Fatmanur Altun

Yeni Dünya Düzeni Dedikleri…

80'lerin sonlarına kadar liberal batı dünyası topyekûn sosyalizmle savaşıyordu. Bu dönemde sosyalizm düşüncesinin en güçlü temsilcisi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, buna karşılık liberal Batı dünyasının lideri Amerika Birleşik Devletleri'ydi. Dışarıdan bakıldığında askeri açıdan birbirine denk iki gücün sıcak çatışmaya girmek yerine bir tür nüfuz savaşı yürüttüğü düşünülüyor ve bu savaşın bir noktada sıcak çatışmaya dönüşeceği bekleniyordu. Bizim neslin çocukluğu bu iki süper güç arasında her an çıkması beklenen gerçek savaşın kaygısına da, SSCB'nin dağılmasının yarattığı şaşkınlığa da ev sahipliği yapmıştı. Öyle ki henüz ilkokulu bitirmeden kelime dağarcığımda 'perestroyka' ve 'glasnost' kelimeleri yerini almıştı. SSCB'nin ideolojik olarak yenildiğini gösteren bir süreci işaretliyormuş meğer bu kelimeler fakat o günlerde 'yeniden yapılanma' ve 'dış dünyaya açılma' gibi karşılıklar veriyorlardı bu kelimelere.

Herkesin beklediği o sıcak çatışma belki de hiç yaşanmayacaktı aslında. 'Elinde nükleer silahların ateşleme kodları olan "çılgın lider"lerden korkutan karikatürlere rağmen bu böyleydi. Çünkü bugünden bakıldığında daha berrak göründüğü gibi 'soğuk savaş' diyerek anlatılamaya çalışılan süreç aslında iki devletin değil, iki düşüncenin savaşını ifadelendiriyordu. Çatışma, elbette şiddete dökülmeyecekti; çünkü bunu yapmaları için her iki devlet de nüfuz alanlarındaki başka devletleri ve o devletlerin içindeki aktörleri kullanıyorlardı. Hangi taraf olursa olsun, herhangi bir nüfuz alanına giren küçük devlet, büyük propaganda savaşında kullanılmak üzere bir laboratuvar vazifesi görüyordu. Orada burada ayaklanan devrimciler, onları bastırmak için yönetimlere el koyan askerler, aslında her biri satranç tahtasındaki bir hamleyi oluşturuyorlar, büyük savaşa yeni kahramanlar, argümanlar, ahlaki üstünlükler, destanlar kazandırıyorlardı. Bunları alıp filmlerini çekenler, kitaplaştıranlar, şarkılarını, şiirlerini yazanlar oluyordu ve bütün bu malzemeler bir propaganda savaşının malzemesi olarak kitlelerin önüne konuluyordu.

Propaganda çarkları

Bir tarafta liberal Batı dünyası SSCB'nin insanları nasıl tek tipleştirdiğini, özgürlüklerini elinden aldığını, çalışma kamplarına gönderdiğini, özel hayatlarına müdahale ettiğini, mallarına el koyduğunu, yoksulların haklarını yediğini, otoriter bir yönetim altında insanların ne çok acılar çektiğini anlatıyordu. Bunu her tür kitle iletişim aracını kullanarak dünyanın dört bir yanına servis ediyordu. Bunu yaparken liberal Batı dünyasına, onun kurmuş olduğu ekonomik sistem olan kapitalizme ve kapitalizmin ürettiği yaşam biçimine insanları daha sıkı bağlarla bağlamayı ve buna alternatif olabilecek bir düşünceyi etkisiz kılmayı hedefliyordu. Sosyalizmin temsilcisi olan SSCB de çok güçlü bir propaganda ağını yönetiyor ve liberal Batı dünyasının günahlarını bir bir ortaya seriyordu. İnsanların nasıl köleleştirildiği, toplumsal adaletsizliğin nasıl normalleştirildiği, zenginin hep daha zengin, fakirin hep daha fakir kaldığı, eğitim, sağlık, barınma gibi konularda kapitalist devletlerin fakir insanları nasıl yarı yolda bıraktığı, kapitalizmin ürettiği yaşam biçiminin insanı kendisine ve doğaya nasıl yabancılaştırdığı gibi bir çok argüman bu savaşta kitlelere ulaştırılıyordu.

Bugünden baktığımızda aslında her iki tarafın da propaganda savaşında kullandıkları argümanların aslında gerçeklere dayandığını görüyoruz. Buna bir de her iki devletin bu savaşta destekledikleri devlet-altı aktörler ve iç çatışmalar sırasında yaşanan insan kayıplarını eklediğimizde aslında iki tarafın da hiç de masum olmadığını görebiliyoruz. Ama işte her kavgada bir taraf kazanıyor. Bu maçın sonunda da havlu atan taraf SSCB oldu. Böylece liberal dünya sosyalizmin ölümünü muzaffer bir kumandan edasıyla kutlama ve tarihi istediği gibi yazma hakkını elde etmiş oldu.

Ondan sonrası işte bu bizim bildiğimiz dünya. İçinde yeni savaşların, kavgaların, maçların olduğu bir dünya. Fakat bugünün dünyasında maç mert, temiz, güzel insanların imkansızlıklar içinde kurduğu amatör takımla, zengin mahallenin züppe gençlerinden oluşan, her türlü imkana sahip profesyonel takım arasında geçiyor. Buna da bir sonraki yazımda devam edeceğim…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.