Mustafa Özcan

Türkiye Evanjelik ve Siyonistlerin hedefinde!

Duyarlı insanların ve liderlerin geri çekilmesiyle ve görevlerini ihmal etmeleriyle birlikte kaçıklar ve dengesiz tipler ara saflardan fırlayarak öne uzandılar, çıktılar. Nemelazımcıların faturasını ve nemelazımcılığın bedelini ödüyoruz. Dünya şimdi bunların ahmaklıklarıyla kavruluyor. Bir deli bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış. İster istemez, bu kötü adamlara karşı Türkiye öne çıkıyor. Lakin haliyle bu zümrelerin düşmanlıklarını da üzerine çekiyor.

18/5/2015 tarihi itibarıyla İsrail ve cürümlerine karşı yeni bir Yenikapı ruhu teşekkül ediyor ve buna ilave olarak Kudüs'le alakalı olarak İstanbul ruhu yeşeriyor. Türkiye inisiyatif alarak bir farz-ı kifayeyi yani müşterek siyasi görevi savuşturuyor, ifa ediyor. Trump, 6 Aralık (2017) tarihinde büyükelçiliklerini Kudüs'e taşıma kararını imzalamıştı. Haftası geçmeden (14 Aralık 2017) Türkiye de İstanbul'da Trump'ın kararına karşı İslam İşbirliği Örgütü üyesi ülkeleri topladı ve Kudüs'le ilgili olarak Filistin ve Kudüs lehindeki önceki kararlara atıfta bulundu ve Trump'ın tek yanlı kararının haksızlığını ortaya koydu. Bugün itibarıyla İstanbul tarihi bir gün daha yaşıyor. Bu da şimşekleri Türkiye'nin üzerine çekiyor. Sözgelimi, Netanyuhu'nun oğlu Yair Netanyahu instagram hesabından Türkiye'ye galiz bir şekilde küfür etti. Kem söz sahibine aittir. İkinci olarak bu davranışıyla, babası Netanyahu ve dedesi Benzion Netanyahu'nun izinden gittiğini, onlara çektiğini gösterdi ve torunu olduğunu ispat etti. Armut dibine düşermiş!

Netanyahu'nun babası tarihçi, Siyonist aktivist Benzion Netanyahu bir müddet önce 102 yaşında ölmüştü. Polonya'nın başkenti Varşova'da, Benzion Mileikovsky olarak dünyaya gelen Netanyahu, güçlü bir Yahudi ordusu oluşturulması ve Ürdün Nehri'nin her iki yakasını da içine alan bir Yahudi devleti kurulmasını savunan revizyonist Siyonist lider Ze'ev Jabotinsky'nin taraftarları arasında yer aldı ve 1940 yılından ölümüne kadar yardımcılığı görevini yürüttü. Anlayacağınız dede, müseccel Siyonist bir faşistti.

Kudüs ve Gazze olaylarının üzerinden Türkiye ile İsrail bir kez daha restleşti. Elçilik ve konsoloslarını zelil bir şekilde kapı dışarı etti. Hak etmişlerdi. Alçak koltuk skandalı ve Mavi Marmara kurbanlarını ve mağdurlarını unutmadık. Elbette Filistinlilere yaptıklarını da tarih kaydediyor. Filistin yönetimi bundan kaçınsa da Türkiye, Gazze olaylarının Uluslararası Ceza Mahkemesinin önüne getirilmesini istedi. Elbette buna hazırlıklı olan İsrailli çevreler, en iyi savunma saldırıdır tarzıyla hareket ediyorlar. Daraltılmış güvenlik kabinesinde de temsil edilen İsrail İskan ve Altyapı Bakanı Yoav Gailant, PKK meselesini vesaire gündeme getirerek Türkiye'nin kendilerine ahlak derse veremeyeceğini söylüyor. Silahsız Filistinlileri öldürürken ahlaklı bir şey mi yaptıklarını söylemek istiyor acaba? Yoksa suç mu bastırma niyetinde? Türkiye, son dönemlerde gerek Suriye gerekse Filistin cephesinde kimsesizlerin kimsesi oldu. Mevlüt Çavuşoğlu'nun meseleyi gündeme getirmesinden sonra acil olarak toplanan Arap Birliği Teşkilatı adına Ahmet Ebu'l Geyt, Gazze'de öldürülenler meselesinin takipçisi olacaklarını ve meseleyi Uluslararası Ceza Mahkemesine getireceklerini söylemiştir. Elbette bu hususta Trump da zincirleme suçludur. Esasen meseleyi küçük beyni ve hissiz kalbiyle tetikleyen odur.

