İstanbul’un dikili ‘‘gizemleri’’
İnsanlık tarihi boyunca ilgi odağı olan dikilitaşlar hakkında pek çok rivayet yazılmıştır. Gizemini hala saklayan dikilitaşların, dünya üzerindeki ley hatlarının üzerinde yer alması bir tesadüf olabilir mi?
1- Çemberlitaş
Büyük Konstantinus döneminde şehre getirilen bu eserin daha önce Roma'da olduğu biliniyor. İstanbul'a getirildiğinde üstündeki Apollon heykeli kaldırılarak Konstantinus'un heykeli konan bu eser, pek çok kez değişmiştir. Şöyle ki imparatorlar değiştikçe bu heykeller de değiştir. Eser Osmanlı dönemine sağlam bir şekilde gelse de 1672 yılında çıkan yangında zarar gördü. Bunun üzerine Sultan II. Mustafa, etrafının demir bir çemberle desteklenmesini ister. Bu yüzden de halk arasında Çemberlitaş adını alır.
Evliya Çelebi Seyahatnâme'sinin altıncı bölümüne göre, bu sütunlardan 17 tane olarak bahsedilir. "İstanbul'un içinde ve dışında olan acayip ve garip tılsımları bildirir'' der.
Evliya Çelebi, bu sütunları anlatmaya şöyle başlar:
"Önce üstad Yağfur Avratpazarı adlı yerde bin parça beyaz ham mermerden minare gibi içi boş merdivenli bir yüksek sütun yapıp Madyan oğlu Yanko'nun Hindistan'ı, Luristân ve Moltan'ı deniz gibi asker ile fethe gittiği askerlerinin şekilleri ile anılan sütunun dört tarafına baştan başa bukalemun nahşı resimler yapmıştır ki bütün resimler birer şekilde hazır durup canlı sanılır. Bu sütunun tepesinde tek parça beyaz mermer üzere bir maksûrecik üzere bir peri yüzlü zamane güzeli ve nice dünya güzeli heykelini yine beyaz mermerden yapıp yılda bir kere bir sahya vurup yeryüzünde ne kadar kuş var ise o heykel üzere dönerken nice kere yüz bin cins kuş yere düşüp İstanbul halkı alıp yerlerdi. Daha sonra Konstantin asrında bu minare mili üzere ruhbanlar çıkıp İstanbul üzere bir isyancı asker gelse, ruhbanlar çanlara vurunca bütün askerler hazır olurlardı. Daha sonra bu minare mili Hz. Risâlet doğduğu sırada büyük bir deprem olup tepesindeki peri sureti ve bütün çanlar düşüp minare mili depremin etkisiyle parça parça olmuştur ki hâlâ açık seçik bellidir. Ama tılsım olmasından dolayı yıkılmayıp bugün hâlâ ayakta büyük bir seyirliktir ki anlatılamaz."
Sütunun üzerinde ne yazıyor?
Konstantin heykelinin kaidesinde ise şu yazıyordu: "Ey dünyanın efendisi ve yöneticisi olan Yüce İsa, bu itaatkâr şehri, bu asayı ve Roma'nın bütün gücünü sana adıyorum. Roma'yı koru, bütün kötülükleri bizden uzak tut."
Altındaki gizemli oda
Yapılan çalışmalarda, restorasyonu yürüten şirket yöneticisi, Çemberlitaş'ın altındaki odada Hz. İsa'ya ait kutsal eşyaların gömülü olduğunu açıkladı.
Hazineden ilk bahseden Türk
Hezarfen Çelebi Kitabu tenkih-i tevarihu'l-müluk" adlı eserinde, kutsal hazinelerin orada olduğunu ilk yazan Türk tarihçidir.
''Miladın üç yüz yirmi dokuz senesinde Tavuk Pazarı'ndan vaki olan kırmızı dikilitaşı (Çemberlitaş) o oraya koydu. Bu amudun oraya konmasının sebebi şudur: "
Validesinin namı ki Helena nam hatundur. Kudüs-ü Şerif ziyaretine varup Kamame nam kilisayı bina eyledikçe, Hristiyanların itikadınca Yahudiler'in Hazret-i İsa'yı üzerine gerdikleri salibi ve eline ve ayağına vurdukları mıhları (çivileri) ve bazı mucizeye ait eserleri Yahudilerden alıp oğlu Konstantin'e hediye getirdi. Ol dahi, tazim ile alup, hazinesinde sakladı. Sonra zaman ile hatırına geldi ki, bizden sonra gelen melikler, caiz ki, bu mübarek eserlerin kadrini bilmeyip saygıda kusur ideler, yahut saklamayıp yabana atarlar. Büyük günah ola. Emreyledi ki: Yerin altında kargir ve metin bir hücre bina edip, ol hücrenin içine mezkur asarı koyup saklarlar."
