Yenidoğana hastaneden taburcu edilmeden işitme taraması
Sağlık Bakanlığınca, "Yenidoğan İşitme Tarama Programı"nın, doğum gerçekleştirilen tüm hastanelerde her yenidoğana taburcu edilmeden uygulanabilmesi sağlanacak.
Sağlık Bakanlığınca, "Yenidoğan İşitme Tarama Programı"nın tarama ya da referans merkezlerinin yanı sıra doğum gerçekleştirilen tüm hastanelerde taburcu edilmeden uygulanabilmesi sağlanacak.
3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü dolayısıyla derlenen bilgilere göre, işitme kaybı, çocuğun o lisana özgü sesleri oluşturarak konuşmasını geciktiren ve bozan en önemli faktör olarak gösteriliyor. İşitme kaybı ile doğan ya da yenidoğan veya süt çocukluğu çağında işitme kaybına neden olabilecek bir travma, hastalık veya ilaca maruz kalan çocuklarda zamanında teşhis büyük önem taşıyor.
İşitme kaybının zamanında teşhis edilmemesi ve rehabilitasyon programlarına alınmaması durumunda çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimi yetersiz olabiliyor ve ilerleyen yıllarda eğitim ve sosyal uyum açısından yaşıtlarından geri kalması sonucu doğabiliyor.
Bilimsel araştırmalara göre işitme kaybının saptanması bakımından en kritik dönem "yenidoğan" dönemi. Hayatlarının ilk iki yılında beden ve zihin yönünden hızlı bir gelişim yaşayan bebeklerin kullanacakları dilin temelini, o dile özgü seslerin işitilmesi ve konuşmaların dinlenmesi oluşturuyor.
Erken teşhis konularak erken rehabilite edilen bebeklerin dil gelişimine paralel olarak, zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişimlerinin de olumlu yönde etkilendiğinin altı çiziliyor. Doğumdan sonraki en geç 6 ay içinde işitme engeli teşhisi konan ve işitme cihazı uygulanarak özel eğitime alınan bebeklerin konuşma becerisinin yaşıtları gibi olabildiği vurgulanıyor.
"TÜM İLLERDE 'YENİDOĞAN İŞİTME TARAMA PROGRAMI' UYGULANIYOR"
Bebeklerin doğduğu ilk günlerde uygulanabilen basit testlerle işitme engeli teşhis edilebiliyor. İşitme engelli doğan bebeklerin erken dönemde tespit edilmesi amacıyla işitme taramasının yapılması, kesin teşhis, işitme cihazı uygulaması ve gerekli rehabilitasyon çalışmasını yapmak üzere Türkiye'de "Yenidoğan İşitme Tarama Programı" 2008 yılından bu yana tüm illerde uygulanıyor.
Program kapsamında, 81 ilde kamu ve üniversite hastaneleri ile özel hastanelerinin yer aldığı bin 153 tarama merkezinde işitme tarama programı ve 62 referans merkezinde de ileri tanı tedavisi uygulanarak her yıl bebeklerin en az yüzde 95'ine ulaşılıyor.
Sağlık Bakanlığınca 81 ilde doğumun gerçekleştiği tüm hastanelerde doğan her yenidoğana işitme taraması testlerinin daha taburcu edilmeden, aynı hastanede uygulanabilmesi hedefleniyor. Bunun yanı sıra ilk 1 ayda tarama testlerinin tamamlanması, ilk 3 ayda işitme kayıplı bebeklere tanı konulabilmesi, 6 ayda işitme kaybı tanısı almış cihaz ihtiyacı olan bebekler için cihazlarının temin edilmesi ve bebeklerin rehabilitasyonlarının yapılarak topluma sağlıklı bireyler kazandırılması amaçlanıyor.
"OKULLARDA DA İŞİTME TARAMASI YAPILIYOR"
İşitme kayıpları enfeksiyonlar, travmalar ve progresif işitme kaybı yapan genetik hastalıklara bağlı doğum sonrası dönemde de ortaya çıkabiliyor. İşitmenin, eğitim ve iletişim için en önemli bileşen olduğu, bunun özellikle okul döneminde daha da önem taşıdığı ifade ediliyor.
İşitme kaybının dikkat, öğrenme ve sosyal işlevlerdeki sıkıntıları artırdığı, çocuklardaki işitme kaybı yaygınlığının gerekli tıbbi ve eğitim desteği sağlanamazsa okul başarısını olumsuz etkilediği vurgulanıyor.
Dünyanın birçok ülkesinde okul taramaları, ulusal işitme taraması programlarının içinde yer alıyor. Türkiye'de de işitme tarama 81 ilde ilköğretimin 1. yılında, belirlenen protokoller çerçevesinde okul ortamında, işitme taraması konusunda eğitimli sağlık personeli tarafından tarama odiyometri cihazları kullanılarak sahada uygulanıyor.
Tarama sonucunda işitme kaybı şüphesi olan çocuklar, ildeki kulak burun boğaz uzmanlarına, daha ileri tetkik ve tedavi gerektirenler ise uzman hekimlerce Yenidoğan İşitme Tarama Programında da üst basamak olan referans merkezlere yönlendiriliyor.
Referans merkezleri, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen koşulları sağlayarak merkez unvanı alan 3. basamak sağlık kuruluşlarından oluşuyor. Türkiye'de 62 referans merkez bulunuyor. Program kapsamında okul çağı çocuklarının yaklaşık yüzde 85'ine ulaşılıyor.