Korona: Musibet mi, ikram mı?
Sevdiğim bir ifade var. İlahi bir hakikate işaret ediyor: "Allah Teâlâ bazen ikramlarını musibet kisvesi giydirerek gönderir." Acaba "korona süreci" de böyle mi diye akletmek, fikretmek lazım bana kalırsa.
Hemen hepimizin bildiği, okuduğu, duyduğu o meşhur hadis-i şerif var ya: "Ölmeden önce ölünüz". İşte bu süreç bize, belki de daha önce hiç hissetmediğimiz kadar bu hadisin manasını hatırlattı, adeta bir küçük kıyamet gibi geçmişimizi/bugünümüzü/yarınımızı sorgulamak için bir fırsat verdi. Bir twitte şunu okuduğum zaman sarsıldım geçenlerde: "Babanın evladından, kadının kocasından, arkadaşın arkadaştan kaçtığı, uzak durduğu şu günler sizlere hangi günün provası gibi geliyor…"
Aslında İlahi Kitabımız böyle fırsatların önemini dolaylı yoldan ve henüz yaşayanlara bir ibret olarak bize anlatıyor:
"Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca, "Rabbim! Beni geri gönder de, geride bıraktığım dünyada iyi işler yapayım" der. Hayır! Onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Önlerinde, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır." (Mü'minûn: 99-100).
İşte o son gün, hiçbir pişmanlığın fayda vermeyeceği son an gelmeden "dünyada iyi işler (salih amel) yapmanın bilincine varmak" için bulunmaz bir fırsat, bahşedilmiş bir nimet, Rabbimizin musibet kisvesi giydirilmiş bir ikramı oldu korona. Tabii ki, idrak edene ve ders alana….
İşte sevgili babam, Hayreddin Karaman Hocamız da, korona sebebiyle yaşadığımız kısıtlamalardan hangi ibretleri almamız gerektiğini terennüm ettiği bir şiir kaleme almış. Kendi izniyle bugün o şiiri sizlerle paylaşmak istedim:
Korona hapsinden ibret alalım
Bir ölüm provası başımıza gelenler
Ölmeden önce öldük ibret alır görenler
Bu sırra ermiş idi sefer edip erenler
"Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler"
Bağın bahçen var olsun, gidip de göremezsin
Dostlar meclis kuramaz sen varıp giremezsin
Paran pulun çok olsun elini süremezsin
Ölü böyle değil mi söyle, hanımlar beyler!
Atın araban hazır gidemezsin dostuna
Oturup kaldın dostum evindeki postuna
Tedbir alıp karşı dur koronanın kastına
Arif fazla konuşmaz ancak bildiğin söyler
Korona hal diliyle şunu söylüyor bize
Ne kadar güçlü olsan ecel getirir dize
O zaman çöp batacak hep sakındığın göze
Hazırlığı olmayan göçüp gidince neyler
Geride kalır mal mülk, seninle gider amel
Ömür tükenir dostum ama tükenmez emel
Cennette köşk istersen yap hayatında temel
Ahirete yaramaz hayırdan başka şeyler
Berzahta ruh duyarsa cuma için ezanı
Dönüp kılmak istese, geri istese canı
Geçti Bor'un pazarı bırakmazlar insanı
İnsan ne eyler ise ancak dünyada eyler
Bu da geçecek Ya Hû, ama fırsat bilelim
Öz eleştiri yapıp hata nerde diyelim
Defteri temizleyip kalpten pası silelim
Tevbe edelim uçsun ruhu kaplayan küller
"Hak şerleri hayreyler" ibret alırsan eğer
Kazandığın seninle giderse bulur değer
Ölümü düşünmekmiş hapsin hikmeti meğer
Hayri ölmeden ölen Allah kulunu över
Asıl vatan aşkıyla inliyor bakın neyler
…… ……. ……..
Biz de "Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler" diyerek bu bahsi kapatalım. Bu da geçer Yâ Hû!...
Prof. Dr. M. İhsan Karaman
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Korona düşünceleri: “Evde Ramazan” ve sonrası (25.04.2020)
- 18. yüzyıldan günümüze “Ulemânın koronavirüsle imtihanı” (16.03.2020)
- Yeşilay 100 yaşında… (08.03.2020)
- Çılgınca tüketmek için çılgınca üretmek (24.02.2020)
- Bir kalkınma sorunu olarak bağımlılıklar ve inanç temelli çözüm önerileri (17.02.2020)
- Hasta saygınlığı ve mahremiyet ihlalleri üzerine (05.03.2018)
- Kudüs: İnsanlığın kırmızı çizgisi… (15.12.2017)
- Sinsi katil: Sigara (29.10.2017)