Avrupa tarihinin kara lekesi
Orta Çağ’da Katolik Kilisesi tarafından kurulan ve Avrupa’da terör uygulayan engizisyon mahkemeleri, Hristiyan olmayan bütün herkesin korkulu rüyası haline gelmişti. Sapkın olarak nitelendirdikleri kişileri, akla hayale sığmaz işkenceler uygulayan ‘mahkeme’, bu vahşetleri ise kutsal kitaplara dayandırarak meşrulaştırıyorlardı.
Hristiyanlık, Roma İmparatorluğunun egemenlik alanında doğdu ve bu imparatorluk sınırları içerisinde yayılmaya başladı. Ancak bu yeni din yöneticiler tarafından hoş karşılanmayarak sapkın bir görüş olarak görüldü. Sonra geçen yıllarda Hristiyanlığın Roma'nın resmi dini haline gelmesiyle rahata kavuştular. Fakat zamanla kendilerine yapılan işkenceleri unutup, aynı işkencelerin dozunu daha da artırarak Hristiyan olmayanlara uyguladılar.
Engizisyon kelime olarak, Latince "inquisitio" yani "soruşturma" anlamına gelir. Hristiyanlar arasında engizisyon düşüncesinin oluşumunda, dinde sapkın olduğunu düşündükleri kişilerin tespit edilmesi ve onlara yapılması gerekenler şeklinde düşünceler etkili oldu. Engizisyon mahkemeleri, Orta Çağ'da Katolik Kilisesi tarafından kurulup, deyim yerindeyse Avrupa'nın terör fırtınası haline geldiler.
Suçlu olarak görülen kişiler, kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler, ölüm askısıyla sorguya çekilirlerdi. Suçlanan kişinin avucuna kor bir demir parçası konup çıplak ayakla ateş üzerinden geçmesi istenirdi. Yaralanmazsa suçsuz olduğu kabul edilirdi. İşte engizisyon mahkemeleri, bir insanın suçlu olup olmadığına böyle karar veriyordu.
"Bütün bir kitlenin bozulmasından kaçınmak için kangren olmuş organ nasıl vücudun selameti için alıp koparılıyorsa toplumdaki sapkınları toplumdan aforoz demiriyle alıp koparmak lazım"
Aziz Jerome
KİLİSEYE GÖRE HRİSTİYAN OLMAYANLARIN HEPSİ SAPKIN
Avrupa'da 8. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan engizisyon mahkemeleri, Hristiyanlıktan dönen, ya da Katolik Kilisesinin ortaya koyduğu dini esaslara başkaldıran kimseleri yok etmek (özellikle Yahudi grupları) maksadıyla kurulmuş ve 19. yüzyıl ortalarına kadar etkisini sürdürmüş mahkemelerdi.
Engizisyon mahkemeleri resmen kurulmadan evvel Papa III. Alexander, dinden dönenlerin tutuklanması, aforoz edilmesi ve mallarının ellerinden alınması gibi cezalarla ilgili direktiflerini 1179 yılında verdi. 1184'te de Papa III. Lucius, aforoz edilenlerin sürgün edilmesi, mallarına el konulması, vatandaşlıktan çıkarılması gibi ağır cezaların verilmesine ön ayak oldu.
İlk engizisyon mahkemeleri Papa IX. Gregory tarafından 1203 yılında Fransa'da Toulouse'da kiliseye ve dine hakaret edenleri cezalandırmak, kilisenin her türlü üstünlüğünü kabul ettirmek amacıyla kuruldu.
Engizisyon, Papa IX. Gregory zamanında kuruldu fakat daha önce Papa III. Innocent devrinde dinden dönenleri bulmak için ciddi soruşturma ve araştırma yapıldı. Papa IX. Gregory'in 1227 yılında göreve başlamasıyla birlikte sapkınların takibi, yakalanması ve yargılanması hız kazandı. Bir süreden sonra sadece ruhban sınıfının yardımıyla değil normal vatandaşların ihbarlarıyla da dinden dönenleri yakalamaya çalışıyordu.
Aziz Thomas d'Aguin, Engizisyon mahkemelerinin kurumlaşmasında etkili olan Hristiyan liderlerdendi. O sapkın olarak adlandırıldığı için şöyle der: "Sapkınlar konusunda birisi onlar için biri de Kilise için değerlendirilmeye alınacak iki husus vardır onlar, günah sebebiyle aforoz edilmeli sadece Kilise'den atılmakla kalmamalı aynı zamanda ölüm ile dünyadan atılmadırlar."
BU VAHŞETE HALK DA YARDIM ETTİ
Engizisyonun temelleri, piskoposlara kendi bölgelerinde dinden sapanları soruşturma yetkisinin verilmesiyle atıldı. Bu konuda yerel idareciler de piskoposlara yardımcı olmazsa cezalandırılıyordu. Bu durumu kendine bir dini vazife gibi gören Hristiyan vatandaşlardan piskoposlara yardım edenler de vardı.
