AK Parti kongresi ve krizleri yönetmek
Dikkatlerin Washington- Ankara hattına odaklandığı günlerde AK Parti yeni bir hareketlilik içinde.
On yedinci yaşını salı günü SETA'nın düzenlediği sempozyum ile kutladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok sayıda bakan ve partililerin katılımıyla gerçekleşen sempozyumda AK Parti'nin başarısının dinamikleri enine boyuna tartışıldı.
AK Parti yarın da 6. Olağan Kongresi'ni gerçekleştirecek.
Yeni sistemin uygulamaya geçtiği yıllarda seçmenin nabzını tutacak parti yönetimi belirlenecek.
Yeni MYK ve MKYK, Erdoğan'ın "süreklilik ve yenilenme" arasında kurduğu sentezin yeni bir sonucu olacak.
24 Haziran seçimleri sonrasında bir türlü iç krizlerinden kurtulamayan muhalefet partilerinin aksine AK Parti sorunsuz bir yenilenme yaşayacak.
***
Türkiye siyasetinde AK Parti'nin "istisnai bir başarı" sergilediğini sıklıkla söylüyoruz.
Elbette on altı yıldır tek başına iktidarda olmak bunun en somut göstergesi.
Ancak bu başarının sebeplerinin içerde ve dışarda yeteri kadar doğru tespit edilemediği görüşündeyim.
Erdoğan liderliğindeki AK Parti, Türkiye'yi, etrafındaki bölgeyi ve dünyanın gidişatını okuyabilme iddiasını taşımakta.
Meşruiyetinin ve dinamizminin temeline Türk milletini hissedebilmeyi, onunla kurduğu özdeşliği koymakta.
Nitekim SETA sempozyumunda Erdoğan, bunu şu şekilde ifade etti:
"AK Parti'yi anlamak için önce Türkiye'yi ve Türk milletini anlamak gerekiyor. Coğrafyasıyla, tarihiyle, sevinciyle, hüznüyle bu milleti anlamayanlar AK Parti'yi çözemez"
Şimdilerde ABD ile, daha önce kısmen AB ile yaşanan gerilimlerin gösterdiği üzere AK Parti Türkiye'nin uluslararası konumunu yeniden tanımlama ısrarında olan bir hareket.
Böylesi bir azimle dolu liderliğe sahip.
Bu liderlik AK Parti'nin hem kendini hem de Türkiye'yi dönüştürebilmesini mümkün kılmakta.
On altı yıllık başarının arkasında üç faktör bulunmakta:
1-İktidarda iken hatalarından ders alarak hızlıca kendini dönüştürebilme
2-İç ve dış siyaseti iyi okuyabilen karizmatik liderlik
3-Bütünlüğünü parçalamadan kadro yenilenmesi yapabilme.
Bunlara ek olacak son bir husus var ki AK Parti bir ilki temsil etmekte.
O da, krizlere yenilmeyip aksine güçlenerek çıkabilme kabiliyeti.
***
Aslında çok partili siyasi hayatımız bir krizle gelip diğeri ile giden siyasi partilere alışkın.
Demokrat Parti uzun süreli otoriter tek parti dönemine verilen tepkiyle 1950'de hükümet oldu.
On yıl boyunca muktedir olma kavgası verdi.
Seçimlerde (1954 ve 1957) yenilmeyince Kemalist vesayet odaklarının ortaklaşa yürüttüğü 1960 darbesiyle devrildi.
Menderes'e yapılan haksızlığa milletimizin cevabı Adalet Partisi'ni tek başına iktidar (1965-1971) yapmak oldu.
Ancak bu tecrübe de yeni bir askeri müdahale (1971 Muhtırası) ile sekteye uğradı.
Ve 1970'lerin koalisyon ve kriz dolu siyasi istikrarsızlığına şahit olduk.
1980 darbesinin ardından tek başına hükümet kuran Anavatan Partisi ise 1983'teki seçim performansını sonraki seçimlerde tekrar edemedi.
1987'den itibaren ekonomik gidişatın kötüleşmesi 1991'de yeni bir koalisyon dönemini başlattı.
1990'lar ise karanlık bir on yıldı.
PKK terörünün azması, 28 Şubat süreci ve ekonomik krizlerle (1994 ve 2001) yeni bir partinin iktidar zemini oluştu.
***
2002 seçimleriyle tek başına hükümet olan AK Parti on altı yıllık iktidarında bildik ezberin hepsini bozdu.
Hem kendini hem de Türkiye'yi dönüştürmekle kalmadı.
Aynı zamanda siyasi hayatımızın "bir krizle gelip başka bir krizle gönderilme" fasit dairesini de kırdı.
Bu bir ilktir.
AK Parti döneminde yaşanan başlıca krizleri şu şekilde sıralayabilirim: 2007 cumhurbaşkanlığı seçimi, 2013 gezi olayları ve yargı darbe girişimleri (17-25), 7 Haziran 2015 seçimi ve 15 temmuz 2016 darbe girişimi.
Her birisi hükümeti devirecek boyuttaki krizleri aşabilmek ve dahası böylece muktedir olabilmek sadece AK Parti'ye has bir tecrübedir.
Son haftalardaki ABD ile gerilim ve döviz kuru üzerinden yapılan ekonomik saldırı da Türkiye'yi ve AK Parti'yi güçlendirecek bir momentten fazlası değil.
Burhanettin Duran - Sabah
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ekonomik savaş, Türkiye ve dünyanın yeni kaosu (14.08.2018)
- “Rasyonel akıl” lazım ancak... (04.08.2018)
- ABD ile ilişkilerde “stratejik fırtına” dönemi mi? (03.08.2018)
- Alternatiflerin dünyası (31.07.2018)
- Evanjelist yük ve tehdidin yıkıcılığı (28.07.2018)
- Muhalefetin derin krizi (27.07.2018)
- İran’a Trump kıskacı (24.07.2018)
- Brunson, Gülen ve asimetrik ilişkinin kabul edilemezliği (21.07.2018)