Müze gibi evinde tarih yolculuğuna çıkarıyor
Anne ve babasını kaybettikten sonra İstanbul'dan memleketi Kayseri'ye dönen koleksiyoner Mehmet Akgül, restore ettiği evinde konuklarını Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinden eserler ve eşyalarla karşılıyor.
Koleksiyoner Mehmet Akgül, Kayseri'de Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait eserler ve eski eşyaları bir araya getirip restore ettirdiği eviyle ziyaretçileri tarih yolculuğuna çıkarıyor. İlkokulu memleketinde bitirdikten sonra eğitimi için ailesiyle İstanbul'a giden Akgül, okul hayatını tamamladıktan sonra üniversitede akademisyen ve kurduğu şirkette yönetici olarak çalıştı.
Beyazıt Camisi yakınlarında 1970'li yıllarda arkadaşlarıyla çay içerken yerde sergilenerek satılan Osmanlı ve Selçuklu sanat eserlerini bir turistin ayağıyla küçümseyerek karıştırdığını gören Akgül, bu duruma üzüldüğü için hayatını ata miraslarına sahip çıkıp korumaya adadı. Asistan olarak çalışırken maaşının büyük bir bölümünü bu işe ayıran Akgül, koleksiyona ilk olarak hat sanatıyla başladı. Zamanla eserlerini genişleten Akgül, hat sanatının yanında tespih, yüzük ve aksesuar gibi birçok eseri de koleksiyonuna dahil etti.
Koleksiyonundaki eserlerden bazılarını memleketindeki evine getiren Akgül, motiflerine uygun eşyalarla da odaları süsledi. Odalarda işlemeli rahle, gramofon, radyo ve antika birçok eşyayı sergileyen Akgül, mutfakta ise Osmanlı ve Selçuklu dönemlerine ait bakır tabak, tencere, çatal ve kaşıkları muhafaza ediyor.
"KÖY HAYATINI TERCİH ETTİM"
Mehmet Akgül, küçük yaşta ayrıldığı memleketine, anne ve babasının vefatının ardından tekrar döndüğünü söyledi. Akademisyenlikten sonra başarılı bir iş hayatı olduğunu fakat koleksiyon tutkusundan asla vazgeçmediğini aktaran Akgül, şöyle devam etti:
"Kutsal kitabımız, ayetler, hadisler hat sanatıyla yazılmıştır. O kutsallığın hürmetine örneklerin en güzeli yapılan hat sanatı ile koleksiyona başladım. Osmanlı ve Selçuklu sanat eserlerini kendi imkanlarım ölçüsünde almayı sürdürdüm. Sahip olmak egosuyla değil, korumak anlayışıyla alabildiğim kadar eser almaya başladım. Peş peşe anne ve babamı kaybedince de ya köyü yaşatmam ya da İstanbul'daki hayatıma devam etmem gerekiyordu. Ben köy hayatını tercih ettim. Bunun için de yaşayabileceğim, standartlarıma ve hobilerime uygun bir mekan yapmaya karar verdim. Selçukluyu, Osmanlıyı ve Cumhuriyet'i soluyabileceğiniz, onlarla yaşayabileceğimiz bir alan yaptım."
Akgül, odalar, banyo ve mutfakta kullandığı eşyaların Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait olduğunu anlattı. Koleksiyonu insanlarla paylaşmanın önemine değinen Akgül, 4 bin 500 eserden oluşan ve 30 yılda tamamladığı hat sanatı koleksiyonunu hem yurt içinde hem de yurt dışında sergilediğini hatırlattı.
"OSMANLI'YI BİRE BİR TEMSİL EDİYOR"
Akgül, evi farkı dönemlere uygun motifler ve eserlerle restore ettirdiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
"Bu evde özel biblo ile eşyaların bulunduğu bir bey odası, içinde eski radyoları ve renksiz televizyonları olan köy odası, sanat değeri yüksek özel eserlerin olduğu salon, çeşitli dönemlere ait eşyaların bulunduğu mutfak, güğüm ve hamam taslarının bulunduğu banyo mevcut. Bey odası duvarlarında bulunan motiflerde, hayatın sürekliliğini simgeleyen ve Osmanlıda 'çarkıfelek' diye tanımlanan 4 tarafında küfi olarak 'Muhammed' ve 'Ali' yazıyor. Bu, Osmanlıyı bire bir temsil ediyor. Tabii tavanda da Cumhuriyet'i simgeleyen ay yıldızımız ve bayrağımız var. Salonun diğer bölümünde Selçuklu motiflerini simgeleyen ve yıldızlardan oluşan bir tavan süslemesi var. Bunların yanında farklı dönemleri yansıtan birçok motif ve eser bulunmaktadır."
Koramaz Vadisi Projesi kapsamında hayata geçecek müzeye eser bağışlayacağını belirten Akgül, oluşturulabilirse bir kültür merkezi ya da müze ortamında hemşehrilerine de koleksiyonlarını sunacağını kaydetti.