Helal ve Helal Olmayan Rızıklar
Kur'ân-ı Kerîm'in ele aldığı temel meselelerinden bu konuda düşünülmesi gereken bir gerçek vardır ki bunun mutlaka gözden geçirilmesi ve üzerinde etraflıca durulması gerekmektedir. Kur'ân-ı Kerim bize insanın yeryüzündeki her türlü ruhî ve maddî tekevvünü ile insanı bir ruh ve bir avuç topraktan yaratılmış bir varlık olarak yeryüzündeki faaliyetleri açısından ele alınması gerektiğini belirtir. İnsanı gerek fert ve gerekse toplum olarak ele aldığımızda onun yeryüzünün halifesi mevkiini işgal etmesi açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'in insanın bedenî ve maddî yönünü ele aldığı meselede de yine dinî tecrübelerinin yanı sıra ruhî yönüne yöneldiğini biliyoruz.
İnsanın maddî ve manevî yönlerinin dengeli olarak ele alınmasının onun yeryüzünün halifesi olmasının temel şartı olduğunu Kur'ân-ı Kerîm, sürekli olarak tekid etmiştir. Onun maddî veya ruhî yapısından herhangi birisinin akamete uğramasıyla veyahut da çözülüp parçalanmasıyla gerek fert olsun, gerekse fertlerin oluşturduğu toplum olsun aynı şekilde çözülür ve yok olmaya doğru sürüklenir.
Kur'ân-ı Kerîm'de madde ile ruh arasındaki denge meselesi bir çok yönüyle incelendiğinde ayetler arasında mükemmel bir ağın örülmesiyle konunun birden çok şekil aldığı da müşahade edilmektedir. Mesela bizim için çizilen bir hayat tarzını ifade eden ve yol gösteren bir ilahi hükmü ele alıp baktığımızda bu hüküm gayet açık olarak dünya hayatından ve dünya hayatının verdiği zevklerden, bunların doğru ve yanlış olanlarından bahsetmektedir. Bu gibi ilahi hükümler, insanoğullarının bu emirlere itaat etmelerini emreden bir özellik taşıdığı görülecektir.
İnsanoğlu, dünyadaki gayesine ulaşabilmek için dünya hayatının süslerinden tamamen soyutlanması, helal ve haramı gözetmesi hususunda zinetlenmesi yani temizlenmesi ve temiz kalması gerekmektedir. Temiz kalmak maddi ve manevi açıdan temiz kalmak demektir.
"Ey Ademoğulları her mescidde ve mescidin yanında zinetlerinizi alınız yani süsleniniz" ayetinin ardından aynı şekilde son derece açık bir davet ile insanoğlu israf noktasına varmayacak şekilde arzu ettiği gibi yiyip içebileceği, helal olduktan sonra istediği gibi yaşayacağı hususu da kendisine mubah kılınmış, ancak israf etmeme ile de sonırlandırılmıştır.
"Ey Ademoğulları! Her mescidde (her namaz kıldığınızda her mescidin içinde ve yanında) zinetlerinizi alınız, yeyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez." (el-A'râf, 7/31).
İşte bu mesaj ve emirleri unuttuğumuz zaman da çok kazanmak için hırslanır, çok kazanınca da ısrafa başlarız. İsraf ise kolay kazanılan maddiyatlarla ve imkanlarla olur. Kolay kazanmak ise haramdan pek uzak kalmaz... Dünya hayatı ile süslenmek aslında Allah'ın istediği gibi temiz kalmak ve haram lokmadan uzak durmak demektir. Haram lokma ve haram kazanç ise, israfa götürür.
Bunun akabindeki bir ayet de aynı şekilde meseleyi son derece daha da netleştirerek bir tehditkâr ifade ve soru ile söze başlamaktadır: "De ki: 'Allah'ın kulları için çıkardığı zineti ve süsü temiz ve hoş rızıkları kim haram kılmıştır?' De ki: 'Bu zinet ve temiz rızık dünya hayatında iman edenler içindir," (el-A'râf, 7/32).
