Suriye'deki "bilek güreşi"nin geleceği ve Türkiye
Duma'ya yapılan kimyasal saldırı Suriye'de daha önce görülmemiş bir ABD-Rusya restleşmesini getirdi.
Başkan Trump'ın "akıllı füzeler geliyor, hazır ol Rusya" twiti ile başlayan restleşmenin iki büyük askeri güç arasında sıcak bir çatışmaya varma ihtimali dünya başkentlerini endişeye sevk ediyor.
Medyada "üçüncü dünya savaşı" ihtimali konuşuluyor. Washington'ın Esed'i cezalandırmak için geçen yılki füze saldırısından daha geniş bir operasyon hazırlığında olduğu anlaşılırken Moskova, bu defa Esed'i koruma şemsiyesi altına aldı.
Hem saldırı hazırlığında olan ABDİngiltere- Fransa ittifakına hem de geçtiğimiz günlerde Suriye'deki İran hedeflerine saldıran İsrail'e uyarıda bulundu.
Türkiye ve İran ile işbirliği oluşturan ve böylece Astana süreci ile Suriye'deki gidişatı kontrol altına almakta olduğunu düşünen Rusya, ABD'nin dengeleri bozmasını istemiyor.
Ve ABD'nin Fransa, İngiltere ve Suudi Arabistan'ı da yanına alarak Suriye denklemine ağırlığını koymasını reddediyor. Putin, böylece Trump'a Suriye'de "kolay bir zafer" vermeyeceğini ilan ediyor.
İran ve Irak'taki destekçileri Esed rejimi yanında yer aldıklarını açıkladılar bile.
Böylece, başında müdahale edilmeyen Suriye krizi şimdi büyük güçleri içine çeken bir kara deliğe dönüştü. Sekiz yıldır süren iç savaşta, asillerin vekillerine sahip çıktığı ve bu yüzden de karşı karşıya geldikleri bir döneme geçildi.
Hatırlayalım, şubatta Deyr ez Zor'da YPG'ye saldıran Esed-İran güçleri ABD uçakları ile vurulmuş, bu sırada Rus askerlerinin de öldürüldüğü iddia edilmişti. Nasıl ABD, o zaman vekili YPG'ye sahip çıktıysa, Rusya da bugün aktif şekilde Esed'i koruyor.
ABD'nin önünde üç seçenek var:
Çekilme, daha fazla askeri angajman veya Rusya'nın ağırlığını kabul ederek uzlaşmak.
Bu saatten sonra ABD'nin Suriye'den çekilmesi Rusya ve İran karşısında tam bir yenilgiye dönüşür. İran'ı sınırlandırma hedefi de hayal olur.
Daha fazla angajman yani, ABD'nin Fransa ve İngiltere ile birlikte Suriye'deki varlığını güçlendirmesi ise "bir dehşet dengesini" getirebilir. Burada ne hedefleneceği de önemli. Amaç, hava saldırılarıyla Esed'in devrilmesi ise bu artık, Obama dönemindeki ABD politikası sebebiyle, elden kaçırılmış bir seçenek.
2015'te Rusya'nın Suriye'ye aktif müdahalesi ve İran'ın Şii milislerinin yaygınlaşması bu ihtimali ortadan kaldırdı.
Kara güçleri olmadan rejim değişikliği mümkün değil.
ABD'nin yüzbinlerce askerini Suriye'ye konuşlandırması çok radikal bir karar olur.
Kaldı ki, Esed'e bu kadar yatırım yapan Rusya ile sıcak çatışma riskinin de yönetilmesi çetin bir iş.
Üçüncü seçenek, Suriye masasına (Astana süreci) oturacak kadar askeri angajman göstermek ve nihayetinde Rusya'nın ağırlığında bir uzlaşmaya varmak. Bu da sahada etkin güçler arasında yeni güç mücadelelerinin ve pazarlıklarının artacağını gösterir.
Her üç seçenek de yakın vadede Suriye'de gerginliğin bitmeyeceğini düşündürüyor.
Bu sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem Trump hem de Putin ile görüşerek sıcak krizi soğutmaya çalışması çok isabetlidir.
Ankara, hem Esed'in cezalandırılmasını ister hem de ABD'nin kapsamlı Suriye- YPG politikasını görmeden Rusya ile işbirliğini tehlikeye atacak tekliflere sıcak bakmaz.
Suriye'de "bilek güreşi" yapanlar Türkiye'nin önceliklerini gözeten planlarla Ankara'ya gelmek durumunda.
Burhanettin Duran
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dindarlar ve muktedirliğin anlamı (10.04.2018)
- Eksen ve milli menfaat (07.04.2018)
- Ankara Zirvesi ve Batı’nın iki kaygısı (06.04.2018)
- Üçlü zirve öncesi dengeler... (03.04.2018)
- Rusya-İran odaklı türbülans ve Türkiye (30.03.2018)
- Avrupa-Türkiye ilişkisi yeni bir düzleme oturmalı (27.03.2018)
- Bölgesel boşluk ve Türkiye’nin politikası (24.03.2018)
- Yeni bölgesel jeopolitik boşluk ve Türkiye (23.03.2018)