Ramazan mukabelesi 10. cüz
Rahmet ve bereket ayı olan Ramazan-ı Şerif'te Kur'an-ı Kerim okumak Müslümanlar tarafından çokça tercih edilir. Ramazan boyunca gerçekleştirdiğimiz en önemli ibadetlerden biri olan mukabele, Peygamberimizin de Ramazan-ı Şerif’te Cebrail aleyhisselam ile ifa ettikleri bir uygulama, ritüeldir. Fikriyat.com olarak her gün bir cüzle siz değerli okurlarımıza ulaşmayı ve Kur'an-ı Kerim'in hatmini birlikte tamamlamayı istiyoruz. Bu minvalde derlediğimiz Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 10. cüzü sizlerle buluşturuyoruz. İşte Ramazan mukabelesi 10. cüz.
Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerim'in nazil olmaya başladığı aydır ve "Kur'an ayı" olarak da anılır. Bu ayda bol bol Kur'an okunması tavsiye edilmiş; Ramazan boyunca en az bir kere hatim yapılması ve mukabele okunması geleneği yaşatılan değerlerimizden olmuştur.
Mukabele, bir başkasının Kur'an-ı Kerim'i okuyuşunu takip etmek yoluyla hatim etme manasını taşır. Ramazan-ı şerifte en az bir defa hatim tamamlamak tavsiye edilmiştir.
Ramazan mukabelesi, geleneksel anlamda insanların bir araya gelerek gerçekleştirdikleri bir uygulama olsa da bu ibadeti internet ya da televizyon kanalları aracılığıyla yapmak da mümkün.
Fikriyat.com olarak her gün bir cüzle Kur'an-ı Kerim'in hatmini siz değerli okurlarımızla birlikte tamamlayacağımız Ramazan mukabelesinin 9. cüzünü sizlerle buluşturuyoruz.
RAMAZAN MUKABELESİ 10. GÜN
Kur'an-ı Kerim uygulamamızdan cüzlerin Arapça okumalarına ulaşabilir ve mukabele için podcastlerden faydalanabilirsiniz.
📌 10. CÜZÜ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
🔸 Kur'an-ı Kerim'i Arapçasından okuyup takip etmek kadar önemli görülen bir başka husus ise okunan ayet-i kerimelerin mealine ve tefsirine vakıf olmaktır.
🔸 Bu noktada her gün okunan bir cüzün mealini ve ayetlerin asıl manasını kavrayabilmek için tefsirini okumamız tavsiye edilir.
📌 10. CÜZÜN MEALİNİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
📌 10. CÜZÜ OKUYUP TAKİP EDEBİLECEĞİNİZ KUR'AN-I KERİM EKLENTİMİZ İÇİN TIKLAYIN
Her gün bir cüzle Kur'an-ı Kerim'in hatmini tamamlayacağımız Ramazan mukabelesinin önceki cüzlerine aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 9. cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 8. cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 7. cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 6. cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 5. cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 4. cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 3. cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 2. cüz için tıklayın
Ramazan mukabelesi Kur'an-ı Kerim hatmi 1. cüz için tıklayın
10. CÜZDE HANGİ SURELER BULUNUR?
🔸 Kur'an-ı Kerim'in 10. cüzü, Enfal suresinin 41. ayetinden sonuna kadar olan kısmı ve Tevbe suresinin 1-93. ayetlerini ihtiva eder.
ENFÂL SURESİ
Kur'an-ı Kerim'in sekizinci suresi olan Enfâl suresinin büyük bir kısmı, Bedir Savaşı ile ilgilidir ve bu ayetler Hicret'in ikinci yılında gazvenin ardından nazil olmuştur. Bedir suresi olarak da anılan Enfâl suresi 75 ayettir.
🔸 Surenin son ayetlerinde ise Müslümanlarla antlaşma yapan müşrik kabileler ve onların içinde kalmış olan bazı Müslüman azınlıklardan söz edilmektedir.
🔸 Dolayısıyla bu ayetlerin Mekke fethi öncesi ya da sonrasında nüzul olduğu tahmin edilmektedir.
