Mikroagresyon veya kasıtsız hakaret
Başlıkta geçen kavram hemen anlaşılmayabilir. Müsaadenizle açıklamaya çalışayım.
Ülkemiz için yeni bir kavram olan ve henüz gündemi meşgul etmeyen mikroagresyonun ki ben onu kasıtsız hakaret olarak isimlendiriyorum, tanımı şöyle: Toplumun genelinden farklı bir grubun bireylerini genelde kasıtsız, farkında bile olmadan, önyargılı bir şekilde incitecek söz ya da davranışlar.
Bu kavramı ilk defa Harvard Medical School'a kabul edilen ilk Afro-Amerikan psikiyatrist olan Dr. Chester Pierce kullanıyor. Pierce beyazların siyahlara karşı tutum ve söylemlerindeki kasıtsız hakaretleri inceler. Ardından gelen araştırmacılar da tüm farklı gruplar üzerinde incelemeye başlar.
KASITSIZ HAKARET ÖRNEKLERİ
Konunun daha açık ve net anlaşılması için birkaç örnek verelim.
Mesela, bir Afro-Amerikan öğrenciye "Siyah derili bir kıza göre çok güzelsin." demek. Kızın anladığı şu: Siyah derili kızlar aslında güzel değil. Benim güzelliğimi övdüğünü düşünüyor ama ırkıma hakaret ediyor.
Engelli bir bireye istemediği halde ısrarla yardım etmek. İyi niyetle yapılan bu tür davranış engelli bireye, muhatabının kendisini çok yetersiz ve acınacak bir durumda olduğunu düşündürecek ve üzülmesine sebep olacaktır.
"Nerede doğdun?" Çok masum görünmekle birlikte sorunun muhatabına "Aslında sen buraya ait değilsin" mesajını verebilir.
Sokakta yürürken yaklaşan siyahi bir delikanlıyı karşıdan görür görmez çantanıza daha sıkı sarılmak. Muhatabının doğal suçlu olduğunu kabul eden bu davranış da önyargılı bir tutumdur.
Asya kökenli bir Amerikalıya "çok iyi İngilizce konuşuyorsun." Muhatabın anladığı, Asya kökenli biri güzel İngilizce konuşamaz.
"Ne kadar başarılısın" Muhatabın anladığı farklı renklerde olanlar başarılı olamaz.
ÜLKEMİZDEKİ DURUM
Malumunuz, geçtiğimiz yıl zaman zaman göçmen karşıtlığı hem sosyal hem de kimi geleneksel medyada haber oldu, taraftarlar buldu. Ülkemizdeki birçok sorunun müsebbibi olarak görülen göçmenlere karşı sözlü ve filli saldırılar gerçekleştiğini haberlerde okuduk, izledik.
Çok şükür, toplumun büyük bir kısmı bu kışkırtmalara kanmadı ve olaylar fazla büyümedi ve yaygınlaşmadı. Biz de hatırladıkça utanacağımız olayları yaşamaktan kurtulmuş olduk.
60 yıl önce ABD'de yapılan araştırmaların küçük bir benzeri de ülkemizde yapıldı. Yapılan araştırmada göçmenleri en çok rahatsız eden söz ve davranışlara birkaç örnek verelim.
Suriyeli bir doktora "Gerçekten doktor musunuz?" Muhatabın anladığı: Ne yani bir Suriyeli doktor olamaz mı? Bunda şaşılacak ne var!
"Bir Suriyeliye göre ücretin iyi" Muhatabın anladığı: Suriyeliler diğerleri kadar maaş almayı hak etmiyor. Oysa ben de aynı işi aynı şekilde yapıyorum. Benim neyim eksik?
"Size misafir geliyor mu?" Muhatabın anladığı: Biz insan değil miyiz? Bizim evimiz, eşimiz, dostumuz yok mu?
"Devlet size çok para harcadığı için faturalar yükseliyor." Muhatabın anladığı: Bunu biz mi istedik? Keşke ülkemizde kalıp ölseydik de bu söyleri duymasaydık.
"Dilinizi bilmiyoruz diye hakkımızda olumsuz mu konuşuyorsunuz?" Muhatabın anladığı: Kendi aramızda dilimizde konuşmayacak mıyız? Niye bize iyilik yapanlar hakkında kötü konuşalım.
Suriyeliler var diye lokantaya girmemek. Muhatabın anladığı: Biz bu kadar aşağılık mıyız, medeniyetten uzak mıyız, vebalı mıyız?
"Türklere benziyorsun." Muhatabın anladığı: Benim ırkdaşlarım çok mu kötü ve çirkin?
"Türkçe bilmiyor." Muhatabın anladığı: Ama ben gayret ediyorum, anlamaya çalışıyorum. Ne diye dışlıyorsunuz.
"Ülkenize ne zaman döneceksiniz?" Muhatabın anladığı: Hiç eve gelen birine kalkın gidin denir mi?
"Elle mi yemek yiyorsun? Babanın kaç karısı var?" Muhatabın anladığı: Siz nasıl yaşıyorsanız biz de öyle yaşıyoruz.
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama meselenin anlaşılması için bu kadarı kâfi sanırım. Görüyorsunuz, sadece merak saikiyle sorulan basit bir soru ne kadar incitici olabiliyor. Muhataplarımızı üzdüğünün ve incittiğinin farkında olmadan sorduğumuz bu sorular aslında bizim önyargılarımızı da gösteriyor.
Önyargılarımız acaba sadece göçmenlere mi? Göçmenler gelmeden önce biz, yukarıda sıralanan davranışları ülkemizdeki farklı din, mezhep, sosyal statü, ırk ve inanç sahiplerine karşı göstermiyorduk, diyebilir miyiz?
Kasıtlı bir şekilde yapılan sözlü ve fiili saldırıları tanıyoruz ve biliyoruz. O yüzden fiili ve hukuki önlem almak mümkün. Ama ne olduğunu bilmediğimiz ve farkında olmadığımız kasıtsız hakaretleri nasıl önleyeceğiz?
Başta birbirimize, sonra da göçmenlere karşı muhataplarını incitici bir dil kullanıldığını fark etmekle başlayacak düzelme. O yüzden öncelikle çarpıcı örneklerle kasıtsız hakareti okullarda, camilerde anlatmamız gerekiyor.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.