kapanan Karasu Kıraathanesi ya da diğer adıyla Karasu Kütüphanesi'nin hikayesini kurucularından Nuri Bayrakçı ve bu mekana ilkokuldayken ders çalışmaya giden Şehir Kültür ve Araştırmaları Derneği Başkanı Murat Ertaş'tan dinledik.
Erzurum'un Kavak Mahallesi'nde Karasu Oteli olarak hizmet veren iki katlı taş binanın altını otelin sahibi Muhsin Taş 1966'da kahvehane olarak açmış. Kıraathanenin kurucularından Nuri Bayrakçı şu bilgileri veriyor: "1966 yılında açılan bu kahvehane 1969'dan sonra faydalı çalışmaların merkezi olsun diye kıraathane olarak hizmet vermeye başladı. Biz gençler de o yıllarda evlerimizdeki kitapları getirerek kahvehanede ilk kütüphanemizi kurduk. Yine kitap konusunda Kültür Bakanlığı'ndan destek gördük. Yine bu kıraathanenin bünyesinde Aziziye Kültür Derneği'ni kurduk. Dernek bünyesinde spor, folklor ve tiyatro eğitimleri veriliyordu. Her düşünceden insanı buluşturan bir mekandı. "
İKİ DERNEK KURULDU
Spor, tiyatro, kitap, müzik gibi eğitici ve disipline edici sosyal faaliyetlerle gençleri sokaktan kurtarma fikriyle kurulan Aziziye Kültür Derneği'nin yanında mukaddesatçı bir nesil yetiştirme gayesiyle hareket eden milli nizamcı diğer grup da Karasu Kütüphanesi Cemiyeti'ni kurmuş. Kurucularından iki grubun da ortak mekânı Karasu Kıraathanesi olmuş. Murat Ertaş şu bilgileri veriyor: "Başta mekânı mahallelinin arzusu doğrultusunda mahalleliye tahsis eden Muhsin Taş'ın gayretleri olmak üzere bu gruplar kıraathanede ortaklaşa kütüphane kurma kararı alırlar. Karasu Kütüphanesi'nin ilk başkanı mekânın da sahibi olan Muhsin Taş olur. Daha sonra Gümrük Cami imamı Mustafa Aydın, ardından da Karasu Kütüphanesi'nin namını Türkiye'ye duyuracak çalışmalara imza atan Hacı Fevzi Çiftçi başkan olur. 1974'te kıraathanede faaliyetlerine devam eden Aziziye Kültür Derneği kendiliğinden dağılır. Karasu Kütüphanesi ise faaliyetlerine 1980 ihtilaline kadar mukaddesatçı çizgide devam etti. Dernekler kapatıldı. 1980'lerden sonra birkaç yıl daha sade bir kıraathane olarak yaşadı. Kısa sürede namı ülke geneline yayılan Karasu Kütüphanesi, mahallenin şehir ve ülke zemininde prestij mekânı olmuştu."
ŞEHRİN BULUŞMA ADRESİ
Bir süre sonra mahallelinin buluştuğu mekan olmaktan çıkıp bütün şehir ahalisini kucaklayan bir buluşma adresi olmuş Karasu Kıraathanesi. "Çok güzel bir ortamdı.Farklı düşünceden insanlar burada buluşurdu. O yılları modası İspanyol paça pantolon giyen saçını uzatan gençler de gelirdi din adamları da. Dini sohbetler de yapılırdı siyasi tartışmalar da yapılırdı ama herkes birbirine son derece saygılıydı" diyen Bayrakçı şu bilgileri veriyor: Ünlü İslam âlimi ve devletlerarası İslâm hukukçusu Hintli mütefekkir Muhammed Hamidullah bu mütevazı mekânda konferans vermişti. Yine Korkut Özal'ın geldiğini hatırlıyorum. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden İhsan Süreyya Sırma da kurucular arasındaydı. Sonradan Müslüman olan California Üniversitesi'nde Farsça ve İslâmi Araştırmalar Profesörü İngiliz asıllı Hamit Algar, Karasu Kütüphanesi'nde konuşma yapmıştı. Prof. Dr. Beşir Atalay, Prof.Dr. Ömer Dinçer, d Muhsin Demirci, Ömer Dumlu, Hüseyin Elmalı, Ahmet Güler, Nazif Şahinoğlu, İbrahim Erol Kozak, Musa Bilgiz, Abdülkadir Yılmaz, Mazhar Kara, Metin Akkuş, Dilaver Düzgün bir ara Millî gazetenin fıkıh köşesini hazırlayan Mehmet Talu Hoca gibi pek çok isim gelirdi. Sohbet ve konferanslara halkın ilgisi yoğundu. Eşref Hoca'nın nezaretinde cami ve medrese hocaları, öğrenciler Arapça talimi alırken İslâm Enstitüsü ve İlahiyat Fakültesi talebeleri de çocuklara ve gençlere Kuran dersleri verirlerdi. Hacı İlyas Aydın, Hafız Burhan Görecen ve Bilal Karaman hafızları okuturlardı. Kısacası Karasu Kütüphanesi'nde her masa ayrı bir sınıftı. Her masada samimi bir hava vardı. Karasu Kütüphanesi bir neslin yetiştiği, gönüllülerin öğretici ve öğrenci olarak devam ettikleri bir irfan ve medeniyet mektebiydi."