Çemberlitaş'ın bir diğer gizemi
Tavukpazarı'ndaki, kırmızı renkli som mermerden yapılma yuvarlak bir sütun bugünkü adıyla Çemberlitaş, sığırcık kuşlarının çevresinde toplandıkları, uzak diyarlardan getirdikleri zeytin dalları ve zeytinlerini bıraktıkları bir taş olarak anlatılır. Bu zeytinleri yiyen rahiplerin açlıklarını giderdiklerinden de söz edilir.
Kenti sineklerden koruyordu
Evliya Çelebi'nin bahsettiğine göre bu taş tılsımı sayesinde sineklere karşı kenti korurdu. Romalı tarihçi Plonius'a göre, Apollonius İstanbul'u sineklerden korumak için bir sanatçıya büyük boyda bronz bir heykel yaptırmış ve bunu kente girip çıkan çok sayıda kişinin görebileceği bir yere diktirmişti. Çok kısa bir süre sonra kentteki sineklerin öldüğü ya da ortadan kaybolduğu görüldü. Evliya Çelebi eserinde bu taş için "Hâlâ etkisi görülmektedir" diyordu.
2- Dikilitaş Nam-ı Diğer Obelisk
Mısır'dan getirilen dikili taş
Mazisi 3500 yıllık olan dikilitaşın, Mısır Firavunu 3.Thutmosis'e aittir. Yaklaşık 200 ton ağırlığındadır ve döneminin meşhur eğlence mekânı olan Hipodrom 'da yer alır. Roma İmparatorluğu'nda inşa edilen bu taş Mısır'dan dikildiği yerden söküp devasa gemilerle İstanbul'a getirilmiştir. İskenderiyeli yöneticilerin birbirlerine yazdığı mektupta şöyle der:
"Karadeniz sularına kadar açılan gemilerinize ve sizlere cömertçe kucak açan bu kentin güzelleşmesin- 1 de, sizlerin de katkınız olması için j bu yekpare taşı Konstantinopolis'e göndermeniz yerinde olacaktır..."
Guinness Rekorlar Kitabına girdi
Patrik Konstantius, bu sütunun tepesinde bir yaldızlı kürenin bulunduğunu ve şiddetli bir lodos sırasında düşerek parçalandığını yazar. Dünyanın bugün ayakta duran en büyük dikilitaşı olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na geçmiştir.
Neler yazıyor ?
Kuzeybatı cephesi
"18. sülaleden Yukarı ve Aşağı Mısır'ın sahibi 3. Tutmosis, Tanrı Amon'a kurbanını sunduktan sonra Horus'un yardımıyla bütün denizleri ve nehirleri hükmü altına alarak hükümdarlığının otuzuncu yılı bayramında bu sütunu daha nice zamanların getireceği bayramlar için yaptırdı ve dikti."
Kuzey cephesi
"Gizli ve kutsal ismin her tecellisine mazhar olan tanrı Amon'a kurbanını büyük bir acz içinde sunduktan sonra, ondan yardımlar dilenerek güneyin dostu, dinin nuru iki tacın (Aşağı ve Yukarı Mısır) sahibi, kudretli hükümdar ülkesinin sınırlarını Mezopotamya'ya kadar götürmeye azmetti."
Güneydoğu cephesi
"Güneşin doğduğu sırada sahip olduğu altın renkleri dünyaya yayan Horus'un verdiği kuvveti, serveti, kuvvetli sevgi, saygıyı taşıyan Aşağı ve Yukarı Mısır'ın tacına sahip olan ve bizzat Güneş tarafından seçilmiş olan firavun, bu eseri babası Ra için yaptırdı."
Güney Cephesi
"Tanrı Horus'un lütfuna mazhar olan ve Güneş'in oğlu unvanını taşıyan Aşağı ve Yukarı Mısır'ın hükümdarı olan firavun, kudret ve adaletle bütün ufuklara nur saçtı. Ordusunun önüne geçti. Akdeniz'de dolaştı, bütün dünyayı mağlup etti. Sınırlarını Naharin'e kadar yaydı. Mezopotamya'ya azimle gitti, büyük savaşlar yaptı"
Kur'ân'da geçen kule bu olabilir mi?
Kur'ân'da geçen, Mu`min Suresi 36. Ayetine göre Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ'nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum." Böylece Firavun'a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.