ENFÂL SURESİNDE VURGULANAN KONULAR
Enfâl suresi adını ilk ayette geçen "enfal" kelimesinden alır. Arapçada fazlalık manasındaki nefl kökünden gelen nefelin çoğulu olan enfâl, "savaşta elde edilen ganimetler" anlamını taşır.
🔸 Kimi âlimlere göre enfâl, genel olarak ganimetler manasına gelmez; ganimetlerden Allah ve Peygamber (sav) hakkı olarak ayrılması gereken beşte birlik hazine payı için kullanılmıştır.
🔸 Enfâlin, savaş söz konusu olmadan da müşriklerin elinden çıkıp Müslümanların eline geçen her çeşit vergi veya gelir anlamına geldiğini söyleyenler de olmuştur.
🔸 Söz konusu surede söz konusu olan enfâl, Bedir Savaşı'nda elde edilen ganimetlerdir.
🔸 Surenin asıl konusu Bedir Savaşı ve ganimetler olarak görülse de asıl amaç, Müslümanların her devirde düşmanlara karşı alacakları tedbirlere ilişkin temel ilkelerin belirlenmesidir.
10. Cüz - Enfâl suresinin 41-75. ayetleri
Kur'an-ı Kerim'in 10. cüzü, Enfal suresinin 41. ayetinden sonuna kadar olan kısmı ihtiva eder.
🔸 Bedir zaferinin önemi ve Müslümanların muzaffer olması ile ilgili ilahi tecelliler üzerinde durulmuş; burada sayı çokluğunun değil inanç, azim, cesaret ve ilahi yardımın önemli olduğu vurgulanmıştır.
🔸 Müslümanların şartlar ne olursa olsun Allah'ı unutmamaları, O'na ve Resulü'ne (sav) itaat etmeleri ve hiçbir şekilde birbirleriyle çekişmemeleri öğütlenmiştir.
🔸 Aksi durumda zaafa düşecekleri, birlik ve dirliklerini yitirecekleri ifade edilmiştir.
Enfâl suresi 41-46. ayetlerin tefsiri
🔸 Surenin devamında asıl zaafın riyakârlık, inançsızlık ve dünya nimetlerine aşırı düşkünlükten kaynaklandığı bildirilmiştir.
🔸 Geçmiş zamanlarda güçlü firavun orduları bu yüzden yok oldukları, şüphesiz onlara benzeyen müşrik güçlerin de yok olup gidecekleri vurgulanmıştır.
🔸 Milletleri ve orduları güçlü kılan şeyin dünya nimetlerine düşkünlüğün değil ilahi ilkelere bağlılık olduğu belirtilmiştir.
🔸 Kâfirlerin ve zalimlerin yeryüzündeki saltanatlarının uzun sürmeyeceği, Bedir'in benzeri zaferlerin art arda geleceği, ancak bunun için Müslümanların bilinen ve bilinmeyen düşmanlarına karşı kuvvet hazırlamaları gerektiği ifade edilmiştir.
Enfâl suresi 47-64. ayetlerin tefsiri
Son ayetlerde Peygamber Efendimizin (sav) Müslümanları savaşa teşvik etmesinin ve onları hazırlamasının önemine değinilmiştir.
🔸 Surenin başlangıcı ile bağlantı kurularak İslam'da cihattan maksadın esir elde etmek değil insanları hidayete kavuşturup ebedî saadete erdirmek olduğu bildirilmiştir.
🔸 Allah yolunda yerini yurdunu terk edip hicret edenlerin ve Müslüman saflarına katılanların bundan böyle kardeş olduğu ifade edilmiş; birbirlerine kin ve nefret duymamaları öğütlenmiştir.
🔸 Müslümanların dayanışma içinde olmaları, düşmana ait bölgelerde bulunan din kardeşlerine yardım elini uzatmaları, kardeşler arasında fitne çıkaracak ve Müslümanları zaafa uğratacak şeylerden sakınmaları emredilmiştir.
🔸 İslam'ı benimseyen bütün Müslümanların aynı haklara sahip olduğu, ancak akrabaların kendi aralarında farklı hak ve vecîbeleri bulunduğunu bildirilmiştir.
