Zekeriya Erdim

Bulanık suyun balıkları

Hayatın ve içindekilerin oluşmasında, gelişmesinde, varlığını devam ettirmesinde; olmazsa olmaz derecede önemli unsurlardan biri, şüphesiz sudur. Hemen her canlı için; eksikliği krize, yokluğu tükenişe sebep olur.

İçtiğimiz ve içirdiğimiz zaman beslenme, yıkadığımız ve yıkandığımız zaman temizlenme, üstünde yüzdüğümüz ve yüzdürdüğümüz zaman taşıma aracıdır. Taşkın sellere, azgın dalgalara dönüştüğü zaman ise; yıkar, sürükler, boğar, mal ve can alır.

Ayrıca, geçtiği yerlerden bulaşan aykırı maddeler yüzünden; zamanla kirlenir, zehirlenir, "bulanık" hale gelir. Uzmanlar tarafından; temizlik ve kirlilik, yumuşaklık ve sertlik, tatlılık ve tuzluluk gibi özellikleri bakımından tasnif edilir.

Her sıvının içinde, az ya da çok su var. Ancak, bu sular; içlerinde bulunan katkı maddelerinin cinsine ve oranına göre, başka şeylere dönüşüyorlar.

Son yıllarda giderek daha çok; derelerin, ırmakların, göllerin, denizlerin kirlenmesinden söz ediliyor. O kadar ki; içinde yaşayan canlıları, öldürüp kenara atacak hale geliyor.

Aslında, bu durumu; kişisel ve toplumsal hayatımızın her alanında yaşıyoruz. Aklımızı besleyen bilgi kaynakları, ruhumuzu besleyen inanç odakları, bedenimizi besleyen gıda maddeleri kirlendikçe, zehirlendikçe; saflığımızı ve berraklığımızı kaybedip, bulanıyoruz.

Dilimizin kirlenmesi, düşüncelerimize; düşüncelerimizin kirlenmesi, davranışlarımıza; davranışlarımızın kirlenmesi, alışkanlıklarımıza; alışkanlıklarımızın kirlenmesi, karakterimize; karakterimizin kirlenmesi, kaderimize dönüşüyor. Taşıdığımız ve temsil ettiğimiz tüm değerler; çürümüş bitkiler ve ağaçlar gibi, devrilip yere düşüyor.

Bilgimizin kirlenmesi, imanımızı; imanımızın kirlenmesi, amelimizi; amelimizin kirlenmesi, tavrımızı tahrif edip bozuyor. Sevap umduğumuz sevdaların, sahte olması yüzünden; kâtipler, hesabımıza günah yazıyor.

İnsanların toplanma, örgütlenme, barınma, beslenme merkezleri olan sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik yapılar; birilerinin, kendi balıklarını ürettikleri havuzlar gibi. Duvarları çevirenler, yemleri verenler, suları bağlayıp kesenler; havuzların da, balıkların da sahibi.

İstedikleri zaman, istedikleri maddeleri katabiliyorlar. İhtiyaç duyduklarında, balıkları tutup tavaya atabiliyor, bedelini ödeyen müşteriye satabiliyorlar.

Uzun yıllar boyunca, her birimiz; farklı yollardan yürüdük, muhtelif vadilerden geçtik. İçine başka şeyler karıştırılmış, kirli sulardan içtik.

Kanlarımıza karıştı, ruhlarımıza sirayet etti. Gözlerimize ve gönüllerimize gölgeler düştü; görüp anlama yeteneğimizin açısı daraldı, mesafesi kısaldı, netliği gitti.

Nitelik açısından da, nicelik açısından da "görme engelli" gibiyiz. Saflığını, berraklığını kaybetmiş inanışların ve yaşayışların esiriyiz.

Bu halimizle; yan yana dursak bile, birlikte olduğumuz söylenemez. Duygularımızın, düşüncelerimizin, davranışlarımızın; ne zaman, nerede, nasıl ve hangi istikamette şekilleneceği bilinemez.

Sisli ve dumanlı bir ortamda; kaygan ve kaypak bir zeminde duruyoruz. Atılan oltalara kanıyor, açılan kanallara dalıyor; sahte bayramların, kınalı kurbanları oluyoruz.

Yurdunu, yuvasını kaybetmiş kuşlar gibi; rastgele uçmaktayız. Yoldaki işaretler, yanıltıcı olduğu için; yaklaşmak istediğimiz dünyevi ve uhrevi hedeflerden, hızla uzaklaşmaktayız.

Köklü bir değişim, dönüşüm sürecine girip; arınma, durulma safhasına geçmeliyiz. Denizlerden derelere, derelerden gözelere ulaşıp; suyu kaynağından ve kirlenmeden içmeliyiz.

O zaman gözümüz de, gönlümüz de aydınlanacaktır. Aklımız, ruhumuz, bedenimiz temizlenecek; yolunu, yönünü bulup kurtulacaktır.

İnsanlar ve toplumlar için, hayat suyunun ana kaynağı; yaratılmış vahiy âlem, yazılmış vahiy Kur'an ve yaşanmış vahiy Sünnettir. İlkeleri ve işaretleri doğru okunup anlaşılarak; bütün işleri ve işleyişleri kuşatan bir nizam haline getirilmelidir.

Eğip bükmeden söylemek gerekirse; kişisel, kurumsal, toplumsal, evrensel huzurun ve güvenin teminatı budur. Suyu kaynağından içenin; dünyası da, ahireti de aydın olur.

Her birimiz, özgür ve özgün varlıklarız. Hiç kimsenin şefaatinin de vesayetinin de olmadığı, olamayacağı bir günde; teker teker hesaba çekilecek kullarız.

Hilenin, hurdanın içeri girmediği; torpilin, referansın itibar görmediği bir terazi kurulacak. Yaptıklarımızın da yapmadıklarımızın da günahı, sevabı tartılacak.

Bu sınavı, anlımızın akı ile geçmek istiyorsak; "bulanık suyun balıkları" olmaktan kurtulalım. Külli irade ile cüz'i irade arasında; dosdoğru bir denge ve uyum sistematiği kuralım.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.