Körfez’in Jön Türkleri
2014 krizinden sonra, Trump'ın Riyad ziyaretinin artçılarından birisiyle karşı karşıyaydık. Körfez ülkeleri sürüden ayrı uçtuğunu tasavvur ettikleri Katar'a ayar vermek ve onu hizaya getirmek hatta cezalandırmak istiyorlardı. Trump'ın ziyareti de bahaneyi üretti. Benzeri bir kriz Arap Baharı sonrasında bahusus 2014 yılında patlak vermişti. BAE ve Suudi Arabistan başta İhvan ve Sururiler olmak üzere önlerine gelen İslami cemiyet ve cemaatleri soğuk damgayla damgalamışlar, terör listesine almışlardı.Batılıların bile ılımlı olarak saydıklarını onlar terör listesine, kara listeye almakta bir beis görmüyorlardı. Hiç şakaya gelir yanları yoktu. Bir çırpıda ve bir kalem darbesiyle hoşlanmadıklarını gözünün üzerinde kaşın var diyerek şiddet eğilimli ve hatta terörist olarak gösteriyor ve Katar'ı da kendilerine alet etmek istiyorlardı. Katar direnmişti. Katar'a yönelik olarak siyasi mobbing hatta soğuk savaş taktikleri uygulamışlardı. Bunlar sökmemiş, çar naçar önceki mevzilerine çekilmişlerdi.
***
Riyad zirvesi sonrasında Katar Emirinin bir kasetini yayınladılar. İsrail'le iyi ilişkilere sahip olduklarını ve İran'a düşmanlık etmenin bir alemi olmadığını söylüyordu. Katar diplomasisi bunun doğru olmadığını ve siber korsanlar tarafından Katar Haber Ajansının şifrelerinin kırılmasıyla birlikte bir fake/sahte beyanat üretildiğini ve bunun servis edilerek Katar aleyhinde bir hava hatta kampanya oluşturulmaya çalışıldığını savundu. Elbette bu savunmaya inanmayanlar çok. Bu kesimler, Emir Temim'in 'sahte/fake' konuşmasının ülkenin genel siyasi pozisyonuna ters düşmediğine dikkat çekiyorlar. Bu yöndeki fırtına dinmeden devreye Ukaz gazetesi girdi ve yeni bir suçlama üretti. Katar Dışişleri Bakanı Muhammed Bin Abdurrahman Al-i Sani'nin İran'ın güçlü adamı kimilerine göre Irak'ın de facto yöneticisi (İranlı Paul Bremer) Kasım Süleymani'yi Bağdat'ta ziyaret ederek onunla bir görüşme icra ettiğini duyurdular. Tezlerini güçlendirmek için bu hususta Katar'dan bir yalanlama da sadır olmadığını ilave ediyorlar. Neden görüştüğüne dair yürütülen mantığın ürettiği tek sonuç şu: Katar Körfez ülkelerinin baskısını İran ile İsrail sarkacı veya gergefiyle göğüslemek istiyor. Bir nevi dengeleme siyaseti. Katar'ın nispi bağımsız siyasi çizgisi ve daha geniş yelpazeye dayanan çeşitliliğe açık politikaları Körfez ülkelerini rahatsız ediyor. Başarısını pek de hazmedemiyorlar. İran ile İsrail işin sadece bahanesi. Esasında İsrail diyorlar ama Katar'ın Hamasla ve Müslüman Kardeşlerle bağlantısı en azından onlarla aynı pencereden bakmaması; Körfez ülkelerini başta Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere ciddi rahatsız ediyor. Yoksa hepsinin İsrail'le örtülü örtüsüz ilişkileri Katar'dan daha gelişmiş vaziyette. Ama Hamas ile ilişkileri çok gerilerde. Keza Umman Sultanlığı ile İran ilişkileri Obama döneminde olduğu gibi İran-ABD görüşmelerine ev sahipliği yapacak düzeyde.
***
Umman Sultanlığına diş geçiremiyorlar. Diş de bilemiyorlar. Belki hafifletici nedeni, kendileri kadar laik olması. Katar kadar acar da değil. Küçük cirmiyle büyük işlere kalkışması rahatsızlığın ana kaynağı. 'Bizi İhvan'a satıyor' diyorlar! Bir benzetme ile bunu daha fazla açabiliriz. Mübarek devrilmeden önceki yıllarda Katar'ı ziyaret eder. Fırsat bu fırsat deyip dünyayı cızırtısıyla meşgul eden El Cezire Kanalını da yakından görmek ister. Gittiğinde bakar ki, cirminden büyük yer yakan kanal küçük bir alanda faaliyet göstermektedir. Şöyle demekten kendini alamaz: Bu kadar büyük cızırtı ve gürültü bu kadar küçük çaplı bir organdan mı çıkıyor?
Evet Katar bilemediniz Hollanda kadar küçük bir ülke ama ülkenin çaplı yöneticileri sayesinde dünya devleriyle yarışıyor. En azından tanıtım ve yayıncılık alanında. İşte bu, dinmez bir kıskançlık nedeni. Katar'ın pozitif pozisyonunu BAE karşı devrimler veya darbeler sürecinde tersinden icra etmeye başlamıştır.
Türkiye daima Körfez'deki çalkalanmaların ve çekişmelerin ana konusudur. Kanber'siz düğün olmayacağı gibi Türkiye'siz de çekişme olmaz. Sözgelimi Bahreynli Şiiler Türk modelinin İran modelinin karşıtı veya veliyyi fakihin zıddı olduğunu söylerler. Belki panzehri demek de mümkün. Buna mukabil Katar'ın dostları arasında birinci sırada olan Türkiye bu nedenden dolayı hedefe oturtulur. Hamd Mazrui adlı Birleşik Arap Emirlikleri yazarı açıkça Filistin meselesinin tasfiye edilmesini ve İsrail ile kıvırmadan net ilişkiler kurulmasını istemektedir. 21 Mayıs tarihli bir twitinde Kral Selman ile Sisi'nin görüntüsünü yan yana koyup altına şunu yazacaktır: Körfez'in Türkleri bu fotoğrafı aklınızdan çıkarmayın! Bu nazire tek yönlü değil elbet. Katarlılarda da karşılığını buluyor. Casir el Haremi veya Abdulhamit Kutup gibi Katar gazetesi Eş Şark yazarları Katar üzerinden Türkiye'nin de hedef alındığını ifade ediyorlar.
İşin özeti şu: Dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim demişler. Katar gibi Türkiye dostlarına da artık Türk diye hitap ediyorlar. Ya da Körfez'in eskisine pek benzemeyen Jön Türkleri! Osmanlı'nın son döneminde Jön Türklerin namı Portekiz'e kadar ulaşmış, Atlantis kıyılarında olmasa bile Atlantik kıyılarında yankılanmıştı. Jön Türklere özenen Portekizlilere de Jön Türkler denilmiştir. İnşeallah günümüzün jön Türkleri aynı zamanda jön İslam da olurlar.
Katar Körfez gerilimi çerçevesinde şimdi işgal senaryoları bile üretiliyor. Minye saldırıları akabinde Sisi'nin Libya'daki terör kamplarını vurduklarını ilan etmesi Körfez'deki gerilimden bağımsız okunamaz. Birleşik kaplar teorisinde olduğu gibi yansımaları Libya kıyılarına kadar vurdu.
Mustafa Özcan
Fikriyat.com
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.