İsmail Güleç

İBB’nin Şeb-i Arus’u

İBB, 17 Aralık akşamı, Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde Evrensel Mevlânâ Âşıkları Vakfı ile birlikte bir Şeb-i Arûs töreni düzenledi ve canlı yayınlandı. İBB'nin böyle özel günlerde etkinlik yapması tabii ki güzel bir şey. Buna itiraz edecek değilim şüphesiz. Ancak kaş yaparken de göz çıkarmamak lazım. Öyle düzenleyecekse hiç düzenlememesi daha iyi. Çünkü törende, gereksiz tartışmalara yol açacak ciddi sorunlar vardı.

Söz konusu Şeb-i Arûs töreninde gördüğüm çok önemli üç sorun var. İlki Konya'dan, geleneğin temsilcilerinden, post serme ve meydan açma yetkisi verilmemiş, yani böyle bir töreni yönetmek için gereken ehliyet ve liyâkata sahip olmayan biri tarafından yönetilmesi, ikincisi mutrip ve semâ heyetinde kadınların olması, üçüncüsü ve sonuncusu Kur'ân'ın ve Naat-ı Mevlânâ'nın Türkçe okunması. İlk düğme doğru iliklenseydi ikinci ve üçüncü düğmeler de doğru iliklenmiş olacaktı.

Mukabelenin hangi vakitte, hangi gün, nerelerde düzenlenebileceği zaman içinde farklılık gösterir. Mukabelede okunan âyin-i şerîfin makâmı, sûzidilârâ, hüzzâm, segâh yahut isfahan olabilir. Semazen ve mutrip heyetinin sayısı da farklı olabilir. Ama farklı olmayan ve değişmeyen kurallar, icâzet almayan birinin posta oturması, meydana semazen olarak sadece erkek canların çıkması ve okunan aşr-ı şerif ve dualardır.

İsteyen Şeb-i Arûs töreni düzenleyebilir mi?

Her şeyden önce hepimizin bilmesi ve kabul etmesi gereken husus, hangi tarikat ve inanca ait olursa olsun, bir tören veya ibâdet, o tarikat veya inanç önderlerinin izni ve bilgisi olmadan gerçekleştirilmemelidir, kamusallaştırılmamalıdır. Bektaşi olmayanların âyin, Kâdirî olmayanların devrân, Nakşıbendî olmayanların zikir halkası açmasına izin verilmez ve hoş karşılanılmaz. Üstüne bir de merâsimi, icazet almamış bir halife veya şeyh efendinin yönetmesi asla hoş görülmeyecek ve affedilmeyecek büyük bir suç ve kusurdur. Bu durum, çıkıkçıların, muskacıların ve üfürükçülerin bir araya gelerek Tıp Fakültesi kurup doktor yetiştirmelerinden farklı değildir ve bizi felakete götürür.

Kadınların semâ meselesi

Kadınların semâı meselesi daha önce de tartışılmıştı. Abdülbâki Gölpınarlı, Mevleviliğe dâir kitabında gelenek içinde kadınların semâ meselesini gayet açık bir şekilde izah eder:

Kadınlar âyin-i cem'lere alınmazlardı ve tekkede yapılan mukabeleleri (o günün geleneğine uyarak) kafes dâiresinden seyrederlerdi. Hâtûnlara sikke yerine arakıye tekbîrlenirdi. Arada bir sikke verildiği de olurdu. Kadınlar, sema' meşk edebilirlerdi ve bazen de kadınlar, erkeklerin bulunmadığı meclislerde kendilerinden olan sâzendelerin yahut yaşlı dedelerin bir kaçının ney ve kudümleri eşliğinde, kendi aralarında semâ' meclisleri tertip ederlerdi."

Geleneğin günümüzdeki temsilcisi, Uluslararası Mevlâna Vakfı Başkan vekili Esin Çelebi, kendisine sorulan bir soruya, "Semâ geleneğini bozmamak için şimdiye kadar 'meydan'da semâ yapmadım. Sadece kadınların olduğu ortamlarda, özelikle de kendi evimde semâ yaptım" diye cevap vererek Gölpınarlı'nın söylediklerini doğrular.

