Ecdadın cömert hanım Sultanları
Hayır işlerinde bulunmak; Osmanlı İmparatorluğu'nun cömert hanım Sultanlarının, farklı kültürlerde ve çağlarda düşkün ve muhtaçların, hastaların, bahtsızların imdadına yetişmek meziyetlerindendi. Hayırseverlik de övgüler alınacak bir faaliyet alanı idi. Vakfiyelerde, vakıf kuran kadınlar "sâhibetü'l-vakfve'l-hayrât", "sâhibetü'l-hayrâtve'l-hasenâttâlibetü's-sadakâtve'l-meberrât"şeklinde anılıyorlardı.
Osmanlı döneminde Kuzey Afrika'dan Kırım'a, Budin'den Basra'ya uzanan geniş bir coğrafyada, 14'üncü yüzyıldan 20'nci yüzyıla uzanan altı asırlık zaman diliminde çok sayıda vakıf kuruldu. Toplumun ihtiyaç duyduğu gerek eğitimle ilgili, gerekse dini, sosyal ihtiyaçlarla ilgili her türlü hizmet, hayır vakıfları yolu ile sağlanıp, sosyal dayanışma ve yardımlaşma ruhu toplumsal hayatın her alanında kendisini hissettirdi.
Padişahlar ve diğer sultanlar (padişah validesi, hanımları, kızları ve oğulları) büyük külliyeler inşa edip, buralara zengin gelir kaynakları tahsis ederek topluma örnek oldular. Orhan Gazi'nin İznik ve Bursa'da yaptırdığı vakıf eserlerle başlayan bu gelenek giderek sistemleşti ve daha sonraları mimarisi, çok yönlü hizmetleri ve gelir kaynakları ile mükemmel örneklerini verdi. Zamanla devletin büyümesine paralel olarak vakıfların mimari ve fonksiyon açısından en mükemmel şekli olan külliyeler ortaya çıktı.
Yurdumuzu "vakıf cenneti"ne dönüştüren ecdadın hanım Sultanlarının bıraktığı eserler, vakıf ve külliyeler, çeşme ve aşevleri sadaka-i cariye olarak devam ediyor. Gelin bu gönlü zengin Osmanlı Sultanları ve onların eserlerine yakından bakalım:
GÜLBAHAR HATUN
II.Bayezid ile Gevher Sultan'ın annesi, Fatih Sultan Mehmet Han'ın hanımı.
Özellikle Edirne'de kendi adına yaptırdığı cami, külliye ve çeşmeleri bulunuyor.
Gülbahar Hatun'un hayatıyla ilgili kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamakla birlikte, Osmanlı sarayına 850 (1446) yılında girdiği, Arnavut, Sırp veya Fransız asıllı olduğu rivayet ediliyor. Gülbahar bint Abdullah şeklinde geçtiğine göre esir veya cariye olarak saraya girdiği anlaşılmakta.
Döneminde Valide Sultanlık kavramı olmamasına rağmen II. Bayezid'in tahta çıkmasından sonra İstanbul'a gelen Gülbahar Hatun'un nüfuzu ve etkisi giderek arttı ve hatta devlet işlerine dahi karıştığı bilinmekte. Oğluna yazdığı günümüzde mevcut iki mektubunda onun üzerinde büyük etkisi olduğu, bazı devlet adamlarının durumu hakkında değerlendirmelerde bulunduğu bilinmekte.
Yaklaşık on bir yıl kadar sarayda güçlü bir sima olarak yaşadıktan sonra vefat eden Sultanın kendi adıyla anılan türbesi Fatih Cami avlusunda, Fatih türbesi karşısında bulunuyor.
NESLİŞAH SULTAN
1522'de Sultan II.Beyazıd'ın torunu Neslişah Sultan'ın, Edirnekapı civarında camisi ve adına kurulmuş bir mahalle bulunuyor.
Neslişah Sultan Camii, 2. Beyazıd'ın kızı Gevherimülük'ten olan torunu Neslişah Hanım Sultan tarafından 16. yüzyılda yaptırıldı, ancak bakımsızlıktan zaman içinde harap olan cami, 1955 yılında halkın yardımı ile tamir edildi.
Neslişah Sultan, bu cami civarında bir de okul yaptırmıştır. Sarıyer civarında aynı isimle yaptırdığı cami, orijinal özelliğini koruyor..
