Nurettin Topçu'yu yeniden kurmak
Türkiye’deki aydın, entelektüel ve mütefekkir figürlerini düşündüğümüzde, fikir hayatımızın önde gelen meselelerinin, kavramlarının bazı isimlerle sembolleştiğini hatta özdeşleştiğini fark ederiz.
İsmail Kara'nın önemli entelektüel tartışmaları içeren tüm kitaplarında şu ya da bu ölçüde Topçu'ya ilişkin notların ve işaretlerin hayli yekûn tuttuğu bir gerçek. Eğer yakın veya uzak gelecekte çeşitli Topçu monografileri kaleme alınacaksa bunlar önemli ölçüde Kara'nın kitapları ve metinleriyle haşır neşir olacaktır.
Felsefeyi, hem bir kavram inşa süreci, hem bir sezgi, hem de sosyal pratikler bütünü şeklinde ele alırsak saydığımız figürlere felsefeciyi de eklememiz icap eder. Ne ki daha düşünce tarihimizin nasıl yazılacağı konusunda bile çok ciddi tereddütler var. Çünkü Cumhuriyet kadrolarının muktedir olduğu yıllardan itibaren neşredilen düşünce dergileri, felsefe, bilim, din ve ilahiyat, güzel sanatlar, eğitim, sosyoloji, dil, folklor ve etnografya, iktisat ve siyaset bilimi, edebiyat ve toplumlar tarihini bir arada sunmaktan uzaktır. Düşünce tarihi olma iddiasıyla yayımlanan hacimli "yeni" çalışmalar ise Hilmi Ziya Ülken'den bu yana kayda değer mesafe kat edilemediğini gösteriyor. Hal böyle olunca bir düşüncenin bir başka düşünceye açılması, onun yolunu inşa etmesi, bir felsefenin, görüşün bir başka yaklaşıma yol vermesi bir türlü gerçekleşmemektedir.
GÖRSELLERLE YOL ALMAK
Merhum Nurettin Topçu, Osmanlı'dan Cumhuriyet devrine intikal eden kuşaktan olmasa da son dönem Osmanlı fikir hayatına, farklı cereyanların temellendirdiği tarihi, sosyolojik ve felsefi görüşlere metinlerinde şu ya da bu şekilde yer veren geçiş dönemi düşünürlerindendir. Topçu, Cumhuriyetin ilk yıllarında Avrupa'ya gönderilen öğrencilerden biri olarak hem Batılılaşma dönemi düşünce hayatımızın Fransız karakterini hem erken dönemdeki Anadolucu tezleri ele almak bakımından temsil gücü yüksek bir isimdir. 1939'dan itibaren Hareket dergisiyle kendinden söz ettiren Topçu, kesif kanaatlerin hüküm sürdüğü Türkiye'deki tartışmalara ancak 1990'ların ortalarında talebelerinin gayretiyle yeniden dâhil oldu, fikir hayatımıza yerleşmesi ise din, tarih ve toprak kavramları eksenindeki "kök arayışlarıyla" da bağlantılı olarak 2000'li yıllarda gerçekleşti. Bu çerçevede Türk düşünce dünyasında Nurettin Topçu'ya dair çalışmalar denildiğinde akla gelen ilk sıradaki kişi herhalde İsmail Kara olmalıdır.