Yine geleneğin içinde yetişen icâzetli mesnevîhân Şefik Can Dede'nin talebelerinden Nur Arıtan konu ile ilgili olarak şunları söyler:

Kadınlar da sema yapar ama, eskilerin deyişiyle bunun için zaman, mekân, ihvân, düstûruna önemle dikkat etmek, şov ve gösteri şekline getirmemek, mademki semâ bir ibadettir, ibadetin aslına, ruhuna, özüne, sadık kalmak gerekir.

Geleneğin önemli hanım temsilcileri böyle düşünürken, Şeb-i Arûs gibi bir merâsimde hanımların semâa çıkması kabul edilebilir bir şey olabilir mi?

Mevlânâ'nın yapmadığı ve Mevlevîlik geleneğinde olmayan bir şeyi, Mevlânâ'nın ve yolundan gidenlerin söylediklerinin hilâfına yapmak iyi niyetle yapılmış bir şey olmasa gerek.

Türkçe Kur'an okunması

Kur'ân'ın Türkçe ve makamlı okunma meselesi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilgi alanına girer ve bizim sınırlı bilgimizi aşar. Dindeki yerini hocalarımız daha iyi bilir ve açıklar. Benim itiraz ettiğim husus, Mevlevîler için aynı zamanda nâfile ibâdet yerine geçen mukabelenin bir parçası olan aşr-ı şeriflerin ve Naat-ı Mevlânâ'nın Türkçe makamlı bir şekilde okunması. Gelenek içinde icâzetli yetkin şeyh efendiler birçok düzenleme yapmışlardır ama hiçbiri ne Kur'ân'ı ne de naatı Türkçe okumuşlardır. Bunu yapmaya kimsenin de hakkı yoktur.

Son olarak şunu söylemeliyim. İBB ile müşterek Şeb-i Arûs Töreni tertip eden Evrensel Mevlana Âşıkları Vakfı'nın bildiğimiz kadarı ile Mevlevilik ile uzaktan yakından ilgisi yoktur ve yaptıkları işler, yaydıkları düşünceler, bırakın Mevleviliği, bu topraklarda neş'et etmiş herhangi bir sahih tasavvuf anlayışı ile de bağdaşmaz.

Üzüntü ve endişe verici olan durum ise İBB'nin Mevlevilikle ilgisi olmayan, Mevleviler tarafından kabul edilmeyen bir topluluğa Mevlevîler için en anlamlı günde en önemli merâsimi tertip ettirmesidir. Bilinmeden yapılmış ise hoş görür, seneye yapmayacaklarını ümit eder, geçeriz. Eğer bilinçli bir şekilde yapılmış ise bunun altında sadece Mevlevîliğin değil bu milletin kültürünü tahrif etmek için yapılmış planlı bir suikast olduğunu düşünürüz. Umarım birincisidir.

İBB'nin düzenleyeceği bir sonraki merâsimde, abdest almadan, meydana çıkan semâzenlerin elifi-nemet, destegül ve tennûre yerine bir modacı tarafından tasarlanmış bir kıyafet giymeyeceklerini, üzerlerine hırka yerine pelerin atmayacaklarını, mutrip heyetine piyano ve çello gibi sazların girmeyeceğini, naat ve Kur'ân yerine ritimli şarkıların söylenmeyeceğini, semâ yerine de modern dans koreografisi yapılmayacağından emin olamadığımı ifade edeyim.

Geleneğe, Mevlânâ'ya ve yolundan gidenlere azıcık saygınız varsa lütfen bir daha böyle Şeb-i Arûs merâsimi düzenlemeyin. Eğer düzenleyecekseniz semâ yönetmeye ve meydana çıkmaya mezun kişileri bulun ve onlarla birlikte yapın.

İşin bir başka boyutu daha var. Zamanında düğünlerde, turistik lokantalarda semâzenler dönerken yeterince karşı çıksaydık belki bugün bu satırları karalıyor olmayacaktık.

Müşkil oldur ki sûret-i Hak'dan zuhûr eder

O yüzden sûret-i Hak görünen bâtıldan sakınmalıyız. Allah sonumuzu hayırlara tebdil buyursun.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.