Yeni öğretim yılının kayıtları ve kayıpları
Eğitim kurumları ve kadroları için; yaz tatili bitti, bitiyor noktasına geldi. İdareciler, öğretmenler, öğrenciler, öğrenci velileri; kelimenin tam anlamıyla, bir "kayıt sendromu" içine girdi.
Bu telaşlı ve heyecanlı sürecin; okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise, hatta üniversite düzeyindeki tüm eğitim kurumlarını kapsadığını biliyoruz. Ancak, biz burada; ortaokulları bitiren çocuklarımızın, liselere kayıtları üzerinde durmak istiyoruz.
Ayrıca, kayıt safha ve süreçlerinin, çocuklarımızın ve gençlerimizin her birisinin geleceği açısından taşıdığı yahut taşıyacağı anlam ve değer; tamamen ayrı ve kişilere özel bir değerlendirme konusudur. Bizim altını çizmeye ve dikkatleri çekmeye çalışacağımız yanlar ve yönler; bu işin toplumsal boyutudur.
TEOG'DAN LGS'YE GEÇİŞ
Bilindiği gibi, yeni öğretim yılının öncesinde, ortaokuldan liseye geçiş için yapılan merkezi sistem TEOG sınavları kaldırıldı; yerine, hem metodu ve usulü, hem de muhtevası bakımından farklılaştırılmış bir LGS getirildi. Ayrıca, herkes için zorunlu olmaktan çıkarılıp; isteyene girme, istemeyene girmeme hakkı verildi.
Bu duruma göre; yeni bir kayıt-kabul mevzuatı oluştu. Öğrenci, veli tercihlerinin öne çıktığı ve belli aralıklarla yeniden tercih yapma hakkının tanındığı bir sistematik gelişti.
Şimdi özel okullar; arz-talep dengesini gözeterek, kendi kafalarına göre takılıyorlar. Güzel Sanatlar ve Spor Meslek Liseleri; ayrı bir kategori olarak, "özel yetenek sınavları" ile öğrenci alıyorlar.
Sosyal Bilimler Liseleri, Fen Liseleri ve Proje Okulları; sınava giren öğrenciler arasından, puan ve tercih sırasına göre, "merkezi yerleştirme" ile kayıt yapmış oluyor. Diğer tüm okullar ise; sınav ve puan şartı olmaksızın, adres yakınlığının öne çıktığı yerel ve kişisel kriterlere göre, e-okul sistemi üzerinden, "yerel yerleştirme" ile öğrenci alıyor.
Her iki kategoride de, öğrencilerin ya da velilerin; beşer okul tercihi yapma hakları var. Kayıt-kabul takvimi içinde; birinci yerleştirmeden sonra, toplam dört kere daha tercih yapabiliyorlar.
Merkezi yerleştirmeye göre kayıt yapan okullar; toplam öğrenci potansiyelinin yüzde onuna tekabül ediyor. Geri kalan yüzde doksanlık öğrenci kitlesinin ise; yerel yerleştirme ile kayıt yapan okullara gidecekleri belirtiliyor.
Bakanlığın detaylı açıklamalarına rağmen; herkesin dersine iyi çalışmasını ve olabildiğince bilinçli hareket etmesini gerektiren bir durum var. İlk uygulama olduğu için; idareciler, öğretmenler, öğrenciler, öğrenci velileri hayli yoruluyorlar.
SORULAR VE SORUNLAR
Sahanın ve sektörün içinde olduğumuz için; süreci yakından takip ediyoruz. Soruları alıyor, sorunları görüyor; yeni kayıt sisteminin getirdiği ve getireceği kayıpları belirtme gereği duyuyoruz.
Yerel yerleştirme sisteminde; daha çok, Anadolu Lisesi statüsündeki okullar tercih edildi. Eskiden belli bir başarı dilimi içinden, örneğin yüzde bire-üçe-beşe-ona girenlerden öğrenci alan bu okullara; yüzde yirminin-otuzun-kırkın-ellinin-altmışın-yetmişin-seksenin-doksanın içinden öğrenciler gelebildi.
Bu durumda, mevcut mevzuata göre, seviye gurupları oluşturmak da mümkün olmadığından; oturanlar, yürüyenler, koşanlar, uçanlar aynı sınıflarda okuyacak. O zaman öğretmen, sınırlı bir ders saati içinde, hangi seviyeye hitap edecek; dilini, üslubunu, metodunu, usulünü, hızını, hamlesini kime göre ayarlayacak?
Bu okullara teveccühün fazla olması; kontenjanının çok çok üstünde yerleştirme yapılması sonucunu doğurdu. Böylece, ister istemez; bazı okullar için, "ikili eğitim" uygulamasına geçmek zaruret oldu.
Peki, yakın geçmişte ve en üst makamlarda bulunan yöneticilerimiz tarafından dillendirilen ve değişik zamanlarda tekrar edilen "çok yakında tamamen tekli eğitime geçeceğiz" sözü nerde kalacak? İkili eğitim uygulamasının muhatabı olan idareciden, öğretmenden, öğrenciden, eğitim kalitesi adına nasıl bir verim alınacak?
Öte yandan; Türkiye'nin başka bir eğitim sorunu vardı. Mesleki eğitim oranı düşük olduğu için; iş dünyasının hemen hemen tüm sektörleri, ara eleman bulmakta zorlanıyorlardı.
Bu durum; üniversite mezunu işsizler ordusunu da artırıyordu. Çünkü, herhangi bir üniversitenin herhangi bir bölümünü bitirmiş her genç; mesleki bilgi ve becerisi olmadığı yahut ara eleman statüsünü kendisine uygun bulmadığı için, masa başı ve diplomasına yakışır bir iş arıyordu.
Bu sorunun çözümü için; son yıllarda, mesleki eğitimi teşvik etme ve destekleme yolunda adımlar atılmıştı. İş dünyası ile iş birliği içinde; ihtiyaç duyulan alanlarda, yeni meslek liseleri açılmıştı.
Yeni kayıt sisteminin doğal sonucu olarak; bu gidiş de tersine dönmüş oldu. Herkes, sadece üniversite hedefine yöneldi; meslek liselerinin kontenjanları boş kaldı.
Şimdi; bizim mesleki eğitim ihtiyacımız nasıl karşılanacak? Üniversite mezunu işsizler ordusu büyürken; sektörler, ara eleman ihtiyaçlarını gidermek için, kimin kapısını çalacak?
Görünen o ki; bu hamur daha çok yoğrulacak. Eski Bakan'dan miras kalan yeni kayıt sistemine ve sorunlarına; yeni Bakanımız nasıl bir yaklaşımda bulunacak?
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yalansız dolansız bir dünya için (25.08.2018)
- Bir musibet, bin nasihat (22.08.2018)
- Sonsuzluk duygusu (18.08.2018)
- Ak koyun, kara koyun mevsimi (15.08.2018)
- Okulları kim, nasıl yönetsin? (11.08.2018)
- Tercih bilgisi ve bilinci (08.08.2018)
- Eğitim ordusunun atanmışları ve adanmışları (04.08.2018)
- “Açık kapı” kültürü ve medeniyeti (01.08.2018)