Milyonlarca Kongolu’nun katili olan Belçika Kralı’nın heykelleri tahrip ediliyor
Kral II. Leopold 19. yüzyılda sömürdüğü Kongo’da milyonlarca insanın ölümü ve sakat kalması pahasına Belçika’yı zenginleştirmişti. Şimdi zalim kralın heykelleri yakılıyor, boya atılıyor ve tahrip ediliyor.
ABD'de George Floyd'un polis tarafından öldürülmesinden sonra başlayan gösteriler Avrupa'ya da yayıldı. Kongo'da yaptığı katliamlarla tarihe geçen Kral II. Leopold'un Anvers'teki heykeli yakıldı, Gent şehrindeki büstü boyandı, Brüksel'deki heykeline "Katil", "Özür dileriz", "Bu adam 15 milyon kişiyi katletti" ve "Siyahların hayatları değerlidir" yazıldı. Heykellerinin kaldırılması için imza kampanyaları başlatıldı.
TARİHTEKİ BİR KAZA: BELÇİKA
Belçika'da M. Ö. 1. yüzyılda başlayan Roma hâkimiyeti, 5 asır sürdü. Daha sonra Germen kavimlerinin istilasına uğrayan ülke Frank hükümdarlarının egemenliğini kabul edip, zamanla Hristiyanlaştı. Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlman zamanında imparatorluğun bir parçası olan Belçika, daha sonra İspanyol hâkimiyeti altına girdi.
Hollandalılar 16. yüzyılda ortaya çıkan Protestanlığı benimserlerken, Belçikalılar Katolik kaldılar. İsmi Hollanda'yla beraber anılan Belçika, mezhep farkı yüzünden Hollanda ile bir birlik oluşturamadı. Hollandalılar, İspanya'ya karşı bağımsızlık mücadelesine girişerek 1648'de amaçlarına ulaştılar. Protestanlığı benimseyen ve bağımsız olan Hollanda, 17. yüzyılda yüzlerce gemisi ile okyanusların hakimi haline geldi. Birçok yerde sömürge elde etti ve okyanus ticaretinin en büyük aktörü oldu. Katolik olarak kalan Belçika ise dünyaya açılamadığı gibi bağımsız da olamamıştı. Hollanda'nın İspanyol hakimiyetinden kurtulmasından sonra Belçika "İspanyol Felemenk'i" olarak anıldı.
Belçika, 18. yüzyılın başlarında İspanya Veraset Savaşları'nın sonunda Utrecht Antlaşması ile aralarında coğrafi birliktelik olmayan Avusturya hâkimiyetine girdi. Belçika artık "Avusturya Felemenk"iydi. Avusturya, 18. yüzyılın son çeyreğinde Fransız İhtilali çıkana kadar Belçika'yı elinde tuttu.
Fransız İhtilali sırasında Belçikalılar, Avusturya İmparatoru'ndan özgürlüklerini istediler. Fransa, asilerin isteklerini bahane ederek Belçika'ya girdi. Ancak Belçikalılar, kısa bir süre sonra Avusturya'yı arayacak hâle geldiler. Fransa'nın Belçika hâkimiyeti kısa sürdü. Fransa'ya karşı birleşen koalisyon güçleri 1814'te "İmparator Napolyon"u mağlup ettiler.
Belçika ayaklanmasını resmeden bir tablo.
1815'te Viyana Kongresi'nde Napolyon sonrası Avrupa'nın sınırları çizilirken Belçika'nın Fransa'ya verilmeyeceği belliydi. Avusturya Başbakanı Metternich, birçok kazanımı olan ülkesinin Belçika'yı istemesinin müttefikleri tarafından hoş karşılanmayacağını biliyordu. Bu yüzden bölgeyi istemek yerine Belçika'nın Fransa'nın eline geçmesini engelleme siyaseti güttü. Belçika toprakları Fransa'nın kuzey komşusu Hollanda'ya verildi. Yeni devletin adı Niederland, yani "Alçak yükseklikte ki ülke"ydi ve Belçikalılar'ın yeni hükümdarı Hollanda Kralı Willem'di. Bu yeni devletle Fransa'ya karşı kuzeyde bir baskı unsuru kurulmaya çalışılmıştı.
