Çocukların şahit olduğunuz en önemli zorluklarından birinin de 'dikkati toplamak' olduğunu tahmin ediyorum. Çocuklar sadece akademik alanda değil iletişim kurma, planlama, bedensel aktiviteler noktasında da bu dağınıklık ile karşı karşıyalar.
'Verimli ders çalışma' mevzusunun devamı niteliğindeki bu yazıda, çocukların dikkatlerini toplayamamaları konusunda onlara nasıl rehberlik edebileceğimizden bahsedeceğiz.
Öncelikle belirtelim ki dikkat, birden fazla düşünceye, duyusal algıya ev sahipliği yapmaktadır ve zihnimizin istediği her an her şeye 'verebileceği' bir 'şey' değildir. Yani özellikle motivasyonumuzun yeterince olmadığı, kısaca 'sıkıcı' bir konuda odaklanmaya çalışmakta zorlanmışsak kendimize şefkatle yaklaşarak bu durumun 'normal' olduğuna yer açmamız ve sakince yeniden yeniden deneyerek belli bir süre geçirmemiz odaklanma sürecimizin bir parçasıdır.
Peki çocukların dikkat ve konsantrasyon becerilerinin artmasına nasıl katkıda bulunabiliriz? Biraz kafa yoralım…
1) MÜKEMMELİYETÇİLİK:
'Pür dikkat seni dinliyorum!' diyoruz hani. Yani pür? Saf? Kusursuz? Öyle mi?!
Doğamız gereği çoğu zaman birlikte olmaktan keyif aldığımız bir arkadaşımızla konuşurken bile arka planda aklımızdan yüzlerce düşünce geçer ve bu çok normaldir!
İnsandaki bu mekanizma özellikle sıkıcı bir iş yaparken 'zihnin kaçışı' diyebileceğimiz bir sebeple daha fazla devrede olabilir. Yani arka plandaki o düşüncelerin sesini odaklanmaya çok da gönüllü olmadığımız bir iş yaparken daha fazla duyabiliriz. Tabii ders çalışmak da gönüllü bir iş olmamakla meşhurdur. Bir de 'mükemmel başarı mükemmel odak mükemmel ders çalışma' gibi kaygıları olan çocuklar muhtemelen dikkatlerini toplarlarken zihinlerine gelen ilgisiz düşüncelerle ya da başka dikkat dağıtıcı etmenlerle mücadele ederek daha çok yorulacaklardır. Birileri onlara dikkatlerini toplamanın o kadar da 'ciddi' bir iş olmadığını ve bazen abuk subuk, ne yeri ne zamanı olan düşüncelerin bizim 'dikkat' in kankası olduğunu anlatmalı. Yani odağımızın iniş çıkışlarının olması normal.
Bir diğer mesele aynı anda pek çok işi düşünmek, sürekli planlama yapmak ve aralıksız çalışmak. Bunlar da biraz mükemmeliyetçilikle bağlantılı olarak kaygıyı arttıran ve odaklanabilmeye zarar veren durumlar maalesef.
Özellikle bu ilk başlığın ebeveynlerin çocuklara verdikleri mesajlarla ve çocuklarının başarısına dair taşıdıkları duygu ve düşüncelerle bağlantılı olduğunu belirtmek isterim.
2) BEŞ DUYU:
Çocukların dikkatlerini toplayamamaları 'of ya olmuyor, odaklanamıyorum' diyerek masadan kalkmakla sonuçlanabiliyor. İşte bu olmadan önce çocuklara durmalarını ve nefes egzersizi yapmalarını önerebilirsiniz: "Ayaklarını yere tam basarak 3'e kadar sayarak burundan nefes al, şimdi 6'ya kadar sayarak ver."
Görebildiğin 5 şey bul, dokunabildiğin 4 şey bul, duyabildiğin 3 şey bul gibi egzersizler de sınavlar sırasında veya ders çalışırken çocukların zihinlerini ana getirmek için yardımcı olarak kullanılabilir. Mesela masada sevdiği bir koku bulundurmasının yardımcı olacağını umuyorum. Daha detaylı kaynaklara 'nefes egzersizleri', 'çocuklar için mindfullness' veya 'çocuklar için meditasyon' başlıklı arayışlarla ulaşabilirsiniz.
Duyu bütünleme meselesinde de bahsettiklerimizi tekrarlayalım: Bazen sallanmak, bazen şarkı söylemek, bazen ayağa kalkmak, bazen ritim tutmak tam bir odaklanma şeklidir. Bununla beraber belki stres topu denen oyuncaklar, pilates topları ya da 'duyu bütünleme oyuncakları' olarak bulabileceğiniz cisimler de odaklanmaya yardımcı olabilir. Odaklanmanın her zaman sessiz ve ciddi bir duruşla tanımlı olmasına gerek yoktur. Ve unutmamamız gerekir ki oturulan sandalyenin sertliği, odanın ısısı ve ışığı her çocuğa aynı oranda etki etmeyebilir, duyusal tetiklenmelere yol açarak odaklanmayı zorlaştırabilir.
3) BULMACALAR VE KUTU OYUNLARI:
Farklı olanı bulma, aynı olanı bulma, farklı harflerden kelime türetme gibi bulmacalara bayılıyorum. Bunlara internet de dahil pek çok yerden erişebilirsiniz. Ayrıca mangala, hızlı bardaklar, reversi, dama gibi kutu oyunlarını kafamızı telefondan/tabletten kaldırmadan iletişim kurduğumuz bir dönemde ailece vakit geçirmenin aracı olarak şiddetle öneriyorum.