Enfâl suresi 65-75. ayetlerin tefsiri
TEVBE SURESİ
Kur'an-ı Kerim'in dokuzuncu suresi olan Tevbe suresinin tamamı Medine'de nazil olmuştur. Sure adını 117 ve 118. ayetlerde geçen "tevbe" kavramından almıştır.
🔸 Müşrik ve münafıkların tuttukları yanlış yoldan dönerek tövbe etmelerinin gerekliliğinden söz edilmesi bu isimle anılmasına sebep teşkil etmiştir.
🔸 Surenin başında besmelenin olmayışına dair en isabetli görüş, Tirmizi'den aktarılmıştır.
🔸 Buna göre, Peygamber Efendimiz (sav) yeni nazil olan ayet ve surelerin hangi ayet ve surenin yanına konulacağını belirlemiş, bu arada besmeleyi de zikretmiştir.
🔸 Tevbe suresinin Enfâl'den sonra kaydedilmesini emretmiş, fakat besmele yazılmasından söz etmemiştir.
🔸 Resûlullah surenin nüzulünden bir yıl sonra vefat etmiş ve Hz. Osman döneminde Kur'an ayetleri mushaf haline getirilirken de Tevbe suresinin başında besmele yazılmamıştır.
TEVBE SURESİNDE VURGULANAN KONULAR
🔸 Tevbe suresi muhtevası bakımından üç bölüm halinde ele alınmıştır. Bunlar Müslüman hâkimiyetinin ilan edilmesi, münafıkların ve samimi müminlerin niteliklerinin anlatılması şeklindedir.
🔸 Mekke'nin fethedilmesiyle Arabistan yarımadasında İslam hâkimiyetinin sağlanmasında çok önemli bir aşama kat edilmiştir.
🔸 Hz. Ebubekir yönetiminde düzenlenen ilk İslami haccın ifa edilmesi niyetiyle Müslümanların Medine'den yola çıkmasının ardından Tevbe suresi inmiştir.
🔸 Resûl-i Ekrem surenin özellikle müşrikleri ilgilendiren hükümlerinin tebliği için arkadan Hz. Ali'yi göndermiştir.
10. Cüz - Tevbe suresinin 1-93. ayetleri
🔸 Surenin ilk bölümünü oluşturan ayetler onun bu tebligatı çerçevesine girmektedir.
🔸 "Allah ve resulünden antlaşma yaptığınız müşriklere açık bildiri" diye başlayan surenin bu ayetlerinde Müslümanlarla puta tapanların dini, siyasi ve sosyal konumlarının bundan böyle tamamen birbirinden ayrılacağı ifade edilmiştir.
🔸 Antlaşma müddetince, diğer müşriklerle o günden itibaren dört ay süreyle barış hali devam edeceği bildirilmiştir.
🔸 Antlaşma şartlarına uyup düşman saflarında yer alan kimselere destek vermemek kaydıyla müşriklere savaş açılmayacağı belirtilmiştir.
🔸 Putperestlikten dönüp iman eden, namaz kılıp zekât veren herkesin dokunulmazlığa sahip olacağı, kendi inancına bağlı kalmakla birlikte Müslümanların ülkesine -seyahat amacıyla- girmek isteyenlere de güvence verileceği vurgulanmıştır.
Tevbe suresi 1-6. ayetlerin tefsiri
Bu ayetlerin ardından müşriklerin Müslümanlara karşı samimi davranmadıkları, ahid ve antlaşma tanımadıkları belirtilir.
🔸 Bununla birlikte tuttukları yoldan vazgeçip iman ettikleri, namaz kılmayı ve zekât vermeyi kabul ettikleri takdirde Müslümanların din kardeşleri sayılacak, fakat antlaşmaları bozup İslam'a dil uzatanlara savaş açılacaktır.
🔸 Küfür ve inkârda ısrar eden putperestlerin camilerin ve Mescid-i Haram'ın hizmetinde bulunamayacakları vurgulanmıştır.