Bunlardan biri olan Aziz Dominik ve yedi arkadaşının kurduğu teşkilat, Papa III. Honorius tarafından bir tarikat olarak kabul edildi. Dominikenler adıyla bilinen bu grubun amacı, sapkın inanışların yayılmasını engellemekti. Fransisken ve Sistersiyenler de aynı amaç için bir araya geldi. Aziz Dominik bu anlamda ilk engizitör yani sorgulamacı olarak kabul edildi.
Engizisyon sorgucularının en ünlülerinin başında Bernardo Gui geliyordu. Çeyrek yüzyıl boyunca kendini soruşturmalara adayan bu Dominiken din adamı, sorgulamalarının büyük bir çoğunluğunu, 1324 yılına kadar Fransa'nın Toulouse kentinde sürdürdü. Başpiskopos ilan edildiğinde, o güne kadar tam 930 kişiyi yargılayıp cezalandırmıştı.
BÜTÜN AVRUPA'YA YAYILDI
Engizisyon mahkemeleri, İtalya'da kurulmaya başlandı fakat daha sonra Fransa, Almanya, Portekiz ve İspanya'ya da yayıldı. Bu mahkemeler özellikle İspanya'da Hristiyanlaşan Müslümanların (Morisko) ve Yahudilerin korkulu rüyası oldu. Ayrıca Krallar nüfuzlarından çekindikleri feodal beyleri ortadan kaldırmak için kilisenin de yardımıyla engizisyonu kullandı.
Pek çok asilzade dinden sapma suçuyla yargılanarak feci şekillerde idam edildi. Bununla da yetinmeyen mahkeme, derebeylerin mallarına el koyarak devlet hazinesiyle paylaştı. Engizisyon uygulamaları Avrupa'da sadece sapkın olarak nitelendirilen kişilerin burada tutunamaması nedeniyle İngiltere'de uygulanmadı.
DİRİ DİRİ YAKIP SONRA AZİZE İLAN ETTİLER
O dönemlerde yaşamış vahşetlerden biri de Jeanne d'Arc. Bu kadını yargılayan Beauvais piskoposu, Pierre Cauchon onu büyüyle uğraşmakla suçlamış ve: "Kızoğlankız denen, yalancı, zararlı, halkı kışkırtan, kâhin, batıl inançlı, tanrıya küfreden kibirli, İsa'nın inancına uymayan, tafracı, putperest, vahşi, sefih, şeytanların himayesindeki, dönek, dinden ayrılmış ve sapkın Jean'' dedi.
d'Arc, mahkemenin kararıyla odun ateşinde diri diri yakıldı. İşin ilginç yanı ise suçlamayı yönelten ve yakılmasını sağlayan kilise, onu 400 yıl sonra onu azize ilan etti.
Bu işkence 'mahkeme'leri özellikle görkemli binalar ve saraylar arasından seçilirdi. Zindanlarsa güneş ışığın asla giremeyeceği, ses yalıtımı olan yerlerdi. İşkenceye başlanmadan önce mahkûmlar günlerce tek başlarını tutulur ve onlara başlarına gelecek olanlar gösterilir ve anlatılırdı.
ENGİZİSYONUN DÜŞMANI BİLİM ADAMLARI
Bu engizisyon mahkemelerinde yargılananlardan biri de Giardano Bruno. Ünlü Ortaçağ filozofu, Kopernik'in tezini savunup evrende, Dünya'dan başka birçok gezegenin bulunduğunu söylediği için aykırı görüşler beslediği söylenerek Roma'da kazığa bağlanıp diri diri yakıldı.
Dünyanın döndüğünü savunan Galileo Galilei'yi de yargılayan engizisyon mahkemesi, bilim adamına görüşünden vazgeçmesini söyledi. 69 yaşındaki bilim adamı, kendisi gibi Güneş'i merkez kabul eden görüşü savunanlardan Giordano Bruno'nun kazığa bağlanıp yakılmasından sonra mahkemede bu görüşünden vazgeçip şunları söyledi. "Ben, 'Güneş evrenin merkezindedir' dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lanetliyorum. Aynı zamanda Kutsal Katolik Kilisesi'ne yapılan tüm yanlışları da..."
Büyütecin mucidi olan Bacon'ın suçu ise Fransisken tarikatını eleştirmekti. Bu nedenle 15 yıl hapis yattı.
ÖLMENİZ CEZALANDIRILMANIZA ENGEL DEĞİL
Az bir ihtimal dahi olsa da, mahkemede idam kararı çıkmayanlar özel bir elbise giymek zorundaydı. Bu elbise diz kapaklarına kadar gelen ve üzerinde kırmızı haçlar olan entari tarzı bir kıyafetti. Suçlular, bunu kilisenin karar vereceği tarihe kadar giyer, sonra merasimle çıkartarak affolunurdu. Ancak ne malı ne de medeni haklarını bir kez daha geri alamazdı.
Mahkeme kararları sivil ve dinî otorite huzurunda okunurdu. Öldükten sonra suçlu olduğu anlaşılan kimselerin naaşları da mezardan çıkarılarak at arabalarının arkasında dolaştırıldıktan sonra yakılırdı. Bu bir nevi halka gözdağı vermek anlamına geliyordu. Yani ölmeniz, cezalandırılmanıza mani değildi.