3- İMPARATOR MARCİANUS'UN ANITI: KIZ TAŞI
"Dikdörtgen şeklinde büyük bir taş üzerinde, yekpare beyaz mermerden yapılmış, Kral Pozantin'in kızının lahdi"
Yunan mitolojisinde adı geçen tanrıça Nike bu kaidede yer aldığı için Kıztaşı olarak isimlendirilmiştir. Saraçhane'de bulunan bu yapı, Marcianus Anıtı 3 kademeli bir platform üzerinde olup mermerden yapılmış bir yapısı vardır. Tek parça halinde bu anıt granitten yapılmıştır. Bu sütun uzun yıllar boyunca yeniçerilere ait bekâr odalarının bahçesinde saklı kalmıştır. Geçen yüzyılda çıkan bir yangından sonra ortaya çıkarılmıştır.
Romalılar döneminden kalan bir efsaneye göre, İmparator Jüstinyen Aya Sofya'yı yaptırırken, tılsımlı güçlere sahip bir kız, buraya büyükçe bir sütun taşıyormuş. Bu esnada kızın karşısına ruhani bir varlık çıkmış ve taşı nereye götürdüğünü sormuş. Kız Ayasofya'ya götürdüğünü söylemiş. Ruhani varlık, çok geç kaldığını, taşı boşu boşuna taşımaması gerektiğini söylemiş. Kızda taşı oracıkta bırakmış ve durumu görmek için bugünkü Sultanahmet meydanına gelmiş ve ruhani varlığın yalan söylediğini anlamış. Geri dönüp taşı yeniden taşımak istemiş. Fakat kızın artık sihirli güçleri işe yaramıyormuş. Taşı kaldıramamış. Taş da o gün bugündür Fatih'te kalmış.
Evliya Çelebi seyahatnamesinde Kıztaşı'ndan bahseder. İstanbul'u doğal afetlerden korumak için şehre konulmuş olan 27 tane tılsımdan birinin burada olduğu söyler.
Üzerinde ne yazıyor?
Kadesinin batı yüzünde bir de kitabe bulunmaktadır. Kitabede Latince olarak şu metin yazılıdır:
''PRINCIPIS HANC STATVAM MARCIANI CERNE TOVUQVE
PRAEFECTVS VOVIT QVOD TATIANVS OPVS''
"İşte bu imparator Marcianus'un anıtıdır / Ki Tatianus bu eseri adamıştır".
5- ZAFERİN TEMSİLİ: YILANLI SÜTUN
İmparator Konstantin tarafından İstanbul'a getirilen Yılanlı Sütun ya da Burma Sütun; Yunan şehir devletlerinin Perslere karşı kazandıkları zaferin anısına, Apollo tapınağına dikilmiştir.
Orijinal Yılanlı Sütun'un Dikilmesi
Pers saldırısını, bertaraf eden Yunan şehir devleti; elde ettikleri bronzların bir kısmını eriterek 8 metre boyunda olan heykeli yapar ve Delphi'ye dikmelerinin nedeni şöyle anlatılır: Yunan mitolojisinde güçlü bir canavar olan 3 başlı yılan, Tanrı Apollo tarafından öldürülmüştür. Persleri bu canavara benzeten Yunanlar, efsaneye atıfta bulunarak heykeli buraya dikmişlerdir.
Evliya Çelebi bu objenin etkisini nasıl yitirdiğini şöyle açıklar:
"Başının birisini bir yeniçeri kılıçla vurarak kırmıştır. O anda direğin tılsımı kısmen bozulmuş ve İstanbul'un içine yılan, çıyan, akrep ve benzer hayvanlar dolmuştur. Denildiğine göre, yarı yüksekliği, Sultanahmet Camii yapılırken toprak altında kalmıştır."
Objelerin yaydıkları tesirler
Evliya Çelebi, bu tılsımların çoğunun "ses çıkarmak ya da çığlık atmak" suretiyle istenilen etkiyi oluşturduklarından söz etmektedir.
Gizli enerji merkezleri
İstanbul' un dikili taşlarının başlı başına enerji merkezleri olduğu düşünülebilir. Hatta taşların dikili bulundukları yerlerin Türkiye'deki ley hatlarıyla bağlantılı olduğu ve bunların birleşim noktalarının yeni düşünceleri ortaya çıkaracağı da söylenebilir.
Yılanlı Sütun Nerede
İstanbul ilinin Sultanahmet semtinde yer almaktadır. Sultanahmet semtinde bulunan, eski adı ile Hipodrom, bugünkü adı ile At Meydanı olarak bilinen bölgededir.