🔸 Bu hakkın Allah'a ve ahiret gününe iman edip namaz kılan, zekât veren ve Allah'tan başka hiçbir kimseden korkmayanlara ait olduğu bildirilmiştir.
🔸 Yayılıp yerleşmesi ve gönüller üzerinde hâkimiyet kurması için elden gelen gayretin (cihad) sarf edilmesinin önemi üzerinde durulmuştur.
Tevbe suresi 7-27. ayetlerin tefsiri
🔸 Müminlere hitap edilerek manevi kire bulanmaları yüzünden müşriklerin bundan böyle Kâbe'ye yaklaşamayacağı bildirilmiştir.
🔸 Allah'ın birliğine ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve resulünün haram kıldığını haram tanımamak suretiyle hak dini reddeden, Hz. Üzeyir'i ve Hz. İsa'yı Allah'ın oğlu diye tanımlayan Yahudi ve Hristiyanlardan oluşan Ehl-i kitap'la da cizye vermeyi kabul etmelerine kadar savaşılması emredilmiştir.
🔸 Birinci bölümün sonunda savaşın yasaklandığı haram ayların ve dolayısıyla diğer zaman dilimlerinin takvimdeki yerlerinin değiştirilmemesinin gerektiği vurgulanmıştır.
Tevbe suresi 28-37. ayetlerin tefsiri
🔸 Tevbe suresinin ikinci bölümü, o zamanki Müslüman toplumun iç problemleri ve bu problemlerin başında yer alan münafıklar hakkındadır.
🔸 Bizans ordusunun Müslümanları imha etmek amacıyla hazırlığa başladığı yolundaki haberlerin ulaşması üzerine Hz. Peygamber askerî harekât hazırlıklarına başlamıştır.
🔸 Fakat Müslümanlar bu zor sefere katılmakta isteksiz görünmüş ve işi yavaştan almışlardır.
🔸 Bu ayetlerde sitem, tehdit ve özendirme unsurları taşıyan ifadelerle bu probleme temas edilmiştir.
Tevbe suresi 38-41. ayetlerin tefsiri
🔸 Münafıkların mal ve evlât sahibi olmalarına imrenilmemesinin gerektiği, bu dünya imkânlarının onlar için bir sıkıntı sebebi ve küfürle can vermelerine bir vasıta niteliği taşıdığı ifade edilmiştir.
🔸 Onların zenginliklerine rağmen zekâttan pay almak istedikleri, öte yandan Allah ile resulü ile ve O'nun ayetleriyle alay ettikleri halde aksini ileri sürüp ant içtikleri belirtilmiştir.
🔸 Münafık erkeklerle münafık kadınların aynı ruhî ve ahlâkî özelliklere sahip olduğu, kötülüğü özendirip iyiliğe engel olmaya çalıştıkları, cimri davrandıkları, Allah'ı unuttukları, bu sebeple ebediyen cehennemde kalacakları haber verilmiştir.
Tevbe suresi 55-68. ayetlerin tefsiri
🔸 Mümin erkeklerle mümin kadınların ortak bir ruhsal yapıya sahip bulundukları ve iyiliği emredip, kötülükten sakındırdıkları, namaz kılıp zekât verdikleri, Allah'a ve resulüne itaat ettikleri bildirilmiştir.
🔸 Bunun sonucunda Allah'ın rahmetine, cennet nimetlerine ve en büyük mutluluk olan Allah rızasına kavuşacakları anlatılmıştır.
Tevbe suresi 71-72. ayetlerin tefsiri
🔸 Peygamber Efendimize (sav) ve Müslümanlara kâfirlerle münafıklara karşı cihad etmeleri, bu sırada onlara sert davranmaları emredilmiştir.
🔸 Resulullah'tan (sav) münafıklar için hiçbir şekilde af dilememesi ve onlar için dua etmemesi istenmiştir.
🔸 Hastalık veya güçsüzlüklerinden dolayı, ayrıca malî imkânları bulunmadığından Tebük Seferi'ne katılamayanların vebalinden söz edilemeyeceği belirtilmiştir.
🔸 İslam'ı ilk benimseyen muhacirlerin, ensarın ve bu iki zümreye güzellikle uyan bütün Müslümanların büyük nimetlere nâil kılınacağı beyan edilmiştir.
