Tarihin en büyük fuarında büyüleyen Türk mimarisi
Dünya tarihinin en büyük fuarı, 79 yıl önce bugün New York’ta gerçekleşti. Türkiye’nin de katıldığı bu fuarda pavyonun tasarımını, Türk mimarisine hem tarihsel, hem de biçimsel anlamda damgasını vuran Mimar Sedad Hakkı Eldem yapmıştı. Eldem’in bu eseri, dünya medyasında şu sözlerle anılmıştı: “Birden bire gözümün önünde gök mavisi bir kule belirdi. Bu, Amerika stilinde cüsse yardımıyla tesir yaratmaya çalışan yüksek bir kule değildi, çiçeklerden bir araya getirilmiş bir rüyaya benziyordu. Göklerin bütün mavisi ve güneşin bütün yaldızları bu rüyaya şekil vermek için kullanılmıştı.”
1939 yılının 30 Nisan'ında, New York'un Queens kasabasında bir dünya fuarının açılışı gerçekleşti. Toplamda 492 hektar alana yayılmış olan Flushing Meadows-Corona Parkı'nda, bugüne kadar gerçekleştirilen en büyük dünya fuarı olan organizasyona, Türkiye de katıldı.
"GELECEK ODAKLI" İLK FUAR
Dünyanın dört bir yanından farklı ülkelerin katıldığı bu fuar, 27 Ekim 1940'a kadar sürdü ve toplamda yaklaşık 45 milyon kişi fuarı ziyaret etti. "Yeni günün doğuşu" (Dawn of a new day) sloganından yola çıkan bu organizasyon, dünya fuarları arasında teması "gelecek odaklı" olan ilk fuar olma özelliğini taşıyor.
Perisphere, 1939 New York Dünya Fuarı'nın simgesi.
Fuarın resmi broşüründe yer alan açıklama ise şöyle: "Bilinmeyene doğru bakma anlamında, yarının olaylarını ve gelecekteki şeylerin şeklini önceden bildirme çabasında değil; bugün hazırlık aşamasında olan yarınlara, yeni ve daha net bir bakış açısı sunma anlamında, fuarın gözü geleceğe yöneliktir. Yarın için, makinelerin yanı sıra, hâkim olan güçleri ve fikirleri de sizlerle buluşturacağız."
TÜRKİYE DE KATILMIŞTI
Türkiye'nin de katılım gösterdiği bu fuarda, mimar Sedad Hakkı Eldem'in tasarladığı pavyon tasarımı yer almıştı.
Türk mimarlığına hem tarihsel hem de biçimsel anlamda damgasını vurmuş olan Sedad Hakkı Eldem, yapıyı dairesel düşük bir zemin üzerine inşa etmiş, üst katını bir kahve olarak düzenlemişti. Ahşap ve çelik çerçeveli alçı levhalar kullanılarak, hafiflik amaçlanmıştı.
Sergide iki pavyon kullanılmış; Sümerbank reyonunda halı, işleme, sedef, Eskişehir taşı, bakır ve gümüş eşya gibi Türk el işi örnekleri, ziyaretçilerin beğenisine sunulmuştu.
Etibank reyonunda, Türk madenciliğine ait numuneler, Tekel idaresinin sigara ve diğer ürünleri yer almıştı.
BÜYÜLEYEN MİMARİ
Fuarda Türk pavyonu oldukça dikkat çekmişti. Dönemin ünlü Amerikan yazarı Nilla Cook, fuardaki Türk pavyonu ile ilgili yazısında, yapının mimarisi hakkında adeta büyülenerek şunları kaleme almıştı:
"Bir gün serginin ticarî binaları arasında dolaşıyor ve insanların çirkinliğin bu kadar korkunç şekillerini ortaya koymıya nasıl cüret ettiklerine şaşıyordum. Birden bire gözümün önünde gök mavisi bir kule belirdi. Bu, Amerika istilinde cüsse yardımiyle tesir yaratmıya çalışan yüksek bir kule değildi, çiçeklerden ve esirden bir araya getirilmiş bir rüyaya benziyordu. Göklerin bütün mavisi ve güneşin bütün yaldızları bu rüyaya şekil vermek için kullanılmıştı.
Bina, gökleri tam mânasiyle zaptetmişti. Çünkü havuzlarla dolu iç avluya girdiğim zaman, bütün göklerin başımın üstünde bir mavi kubbe gibi durduğunu gördüm. Avlunun duvarları öyle yapılmıştı ki, bütün gökler bunların üzerine sanki ölçü ile oturtulmuş bir dam gibi tamamı tamamına uyuyordu.
Havuzların üzerinde güvercinler uçuşuyor, fidan halinde serviler, dik ve genç endamlariyle yeni Türkiye'nin dilini konuşuyorlar. Evet, etrafımda yeni bir Türkiye görüyordum. Levantenlere mahsus düşkünlük ve aşağılık tesirleri altında kalan, Fransız veya Alman örneklerine boyun eğmek zaruretinde kalan bir Türkiye değil… Burada evvelâ Türk güzelliğini gördüm, sonra Türk kudretini duydum. Her tarafta güzellik ve kabiliyetin izleri vardı. Eski Türk mimarisinin temiz hatları modern bir maksat için muvaffakiyetle kullanılmıştı."
Yazının tamamının bir tercümesi ise, Türk basınına şu şekilde yansımıştı:
Fuarın açılışından altı ay sonra, altı yıl süren ve 50-85 milyon insanın ölümüne neden olan II. Dünya Savaşı başlamıştı.
Fikriyat