Topçu'nun kitaplarının yeni bir tasnifle yeniden neşrinden akademik araştırmalara değin uzanır bu faaliyet alanı. Son yıllarda yayımlanan ve Topçu'ya dair pek müphem bir yan bırakmayan daha da önemlisi onu yeniden inşa etmeyi amaçlayan bibliyografik ve görsel malzemeleri derleyen kitapları bunun tabii bir neticesi. Nurettin Topçu Hayatı ve Bibliyografyası (2013) ile bir önceki merhalesi 2016'da Erzurum'da yapılan Nurettin Topçu Sempozyumu için hazırlanan İsyan Ahlâkı Peşinde Nurettin Topçu Albümü (2018) Topçu adı telaffuz edildiğinde akla gelen sınırlı sayıdaki metin ve görselin ötesine geçmeyi sağlayacak niteliktedir. Kara'nın kitaplarda başvurduğu yöntem hakkında bilhassa fotoğraf, kartpostal, çizim, not, mektup, kartvizit, müsvedde, imzalı kitap, resmi ve hususi evrak gibi görsellerin kullanımı bir fikir verecektir. Dolayısıyla eserler aynı zamanda Türkiye'deki düşünce hayatı, matbuat ve eğitim sisteminin daha iyi anlaşılması ve kavranması için de son derece yararlı. Her şeyin hemen belli olmadığı hatta zaman zaman aleni dayatmaların görüldüğü fikirler dünyasında Topçu'nun metinleri aynı zamanda Türkiye'deki belli tartışmaların izdüşümü, yansımasıdır. Bu bakımdan onun kitapları, farklı isimlerin yazıları ile birlikte okunmalıdır ki kazanan stratejiler kadar başarısızlığa uğrayan hamleleri de ciddiye alabilelim.
Nurettin Topçu, akademik metinleriyle dergi ve gazete yazılarında üç entelektüel etkinlik alanını kuşatmayı başarır. İlk olarak, din, bilim ve felsefenin alanına giren hakikati irdeleme çabası görülür. Doğru ile haklı olanın araştırılmasını içeren ikinci alanda ahlak, hukuk ve siyasete temas eden metinleri bulunur. Son olarak büyük ölçüde beğeniyle dolayısıyla da sanata ve kültüre temas eden yazıları dikkat çeker. Refik Halit Karay, Dostoyevski, Sabahattin Ali, Oscar Wilde atıfları ve elbette Akif hakkındaki kitabı, yayın eleştirileri ve sinemanın şerrinden söz edişi bu çerçevede okunabilir.
Nurettin Topçu'nun yazılarını ele alırken üç entelektüel sahaya dair ayrımları akılda tutmakla beraber, bu alanlar arasında şu ya da bu ölçüde bir örtüşmeden de söz edilebileceği yadsınmamalı. Zira sanatçılar "hakikati" ararlar ya da böyle olduklarını ifade ederler, din hakikatle doğrudan ilgili için doğru ve haklı olanla da kopmaz bir bağa sahiptir. Nitekim Nurettin Topçu albümünün her kısmının sonuna alınan metinler; "İsyan Ahlâkı", "Kıymetli Gençler", "Gerçeği Bilmek", "Hareketin Sakladığı Sır", "Hareket'in Otuz Yılı", "Tasavvufun Merhaleleri", "Kin ile Din Birleşmez", "Kuvvet", "Harp Sonrası" bir nebze de ola bahsettiğimiz üç alanı çerçeveler.
DÜŞÜNCE TARİHİ VE TOPÇU
İsmail Kara'nın çeşitli vesilelerle bilhassa 2000'lerde Nurettin Topçu'yu Cumhuriyet devri Türk felsefecileri ile aydınlarıyla karşılaştırmalı olarak ele aldığı metinlerinde onu baştan sona kuşatan en önemli fikri damarın ahlak olduğu şeklindeki çıkarımını bahsettiğimiz istikamet doğrultusunda ele almak mümkün. Nitekim hem bibliyografyanın mukaddimesinde hem de albümün girişinde ahlak kavramı vurgulanır.
İsmail Kara'ya göre Topçu, bütün samimiyeti, kesinliği ve sadeliğiyle düşünce dünyamızın istisnai isimlerindendir; "ilk yazılarından itibaren bütünlüğü olan bir düşünce hareketi geliştirmiş, çok yönlü bir fikir mücadelesi yürütmüştür." Kara, kitaplarında okuyucuyu bu konuda faydalı bulduğunu düşündüğü yönlere sevk etmeye çalışır. Ne var ki Kara, Topçu'nun çeşitli meselelerdeki fikirlerini birer birim- kimyadaki elementler gibi altyapıyı oluşturan ve değişmeyen birimler- şeklinde ele aldığı için eleştirilebilir.
