Türk-Rus ittifakı tehlikede mi?
PKK'nın Suriye'deki yerel uzantısı PYD, ABD ile Türkiye ortaklığının arasına kara kedi gibi girdikten sonra Trump'ın çekilme kararıyla birlikte şimdi de Rusya ile Türkiye ortaklığının arasına bıçak gibi girecek ya da kimyasını bozacak mı? İngiliz gazetesi The Times'ın Ortadoğu sorumlusu Richard Spencer ile Moskova Muhabiri Marc Bennetts'in kaleme aldıkları ortak makale 'Russia and Turkey clash over fate of Kurds/Kürtlerin kaderi üzerine Türk-Rus Kapışması ' bu tezi işliyor. Her ne kadar ikili zirveden sonra yapılan tahliller görüşmenin fevkalade başarılı geçtiğini doğruluyorsa da The Times sonuçları farklı bir zaviyeden değerlendiriyor. ABD, PKK yandaşı Kürtleri terk etmeden Rusya onları kapmanın peşinde, derdinde. Onları ayartmak için komplimanlara başladı. Amerikalılar daha bırakmadan siyasi olarak Ruslar PYD'nin dest-i izdivacına talip oldu. Molla Mustafa Barzani meselesinde olduğu gibi Ruslar ile Amerikalılar oldum olası ayrılıkçı Kürtleri paylaşamıyor.
Ruslar Türkiye'den farklı olarak iki şeyi söylüyor. Bunlardan birisi ABD'nin tahliye edeceği bölgelerin rejim tarafından geri alınması veya doldurulması. Yeğledikleri tez şudur: Türkiye'nin PYD mevzilerini sökmesi yerine rejimin oralara hulul etmesi. İkincisi de PKK'nın yerel uzantısı PYD-YPG'nin rejimle diyaloğa girmesi. Türkiye'nin bu iki noktada tepkisini nasıl ölçebiliriz? Bunun için soruya soruyla karşılık vermek mümkün! Türkiye PYD ile mücadeleyi Suriye'ye bırakır mı veya bırakması doğru olur mu? Bu, doğrudan söylemek gerekirse ciğeri kediye teslim etmek olur. Bütün bu örgütler aslında rejimin paltosu altından çıktı. Baba Hafız Esat Türkiye'ye karşı koz elde etmek için PKK ve lideri Abdullah Öcalan'ı uzun yıllar bağrına bastı ve himaye etti. Suriye'de barındırdı. Beşşar Esat da 2012 yılında babasının yaptıklarına tüy dikerek aynı şekilde hem muhalifleri bölmek hem de Türkiye'ye gözdağı vermek için Fırat'ın doğusundaki bölgeleri muvazaa halinde PYD unsurlarına bıraktı. Kısaca PYD Türkiye'den başka herkes için işlevsel bir role sahip. Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelmesinin nedenlerinden birisi güvenlik kaygısı ise diğeri de bölgede azalan nüfusu Türkiye'deki mültecilerin bir kısmıyla takviye etmek. Demek ki Türkiye'nin de Fırat'ın doğusuna ayak basması için çok yönlü nedenleri var. Suriye rejimi PYD ile mücadele için Türkiye'ye vekalet edemez. Türkiye kendi göbeğini kendi kesmek zorundadır. Üstelik, PKK ile PYD konusunda Suriye rejimi sabıkalıdır.
