Sözlü kaynağı yerle bir eden Buhârî teziyle Fuat Sezgin
İslam Bilim Tarihine yaptığı katkılarla, adını tarihe altın harflerle yazdıran Prof. Dr. Fuat Sezgin, doktora tezi için araştırmalarını sürdürdüğü sırada, Buhârî’nin aktardığı hadisler ile ilgili, o güne dek bilinmeyen bir gerçeği de ortaya çıkarmıştı.
Prof. Dr. Fuat Sezgin, Arapça öğrendikten sonra, 1947 yılında "Bedî' İlminin Tekâmülü" konusundaki tezini bitirdi. Ardından, Hellmut Ritter'in danışmanlığıyla Ebû Ubeyde Me'mar ibn el-Musennâ'nın Mecâzu'l-Kur'ân'ındaki filolojik tefsirini konu alan ikinci bir tez hazırladı. Sezgin, bu tefsiri konu alan çalışmasıyla ilgili şu sözlere yer vermişti:
"Mecâzu'l-Kur'ân benim doktora tezimdi. Bilim tarihiyle alakalı değildi; ancak beni yazmalarla tanıştıran bir çalışmaydı. Bunun bir nüshası İsmail Saib'in kütüphanesinde, Ankara'da bulunmuştu. Hocam da İsmail Saib'i çok severdi. Onun kitapları Ankara'ya intikal edince, Ritter Ankara'ya gitmiş orada aramış, bulmuştu. Çalışmaya başladım. Fakat yazma çok eski olmasına rağmen kitabı tek nüshayla neşretmek zordu. Aradım taradım ikinci nüshayı buldum. Hocam da şaşırdı, "Ben 30 senedir bu kitabı bulmaya çalışıyorum, nasıl buldun?" dedi. Kitabı tez olarak teklif eden oydu; ben de hazırladım."
MECÂZ'UL-KUR'ÂN'I ARARKEN BUHÂRÎ'Yİ BULMAK…
Sezgin, doktora tezi için araştırmalarını sürdürdüğü Mecâz'ul-Kur'ân'ı incelerken, bazı yerlerin Muhammed el-Buhârî'nin hadis kitabından alındığını fark etti. Çalışmalarını Buhârî'nin aktardığı hadislere çeviren Sezgin, bu alana yönelme sürecini şöyle dile getirmişti:
"Buhârî çalışması şöyle başladı: Mecâzu'l-Kur'ân'ın kaynaklarını arıyordum. O sırada İbn Hacer el-Askalanî'nin Tehzib adlı eseriyle karşılaştım. Muammer b. Musemma'yı Buhârî'nin kitabında Muammer diye zikrettiğini öğrendim ve "Buhârî'nin ne alakası var bu kitapla?' dedim. Buhârî'nin kitabının sekiz büyük bölümü vardır, bir kısmı tefsirdir. Buhârî'nin kitabına baktım, "Kale Muammer" diye alıntılar yapıyor. Bunu okuyunca baktım ki, Buhârî, Mecâzu'l-Kur'ân'dan da cümleler iktibas ediyor."
'SÖZLÜ KAYNAK' TEZİNİN YANLIŞ OLDUĞUNU KANITLADI
Yani bir hadis kitabında, bir filoloji kitabından alınma uzun uzun cümleler var. Hatta yer yer, aşağı yukarı, kitabı ihtisar etmiş.
"Bu durum, bütün hadisler hakkındaki tasavvurumu allak bullak etti. Bunun üzerine karar verdim, tezi bitirince Buhârî'ye bakacaktım: Acaba Buhârî ara sıra da olsa yazılı kaynak kullandı mı? Bu işin hikâyesi böyledir."
Prof. Dr. Fuat Sezgin'in bu çalışması, El-Buhârî'nin yazılı kaynakları kullandığını ortaya koyarak, daha önce akademisyenlerin ve muhaddislerin mecmualarının sadece sözlü geleneğe dayandıklarına dair tezlerinin yanlış olduğunu kanıtladı. Fuat Sezgin, bu alandaki çalışmalarını "Buhârî'nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar" adında bir tezde toplayarak, 1956 yılında yayımladı.
DOKTORA TEZİ OLARAK HAZIRLANAN ESER
"Buhârî'nin Kaynakları" adlı çalışması, hadis edebiyatının kaynak taramasını konu edinen eser, doktora tezi olarak hazırlandı.
"Buhârî eserini oluştururken şifahi malzeme yanında muhtemelen birkaç filolojik kaynaktan da istifade etmiştir" ümidiyle başlanan çalışma, hadis naklinde yazılı kültür geleneğinin sanıldığın aksine daha erken dönemlerde başladığı ve dolayısıyla hadis kaynaklarının şifahi aktarımlara değil, yazılı kaynaklara dayandığı temel tezi üzerine kuruldu.
