Haşmet Babaoğlu

Mutluluk endüstrisinin müşterisi olmak..

Bir tanıdığım da "mutluluk için sessizlik" dersleri alıyormuş.
Ne tür bir ders, kim bu dersi veriyor diye hiç sormayın!
Amerikalıların Marvel Comics adında meşhur bir çizgi roman şirketi vardır, hani şimdilerde film de yapıyorlar...
Oradaki karakterler çocukken bindikleri uçağın Himalayalar üzerinde düşmesi üzerine kaybolur, gizemli keşişler tarafından yetiştirilir ve New York'a döndüklerinde ya şifacı ya kurtarıcı olurlar.
Öğrendim ki, bizim "sessizlik uzmanı" da etrafa hiç sıkılmadan böyle bir masal anlatıyormuş.
Şimdi diyeceksiniz ki, "Nişantaşı, Bebek çevresi kendi arasında eğleniyor, hiç aldırma!" Ama öyle değil!
Görüyorum...
Popüler kültür bu oltaları bütün toplum kesimlerinin içinde yer aldığı deryaya sallandırıyor; her yaş ve baştan insan da bu zokayı yutuyor.

Sık sık burada konu ediyorum...
Günümüz insanı mutlu olmaya çalıştıkça geriliyor, huzursuzlanıyor.
Peki rahatlayan yok mudur?
Tabii ki var.
Biliyorsunuz aslında onları:
Mutluluk reçetesi satıcıları bu işten itibar ve para kazanıyor.
Sonuçta mutlu olan da onlar.
Fakat beni asıl ilgilendiren mutluluk işinin yiyecek içecekten yeni medyaya kadar uzanan dev bir endüstriye dönüşmüş olması.
Gerçekten bir endüstri.
Kola tipi içeceklerin başarısı da, TED konferanslarının zihinlerimizi uyuşturma becerisi de buna dahil. Mutluluk bir ruh hali, bir an tecrübesi, neşe falan değil çoktandır...
Maddi ya da manevi bir ürün.
Bize sürekli "sen bireysin, özelsin, bir tanesin" deyip duranlar aslında hepimizi sıraya sokup üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri kakalıyorlar.
Hayata bakışımızı, kavramlarımızı ve düşünme şeklimizi bozup dönüştürüyorlar.
Mesela "iyilik yapmak" giderek unutturuluyor...
"İyi insan kimdir?" sorusunun cevabı muğlaklaştırılıyor.
Kendini "iyi hissetme" hepsinin yerini alıyor.
Korkunç bir şey bu ve henüz korkunçluğunun farkında değiliz.
Konu buradan uzar gider, yerim yetmez!

Ama son olarak şunu söylemek isterim...
Böyle mutlu olacaksak, olmayalım.
Mutsuz olalım demiyorum.
Ama iyi olalım, cömert olalım, müşfik olalım.
Bu yüzyılın en derin ve en "insanca" direnişi budur.

Haşmet Babaoğlu - Sabah

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.