Ayrılık yarası: Aras ve Gülistan
Merd-i kıpti şecaatini arz ederken sirkatini söylermiş. İranlılar da böyle övünürken pot kırıyorlar. Azeri şair Bahtiyar Vahabzade'ye ait olduğu ifade edilen ve kimilerine göre bir parçası da anonim (la edri) olan şiirden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı paylamak istediler. Bir kaşık suda fırtına kopardılar. Suçlamaları yenilir yutulur cinsten değil. Hem şiirin yanlış yerde kullanıldığını söylüyorlar hem de bu yanlış üzerine tüy dikiyorlar. Habbeyi kubbe yapıyorlar. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, Erdoğan'ı okuduğu şiir nedeniyle müdahaleci (interventionist) ilan etti ve kabul edilemez açıklamaların sahibi olduğunu da ileri sürdü. Türkiye'den izahat istemeye kalkıştı. Dışişlerine çağrılan Derya Örs'e kimsenin İran'ın toprak bütünlüğüne kast edemeyeceği, ilişemeyeceği ifade edildi ve milli güvenlik konularını pazarlık konusu yapmayacaklarını söylediler. Bunun ötesinde Türkiye zımni olarak savaş kışkırtıcılığı yapmakla suçlandı ve yayılmacı eğilimler ve imparatorluk hayal ve hevesi peşinde koşturduğu ileri sürüldü. İran aynaya bakıp bunları söylemiş olabilir. Bu suçlamaların istisnasız tamamı İran'a uyuyor ve bu hususta yarışmacıların önde gideni. Dört bucağa yayılmacı faaliyetlerinden dolayı özellikle de Suriye ve Irak'ta hem savaş suçu işlemekte hem de bölgesel savaş riskini artırmaktadır. Bölgesel güvenliği tehdit etmekle suçladıkları Türkiye bu suçlamadan ak-pak olup ve aksine bizzat Ortadoğu'yu istikrarsızlaştırarak ve ülkelerin içişlerine karışarak başkalarına atfettikleri suçlamaları kendileri işlemektedirler. Yine Irak'la yaptıkları 8 yıl süren savaşta bölgesel istikrarı baltalamış ve ötesinde dengeleri bozmuştur. Bu savaş akabindeki savaşların da nedeni olmuştur. Özellikle de Saddam'ın Kuveyt'e müdahalesinin dolaylı nedenleri arasında sayılmaktadır. Türkiye'ye yaptıkları bütün telkinleri kendileri ihlal etmiştir ve telkinlerini kendilerine saklamaları daha isabetli ve yerinde bir davranış olacaktır. Bir de şişinmekte üzerlerine yoktur. Acem palavrası tarih boyunca meşhur olmuştur ilaveten bir de mübalağa ve şişinmeleri. Övüne övüne bitiremedikleri Sasani İmparatorluğunun bütün ömrü 450 seneden ibarettir. Şah döneminde Keyhan yayın yönetmenliği yapan Emir Tahiri'nin de ifade ettiği gibi Türkler İran'ı en az bin yıl boyunca idare etmişlerdir. Eyne's sera minessüreyya / arz nire, Süreyya yıldızı nire? İran Parlamentosu Milli Güvenlik ve Dış Politika Komitesi üyesi Celil Rahimi şöyle demektedir: " Erdoğan'ın pozisyonu ve konuşması kesinlikle bölgesel güvenliğe hizmet etmemektedir. Erdoğan'ın Pan Türkçü sloganları bölgesel güvenliğe hizmet etmediği gibi aynı zamanda İran ile Türkiye arasında var olan dostane bağ ve münasebetlere ve çıkarlara da aykırıdır. Tarihi olarak Ortadoğu'nun mühim bir kısmı, Orta Asya, Kafkaslar ve ötesi Avrupa ve Asya bir zamanlar İran'ın kontrolü altında bulunmakta idi ." Bu sözleri ile dilinin altındaki baklayı çıkardı.