Çünkü Topçu'yu dönemler zaviyesinden ele alanlar onun düşüncelerini daha değişik görebilmektedirler. Kara, Topçu'nun farklı kavramlarının altını çizip konsantre hale getirmek, farklı siyasi ve entelektüel yatkınlıklara yakınlığını keşfetmek için büyük bir çaba sarf ediyor. Sözgelimi son söyleşilerinden birinde, bireysellik vurgusu sebebiyle İsyan Ahlâkı kitabının ilk bakışta bireyci ve anarşist görüşe daha yakın gözüktüğünü belirtmesi farklı bir yorumdu. Kısa ve öz bir beyan olsa da, düşüncesindeki farklılıklar sebebiyle kategorize edilmesi zor olan Topçu'yu anlamak ve tartışmak açısından dikkate değer bir tespittir bu. Öte yandan Topçu ile kurulan cümlelerde mutlaka adı geçen İsyan Ahlâkı kitabının bunca zamandır bırakın birbiriyle çelişen çelişkili veya çoğul yaklaşımlardan kaynaklanan okumaların birikimini doğurmasını kapsamlı tekil bir değerlendirmesinin dahi yapılamadığını kaydetmek lazım. Hiç şüphesiz bu durum, metnin belli bir yorum ehliyetini zorunlu kılmasıyla doğrudan ilişkilidir.
Nurettin Topçu'nun yaklaşımları, 1990'lardan itibaren göreli ilgisizlikten kurtulmuş, düşünce dünyası manzarasında çok daha kalıcı izler bırakmaya başlamıştır. İzin mahiyeti anlaşılmak isteniyorsa, Topçu külliyatının yeniden yayımlanmasından Kemalist söylemden ve milliyetçilik ideolojisinden bağımsız olarak Türkiye'nin ve Anadolu insanının durumuyla ilgili sorulara cevap verme uğraşını ciddiye almak gerekir. Bu durum bir cihetten, yirminci yüzyılın en tanınmış Fransız Katolik filozoflarından ama aynı zamanda Topçu'nun da hocası olan Maurice Blondel'in Fransa'daki serencamıyla benzerlik arz eder. Entelektüel ömrün başlıca güvencesi olarak hocalık, Cumhuriyet üniversitesinin şekillendirdiği felsefenin laik karakteri, hareketin tahlili ve felsefe tartışmalarını üniversitenin ancak çeperinde yürütmeye mecbur kılınmak gibi benzerlikler üzerinden yapılacak bir karşılaştırmanın bereketli olacağı açıktır.
HAL TERCÜMESİ
Bu metnin sınırları bu konuda daha detaylı bir analiz sunmak için fazla dar. Ama bir moda ya da beğeniden ibaret olmadığının altını çizmek gerekir. Nelerin başarılıp nelerin başarılamadığını değerlendirmeye ve bazı sonuçlara varmaya çalışmak için Süleyman Seyfi Öğün'ün Türkiye'de Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu (1992) kitabından Ali Osman Gündoğan'ın Arafta Bir Düşünür: Nurettin Topçu (2018) kitabına uzanan çeyrek asırlık bir zaman dilimini fikirler tarihinin konusu haline getirmek gerekir. Topçu'nun entelektüel konumuna yönelik bu yaklaşımlardan her birinin, onun hakkında söyleyecek bir sözü var. Adını andığım kitaplarla birlikte M. Fatih Birgül'ün müteakip ciltleri nedense bir türlü yayımlanamayan İrade, Hareket, İsyan (2013) başlıklı entelektüel biyografisi 1960'lara kadar Topçu'nun fikri güzergâhının belli başlı dönemlerine ışık tutması hasebiyle değerli. Türkiye'de 2000'li yıllardaki entelektüel atmosfer söz konusu olduğundaysa Fırat Mollaer'in özü itibarıyla muhafazakârlık, türevleri, Anadolu sosyalizmi, komünizm, romantik anti-kapitalizm başta olmak üzere fikri cereyanları merkeze alan dönemler çerçevesindeki okumalarını içeren kitaplarının her biri okurlara değişik pencereler açabilir. Zaten düşünce tarihi kavramını gündeme getiren ilk kişilerden Francis Bacon, yüzyıllar önce tarihin en ilginç biçiminin düşünceler tarihi olduğunu dolayısıyla herhangi bir dönemin önde gelen düşünceleri dikkate alınmazsa, tarihin de kör olacağını açıklamamış mıydı?