Putin Moskova'da Türklerden farklı olarak Suriye rejimiyle Kürtler arasında diyalog kurulmasını teşvik ettiklerini söyledi. Türkiye'nin buna karşı yaklaşımı ne olabilir veya olmalıdır? Öncelikli olarak Türkiye hala Suriye rejiminin meşruiyetini tanımıyor. Bunu özgür ve şeffaf seçimler sonrasına bırakıyor. İkincisi, rejim ile diyalog olacaksa bu esasında siyasal çözüme matuf olarak Suriyeli muhalifler ile rejim arasında BM çatısı altında olmalıdır. Lakin geçmişte Türkiye PYD'nin Suriyeli muhalifler arasındaki varlığını veya temsilini de veto etmiştir. Bilindiği gibi PYD temsilcilerinin Moskova'da büro açmaları ya da Soçi toplantılarına katılmaları Türkiye'nin tepkilerine medar olmuştur. Dolayısıyla rejim ile PYD'nin bir araya gelmesi veya ortaklığı Türkiye kabul etse de etmese de iki şer gücün bir araya gelmesi veya güç birliği yapması olur. Bu rejimle birlikte hareket eden Moskova'nın çıkarlarına uygun olabilir ama Türkiye için istenmeyen bir gelişmedir, Elbette diğer Kürtler yani PYD şemsiyesi dışındaki Kürtler muhalefet genel çerçevesi içinde uluslararası şemsiye altında Suriye rejimiyle siyasi çözüme dair müzakere yürütebilirler. Onun dışındaki opsiyonlar PKK'nın Suriye'de zemin kazanmasına hizmet etmek olur. Bu da Türkiye'nin ali menfaatlerine ve milli güvenliğine aykırı ve zıttır. The Times yazsa da yazmasa da açıktır ki, Türkiye ile Rusya PYD'li Kürtler konusunda ters köşelerde durmaktadırlar. Bu ileride ittifakı zedeler mi? Ya da Amerikan-Türk ilişkilerini zehirlediği gibi Rus-Türk ilişkilerini de zehirleme potansiyeline sahip mi? Şimdiden bir şey söylemek zor ama ihtimaller açık.
Suriye'de kaygan bir zemin var. Bu zeminde ittifaklar gidip geliyor. 'Kürtler' ABD cephesinden Rus cephesine doğru yol alırken, savrulurken diğer taraftan da Suriye rejimini İran ekseninden Arap eksenine kaydırma çabaları da sürüyor. Cepheler arası kaymalar yaşanıyor.
Rusya ABD'nin Suriye'den çekildiğine inanmasa da yalanına bile şapkasını çıkarır, hırkasını feda eder. Keza Arapların Esat rejimine geri dönmelerinden de en fazla memnun olan ülkenin Rusya olduğunu söylemek zait sayılır. Yalnız Arapların Şam rejimine hervele/koşu yapmaları ABD'yi de sevindiriyor. Suriye rejiminin yıkılmasını istemiyor bu durumda İran'ın yerine müttefiki Arapların kollarında olmasını yeğler! Bu durumda ya da cephe genişlemesinde Rusya Suriye'de İran'ın yanında seçeneklerini artırmış oluyor. Bu durumda İran'a bağımlı kalmasının lüzumu yok. Putin trafik işaretleri olmayan dört yol çatında trafik polisi görevini yürütürken bazen kim vurduya gitse de halinden memnun görünüyor. Bir yere kadar Suriye'de karada İran, havada da İsrail'i idare etmeye devam ediyor. Uçağı düşürüldüğünde mırıldansa veya homurdansa da İsrail bildiğini okuyor. Sürekli olarak İran'ı vuruyor. İran ise tehditle geçiştiriyor.
Velhasıl; Suriye'de iki yeni gelişme var. Bunlardan birisi PKK'cı Kürtlerin Amerikan kampı yerine rejim-Rus kampına doğru yol almaları, savrulmaları; ikincisi de İran kampının yerini Arap kampının alma sahnesi. Kum tepeleri gibi stratejik rüzgarlara maruz kalan ittifaklar veya kamplar da oradan oraya savruluyor.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Güvenli bölge siyasal çözüme rezerv edildi (21.01.2019)
- Hatları karıştıranlar! (18.01.2019)
- Tampon bölge yeniden… (15.01.2019)
- Püsküllü bela (11.01.2019)
- Putin’siz Kilise! (07.01.2019)
- İran kampından Arap kampına (04.01.2019)
- Mengenenin pençeleri arasında (31.12.2018)
- Körfez ülkeleri Esat’a geri döndü (28.12.2018)