Şimdi de aynı rüyayı gören İran eski imparatorluk hayallerini diriltmek istemiş ama Arap Baharı ve halkların iradesine çelme taktıktan ve ihanet ettikten sonra ayakları sürçmeye başlamış ve emelleri kılçık gibi boğazına düğümlenmiştir. Kabil'den, Hazar'dan Akdeniz'e ulaşma ve bu sahada yeni bir Pers imparatorluğu kurma proje ve senaryoları, hayalleri ebediyen iflas etmiştir. Bu hastalıklı hayallerine veda etme durumunda kalmıştır. Şimdi taarruz pozisyonundan savunma pozisyonuna geçmiştir. Bunun iç burukluğunu yaşamaktadır. Türkiye destekli Azerbaycan'ın Ermenistan karşısındaki zaferi bu hayallere vurulan ek bir darbe olmuştur. Kafkaslarda statükonun Azerbaycan lehine bozulması, değişmesi içerideki yani İran'daki Azeriler için de bir moral ve umut kaynağı olmuştur. Dağlık Karabağ muharebelerinin iki kaybedeninden birisi İran'dır. Ötekisi ise Ermenistan'dır. Ermenistan askeri ve ahlaki olarak İran ise manevi olarak yenilmiştir. Hükmen mağlup sayılmıştır. Şimdi bir şiir üzerine bir kaşık suda fırtına kopararak ya da homurdanarak bunun acısını çıkarmaya çalışmıştır. Esasında Rusya vaziyeti korumuş olsa da o da Türkiye-Azerbaycan yakınlaşmasından memnun değildir (https://arabi21.com/story/1321382 ). Putin öfkesini yutarken Acem rejimi kendisini tutamamıştır. Öfkesine hakim olamamıştır. Putin öfkelense de Türkiye ile çok yönlü ilişkileri korumak ve kollamak için mecburen gizlemiştir. Yoksa Bakü'deki zafer kutlamaları, zafer takı, gövde gösterisi üç ülke için de 'kışkırtma' vesilesi olmuştur. Ermenistan, Rusya ile İran. Ermenilerin dördüncü ateşkesi Bakü kutlamalarından sonra ihlal etmeleri bir tesadüf değildir. Azerbaycan-Türkiye bayramı bilhassa İran'ın gocunmasına neden olmuştur. Gerçekte Azerilerin zaferle birlikte koltuklarının kabarması karşısında İran da tarih üzerinden böbürlenme yolunu seçmiştir. Halbuki, Selçuklular İran'ı Sünni olarak yönetirken müteakip Türk boyları da Şah İsmail örneğindeki gibi İran'ı Şii olarak yönetmiştir. Buradan Perslere bir pay çıkmaz. Zaten Azeri milli şairi Bahtiyar Vahabzade vatan pay edilmez yani bölüşülmez anlamında bir şiiriyle veya marşıyla ünlü olmuştur: Topraktan pay edilmez! Şimdi tarihin döngüsü Sasaniler değil Azeriler lehine çalışmaktadır.
Cumhurbaşkanı bu şiirin İran'a dokunmayan daha ziyade Karabağ'la alakalı bir bölümünü veya farklı versiyonunu okumuştur. Kimi Azerilere göre bu şiirin farklı söylenişleri vardır ve anonimdir (la edri). Lakin Aras vurgusu yenidir zira bu nehir Rusya ile İran arasında taksim anlaşması olan Gülistan anlaşmasıyla Azeri halkını güney ve kuzey olarak ikiye bölmüştür. Bundan dolayı Aras Nehri ayrılıkla anılmış ve Azerileri iki yakasına dağıtmıştır. Mardinliler de tek halkı bölen Türkiye Suriye ve hatta Irak sınırıyla alakalı 'hattın veya sınırın altı ve üstü' deyimini kullanmışlardır. Zira bu sınırlar palyatiftir. İran Ruslarla taksim anlaşmasına gitmesine rağmen yani Gülistan anlaşmasıyla kuzeyi Ruslara bırakmasına rağmen şimdi oradan 'zorla koparılmış topraklar' olarak bahsetmekte ve Azerbaycan Cumhuriyetinin kendilerinden koparılmış bir parça olduğunu öngörmektedir. Azeriler kendi topraklarını kendileri öteki parçalarından zorla koparmış olamazlar. Rusların kopardıkları topraklarda bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Darası arda kalanadır. Zarif'in twitleri kafa karıştırmış; İran'ın kuzeyden toprak iddialarına delalet etmektedir. Zarif'e özenerek biz de Tebriz'i isteyebiliriz. Zira orasını savaşla ele geçirmemize rağmen Kirmanşah anlaşmasıyla Padişah iradesine rağmen barışçı bir biçimde İran'a devredilmiştir. Orasını da biz Acem mantığına göre bizden koparılmış bir toprak parçası sayabiliriz. Zarif kime tafra yapmaktadır? Ermenilere mi Ruslara mı yoksa Azerilere mi? SSCB ayakta olsaydı Zarif böyle bir twit atabilir miydi? Ne gezer! Ruslardan isteyemediğini Azerilerden istemektedir. Onlar ancak biçarelere karşı twitler aracılığıyla Tavus gibi şişinirler. Kendilerini hala tavus tahtında görüyorlar.