Bu mahkemeler, Reform hareketleri ile birlikte ortaya çıkan Protestanlara karşı da acımasız kararlar verdi. Engizisyon zihniyeti, her ne kadar sadece Katoliklik ile özdeşleşse de Martin Luther veya Kalvin gibi dini önderlerin kendi düşüncesinden olmayanlara karşı gaddarca davrandıkları vakiydi.
Engizisyon, Avrupa'da XVII. yüzyıl sonlarında ortadan kalktı. İspanya'da ise 1808'de, Fransızların İspanya'ya girmesiyle Napolyon tarafından sona erdirildi.
VAHŞİ UYGULAMALAR
Papa IV. Innocent, 13 yüzyılda kendi devrinde ilk engizisyon el kitabını hazırlayarak mahkemelerin bilgi temin edebilmesi için suçlulara işkence yapılmasına karar verdi. Tahta kıskaçlarla etlerin sıkıştırılması, tırnakların veya dişlerin sökülmesi, susuz, uykusuz bırakılma, vücudun ateşli demirlerle dağlanması, kemiklerin teker teker kırılması, etlerin koparılması, derinin yüzülmesi, bedenin diri diri yakılması, aç hayvanlara yem yapılması gibi işkence metotları engizisyon mahkemelerinde suçunu itiraf etmeyenlere uygulandı.
Mahkemeler sanığa kendini müdafaa etme hakkı vermişse de bunun pek işe yaradığı görülmüyordu. Tutukluların masum olduklarına dair gösterdikleri şahitler de engizisyon önünde korkudan lehte konuşma yapamıyordu.
Kendilerine suç isnat edilenler ne ile itham ettiklerinden haberi olmazdı. En büyük şansları ne ile itham edildiğinden haberdar olmaktı. Ancak kimin muhbirlik yaptığı ve suçun nerede ve ne zaman işlendiği sanığa söylenmezdi. Sanıklar da genellikle bunu bildiği için işkenceye maruz kalmamak adına suçu kabul eder, hakkında verilecek cezaya boyun eğerdi. Zaman zaman muhbir ve şahitlerin de işkence gördüğü oluyordu.
Bu işkencelerden biri böğüren boğa olarak isimlendirdikleri uygulama. Metalden yapılmış boğa görünümlü bir heykelin içerisine suçlu gördükleri kişiyi eller ve ayaklar bağlı bir şekilde koyulduktan sonra heykelin alt tarafına yerleştirilmiş odun yığını ateşe verilirdi. Bu ateş, yavaş yavaş alevlenip insanı sonsuz bir acıyla kavurmaya başlardı. Yardım etmeyi akıllarına bile getirmeyen işkenceciler ise buradaki insanları böğüren boğaya benzetirlerdi.
Mahkûmlardan işkenceye dayanıp ölmeyenler, zincire vurulur ve karanlık odalarda hapis tutulurlardı. İnfazlar ise halkın gözü önünde, kralın katılımıyla gerçekleşirdi.
SADECE OSMANLI SAHİP ÇIKTI
Ülkelerindeki Yahudilere de uygulanan bu engizisyon işkencelerinden sonra, 1492'de İspanya Kraliçesi Isabella ve Kral II. Ferdinand, bir kararname yayınlayarak, Yahudilerin ülkeden kovulması gerektiğini ilan ettiler. Sürgün edilen Yahudilere ise sadece Osmanlı sahip çıktı. Bu kovulma, 1497 yılına gelindiğinde Müslümanları da kapsadı ve İspanya'dan sonra Portekiz'de de hayata geçirildi.
İŞKENCELERİNİ KUTSAL METİNLERLE MEŞRULAŞTIRDILAR
Bu engizisyon iki yüz bine yakın insana işkence etti ve soykırım denilebilecek sistematik bir düzen geliştirdi. İtalya ve Almanya 1218 yılında benimsedi, Katalonya'da ise 1232 yılında kendini gösterdi. Papa III. Alexandre, III. Lateran Konsilinde (1179), sapkınlarda denilen diğer dinlere inananların mallarına el koymak üzere bir karar çıkarttırdı.
İspanyol Engizisyonu, Castilla Kraliçesi I. Isabella'nın ısrarı üzerine, Papa IV. Sixtus tarafından 1483 yılında onaylandı. Müslümanlarla Yahudilerin kendi inançlarına bağlanmalarını sağlamak hedeflendi.
Roma Engizisyonu ise Roma Katolik Kilisesi'nin savunduğu öğretiyi koruma adına III. Paulus tarafından 1542'de kuruldu. Kilise genel olarak Calvin ve Luthercilere savaş açtı. Bu işkence ve şiddeti kutsal metinlere dayandırarak meşrulaştırdılar.
1834 yılında ortadan kaldırılsa da Batı dünyası, engizisyon mantığını bir zihniyet olarak devam ettiriyor.