İstiklal mücadelesinin büyük kahramanı: 'Kara Fatma'

Türk halkı, kadın-erkek demeden Kurtuluş Savaşı’nda destan yazdı. Aradan geçen yıllara rağmen o kahramanlar hiçbir zaman unutulmadı. Tıpkı ufak tefek görüntüsüne tezat cesaretiyle, kurtuluş mücadelesine destek veren Fatma Seher gibi. Yaralansa da esir de düşse mücadeleyi bırakmayan Fatma Seher birçok muharebeye girerek İstiklal madalyası kazandı. Ölümünün altmış üçüncü yılında nam-ı değer Kara Fatma’yı rahmetle anıyoruz.

Yayınlanma Tarihi: 02.08.2018 00:00 Güncelleme Tarihi: 02.08.2018 12:51

Erzurumlu Yusuf Ağa'nın kızı olan Fatma Seher Hanım, aynı zamanda Binbaşı Derviş Bey'in hanımıdır. Savaş zamanında 45 yaşındadır. Milli Mücadele'de oğluyla birlikte çarpıştı, İzmit'te görev yaptı.

Millî Mücadele'nin en ünlü kadın savaşçılarından biridir. Kara Fatma'nın kendi kurduğu müfrezesinde en fazla 43 kadın, 700 de erkek olduğu bilinmektedir. Kendisinin söylediğine göre, I. Dünya Savaşı'nda Edirne'de Yanıkkışla'da çarpıştı. Mütarekeden sonra Erzurum'a dönmüştür.

Balkan Harbi'nde kocasıyla birlikte Edirne'de mahsur kalan Fatma Seher Hanım, askerlik hayatını Yanık Kışla'da çok zor şartlar altında yaşayarak öğrendi. Mütarekeden sonra ölen kocası Binbaşı Derviş Bey'in orduda bıraktığı yeri doldurmayı aklına koyarak, birçok muharebeye katılan kıtasını bizzat kendi oluşturdu. Millî Mücadele'nin başında, kara propagandadan etkilenerek mücadeleye destek olmayanları ikna faaliyetlerinde bulundu.

İznik Cephesi'nde göğsünün sağ tarafına bir mermi saplansa da kanlar içinde çarpışmaya devam eden Fatma Seher Hanım'ın, bir başka çarpışmada ise dokuz yaşındaki kızı Fatma'nın eli parçalandı.

"SİZİN IRZINIZI, MALINIZI BEN KORUYACAĞIM"

Mustafa Kemal'in önünü keserek kendisine görev vermesini istedi. Kara Fatma, 1944'de yayınlanan anılarında bu görüşmeyi şöyle anlattı:

"Mustafa Kemal'in huzuruna çıkabilmek için muhtelif kıyafetlere girerek üç günlük bir mücadeleden sonra devamlı bir takibin neticesi olarak, Sivas'ta öğle yemeğine davetli bulunduğu bir yere giderken yolda yakaladım. Üzerimde çarşaf vardı ve yüzüm de peçe ile kapalıydı. Kendisiyle bir mesele hakkında görüşmek istediğimi söyleyince ilk defa sert bir lisan kullanarak 'ne görüşeceksin' dedi. Kalbimdeki vatan aşkı, bu sert muameleye üstün geldi. Derhal peçemi kaldırdım ve 'İstanbul'dan buraya kadar sizinle görüşmek için geldim ve maruzatımı bir dakika için dinlemenizi ısrarla rica ediyorum' dedim. Sonra, pek yakınımızda bulunan küçük bir lokantaya beni kabul ettiler."

Mustafa Kemal kendisine adını, silah kullanmayı, ata binmeyi bilip bilmediğini sordu. Aldığı cevaplardan duyduğu memnuniyeti, "Bütün kadınlar senin gibi olsa idi Kara Fatma" sözleriyle ifade etti. Fatma Seher, işte bu olaydan sonra "Kara Fatma" olarak anılmaya başlandı.

Paşa'nın verdiği talimatları İstanbul'a giderek görevini orada yerine getirir. İzmit'e geçip Davulcular Ormanı'nda gizlenerek 150 kişilik bir milis gücünün başına geçti. Burada çevre köylerin muhtarlarına kendini Kara Fatma olarak tanıtarak bundan sonra Ermeni jandarmalara ayda 200 lira vermeyeceklerini bildirdi ve "Sizin ırzınızı, malınızı ben koruyacağım." dedi.