1579 yılında vefat eden Neslişah Sultan ile eşi İskender Bey, Zal Mahmut Paşa'nın Eyüp'te yaptırdığı okulun yanındaki hazirede yatıyor.
YAVUZ SULTAN SELİM'İN ZEVCESİ: HAFSA SULTAN
Osmanlı harem teşkilâtının yetiştirdiği model insan örneğine simge bir isim arayanlara iftiharla gösterileceklerden biri ve hatta birincisi Ayşe Hafsa Sultan'dır. Osmanlı Hareminde "Valide Sultanlık" makamını resmî olarak üzerinde bulunduran ilk hanımdı. Haremdeki hiyerarşinin en yetkili ismi olması hasebiyle de padişahın ev düzenini çeşitli kural ve kaidelerle yürütme gibi bir misyonun da ilk temsilcisiydi.
Oğlu Şehzade Süleyman ''Kanuni Sultan Süleyman'ın'' sancak şehri Manisa'da valilik yaptığı sırada ona refakat etmiş ve burada; cami, medrese, kütüphane, imaret, şifahane, hamam ve sıbyan mektebinden oluşan bir külliye oluşturdu. Külliye içindeki şifahane Osmanlı Devletinde kadınlar tarafından yaptırılan ilk şifahane olup burada, ruh hastaları musıkı ile tedavi ediliyordu. Vakfiyeye göre 117 kişi vakıfta görevli idi, görevlerini yerine getirmeyenlerin azledilmesi şartı vardı, günde iki kez sabah ve ikindi vakitlerinde yemek dağıtılması, fakir talebelere yardım verilmesi de diğer şartlar arasında idi.
Şehrin sosyal ve ekonomik tarihinde önemli bir yere sahip olan külliye daha XVI. yüzyılda birtakım olaylarla karşı karşıya kaldı. 1559'da buranın silâhlı talebe (suhte) eline geçtiği, vakıf mallarının toplanmasında bazı suistimaller olduğu, vakfa ait arazilere müdahale edildiği, imarete giden su yollarının harap olup tamirine çalışıldığı bilinmekte. Bugün külliyenin imaret ve hankah kısmı mevcut olmayıp harap haldeki diğer kısımları, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce 1969'da tamamlanan restorasyon çalışmalarıyla eski durumuna uygun bir hale getirildi.
HÜRREM SULTAN
Mimar Sinan'a yaptırılan cami, medrese, şifahane, hamam, kervansaray ve su tesislerinin bulunduğu Haseki Külliyesi ve yine Hürrem Sultan adına yaptırılan Ayasofya'nın karşısında yaptırılan Çifte Hamam bulunmakta. 1550'de adına kurulan Sultan'ın, Manisa ve Haseki darüşşifaları bulunuyor.
Hürrem Sultan yine İstanbul'da Kariye adıyla anılan tekkeyi daha sonra medreseye çevirtti. Başta Haseki Külliyesi olmak üzere yaptırdığı bütün eserler için yüksek gelirli vakıflar bıraktı.
Haseki Hürrem Sultan Külliyesi
Ayrıca Kanûnî Sultan Süleyman zevcesinin ölümünden sonra onun için Mekke ve Medine'de imaretler yaptırıp, Edirne'ye su getirterek birçok çeşmeden akıtmış, Cisr-i Mustafa Paşa'da kervansaray, cami ve imaret inşasıyla buralar için gelir kaynakları vakfetmiştir. 1561 yılında da Hicaz halkına 3000 altın gönderdiği kayıtlar arasında bulunmakta.
Hürrem Sultan'ın en önemli vakıflarından birisi de bütün dinlerce önem verilen Kudüs'ün Osmanlı Devleti'nin fethinden sonra yapılan ilk büyük Osmanlı hayrı olan, Kudüs Haseki Sultan İmareti ve bu imarete bağlı vakıf tesisleri bulunan yapı bugün hala Eski Kudüs denilen bölgede faaliyetini devam ettiriyor.
MİHRİMAH SULTAN
Rüstem Paşa ile evliliklerinden Ayşe, Hümâşah ve Osman adında üç çocukları olan Mihrimah Sultan'ın Edirnekapı ve Üsküdar'da olmak üzere iki külliyesi bulunuyor. Eserler 1548 yılında Mimar Sinan tarafından yapıldı. Külliye bir cami, medrese, türbe, sıbyan mektebi, han, imarethane ve tabhaneden oluşmakta. Bunların ancak bir kısmı günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş.