Belçika nüfusunun önemli bir kısmını Fransızca konuşan Valonlar oluşturuyordu ve ülkenin çoğunluğu Katolik'ti. Ancak Kral Willem, yeni tebaasının kendisi gibi Felemenkçe konuşmasını ve Protestan olmasını istiyordu. Kral, Katolik kilisesini bypass etmeye çalışınca Belçika'da toz dumana karıştı. Avusturya Başbakanı Metternich'in Avrupa'daki milliyetçi hareketlere karşı siyaseti Belçikalılar'ın bağımsızlığına bir süre engel oldu. Fransa'daki 1830 İhtilali'yle başlayan yeni hürriyetçilik dalgası Belçika'ya bağımsızlık yolunu açtı. Belçikalılar, Fransa'da ki ihtilalden kısa bir süre sonra 1830 Ağustos'unda Brüksel Operası'nda ki bir tiyatro oyunu sırasında galeyana gelerek Hollanda idaresine karşı ayaklandılar. Asiler, Hollanda'yı anımsatacak bir devlet adı istemediklerinden, bölgede yaşayan eski bir Kelt kavmi olan "Belgalar'ın" ismini devletlerine ad olarak seçtiler.
Kral Willem isyanı bastırmak için ordu gönderip, durumu kontrol altına almıştı. Ancak, İngiltere ve Fransa'nın Belçika'ya destek olmak için ordularını harekete geçirmesi üzerine, kral 1838'de Belçika Krallığı'nın kurulmasını kabul etti.
Kelt süvarisi.
Keltler'in ülkesi
Belçika'da yaşayan ilk topluluk Belga adıyla anılan Keltlerdi. Belçika bölgesi Roma İmparatorluğu'nun yayıldığı dönemlerde bu imparatorluğun bir parçası oldu ve 500 yıl Roma hakimiyetinde kaldı. Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra bölge Frank Krallığı'nın bir parçası oldu. Bu dönemde Hristiyanlaştı. Daha sonra Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun hakimiyeti altına girdi. İmparator Şarlken'in 1558'de ölümünden sonra Belçika, Hollanda ile beraber Habsburglar'ın İspanya kanadının hakimiyeti altına girdi. Hollanda ile aynı bölgenin bir parçası olan Belçika'nın yolları 16. yüzyılın sonlarında ayrıldı. Hollandalılar Protestanlığı benimserlerken, Belçika Katolik kaldı. Dini ayrılık siyasi sahaya da yansıdı. Hollanda 1648'de bağımsız olurken Belçika, İspanya idaresinde kaldı.
Leopold'un Kongo'ya medeniyet götürdüğü yalanını yazdırdığı anıt.
Yılan Leopold ve kauçuk toplayan Kongolu.
Kızının kesilmiş el ve ayağına bakan bir Kongolu baba.
KAN VE GÖZYAŞI
Belçika bağımsızlığını ilân ettiği 1830'dan itibaren hızla büyüdü. Ancak Belçika, diğer Avrupa ülkelerine göre daha geç kurulduğu için sömürgecilik yolunda geride kalmıştı. Kral Leopold, Filipinler'i sömürgeleştirmek istediyse de başarılı olamadı. 1876'da Uluslararası Afrika Derneği'ni (Uluslararası Kongo Araştırma ve Medeniyeti Derneği) kurdu. Daha sonra Kaşif Henry Stanley'i Kongo bölgesinde bir koloni kurması için işe aldı. 1884-1885 Berlin Afrika Konferansı'nda Kongo'yu kendi sömürgesi olarak diğer devletlere kabul ettirdi.
Belçika, 1885'ten itibaren Orta Afrika'da bulunan Kongo'yu, yani bugünkü Zaire'yi sömürmeye başladı. Belçikalılar, Kongo'nun bakır ve elmas madenlerini işlettiler. Kongolu erkekler, istedikleri miktarda kauçuk getirinceye kadar kadın ve çocukları rehin tuttular. Kendilerine direnenleri ya öldürdüler veya sakat bıraktılar. Bir baba eğer kauçuk kotasını dolduramazsa kızının el ve ayağı bile kesiliyordu.
Belçika zenginleşirken, ağır çalışma ve hayat şartları yüzünden 20 milyonluk Kongo nüfusu 5 milyona düştü. Kral II. Leopold, Kongo'da bu soykırımı yaptırırken bu bölgeye medeniyet götürdüklerini iddia ediyordu. Kongo'da elde ettiği zenginlikle birçok bina yaparak Belçika'yı süsledi.
Belçika, II. Dünya Savaşı'ndan sonra da iki Alman sömürgesi olan Burundi ve Ruanda'yı da ele geçirdi. Avrupa'daki birçok ülkede olduğu gibi Belçika da sömürgelerindeki masum ve zavallı insanların kan ve gözyaşları üzerine bugünkü refah düzeyine ulaşmıştır.
Erhan Afyoncu - Sabah