Sıra İslam Medeniyetinde
Bugünlerde üzerinde durmamız gereken ana başlıklar vardır. Ortadoğu'yu, İslam dünyasını, İslam Medeniyetini konuşmamız gerekir. Çok iyi biliyoruz ki, medeniyetler sırayla ortaya çıkar ve gelip geçerler. Eski Mısır medeniyeti, Grek medeniyeti, Çin medeniyeti, Hint alt kıtası medeniyetleri, İslam Medeniyeti ve Avrupa medeniyeti gibi medeniyetler son yedi bin yılda ürünlerini ortaya koydular, hepsini yakından tanıyoruz. Birçok akademisyen ve ilim adamı, bu medeniyetler içinde çok da özgün olmayan bir medeniyetten söz ederler. Avrupa Medeniyeti diye bir medeniyetten söz etmekten daha çok, "İslam medeniyetinin verileri üzerinde bina edilen bir batı medeniyeti vardır", demek daha doğrudur, kanaati mevcuttur. Avrupa medeniyeti bütün verilerini ve temel bilgilerini İslam medeniyetinden almıştır. İslam'ın ve İslam medeniyetinin zirvede olduğu dönemlerde İslam âlimlerinin telif ettikleri eserlerinin ve buluşlarının Arapçadan Latinceye çevrilmesinden sonra "ilim Doğudan Batı'ya akmış" ve bir medeniyet oluşmaya başlamıştır. Yalnız Avrupa'nın onbeş, onaltı ve onyedinci yüzyıllara gelinceye kadar sadece çok küçük buluşları olduğu söylenebilir. Avrupa'nın onsekiz ve ondokuzuncu yüzyıllarda varlığını sanayi devrimi ile göstermiş ikiyüz yıllık bir mazisi vardır. Yirminci yüzyılda ise Avrupa medeniyetinin asıl buluşu elektronik çağ yani dijital sistemdir. Onun dışında büyük buluşu yoktur.
Aslında bu medeniyet de, sömürü ve işgal politikaları üzerinde, kısaca ve açıkça zulüm üzerinde kurulu olduğu için çok uzun yaşayamayacaktır. Uzun sürmesi mümkün değildir. Bugün Avrupa'da doğum yapmayan bir medeniyet anlayışı ve doğurmayan bir toplum vardır. Şu an insanlığa düşmanlık yapan ve doğum yapmayan bir toplumun sonunun hüsran olacağını biz de görüyoruz onlar da görüyorlar. Bu gerçeği onlar da hissetmeye başlamışlardır. Sosyal bünyesi cinsel isteklerin üzerine bina edilen, siyaset ve yönetim anlayışı da sömürü ve işgal üzerinde yükseltilen bir zulüm medeniyetinin sonu hüsrandır.
Medeniyetlerin yükselmesi, yıkılması ve yeniden ortaya çıkmasının sırayla olduğu tarihen sabittir. Dolayısıyla yükselme ve yeniden dirilme sırası şu an İslam medeniyetinindir. Avrupa medeniyeti yavaş yavaş çöküyor. Bundan sonra sıra bizde ve bunu biz son 50 yıldır düşünüyoruz, hissediyoruz ve konuşuyoruz, belki bunu 50 yıl daha konuşacağız. Ama sırrın ve sıranın bizde olduğunu biz biliyoruz. Bu sorumluluk bizim omuzlarımız üzerindedir ve bunu iliklerimize kadar da hissettiğimizden dolayı biz 50 yıldan beri bu mücadeleyi verdik vermeye devam veriyoruz ve can taşıdığımız müddetçe bu davayı sürdürecek, kimseye bırakmayacağız. Bu davayı çürütmek isteyenler başaramayacaklardır. Zira sahipleri olan bir davadır.