Mihrimah Sultan Camii
Mihrimah Sultan Üsküdar'da iskele karşısında iki minareli bir cami, çeşme, medrese, sıbyan mektebi ve kervansarayın yanı sıra 1547 yılında Edirnekapı'da tek minareli bir cami, bir çeşme, bir medrese, sıbyan mektebi ve bir çifte hamamdan oluşan bir külliye inşa ettirdi. Edirnekapı'daki hayratına su temin etmek için Zincirli suyu da denilen Mihrimah suyu tesisini yaptırdı. Ayrıca bu vakıfların birer imareti bulunmakta. Mekke'de Aynizübeyde su yollarını tamir ettirip bu iş için 500.000 altın harcadığı biliniyor. Bulgaristan'da XVI. yüzyılın ilk yarısında kurulan Avretalan (Koprivştitsa) Mihrimah Sultan'ın evkafı arasında.
NURBANU SULTAN
Kendisi tarafından Mimar Sinan Ağa'ya yaptırılan ''Valide-i Atik'' külliyesinde medrese, şifahane, imaret, çifte hamam ve sıbyan mektebi vardır. Nurbanu Sultan İstanbul'da su yollarını yaptırmış ve bu tesislerle İstanbul'da su birkaç semte de çeşmelerden verilmiştir.
Valide-i Atik Külliyesi
İSMİHAN ''ESMA'' SULTAN
Sultan II.Selim'in büyük kızı ve Sokullu Mehmet Paşa'nın hanımının en bilinen eseri İsmihan ''Esmehan'' Sultan vakfıdır. Sultanın camisi de vardır.
SAFİYE SULTAN
1595 yılında eşi III. Murad hayatını kaybedince oğlu III. Mehmed tahta geçmesiyle Valide Sultan olarak devlet içinde konumu daha çok güçlenen Safiye Sultan, Sadrazamlardan Şeyhülislama kadar bütün azil ve tayinlerde etkin rol oynadı. Bu şekilde sadece iç meselelere değil, dış işlere de müdahale eden Safiye Sultan, yabancı hükümdarlar ile mektuplaştığı ve diplomatik ilişkilere girdiği bilinmekte.
Hayatı boyunca pek çok eser yaptırdı. Temelleri 1597 yılında atılan Eminönü'ndeki Yeni Camii inşasını başlatmış fakat oğlunun ölümü üzerine bu eser yarım kalmış ve sonraki sultanlar tarafından tamamlandı.
Eminönü Yeni Camii
Safiye Sultan; çeşme, vakıf, türbe, kasır, 1598 yılında kendisi adıyla anılan bir medrese, 1610 yılında Kahire'de yine kendi adıyla anılan Üskidar'da bir camii yaptırdı.
Safiye Sultan ayrıca Mısır'daki emlakını Mekke, Medine ve Kudüs'te Kur'an okuyacak 120 hafız ile, Mekke'deki sebil, mescid ve kuyulara bakacak hizmetlilere vakfetti.
MAHPEYKER KÖSEM SULTAN
Osmanlı tarihinin bilinen en önemli kadınlarından biri... Büyük bir servete sahip olan Kösem Sultan Üsküdar'da Çinili Camii, Çinili Hamamı ve yanında sıbyan mektebini, sebil ve çeşmesini yaptırdı. Ayrıca her yıl Kabe yollarında bulunan fakirlere Surre Alayı ile gönderilmek üzere para vakıfları tahsis etti.
Çinili Camii
Kazancını cömertçe dağıtan sultan, hapishanelere dahi giderek borçluların borçlarını öder onları kurtarırdı. Onun sadat ulufesi adı ile tesis ettiği hayır işlerinden 200 fakir yararlanıyordu. Bunun yanında pek çok da eser yaptıran sultanın Kıbrıs dahil bazı yerlerde vakıfları da bulunuyor.
Ayrıca Kösem Sultan'ın başlattığı Çanakkale hisarlarının yapımı, Turhan Valide Sultan zamanında tamamlandı.
Çanakkale Hisarı
GÜLNUŞ EMETULLAH SULTAN
Osmanlı Padişahı IV. Mehmed'in zevcesi, II. Mustafa ve III. Ahmed'in annesi olan Sultan, hac yolunda çeşmeler, sebiller yaptırmasıyla biliniyor.