Kaynağı ve şekli ne olursa olsun, helal olan helaldir ve kazanılması da mübahtır. Ama İslâm'da kesinlikle haram ve reddedilmiş olan rızık, hak edilmemiş rızık ve bir çok kötülüğün kaynağı olan rızık yolsuzluk ve hırsızlıktan elde edilen rızıktır. Haram da bir rızıktır ama haramdır. Burada haram kılınan veyahut da sınırlandırılan hususlar doğrudan doğruya maddi hayatla iligili değildir. Veya bu yasaklamalar bir içgüdü ve helal arzular için de yasaklanmış değildir: "De ki: 'Allah'ın size indirdiği ve kendisinden bir kısmını haram ve bir kısmını da helal yaptığımız rızıktan ne haber? De ki Allah mı size izin verdi de öyle yaptınız, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?" (Yûnus, 10/59).
Ama bir gerçek olarak bu dünyevi arzular, temiz fıtrat ve temiz bir ruhun yolunda dikilip duran engellerdir. İhtiyaç olan her mübah da helaldir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus; daha evvel gelip geçmiş ve dinlerini kendi elleriyle tahrif etmiş olan kimselere hitap eden ilahi hükümler, Cenab-ı Allah'ın güzelliklerden helal kıldığı birçok şeyi bırakıp, hakları olmayan haram olanlara el uzatmalarıdır. Kendilerine haram kılınmasına rağmen haramlara el uzatmaya ve toplumu kirletmeye, dünya malı devşirmek için İslam toplumunu ifsat etmeye kalkışan, dünyevileşen, menfaat ve çıkar peşinde koşanlardır. Cenab-ı Allah insanoğlunun birçok hususta arzu ettiği gibi dünyadan ve içindekilerden de faydalanabileceğini belirtmektedir. Eğer bu dünyadaki nimetler insanoğluna helal olmayacak olsaydı neden Allah bu güzellikleri yarattı ve neden acaba dünyanın dört bir tarafında değişik bitki ve hayvan türlerini, türlü türlü nimeti yayıverdi, neden bu kadar bol nimeti yarattı?
Ama şu çok iyi bilelim ki, helalleri bırakıp haram peşinde koşanları durdurmadan, Müslümanlar hiç bir zaman başarıya ve Allah'ın rızasını kazanmaya götüren yola giremeyecek hem dünya hem ahireti kendilerinden önceki kavimler gibi kaybedeceklerdir.
Bugün bazılarının ulaştığı nokta, işgal ettikleri makamları dünyalıklarını imar etmek için kullananlar, helal olan rızıklarla yetinmedikçe, hiç bir zaman Allah'ın rızasına eremeyeceklerdir. Bu gibi kimseler, hakketmediklerini helal olmayan yollarla, kendilerini kandırarak yolsuzluk ve hırsızlıklara fetva verenler toplumu kirleten ve helaka götüren kimselerdir.
Temiz bir toplum, lüks mahallerde yaşayanların oluşturdukları temiz ve güzel mekanlar ve sitelerden oluşmaz. Temiz toplum, helal ve haramı gözetenlerden, kendisinin ve aile ferdlerinin boğazından geçenlerin, giydikleri ve kullandıkları eşyanın helal olup olmadığına dikkat edenlerden oluşur. Hakketmediklerine el uzatıp servet devşirenler, başkalarının haklarını gasbettiklerini bilsinler.
"İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gelmektedir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarından başka bir şeyler değildir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır. De ki, size, bu istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah'tan korkan kullar için Rablerinin katında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah'tan bir rıza vardır. Allah, o kulları görür." (Âl-i İmran, 3/14-15).
Dünyada haram ve hakkımız olmayan ihale ve yolsuzlukları terketmedikçe Allah başarı vermez. Verdiği nimeti de geri alır. Bunu unutmayalım…
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.