Daha önceki bir yazıda da bahsi geçtiği gibi insanın yedi temel duygusu vardır: Sevinç, utanç, öfke, tiksinme, şaşkınlık, üzüntü ve korku.
Korku, insanın tanıştığı ilk duygudur diyebiliriz. Dokuz ay boyunca karanlık bir anne karnı sığınağında kalan insan yavrusu bilmediği bir yerden geçerek tanımadığı bir elde, Dünya havasının tenine değmesi hissiyle tanışarak ürperir. Bu ürperti annenin şefkatli ve güvenli kollarında teselli bulur. Derken yolculuk farklı hikayelerde her bir duygunun yaşanmasıyla devam eder.
Korku, olumsuz bir çağrışımı olmasına rağmen insanı güvende tutan başlıca duygudur. Ani bir durumdaki savaş ve kaç tepkimizi korkunun bedenimizde oluşturduğu duyumlar sayesinde veririz. Bir kararı almak bizi korkutuyorsa bu durum üzerinde düşünmeye ve önlem alarak hareket etmeye sevk eder. Yakınlarımızı kaybetmekten bir parça korkmak insan olmanın doğasında var olan sağlıklı bir durumdur. Bizi kıymet bilmeye ve gönül kırmamaya teşvik eder.
Ancak her bir duygu gibi korku da yerinde ve yeterince değil de, kişinin hayatını sabote edecek düzeyde yaşandığında ayrıca ele alınması gerekir. Bu gerekliliğin yetişkinlerin ve çocukların dünyasında farklı yansımaları vardır.
Bu yazımızda korkunun ÇOCUKÇASINA değineceğiz.
Çocuklar 6 yaşına kadar gerçekle hayal arasında ayrım yapamadıkları için; fırtına, yağmur, gök gürültüsü, hayaletler, canavarlar, doktorlar ve yabancılardan korkabilirler. İlkokulda ise; okul korkusu, ölüm korkusu, anne ve babadan ayrılma korkusu olabilir. Ergenlik döneminde ise; beğenilmeme, eleştirilme, başarısızlık gibi korkular geliştirirler. Unutmamak gerekir ki, çocukların burada belirtilenler dışında yaş grubunu yansıtmayan korkular geliştirmeleri de muhtemeldir.
Bu durum da korkularını; davranışlarıyla, sözleriyle, gösterdikleri başka bir durumda çocukların korkularıyla dalga geçmek ve küçümsemek çok yanlıştır. Bu, işe yaramayacağı gibi korkuyu azaltmada işlevsel olabilecek olan 'duygu paylaşımlarını' da etkiler. Dalga geçmeye ek olarak kızmak, geçiştirmek, umursamamak da çocuğun korkusundan utanmasına sebep olabilir. Bu da duygusal gelişimini ve özsaygısını olumsuz etkiler.
Bazen ebeveynler çocuklarının korkularının yavaşça azaltmasına rehberlik etmek yerine, onları korkularıyla yüzleştirmeye çalışırlar. Ancak, bu yüzleştirme örneğin; kediden korkan bir çocuğun üzerine zorla kedi koymak, denizden korkan bir çocuğu zorla denize atmak gibi oluyor. Çocuğa bedeninin kendi tasarrufunda olmadığı ve kendisinde daha güçlü bir beden karşısında çaresiz olduğu mesajını verir. Bu da onun, o an korkusunu aşsa bile, özgüveninin zedelenmesine sebep olur. Öncesinde çocuğa kedili kitaplar göstermek, videolar izletmek, belki sizin onun önünde kediyi sevmeniz ve ona da dokunmak isteyip istemediğini sormanız gibi daha kademeli bir yol izlenmesi uygun olacaktır. Israrla "yok bir şey yapmaz" diyerek çocuğu zorla korktuğu ortamda tutmanın veya korktuğu herhangi bir şeyle baş başa bırakmanın anlamı yoktur. Unutmayın ki çocuk bu duyguyu seçmiyor (!)