O dönem üniversite öğrencisi olan bugün Prof.Dr Metin Akkuş'un da oynadığı Kızıl Pençe oyunundan kare.
HİKMETİN VE BİLGİNİN BULUŞMA ADRESİ
"Çollo Ali" lakalplı Ali Çırçır sokaklarda, kahvehanelerde gezip sımışka (çekirdek), horoz şekeri satarmış 1965'ten sonra şiirler yazmaya başlamış. Eski bir dava vekili ve Müftü Solakzâde Sadık Efendi'nin talebesi olan Bekir Topdağı Hoca da (1905-1986) kütüphanedeki gençlerin, derin hoşgörüsü ve bilgeliğiyle hamilik yaparmış. Şehir kültür ve Araştırmaları Derneği Başkanı Murat Ertaş şu bilgiyi veriyor: "Osmanlıcası çok iyiydi, şehrin okunmayan tapu senetleri Bekir Hoca'ya getirilirdi. Erzurum'un bilge adamlarından Ali Karaavcı zaman zaman Karasu Kütüphanesi'ne gelir, mahalleliyle ve gençlerle derin sohbetlerde bulunurdu. O yıllar Arapça dersi de alan Ali Karaavcı çok okurdu, Batı'nın edebiyatını da iyi bilirdi, felsefesini de. Hacı Halis (Emek) Hoca da Karasu'nun hatiplerindendi. Karasu Kütüphanesi'nde değişik hatiplerin katıldığı haftalık konferanslar düzenlenirdi. Sohbet ve konferanslara halkın ilgisi yoğundu."
HALK HİKAYELERİ ANLATILIRDI
Sağcıların, solcuların, milliyetçi-muhafazakâr insanların, mahalledeki cami hocalarının ve talebelerin buluşma yeri olan bu mekanda Murat Ertaş'ın verdiği bilgiye göre memleket meseleleri, din, dünyadaki olaylar, adab-ı muaşeret, mahallede olup bitenler genel gündem konularıydı. Ertaş müdavimleri ile ilgili ise şu bilgileri veriyor: "Karasu Kütüphanesi'nde derin tarih ve halk kültürüne vakıf Boyacı İsmail Emi sohbet eder, Hekâtçı Nalbant İshak, Behçet (Mahir)Emi ve Poççikli Nevraz Köroğlu, Battal Gazi, Hz. Ali Cönkleri gibi yaşanmış tarih anlatır, Âşık Ali Rahmani şiirler okurdu. Ahaliden biraz aydın, ahaliye göre şehirle teması daha iyi ve ileri olan bu yarı meddah anlatıcılar, hikâyelerinin arasına siyasi düşüncelerini de serpiştirirlerdi. Hikâyecinin elinde genellikle baston veya ağaç dalından bir çubuk olurdu ve kahvenin içinde dolaşıp, hikâyeyi canlandırırlardı. Köroğlu, Âşık Sümmani ve Âşık Şenlik'ten hikâyeler anlatan Hekatçı Behçet Emi, kahvehanelerde gezip bel lastiği ve çorap satardı. Tüm bu arif insanlar, içinde doğdukları şark dünyasının estetik ve diyalektiğini ipek böceği gibi şehrin her mahallesini geze geze ören, ortak milli kültür ve şuura hizmet eden ipek böcekleriydi."
Karasu Kıaathanesinin içerden ne yazık ki fotoğraflarını 1970'lerde Kültür Bakanlığı'ndan almışlardı. Mektupla İlkokulda ders çalışmaya bu mekana giden Murat Taş şunları söylüyor: "Omzundaki heybede kitap satanların, gezici sahafların gelip dinlendikleri ve kitap üzerine konuştukları mekândı. İkram olarak çay ve oralet ikram edilirdi. Kahve ikram edilir miydi, hatırlamıyorum. Patlamış mısır, limonata, kıyma dürüm satıcıları da kıraathaneye sıkça gelirdi. "
Yeni Şafak