KİTABIN HER BÖLÜMÜ AYRI HAZİNE
Fuat Sezgin, kitabını dört bölüme ayırarak kaleme almış. Birinci bölümde genel manada hadislerin ilk yazılı kaynaklarını ele alarak, sırasıyla hadis tedvinine ve hadis nakline dair bilgiler vermiş. Sezgin, bu kısımda bilhassa İslami İlimler alanına özgü olup Batı'daki modern çalışmalarda gözden kaçırılan önemli bir eksikliğin, yani ilmi naklediliş biçiminin özellikle üzerinde durmuş. Bölümün sonunda ise Buhârî ve onun Sahih' ini kaynak, edebiyat ve ta'lik kullanımı açısından irdelemiş.
İkinci kısımda ise müellif, Buhârî'nin Kur'an tefsirinden hareketle onun filolojik kaynaklarına değiniyor. Ayrıca Ebu 'Ubeyde ve Ferrâ gibi bazı hadis âlimlerinin Buhârî üzerindeki tesirleri incelenip içlerinden cerhe tabi tutulmuş olanlar da ayrıca analiz edilmeye çalışılıyor. Bölümün sonunda ise Buhârî'nin filolojik kaynaklarıyla ilişkisi üzerine eser telif etmiş hadis âlimlerinin mülahazalarına yer veriliyor.
Üçüncü kısımda Buhârî'nin en meşhur eseri olan el-Câmi 'u's-Sahîh üzerine yoğunlaşarak bu eserin bize ulaşmasında katkısı bulunan muhaddislerin rivayetleri üzerinde duruluyor. Ardından Firebrî'nin rivayeti ele alınarak, el-Yûnînî'nin edisyon çalışmasına yer veriliyor. En sonda ise Sahîh'inmetnine ravi ve müstensihler tarafından edilen müdahaleler incelenerek, Sahih'in şartları ve nihayet Buhârî'nin tenkidine dair yazar mütalaalarda bulunuyor.
İlk üç bölümü nesir şeklinde kaleme alan yazar dördüncü ve kitabın yaklaşık üçte birini oluşturan bölümde ise Buhârî'nin kaynaklarının ravi şemasını bizlere sunuyor. Lâhikalar adıyla bizlere sunduğu bu kısmın ikinci bölümünde ise Buhârî'nin Sahîh'i ile İmam Mâlik'in Muvatta'sı arasındaki ortak kısımları gösteren bir şema ile karşılaşıyoruz. Bir sonraki lâhikada ise Ebu 'Ubeyde'nin Mecâzu'l -Kur'ân adlı eserinden yapılan alıntılara yer verildiği gibi son lâhikada da aynı şekilde Farrâ'nın Ma'âni'l -Kur'ân'ından yapılan iktibaslara yer veriliyor. Yazarın üçüncü ve dördüncü lâhikaları arapça metin olarak aktardığını da ayrıca belirtmek gerekiyor. Ayrıca kitabın en sonunda iki kısım halinde genişçe bir indeks bölümüne rastlamak mümkün.
"BUHÂRÎ'NİN KAYNAKLARI HAKKINDA ARAŞTIRMALAR" ÖN SÖZÜ
Tezin ön sözünde Sezgin, Arap filologlarından Abû 'Ubayda'nin Macâz al-Qur'ân adlı eserinin tenkidli neşrini hazırlarken önemli bir kısmının Buhârî tarafından tamamlandığını tespit etti.
"Mahiyeti tamamıyla filolojik olan bu iktibasların, Peygamber'in söz ve sünnetlerini toplamayı gaye edinen bir hadis kitabının bâbları arasına gelişi güzel serpilmiş bulunması keyfiyeti bende, Buhârî'nin filolojik eserlerle münasebeti, metodu; eserinin -bu vasfıyla- mensup olduğu edebiyatın diğer musannefatına ne dereceye kadar benzediği, musannaf bir hadis kitabının sınırının dışına çıkıp çıkmadığı hususlarını araştırmak merakını uyandırmıştı."
Buhârî'nin filolojik kaynaklarını tetkik ederken, dolayısıyla, ilk asırlarda muhaddislerle filologlar arasındaki münasebetin bir kısmı da aydınlanmış olacaktı.
Bir hadis kitabının filolojik kaynaklarını veya genel olarak kayaklarını araştırmak meselesi daha önce üzerinde durulmamış, sonucu tamamen meçhul olan bir meseleydi. Sezgin, mevzuyu ele alırken Buhârî'nin kitabını asırlardan beri meydana getirilen şerhleri, hallerin tercümeleri ve hadis usulü kitaplarını ve şair ile ilgili eserlerin verdiği bilgi tartışmalarındaki incelemeler, daha önceki filologların yaptığı alıntıları tespit etmeyi amaçlamıştı.
"Netice çok ümide verici olmasa bile, filolojik bakımdan Buharî'nin, Macâz al-Qur'ân'dan faydalandığı muhakkak gibi görünüyordu. Bu keyfiyet gerek mecâza başvurmak ve gerekse şerh edenlerin verdiği bilgiden faydalanmak suretiyle öğrenilebiliyordu."
