PYD için kaçınılmaz son
TSK ve ÖSO Rajo temizledi, Cinderesi'ni de. Onca istihkâm ve hazırlığa rağmen şimdi sıra Afrin merkeze geldi.
Görünen o ki Batı medyasının propagandası PYD'nin aklını başından almıştı.
Zeytin Dalı Harekâtı başlayınca Avrupa başkentlerinde Apo fotoğrafları ve PKK paçavraları ile diledikleri caddelerde yürüyüş yapmışlardı. Batı medyasının attığı manşetler de onların fikriyat ve hissiyatını yansıtıyordu ne de olsa.
15 yaşındaki kızların silahlı fotoğraflarını CENTCOM Twitter hesabından paylaşınca kendilerini Amerikan ordusunun bir parçası sandılar. Amerikalı generalin istihza ederek isimlerinin başına "demokratik" ismini koyduğunda gerçekten meşrulaştıklarını sandılar. Kendilerini artık bir terör örgütü değil, Amerikan gölgesinde kurulacak devletin demokratik güçleri olarak gördüler. ABD onları yüz üstü bırakmayacak ve her türlü korumayı sağlayacaktı. Fakat ilk fırsatta bunun ham bir hayalden başka bir şey olmadığı anlaşıldı. Türkiye harekete geçti ve zor oyunu bozdu.
ABD'nin bir gecede strateji değiştirdiğini ve iş tuttuğu kesimleri kendi kaderleri ile başbaşa bıraktığını Irak'ta da şahit olduk, Suriye'de de. Sahva hareketi ile El-Kaide'ye karşı savaşmaları şartıyla desteklediği Sünni gruplarla kurduğu işbirliği yalnızca üç yıl sürdü. Maliki Irak'ta iktidara gelince bu yapılardan desteğini çekti ve İran ile sıkı bir işbirliği içindeki Maliki yönetimi ile başbaşa bıraktı. Sonuç, Maliki ve diğer Şii güçler karşısında direnemeyen bu gruplar tasfiye oldu.
Daha yakın bir dönemde ise ABD Suriye'de Esed rejimini devirmek üzere bir strateji belirledi ve ÖSO'ya destek programı açıkladı. Ne zaman rejim karşısında avantajlı bir noktaya gelse ABD desteğini durdurdu ve Suriye'yi bataklığa çevirdi. Eğit-donat programını iptal etti ve ÖSO'yu İran-Rejim-Rusya üçlüsünün önüne bıraktı. Dahası Esed'İ hedef olmaktan çıkardı ve Rusya ile İran'ın Suriye'de önünü açtı. Türkiye'nin kısmi desteği devam etmezse bugün ÖSO diye bir yapıdan bahsedemeyecektik.
Buna rağmen PYD'nin ABD nezdinde nasıl bir yer tuttuğunu anlamış mıdır, hiç sanmıyorum. Günün sonunda ABD'nin karavaşlığını yapma karşılığında elde ettikleri şey yalnızca herkesin düşmanlığı olacak. Sadece Türkiye'nin değil, yerlerinden ettikleri Arap ve Kürtlerin de. Ki bu kesimler herhangi bir gruba dahil olarak savaşıyor değillerdi. Buna rağmen bir kısmını göçe zorladı, tapularını yaktı ve mallarına el koydu. Kalanlara da hayatı dar etti, çocuklarını zorla silahaltına aldı.
…
Afrin'e girdiğimizde burada elde edilecek başarının ABD'ye daha fazla geri adım attıracağını dile getirmiştim, nitekim de öyle oluyor. Türkiye ABD ile artık Afrin'i değil, Münbiç, Fırat'ın doğusu ve Kandil'i konuşuyor. Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Menbiç ve Fırat'ın doğusu için ABD ile bu bölgelerin istikrarı konusunda mutabakata varıldığını açıkladı. Bir kaç gündür bu istikrarın ne anlama geldiği konuşuluyor. Terörün olduğu yerde istikrardan bahsetmek abestir. Çünkü istikrar ancak meşru yapılarla birlikte mümkündür.
Henüz bu mutabakatın içeriği açıklanmış değil. ABD daha önce olduğu gibi sözünde de durmayabilir ancak kesin olan şey varsa o da PYD'nin içinde olacağı bir formülün Türkiye tarafından kabullenilmeyeceğidir.
Veysel Kurt
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Zeytin Dalı: Cephe gerisinden bazı gözlemler (10.03.2018)
- Pentagon’un PYD tiyatrosu (07.03.2018)
- Suriye’de ateşkes kararı Türkiye’yi bağlar mı? (28.02.2018)
- Zeytin Dalı ve karşı hamleler (22.02.2018)
- Esed rejimi, PYD ve Afrin (19.02.2018)
- ABD cephesinde yeni bir şey yok (15.02.2018)
- Çin, Fransa ve Suriye Krizi (14.02.2018)
- Amerika’dan kritik ziyaret (10.02.2018)