Çözüm yolları bulmanın oyunlaştırılması, rakamlarla beyin jimnastiği yaparak meşgul olma ders çalışmaya yabancılaşmayı da azaltabilir. Çocuklar zorlandıkları bir sözel derste kendi bulmacalarını yapabilirler veya matematiğe ilgisi olmayan çocukların rakamların olduğu (sudoku vb ) bulmacalarla problem çözmeye bakış açıları değişebilir. 'Of ya hiçbir şeye odaklanamıyorum' sızlanmasını da dindirebilir belki: Çok uğraştın, dikkatle düşündün ve puzzle'ı tamamlamayı başardın…
4) APLİKASYONLAR:
"Evladım Şu Makineyi Doğru Kullan" başlıklı yazımdan da hatırlayacağınız üzere teknoloji artık okuma alışkanlığı dahil pek çok noktada çocukların gelişiminin bir parçası. Açıkçası tüm bu gerçeklikle beraber hızlı görüntüler, parlak ışıklar, sosyal medya kullanımının zararlı etkileri ve azalan iletişim gibi teknolojinin bilinçsiz kullanımı sonucu ortaya çıkan etkilere bakarak 'dikkat' ile 'teknolojiyi' en son yan yana koymayı tercih ediyorum. Ancak odaklanmaya ve hafızaya olumlu etkileri olan aplikasyonların varlığı yok sayılırsa bu yazı eksik kalır. Arama motorunu kullanarak yapacağınız basit bir araştırmayla bunlara ulaşabilirsiniz.
5) ARTTIRMAK LAZIM:
Maalesef paketli gıdalar, rafine şeker, yağlı yiyecekler de odaklanma güçlüğünün önemli sebeplerinden. Çocukların bu gıdaları tüketmek yerine şekersiz tatlı, meyve yeme gibi alışkanlıklar kazanmalarına göstereceğimiz özeni arttırmamız lazım.
Ayrıca duygu düzenleme, psikolojik sağlamlık gibi başlıkların yanında dikkat dağınıklığı başlığıyla da önümüze çıkan bir diğer önemli mesele:
Uyku düzeni bize günlük hayatımızda lazım olan birçok başka işlevsellik alanına da hizmet ediyor. Bunun kolay olmadığı ve 'lazım da lazım demesi kolay' tepkisine neden olacak kadar sabrınızı sınayabileceği açık bir gerçek 😊. Uykuya geçerken pijamalarla oyun oynamak, diş fırçalama yarışı yapmak, kitap okumak uyku rutinini oluşturmayı kolaylaştırabilir 😊
Tabii odaklanma deyince egzersizi es geçmek olmaz! Fiziksel aktivitenin odaklanmaya yardımcı olduğu biliniyor.
6) DUYGULARI TANIMA:
Bazen yaşanan stresli olaylar zor duygulara sebep olabilir ve bu durum bedenimizde de zihnimizde de bazı yüklerin oluşmasına yol açar. Böyle durumlarda insanları dinlemek, bir şeyler okumak gibi odaklanmayı gerektiren işlerde sıkıntıyı yaşayabiliriz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki duyguları isimlendirme ve sembolleştirme kişiye olumlu katkı sunuyor. Elbette odaklanılması gereken işleri yapmak için her zaman iyi hissetmek bir koşul değil ancak kişinin zor duyguları görmezden gelerek kendini odaklanmaya zorlaması da verimsiz olabilir. Yani daha önce de işaret ettiğimiz gibi özellikle kitapları kullanarak çocuğunuzun duygularını bedeninde tanımlamasına, isimlendirmesine, sembolleştirmesine, resmini çizmesine yönelik sohbetler edebilirsiniz.
7) DEHB DEN ŞÜPHELENİN:
DEHB yani Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, bazı gözlemler ve testler sonrası tanılanan bir bozukluktur. Bu tanıyı alan çocuklarda görülen genel özellikler: Yerinde duramama, sırasını bekleyememe, konuşurken söz kesme, isteklerini erteleyememe, eşyaları kaybetme, unutkanlık, düzensizlik benzeridir.
Bu durumdaki çocuklarda hiperaktivite ve dürtüsellik olmasa bile hayallere dalma, düzensizlik, detayları sıklıkla atlama gibi belirtiler ön plandadır. Bu tanıyı alan çocuklar malesef 'yaramaz, şımarık' gibi ithamlara maruz kalabiliyorlar. Oysa DEHB nörolojik, çevresel, genetik pek çok sebebin eşlik ettiği bir durumdur ve birçok belirti bir arada görüldüğünde bir uzmana başvurarak destek almak çocuk için de aile için de oldukça faydalı olacaktır. 'Büyüyünce geçer' anlayışıyla hareket etmek ve çocuğa özgü zorluklara dair iletişim, beslenme, çevre, ders çalışma, sınıf ortamı gibi alanlarda gerekli düzenlemeleri yapmamak geri dönüşü olmayan kayıplara sebep olabilir. 'Çocuğum etiketlenir' korkusuyla destek almaktan kaçınmanın yanlış olması gibi her hareketli çocuğu bu tanıyla etiketlemek de (bizim çocuk çok hiperaktif!) doğru değildir.
🖌Klinik Psikolog Sena Kübra Çataloğlu