Tevbe suresi 73-100. ayetlerin tefsiri
MUKABELE NASIL OKUNUR?
Mukabele karşılık verme, karşılıklı okuma anlamına gelir. Bir kimsenin Kur'an'ı ezberden veya kitaptan yüksek sesle okuması ve onu dinleyen topluluğun da sessizce Kur'an'dan takip etmesi anlamına gelen mukabele şu şekilde okunmalıdır:
🔸 Okumaya başlamadan önce ağız misvakla temizlenmeli.
🔸 Mescit veya bir başka temiz yerde okunmalı.
🔸 Kıbleye yönelmeli.
🔸 Allah Teâla'nın Nahl suresinin 98'inci ayetinde buyurduğu üzere "Kur'an okuyacak olduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın" sözünden hareketle Kur'an okumaya başlarken euzü besmele çekilmelidir.
🔸 Tevbe Suresi hariç her surenin başında besmele çekilmelidir.
🔸 Okunan Kur'an ayetlerini huşu ile dinleyip anlamları hakkında düşünmelidir.
🔸 Sesi güzelleştirmek ve Kur'an-ı Kerim'i tane tane okumak gerekir. Aceleci davranmamak ve med kaidelerine uymak gerekir.
KUR'AN-I KERİM HATİMLİ MEAL DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
Kur'an-ı Kerim'i dinlemek, aynı zamanda Kur'an'ın da emridir. Cenâb-ı Hak, Araf suresinin 204'üncü ayetinde "Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, merhamet olunasınız" buyurur.
MUKABELE NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Peygamber Efendimize (sav) 610 yılında ilk vahyin gelişiyle başlayan Kur'an'ın indiriliş süreci, 632 yılına kadar, yaklaşık 23 yıl devam etti.
🔸 Peygamberimizle (sav) Cebrail, her yıl Ramazan ayında bir araya gelerek, o güne kadar indirilen Kur'an ayetlerini, karşılıklı olarak okudular. Önce Cebrail okur Peygamberimiz (sav) dinlerdi. Daha sonra da Peygamberimiz okur, Cebrail dinlerdi.
🔸 Bu durum Peygamberimizin (sav) vefat ettiği yıl 632 de iki kez tekrarlandı. Böylece Kur'an ayetlerinin unutulmasının önüne geçildi. Peygamberimizin (sav) bu davranışını kendilerine örnek alan Müslümanlar, bunu dini bir gelenek olarak günümüze kadar sürdürmüşlerdi.
PEYGAMBERİMİZ KUR'AN'I BAŞKASINDAN DİNLEMEYİ SEVERDİ
Peygamber Efendimiz (sav), Kur'an'ı başkasından dinlemeyi severdi. Başkasından dinlerken mübarek gözyaşlarını tutamazdı.
🔸 Bir hadiste, Allah'ın evlerinden birinde O'nun kitabını okuyan ve müzakere eden cemaati rahmetin kaplayacağı, onları meleklerin kuşatacağı ve Allah Teâlâ'nın o mecliste yer alanları kendi nezdinde bulunanlara bildireceği kaydedilir.
Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî
İbn-i Mes'ud (ra) anlatıyor:
Resulullah (sav) bana hitaben: "Bana Kur'ân oku!" buyurdu. Ben "Ya Resûlallah! Kur'ân sana indirildiği halde, sana Kur'ân'ı ben mi okuyacağım?" dedim. Allah Resulü (sav) "Ben Kur'an'ı kendimden başka birisinden dinlemeyi hakikaten severim" buyurdu. Bunun üzerine, Resul-i Ekrem'e (sav) Nisâ suresinden okumaya başladım.
Nihayet "Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz ve ey Muhammed, onların üzerlerine de seni şâhit olarak getirdiğimiz zaman onların hâli nice olur?" ayetine geldiğimde, Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) "Şimdilik yeter!" buyurdu. Dönüp baktığımda, bir de ne göreyim, Resul-i Ekrem Efendimizin (sav) iki gözünden yaşlar akıyordu.