ESERİ TENKİT VE TASNİF ETTİ
Müellif, konuya girmeden önce Goldziher'in hadis literatürünün gelişimi hakkındaki; "Hadis mecmualarının başlangıç tarihlerinin Hicri ikinci asrın ilk yarısı olduğu, bunların da tenkit süzgecinden geçirilmemiş ve tasnife tabi tutulmamış şifahî rivayetlere dayalı koleksiyonlar olduğu" cümleleriyle fikrini arz ettikten sonra hadis literatürünün asıl gelişiminin şu aşamalarda gerçekleştiğini beyan ediyor:
a) Kitâbetü'l-hadîs: Sahabe ve erken tabiîn döneminde hadislerin sahife veya cüz' denen defterlere yazılması
b) Tedvînü'l-hadîs: Dağınık olarak kaydedilmiş malzemenin hicri birinci asrın son çeyreği ve ikinci asrın ilk çeyreğinde bir araya getirilmesi
c) Tasnîfu'l-hadîs: Takribî hicri 125 senesinden itibaren hadislerin muhtevaya göre düzenlenmiş bâblara tasnif edilmesi
Eserde yukarıda özetlenen başlıklar, delil olabilecek haberler ve bunlara ait tahlillerle geniş bir şekilde işleniyor.
SEZGİN İÇİN RİVAYET METOTLARI
Sezgin, ilmin naklinde rivayet metotlarının neler olduğuna, bunların hangi anlamları içerdiğine, ilintili olduğu lafızlara ve yazılı literatürle ilişkilerine değindi. Ve bunlardan ezbere öğrenmenin gündeme geldiği semâ' ve kıra'atın da yazılı doküman gerektirdiğini örnekleriyle ispata çalıştı. Bu bağlamda hadislerin yazı ile tespit edilmesine cevaz verilip verilmediğini ifade eden tartışmalardan tezat görüşleri bağdaştıran tevillere yer verdi. Sonuç olarak hadislerin kitabet yoluyla tespitinin bir takım sıkıntılı hallerin kalkması durumunda cevazına hükmeden yorumlara iştirak etti.
Müellif, hadislerin tedvîninin mebdei hususunda geleneksel çizgide durarak bu işi ilk yapan kişinin İbn Şihâb ez-Zuhrî (ö. 124/742) olduğunu ifade etmiş ve bu konuda farklı iddialarda bulunan Goldziher'in tedvîn ile tasnif konusunu karıştırdığını ve bundan dolayı da tedvîn faaliyetlerinin başlangıcını bir asır sonraya götürdüğünü söylemişti.
Buhârî, eserinin "kitabu'l-ilm" bölümünde rivayet yollarından semâ', kıra'at, arz, münavele ve mükatebeye yer verdiğini ifade etmesine rağmen eserinde rivayetleri hangi tahammül yoluyla aldığını belirtmez. Dolayısıyla şârihler Buhârî'nin rivayet metotlarını tespite çalışırken farklı çıkarımlara varmışlardır. Müellif, o dönemde yaygınlaşmış bir yazılı hadis edebiyatı mevcut olduğundan rivayet yollarından hangisi tercih edilirse edilsin yazılı edebiyatın göz ardı edilmediği düşüncesindedir.
BUHÂRÎ'NİN KAYNAKLARI İÇİN YÖNTEM
Sahîh-i Buhârî'de yer alan rivayetlerin yazılı kaynaklara dayandığını öne sürdükten sonra müellif, mezkûr kaynakların tespitinde Sahîh'te yer alan bazı bilgilerden ve şerh edenlerin verdiği bilgilerden yararlandı. Bu tür verilerin incelenmesi için de bir yöntem ortaya koydu:
Kitabın bütün rivayet zincirleri ayrı ayrı fişlenip müellife zaman bakımından en yakın olan isimleri sonuncu râvî olarak ihtiva eden rivayetler bir araya toplanacak, bu suretle elde edilen müşterek sonuncu râvîlerden başlanarak hadisin başlangıcına doğru çıkıp diğer müşterek noktalar aranacaktı. Böylece müşterek noktalardan ve ilgili destekleyici bilgilerden hareketle kitabın kaynakları tespit edilmeye çalışılacaktı.
Müellife göre bu yöntem, Buhârî'nin kaynaklarını araştırma işlemine uygulanınca eserin, kendinden önceki yazılı edebiyata tabi olarak geniş bir literatürden meydana geldiği ortaya çıkacaktı.
KİTABIN HEDEF KİTLESİ KİMDİ?
Kitap dikkatlice incelendiğinde kitabın hedef kitlesinin akademik çalışma yapan araştırmacılar olduğunu görüyoruz. Yalnız şu noktayı da gözden kaçırmamak gerekir. Buhârî, İslam toplumunun büyük bir kısmı tarafından belki de Kur'an'dan sonra en çok değer verilerin kitabın yazarıdır. Bu sebeple akademik çalışmaların içinde bulunmayan kişilerin de bu kitabı okuyarak Buhârî'nin ilmi çalışmaları hakkında faydalı bilgiler edinecekleri de yadsınamaz bir gerçektir. Sezgin'in ele aldığı bu özel ve mühim konunun okuyucuya aktarma biçimini de düşündüğümüzde eser, üslup açısından da takdirleri üzerine toplamıştı, toplayacaktır.
(Derlenmiştir.)