Dini zeminden veya milli zeminden Siyonistler, Türkiye'yi hedef alırken onların dini ortakları veya çılgınlık ortakları Evanjelikler de Türkiye'yi hedef almış bulunuyorlar.

Serdar Turgut'un Haber Türk gazetesindeki Erdoğan ve Armageddon yazısı buna tanıklık etmektedir. Geçmişte bu kaçıklar zümresi ve başkanları Reagan, Sovyetler Birliği'ne şer imparatorluğu diyorlardı. Soğuk Savaş sonrası birlikte İslam alemine karşı ortaklık kurdular. Grace Hallsell isimli Amerikalı yazar bunların ipliğini pazara çıkarmıştı. Tanrıyı Kıyamete Zorlamak kitabında bunun ipuçlarına rastlamak mümkün. Onlara göre Yecüc ve Mecüc her defasında bin bir surat gibi kimlik değişiyor. Amerikalı Evanjieliklerin keyfine uyarak kılık değiştiriyor. Kah onların nazarında Kaddafi oluyor kah Saddam haline geliyor. Kaddafi'yi de aslında Deccal'ın adamlarından biri olan Sarkozy eblehi öldürtmüştür. Kaddafi'nin hazinelerini seçim giderlerine kullanan Sarkozy, skandalını örtbas etmek üzere hile yolu ile mafya tarzında olduğu gibi eski ortağını ortadan kaldırmıştır. 'Şeytanlıkta kim daha ileride?' sorusunun cevabı Deccal ve adamlarına çıkıyorsa; Sarkoy daha rütbeli bir şeytan olmalı ve Deccal'ın yakın kadrosunda yer almalıdır. George Walker Bush, Saddam'a karşı savaş açmaya hazırlanırken Chirac'a telefonda Yecüc ve Mecüc'den bahsediyor. Saddam'ı, Yecüc ve Mecüc yerine koyuyor. Zavallı Chirac meseleyi çakmıyor, danışmanlarına açıyor ve Yecüc ve Mecüc meselesini onlardan öğreniyor. Zira dindar birisi olmasına rağmen bilmiyor. Bush ise sabah akşam bu meseleye kafa yoruyor. Besbelli dervişin fikri ne ise zikri de odur.

Evanjelikler Mesih'i bekliyorlar ama yanlış cephede bekliyorlar. Zira herhalde Mesih zalimlerin yanında, katında yer almayacaktır. Masumları öldürmeyecektir. Yair Netanyahu gibi küfür etmeyecektir. Öyle ise Mesih'i yanlış yerde, kampta arıyorlar! Hatta Ebu'l Hasan en Nedvi'nin dediği gibi Batılılar ve bilhassa Amerikalılar maddiyatçı Yahudilerin peşine düşerek maneviyatçı Mesih'in kafilesini kaybetmişlerdir. Maddiyatçı Deccal'ın çizgisine takılarak maneviyatçı Mesih'in gerisini düşmüşlerdir. Onlar, Mesih kampı yerine Deccal kampının içine ve peşine düşmüşlerdir. SSCB geçmişte ateizmi temsil ediyordu. Modern Batı medeniyeti ise hiçbir zaman Mesih'ın peşinde, izinde olmadı. Onlar Mesih'siz ve Peygambersiz çizgi olan Deizmi izliyorlar. İsrail de öyle. İsrail, bugün İkinci Musa olan Musa Bin Meymun'un öğretilerini değil Yahudi revizyonizmini ve Evanjelizmini takip ediyor.

Yoksa bir kez olsun adalet hangi tarafa düşüyor diye sorma gereğini duyarlardı. Kendilerine güvenmek yerine adaletin terazisine tutunurlardı. Adaleti gözetmeyen Mesih, gerçekte Deccaldır. Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz.

Sahi, Türkiye'den niçin nefret ediyorlar? Bu sorunun cevabını Zuheyir Salim veriyor: Türkiye'yi yoldan çıkmış asi bir evlat olarak görüyorlar ve tekrar yola getirmek istiyorlar!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.