Bahtiyar Vahabzade Aras Nehrinin tabii sınır kabul edilerek tek bir halk olan Azerileri iki yakaya ayırdığını ve güney ve kuzey olarak ikiye bölündüklerini söylerken Zarif İran yorumunu ortaya atarak kuzeyin zorla kendilerinden koparıldığını söylemiştir! Böylece kapalı da olsa toprak iddiasında bulunmuş ve Azerbaycan Cumhuriyetinin toprak bütünlüğüne gölge düşürmüştür. Kimsenin can Azerbaycan'a dokunamayacağını ve kendi toprak bütünlüklerine ilişemeyeceğini söylerken Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne gölge düşürmüştür! İranlıların takıntısı aynen Yunanlıların Makedonya takıntısı gibidir. Zarif'in sözleri merduttur ve bugün Azerbaycan Rusya toprağı değil kendi halkının kendi öz toprağıdır. Yeni bir tanım yapacak olursak; Azerbaycan'ın kuzeyi bugün Rus tasallutunda değil ama güneyi İran tasallutu altındadır. İran bu gerçekten ürkmekte ve korkmaktadır. Korkunun ecele faydası yoktur! Dağlık karabağ zaferi de bu korkularını derinleştirmiştir.
Bu manevi yenilgilerinden dolayı Türkiye'yi taşlıyorlar. Türk yayılmacılığından savaş kışkırtıcılığından bahsediyorlar. Halbuki Robert Koçaryan'a göre savaş kışkırtıcılığı yapan bizzat Paşinyan'dır ve dersini de almıştır. Geçit töreninde İran toprakları içinde bulunan Tebriz Argı ve Sabalan Dağının zikredilmesi de İranlıları bir nevi çileden çıkarmıştır. Türkiye'nin Azerbaycan üzerinden yayılma siyaseti izlediğini ve İran toprak bütünlüğüne kastederek yeni Osmanlı olma arzularını tatmine yeltendiğini ileri sürmüşlerdir. Türkiye'nin bu bölgesel yayılmacı politikalarına ismi verilmeden İlham Aliyev'in alet olduğunu bir de İsrail'in arka çıktığını, destek verdiğini ileri sürmektedirler. Galiba Aliyev'i Esat ile karıştırıyorlar. Bu suçlamalar Abbas Ahundu(Akhoundi) gibi isimler tarafından ileri sürülmüştür. Her zaman yaptıkları gibi ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Saddam'ın akıbetini hatırlatmışlardır! Herhalde' ABD ile birlikte ramazanda devirir, kurbanda asarız' demek istiyorlar! Demek isterler ki, bize dokunan yanar! Bu şiir dolayısıyla İran basını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı IRAM adlı araştırma merkezinin yönlendirdiğini ileri sürüyor. Bu merkezin aynı zamanda İran Azerileri arasında uyanışı kamçıladığını da ileri sürüyorlar. İRAM adlı araştırma merkezinin İran'ın bölünmesi ve çözülmesi için gayret sarf ettiğini de savunuyorlar. Asıl İsrail gibi hareket eden kendileri. Kur'an ifadesiyle dört bölge ülkesinde at koşturan İran bir de utanmadan her çığlığı aleyhinde sayıyor. Demek ki İran tarihten ve günümüzden azametine dair kant getirse ve örnekler sergilese de görüldüğünden daha zayıf ve kırılgandır. Ruhani krizi sıfırlayarak savuşturdu, söylenenlerin üzerine soğuk su içti ama kem sözler arşivde duruyor. Ne diyelim, gerçek Arapların dediği gibidir: (Yayılmacılığı) önce başlatan daha zalimdir (el badiu azlam). Daha ötesi var mı?
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Me too furyası mı? (13.12.2020)
- Mescid-i Aksa hatibinin feryadı! (12.12.2020)
- Nükleer mengene! (09.12.2020)
- 33 yıllık İntifadanın tortuları ve mirası (09.12.2020)
- İran’ın nükleer silahları! (06.12.2020)
- Önleyici vuruş! (03.12.2020)
- Mazlumların ahı ve işkencecinin ölümü (02.12.2020)
- Fahrizade’den geriye kalanlar! (30.11.2020)