Kara Fatma ve emrindekiler, işgal edilen İzmit'teki cephanelerin Anadolu'ya kaçırılmasında çok önemli roller üstlendiler. Kara Fatma söz konusu faaliyetlerinin birinde yakalanıp hapsedildi hatta dövüldü ancak bir yolunu bulup oradan kaçtı. Girdiği pek çok yerel çarpışmanın yanında, I. ve II. İnönü Muharebeleri'ne Dumlupınar Savaşı'na ve Sakarya Savaşı'na katıldı. Müfrezesindeki pek çok asker şehit olduğu gibi kendisi de yaralandı.

İyileştikten sonra Düzce çevresinde asker kaçaklarını vatan görevine çağırmak için faaliyetlerde bulundu.

Kara Fatma asıl başarısını İzmit'in işgali sırasında gösterdi. Yunan işgaline karşı 480 kişilik çetesiyle mücadele verdi. Burada gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe yazdırdı. Hisarcık'ta, Kaynarca mıntıkası Kumandanı Naim imzasıyla Süvari Livası'na (tugay) gönderilen yazıda, "Bugünkü harekâtta pek çok yararlığı görülmüş olan Fatma Seher Hanım'a teşekkür ederim" deniliyordu.

Kara Fatma, ardından 43 kadın ve 700 erkekten oluşan müfrezesiyle İnönü Savaşlarına da katıldı. Bu savaşta müfrezenin pek çok kadın neferi şehit düştü.

"ANADOLU'DAKİ KARA FATMALARIN EN KUVVETLİSİ BENİM"

Büyük Taarruz'da Afyon çevresinde Sürmeli köyünde Yunanlara yaptığı bir taarruzda esir düştü. Yarım saat sorgulandıktan sonra Yunan başkumandanı Trikopis "Sen Kara Fatma ha!" diye üç kez seslendi. O da "Anadolu'daki Kara Fatmaların en kuvvetlisi benim." der. O anılarını şöyle anlatır:

"Altımdaki Ceylan ismindeki, güzel talim ettirilmiş çok akıllı bir hayvandı; âdeta bir piyade neferi gibi düşman mevziine sokulmakta fevka'l-âde mahirdi. Afyon civarındaki Sürmeli köyünde bulunan düşmana müfrezemle taarruz esnasında, hayvanımla düşmanın mevziine sokulmak icap etti. Bu esnada düşman tarafından bir kemend atılarak yakalanmıştım ve hayvanda şahlanarak bizim tarafa firar etmeye muvaffak oldu; ben de bu suretle düşmana esir olmuştum.

Beni yakaladıktan zaman gözlerim bağlanarak, kendi mevzilerinin iki saat gerisinde bir yere götürülmüştüm ve burada gözlerimdeki mendil çözüldü ve sürmeli köyünde kurmuş oldukları karargâhlarında yarım saat isticvap edildim; benden izahat almak için mütemadiyen sıkıştırıyorlardı; ben de verdiğim cevaplarda kaçamak cevaplar veriyordum. Bunlar arzu ettikleri maksadı temin edemediler. Bunun üzerine, Başkumandanları olan Tirikopis'in yanına götürdüler. Beni görünce son derece hayretle bana bakıyordu ve "Sen Kara Fatma!" diye üç defa hayretle ismimi tekrarladı. Biraz sonra hayret ettiğinin sebebini son sualinden anladım. Meğer bunlar, Kara Fatma'yı devasa bir şey tahayyül ediyorlarmış ve bende bunlara cevaben "Anadolu'daki Kara Fatmaların en kuvvetlisi benim" demiştim. Beni bilahare bir yere kapadılar. Evvela başıma dört tane süngülü nöbetçi diktiler; birkaç gün geçtikten sonra bir kişiye indirilmişti. Her gün beni mütemadiyen dövüyorlardı. Gücüm tükenmeye başlamıştı. Bir gün nöbetçinin yanına bir misafir arkadaşı geldi. Şarap içiyorlardı. Misafir olan arkadaşı kalktı gitti. Bu nöbetçi şarap içmeye devam ediyordu. Her halde çok içmiş olmalı ki sabaha karşı sızdığını gördüm. Fakat bir türlü inanamıyordum. Bir iki yoklamadan sonra hakikaten sarhoş olduğuna kanaat getirmiştim. Elindeki silahı alarak ortalık ağarmadan yola çıktım. On dokuz gün esaretin öldürücü ezalarına maruz kaldıktan sonra nihayet bir hayli müşkülattan sonra kaçmaya muvaffak oldum. Bursa'nın işgalini duyunca halime bakmadan Sürmeli köyündeki ovada kıtamın başına geçtim. Bu muvaffakiyetimden dolayı Üsteğmenliğe terfi edildim."