1709 yılında, ''Sultan Suyu'' adıyla anılan su yollarını yaptırmış ve bununla Yeni Cami'ye ve Ahmediye Camii'ne su getirilmiştir.
Sağlam mevkiine rağmen genellikle siyasetten ve nisbeten de saray entrikalarından uzak kalan Gülnûş Vâlide Sultan'ın muhtemelen bu tutumundan dolayı Osmanlı kroniklerinde hayratıyla ilgili kayıtların dışında faaliyetlerine pek yer verilmemiştir. Gülnûş Sultan'ın hayratı arasında, hasekiliği esnasında Mekke'de yaptırdığı Hasekiye İmareti, hac yolundaki çeşme ve kuyular, büyük oğlu Sultan Mustafa zamanında Galata'da yanmış olan eski bir kilisenin yerinde inşa ettirdiği Yenicami ve çeşmesiyle küçük oğlu Sultan Ahmed'in saltanatı sırasında Üsküdar İskelesi'nin sağında yaptırdığı cami, sebil, çeşme, imaret, sıbyan mektebi ve medreseden oluşan Yeni Valide Külliyesi sayılabilir.
Yeni Valide Külliyesi
BEZM-İ ALEM VALİDE SULTAN
Sultan II. Mahmud'un "ikinci kadın"ı ve Sultan Abdülmecid'in annesi olan Sultanımızın Hayatına dair çok az bilginin günümüze ulaşmasına rağmen Osmanlı tarihinin en hayırsever sultanlarından biri olduğu bilinmekte.
Sultan Mahmud'un vefatından sonra, on altı yaşını henüz bitirmiş olan oğlu Abdülmecid tahta geçince, 1839 yılında Bezmiâlem de Vâlide Sultan ve Mehd-i Ulyâ-yı Saltanat unvanını kazandı ve daha çok Bezmiâlem Vâlide Sultan adıyla tanındı.
Yaptırdığı eserler arasında; Gureba Hastahanesi ve Bezm-i Alem Valide Sultan Mektebi en önemlilerinden. II. Mahmud'un zevcesi ve Abdulmecid'in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan, hem hastahanenin hem de mektebin vakfiyesinin hazırlanması ile bizzat ilgilendi.
Gureba Hastahanesi
100 yataklı olan hastahanenin vakfiyesinde; ''Şayet bir hastanın iyileşmesi için limon gerekse ve limonun değeri bir altın lira olsa dahi alına'' ifadesi bulunuyor. Ölümünden sonra tamamlanan Dolmabahçe Camii yine Bezmi Alem Valide Sultan'ın hayratı...
Oğlunun padişahlığı sırasında devletin kendisine tahsis etmiş olduğu maaş ve diğer gelirlerini fakirleri doyurmak, ihtiyaçlarını gidermek, rahmet ve şükranla anılmasına vesile olacak pek çok hayır eseri yaptırmak yolunda sarfetti. Bu arada tarikat erbabını gözetmeyi, tekke ve dergâhlara büyük ölçüde bağışlarda bulunmayı da ihmal etmedi.
Dolmabahçe Camii
Bezmiâlem Vâlide Sultan ülkenin çeşitli yerlerinde pek çok hayır eseri ve vakıf meydana getirmiş, bunların devamlılığını sağlamak maksadıyla da gelir getiren çok sayıda emlâk ve "nükūd-i mevkūfe" bırakmıştır.
Yaptırıdığı eserler arasında; Gurebâ-yi Müslimîn Hastahanesi vardır ki, "hastahane" tabiri ilk defa bu müessesede kullanılmaya başlanmıştır. Mekke'deki Gurebâ-yi Müslimîn Hastahanesi'nin inşası ise; Vâlide Sultan'ın sağlığında başlanmış, ancak vefatından sonra yarıda kalan bu eser Sultan II. Abdülhamid tarafından tamamlanmıştır.
Dârülmaârif (Vâlide Mektebi) Osmanlı Devleti'nde planı mektep olarak çizilip inşa edilen ilk büyük bina olma özelliği taşır.
Bezmiâlem Vâlide Mektebi, Bezmiâlem Sıbyan Mektebi, Dolmabahçe Camii, Gureba Hastahanesi Camii, Karaköy ve Eminönü'nü birbirine bağlayan Galata Köprüsü, İstanbul'da 12 çeşme, ikisi Medine'de ve biri Kerbela'da olmak üzere 3 sebil olmak üzere birçok hayrat bırakmıştır.
PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN
II. Mahmud'un "beşinci hatunu" ve Sultan Abdülaziz'in annesi... Şubat 1830 gecesi Şehzade Abdülaziz Efendi'yi dünyaya getirdiğinde beşinci kadınefendiliğe yükselen Sultan'ın; hayır eserlerinin başında Aksaray'da bulunan cami, yanında çeşme, kütüphane, mektep ve müezzin odaları bulunmakta.
Sur dışında bulunan ve "Fasıl tarlaları" denilen arazilerle sur içindeki bazı dükkânlar; Üsküdar Paşalimanı'nda erzak ambarlarının arkasındaki boş arsa; Tırhala, Yenişehir, Alasonya, Persepe ve Florina kazalarındaki bazı çiftlikler; Bursa'da bir ipek fabrikası; Bahçekapı'da şehremânetinin önündeki arsalar; Galata'da bazı araziler; Kadırga Limanı'ndaki katır ahırları arsası ve Galata Köprüsü'nün yakınındaki eski ambarların olduğu yerler Sultan'ın vakıfları için tahsis edimişti.
Galata Köprüsü'nün önündeki arsa üzerinde bir bina inşa ettirdi; binanın alt katları dükkândı. Yine Paşalimanı'ndaki arsalar üzerinde buhar gücüyle çalışan beş katlı bir değirmen yaptırdı ve bu tesis tüccarlara kiralandı.
Öte yandan zor durumda kalmış pek çok kimseye yardımcı olduğu bilinmekte. Bu yardımlardan biri, borç yüzünden hapsedilen insanların paralarını ödeyip onları hapisten kurtarmaktı. 1875'te borcundan dolayı hapse düşen müslüman, hıristiyan ve yahudilerden seksen dokuz kişinin borçlarını ödeyip salıverilmelerini sağladı.
Pertevniyal Vâlide Sultan Camii
Pertevniyal Vâlide Sultan'ın en önemli eseri, Aksaray'da daha önce yanmış olan Kâtib Camii'nin yerine inşa ettirdiği kendi adıyla anılan cami, mektep, muvakkithâne, sebil ve türbeden oluşan Pertevniyal Valide Sultan Külliyesi'dir.
ADİLE SULTAN
II. Mahmud'un kızı ve Sultan Abdülaziz'in kızkardeşi, aynı zamanda ise Osmanlı hânedanı mensupları arasında yetişen tek kadın şairdir.
Adile Sultan'ın kızı Hayriye Sultan tüberküloz hastalığına yakalanmış olduğundan Validebağ Sanatoryumu'nu yaptırmıştır. Ayrıca Adile Sultan adıyla bilinen kız mektebini yaptırmıştır.
Dindarlığı ve yardım severliğiyle tanınan Âdile Sultan'ın Fındıklı'daki sarayı, o dönemde âlim ve şeyhlerin sık sık toplanıp sohbet ettikleri, muhtaç ve fakirlerin her zaman başvurduğu bir yer haline gelmiştir.
1851-1892 yılları arasında kurduğu on dört vakfın vakfiyeleri İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır.
CEMİLE SULTAN
Padişah Abdülmecid'in 37 çocuğundan biri. İstanbul'da bilinen çeşmesi ve mektebi vardır.
Hanedana mensup olmayan veya Padişahın cariyelerinden olan hanımlarda servetleri ölçüsünde İstanbul'un çeşitli yerlerine vakıf eserler nakşeden birkaç Osmanlı kadınının hayratları da şöyledir:
''Yedi Sofralı Sakine Hatun'' Vakfı; İstanbul'da Topkapı dışında cami, imam meşrutası, sebil, sebil meşrutasından oluşuyordu. Ancak bu vakfın en önemli özelliği; caminin yanında bulunan sebil ile verilen su, mermerden yapılan sofra ve sabit bir tuzluğunun bulunmasıdır. Burada fakir fukaraya günde yedi defa sofra kurulur ve yemek verilirdi. Bu hizmet 400 yıl devam etmiştir. Bu yüzden Sakine Hatun tarafından yaptırılan vakfa; ''Yedi Sofralı Sakine Hatun'' denilmiştir.
Kaynakça:
Beyaz tarih
İslam Ansiklopedisi