5 Haziran 1967 meş'um batı destekli Filistinin ve Kudüs'ün işgal edildiği savaş, başladığı günden bugüne iç dünyamızda ve ruhumuzda farklı bir duygu oluşturdu. O günü unutamayız. 5 Haziran 1967'den beri bu mücadeleye neler katmamız, neler yapmamız gerektiğini ve neler yaptığımızı, hangi mesafeleri aldığımızı tam 50 yıldır biliyoruz. Okuduğumuz kitaplardan, bizi manen besleyen hocalarımızdan, bize yön veren eserlerden aldığımız manevi gıda ile ve bu anlayışın meyvesiyle kanaatimizi bugün de dile getirdiğimiz zaman diyoruz ki; artık bundan sonra zirveye tırmanacak olan medeniyet, daha evvel Medine'de ortaya çıkmıştı. Medine, Şam, Bağdat, Kahire, Kurtuba ve İstanbul'da ortaya çıkan medeniyet bu medeniyet idi. Bu medeniyet Medine'de ortaya çıktı ve ilk ürünlerini Emeviler zamanında verdi. Abbasiler ile zirveye doğru Beytu'l-hikme'de tırmanıp Selçuklularla önemli bir noktaya ulaştı. Osmanlılarla da adeta Avrupa'nın karşısında duran bir medeniyet oldu. Endülüs'te ise en büyük verilerini ortaya koymuştur. Türklerin, Arapların, Perslerin ve Hintlilerin birlikte oluşturdukları bu medeniyet İslam medeniyetidir ve dolayısıyla yükselişin ve yeniden diriliş sırasının bu medeniyete tekrar geldiğini ifade ederek şunu söylememiz gerekiyor: Batı medeniyeti sömürgecidir, İslam medeniyeti ise fetih medeniyetidir. Batı sömürmek için yeni diyarlara gelir, İslam Medeniyeti ise gittiği her yerde merhamet dağıtır.
Avrupa medeniyetinin önemli bir merkezi olan Leiden'i bağrında yaşatan oryantalist Hollanda, üçyüz yıl müddetle Endonezya'da bulundu, bölgeyi sömürge olarak işgal etti, peki Hollanda'nın Endonezya'ya katkısı ne oldu acaba? Asırlardan beri batı dünyası İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Afrika'da hüküm sürdüler. Afrika'ya katkıları ne oldu? Oraya neyi götürdüler? İngiltere bir buçuk asırdan beri İslam diyarını, Hindistan'ı sömürdü. Peki bu bölgedeki Müslümanlara ne katkısı oldu, neyi götürdü? Ülkesinde olan hangi medeniyetin verilerini buralara taşıdı? Ama sadece, Afrika'dan esir taşıyıp kazma-kürekle şehirleri kazdırıp metrolarını inşaa ettirdiler. Fakat İslam'ın gittiği bölgelere bakınız, Kuzey Afrika'dan Endülüs'e girdi ve Endülüs'te Avrupa'da büyük bir medeniyet ortaya çıkardı. Orada muazzam keşifler yaptı ve gittiği yerde büyük eserler bıraktı. İşte İslam medeniyeti budur. Ama onların bahsettiğimiz sömürdükleri topraklarda hangi eserleri vardır? Osmanlı Rumeli'ye girdi, bugün de olsa Rumeli'ye baktığımızda her yer Osmanlı eserleriyle dolu. Osmanlı'nın orada bıraktıkları ya medresedir, ya köprüdür, ya yoldur, ya aşevidir, ya camiidir ya bir eğitim kurumudur. Medeniyetimizin girdiği yerlerde bu eserler vardır ve dolayısıyla bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir, eğitim medeniyetidir, adalet medeniyetidir, şefkat ve merhamet medeniyetidir. İşte bu medeniyet yeniden ihya oluyor. Herkesin bildiği bir husus var, emperyalist olan Batı medeniyetinin de en büyük korkusu budur: İslam Medeniyetinin yeniden harekete geçmesi korkusudur. İşte Batı dünyası bu korkudan dolayı Ortadoğu'ya, Katar'a ve Suriye'ye müdahale ediyor. Ama korkunun ecele faydası yok. Bu oyunu bozmak zorundayız.
Prof. Dr. Ahmed Ağırakça
Fikriyat.com
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.