Fatma Seher Hanım, Bursa zaferini ise şöyle anlatır:

"Bursa Cephesi'nde harbe girdim. Bizim vazifemiz kıtanın gerilerine akın etmek ve yollarını kesmekti. Vazifemizde başarılı oluyorduk. Yunanlılar bizim ordunun hücumuna fazla dayanamadı. Bozgun başladı. Birkaç gün içinde Yunan'ı denize döktük. Artık vazifem bitmişti. Yorgun vücudumu dinlendirmek için izin verdiler."

İSTİKLAL MADALYASIYLA ÖDÜLLENDİRİLDİ

İstiklal mücadelesinin büyük kahramanlarından Fatma Seher, İstiklal madalyasıyla ödüllendirildi.

Mili Mücadele'de Adana, Dinar, Afyonkarahisar, Nazilli, Sarayköy ve Tire'de asker olarak çalıştı. Sovyetlerin askerlik işleriyle ilgili olarak gittiği Rus konsolosluğunda onunla tanışan bir Rus diplomatının anılarında da yer alan Kara Fatma adeta uluslararası bir üne kavuştu. Bu diplomatın anılarında ondan şöyle bahseder:

"Fatma Çavuş kısa boylu, zayıf, enerjik yüzlü, kara gözlü bir kadındı. Fatma'nın sırtında siyah bir ceket, altında çizgili bir eteklik, ayağında çizme vardı, belindeki geniş kuşağında tüfenk mermisi, kama, omuzunda kayış görünüyordu. Başını bir yemeni ile sarmıştı".

Zaferden sonra terhis edilen Kara Fatma, yokluk içinde yaşamasına rağmen, kendisine bağlanan üsteğmenlik maaşını "Ben bütün mücadeleleri vatanım ve milletim için yaptım bir beklentim yok." diyerek Kızılay'a bağışladı.

AÇIM, AMA ŞEREFLİYİM!

Kara Fatma, 1930'lu yıllarda büyük sıkıntılar içerisindeyken kendisiyle röportaj yapan Mekki Sait Bey'e şunları anlatır:"İşten bahsediliyor… İş bulamıyorum ki… Kapıcılık, kolculuk bulsam çöpçülüğe de razıyım. Kızımla torunlarıma bakayım."

"55 yaşındayım. Askere 24 yaşında girdim. Seferberlikte Kars, Kağızman, Bayazıt taraflarında çalıştım. 275 kişilik bir çetenin reisi idim. İstiklal Harbi'nde Garp Cephesi'nin hemen her tarafında bulundum. Bereket Alakaya taarruzunda, sonra Düzce'de eşkıya ile müsademede Sivrihisar'da, bir de Değirmendere'de yaralandım. Bunlardan başkan ufak tefek sıyrıklar, çizikler onları saymıyorum. Kızımın parmaklarını da şarapnel kesti. Zavallı yarı deli vaziyettedir. Yetimleri bana kaldı. Çalıştığım sürece amirlerimin takdirlerini kazandım. Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan bu İstiklal madalyasıdır. Açım, ama şerefliyim!"

Kara Fatma, 1944 yılında Defterdarlık'ta bir işe yerleştirildi. 22 Şubat 1954 yılında ise özel bir kanunla ömür boyu 170 lira maaş bağlandı. Fakat ertesi yıl 2 Temmuz 1955'te yılında maddi sıkıntılar içinde vefat etti.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.