Çocuklar anne babalarının korkularını model alır. Anne ve babalar hayatlarında çok fazla tehdit varmışçasına önlem almaya dönük davranışlar sergiliyorlarsa, topluluk önünde konuşma, yalnız kalma gibi korkuları varsa, ya da daha derine gidilecek olursa ayrılma ve sevdiklerini kaybetme korkuları varsa bu elbet çocuklara yansıyacaktır. Ancak bunun farkında olan bir ebeveyn olmak, bunun çocuğa yansıyabileceği bilinciyle geçiştirici davranmayarak kendinizi geliştirmek ebeveyn olarak atacağınız ümit var bir adımdır.
Yani çocuklar, ebeveynleri tarafından korkmalarının kabul görmeyecekleri inancıyla tetiklenen öfkelerini yansıtırlar. Korkularından utanmaları da bu inançla tetiklenen başka bir durumdur ki bu da onları yeni bir şeye adım atmada, risk almada, karar vermede olumsuz etkileyebilir ve özgüvenlerini sarsabilir.
Başka bir korkusuyla ilgili (örneğin ayrılık) kendini ifade edemeyen çocuğun bunu bir nesneye yansıtarak göstermesi de muhtemeldir. Çocuk muhtemelen korku duygusunun yatışmasına ihtiyaç duyuyor ancak korkunun asıl sebebini paylaşamıyordur. Örneğin; anne ve babasını kaybetme korkusu yaşayan bir çocuk bunu 'karanlık korkusu' şeklinde yansıtarak ebeveynlerinin gece yatarken yanından ayrılmamasını isteyebilir. Bu durumda da çocuğa samimiyetle yaklaşılması korkunun kaynağına gidilmesine ve çocuğun duygularını ifade etmesine olanak tanır.
Çocuklarda korkuların tetiklenmemesi için korku duygusunun da her bir duygu gibi olağan olduğu öncelikle ebeveynler tarafından içselleştirilerek, çocuğun korku duygusunu yaşaması sakince karşılanmalıdır. Çocuk, anne ve babasının korkularını şefkatle kabul ettiğini hissederse yatışması oldukça kolaylaşır.
Her bir ebeveynin, çocuğunu dış dünyanın tehditlerinden koruma isteği oldukça doğaldır. Ancak çocuğa bir durumun, yerin ve davranışın tehlikeli olduğu anlatılırken abartılmamalı (oraya gidersen öcüler seni yer vb.), nedenleri sakince anlatılmalıdır. Aksi halde çocuğa dış dünyanın çoğunlukla tehlikeli ve daima önlem alınması gereken bir yer olduğu mesajı verilmiş olur.
Ayrıca çocukların internette maruz kalabilecekleri korkutucu içeriklere karşı dikkatli olmalarını ve çocuklarla korku filmi izlenmesinin doğru olmadığını ekleyerek anne ve babalara hitaben kurduğumuz sıkıcı 'gerekir'li cümleleri burada bitirelim.
"Aman düşersin", "Aman elini kesersin", " Aman yapamazsın" demek yerine: "Beraber yapalım mı?" ya da "Onun yerine şunu denemeye ne dersin" diye sorulabilir. Ayrıca bazen düşmelerine, ufak ta olsa zarar görmelerine, korku duygusunu yaşayıp bizlerden kendi talepleriyle destek istemelerine yer açmak gerekir.
Bir diğer önemli konu ise korkularında çocukların yanında olmak, onlara şefkatle yaklaşmak, onları geçiştirmemek ve örseleyici şekilde yüzleştirmemek diye özetlenebilecek başlıklar dışında, anne ve babaların ne yapabileceğidir. Tabii ki burada da imdada yine çocuk kitapları yetişebilir: Korkuların konusuna, türüne ve çocuğun yaşına göre masallardan, öykülerden yararlanılabilir. Masalın vermek istediği mesaja dair yaşa göre sorular sorarak üzerine konuşmak çocuğun korkuyla baş edilebilir olduğunu içselleştirmesine yardım eder.
Bunun yanı sıra korkulan nesneye isim verilebilir: Hayalet fikri gibi. Korkulan nesnenin komik şekilde resmi de çizilebilir. Bu resim üzerine konuşmak, resim çizilen kağıdı buruşturmak gibi yöntemler denenebilir.
Tüm bu saydıklarımıza ilaveten unutulmamalıdır ki, bazen anne ve babanın rehberliği yeterli olmayabilir. Bu durumda bir uzmandan yardım istemek muhakkak faydalı olacaktır.