Topçu'ya dair kitaplar, hatırat parçaları, entelektüel biyografiler, ansiklopedi maddeleri, portre metinleri, akademik araştırmalar, makaleler, tartışma ve polemikler külliyatına düşünce tarihinin, düşünce, çağ ya da ilke çerçevesinde belirginlik kazanan yatkınlıklarını ihmal etmeden kritik bir yaklaşımla yeniden eğilmek yararlı olabilir. Aslına bakılırsa ancak böylesi bir çaba hayatiyet kazanabilse düşünce tarihimizin sergilediği kararsızlıklara tam manasıyla vakıf olunabilir. Bu çerçevede hemen hemen aynı referans ve reçeteler tekrarlanarak kaleme alınan metinlerin ve kitapların çoğalmasının getirdiği sorunları en azından bir tespit olarak belirtmeden geçmek olmaz. Bir süredir kültür dünyasında sembol vasfına haiz isimler etrafındaki yüzeysel yaklaşımlar bize fikirler tarihinin verebileceği en önemli derslerden birini hatırlatır. Peter Watson Fikirler Tarihi'nde bunun farkına olarak şöyle der: "Entelektüel yaşam-varoluşumuzun herhalde en önemli, en tatmin edici ve en karakteristik boyutu-kırılgan bir şeydir, kolaylıkla yok olabilir ya da harcanabilir."
İsmail Kara'nın sıradışı bir muhabbetin neticesi olan Nurettin Topçu bibliyografyası ve çok geniş bir malzeme bütününü sunan albümü, Topçu'nun düşünce dünyamızdaki yerini tespit etmek için tam tekmil bir rehber. Çünkü düşünce tarihçisi titizliğiyle Topçu'dan kalan mirası yeniden kurgulamaktadır. Topçu'nun temel metinleriyle daha az bilinenleri ve yıllara yayılmış görsel kaynakları entegre etmektedir. Elbette yine de her iki çalışmanın önü açık. Düşünce tarihiyle ilgilenenlerin bunlardan yararlanabilmeyi sağlayacak yollar bulması gerekir. Burada her iki çalışmayı ele alırken, düşünce tarihimizde Topçu'nun yerinin ne olduğunu ve ne olabileceğini bir parça sezdirmeye çalıştım. Ama bu kitaplara bakmanın belki de bir başka, çok daha esaslı yolu şu sorular olmalı; İsmail Kara epeyce farklı bağlamlarda Topçu'nun "hal tercümesiyle ilgili birçok problemli boşluğu, yanlış, mütenakız veya eksik bilgileri fark edip" düzeltmesine rağmen Topçu üstüne niçin bir monografi kaleme almayı düşünmedi? Birbirine çok uzak düşmeyen ideolojik çevrelerde Topçu'nun temsil edici hususiyetlerini belirginleştirirken neden bunları ufarak da olsa müstakil bir kitaba dönüştürmedi? Böylesi soruları gündeme taşımak ne onun samimiyetten doğan kuvvetini ne fikri ve ahlaki bakış açısının hassasiyetini inkâr etmek, ne de onu önemsizleştirmektir. Şimdilik şunu belirtmekle yetinelim: Bunun muhtemel sebeplerinden biri düşünce tarihinin aynı zamanda öngörülemeyen rastlantılarla oluşmasıdır. Ama Kara'nın önemli entelektüel tartışmaları içeren tüm kitaplarında şu ya da bu ölçüde Topçu'ya ilişkin notların ve işaretlerin hayli yekûn tuttuğu bir gerçek. Eğer yakın veya uzak gelecekte çeşitli Topçu monografileri kaleme alınacaksa bunlar önemli ölçüde Kara'nın kitapları ve metinleriyle haşır neşir olacaktır.
Star Açık Görüş, Asım Öz