Fransa ve Avrupa’nın üç krizi
Akaryakıt fiyatlarına getirilen ek vergiler nedeniyle başlayan sarı yelekliler protestoları üç haftadır Fransa'yı kasıp kavuruyor.
Gösterileri en başta hafife alan ve kibirli tavırları yüzünden nefret objesi haline gelmiş olan Macron, sonunda geri adım atmaya razı oldu. Fakat çok geç atılmış bu küçük adımın protestoları dindirmesi pek mümkün gözükmüyor.
Zira mesele akaryakıt fiyatları falan değil, mesele Fransa'yı da aşan tüm Avrupa çapında etkisi görülen bir sistem krizi.
Bu krizin kimlik, ekonomi ve siyaset olmak üzere üç boyutu bulunmakta.
Öncelikli olarak tüm evrensellik iddialarına rağmen Avrupa öteki ile uyum içinde nasıl yaşacağını bir türlü çözememiş durumda.
Düşen doğum oranları yüzünden göçmenlere ihtiyacı olan Avrupa gün geçtikçe esmerleşiyor.
Bu esmerleşmenin yarattığı kimlik krizi ve korkular Avrupalı siyasetçiler tarafından yönetilemiyor.
Zira Avrupalı siyasetçilerin ve elitlerin kurumlarına sinmiş olan ırkçılık ve ayrımcılık ile yüzleşecek cesaretleri de istekleri de yok.
2008 yılında başlayan ekonomik kriz tüm bu kimlik krizini daha da derinleştirmiş durumda.
Aşırı sağcılar ve popülistler, ekonomik sorunların günah keçisi olarak göçmenleri ve mültecileri görüyorlar.
Avrupa'nın Müslümanlaştığı, kültürünün ve yaşam tarzının tehdit altında olduğu ile ilgili algı ise yerleşmiş durumda.
Halbuki Avrupa ekonomilerinin göçmenlere ihtiyacı var.
Göçmenler, ekonomik krizin müsebibi değil, aksine ekonomik krizin atlatılması için gerekli.
Esas sorun Avrupa'nın dünya üzerindeki ekonomik pastadan aldığı payın gün geçtikçe daralması.
Avrupa genelinde Almanya gibi birkaç ülke hariç üretime dayalı ekonomiden uzaklaşılıyor.
Buna ek olarak hem Avrupa ülkeleri içerisindeki hem de AB üyesi ülkeler arasındaki zenginliğin dağılımında ciddi bir dengesizlik ortaya çıktı.
Bu çerçevede Almanya, Avusturya, Hollanda zenginleşiyorken, Fransa, İspanya, İtalya fakirleşiyor.
Diğer taraftan bu ülkeler içerisinde de zenginler daha zengin, fakirler daha fakir hale geliyor.
Avrupa ve Fransa siyasetinde bugün ortaya çıkan bu derin krizin temelinde kimlikle ilgili kaygılar ve ekonomik sorunlar olmak üzere işte bu iki kriz yatıyor.
Bunun neticesinde tüm Avrupa sathında merkez partiler çökerken, aşırı sağ ve aşırı sol yükselişe geçmiş durumda.
Tüm bunlar olurken Avrupa Birliği olanları kenardan seyrediyor, gün geçtikce etkisiz bir birlik haline geliyor.
Avrupa Birliği karşıtlığı ise tüm Avrupa sathında yükselişte ve önümüzdeki on sene de birlikten yeni kopmaların olması ihtimal dahilinde.
Bütün bu resme baktığımızda Fransa'da ortaya çıkan gösterileri tüm Avrupa sathına yayılan çok daha derin bir krizin önemli bir semptomu olarak okumak daha doğru olacaktır.
Enes Bayraklı
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Alman İslam Konferansı neye hizmet ediyor? (30.11.2018)
- Avrupa istikrarsızlaşıyor (27.11.2018)
- Demirtaş, Gülen, bin Selman (23.11.2018)
- Brexit kaosu (16.11.2018)
- Gazze'nin zaferi (15.11.2018)
- Merkel sonrası Türk Alman ilişkileri (08.11.2018)
- Merkel sonrası Alman siyasetini istikrarsızlık bekliyor (02.11.2018)
- Havalimanı değil, bağımsızlığımızın nişanı bir “zafer anıtı!" (29.10.2018)