Allah’ı zikretmek, isimleri zikretmek
Allah kuluna yetmez mi?
Zümer, 36
Mağrib tasavvufunun büyük piri şeyh Ebu Medyen'e müritleri 'Efendim!' demişler: 'Öteki şeyhler müritlerine birçok esma zikri veriyor, biz sadece Allah diyerek zikrediyoruz. Biz de onlar gibi farklı isimler zikretsek olmaz mı?' diye sormuşlar. Ebu Medyen tarikat adabında haddi aşmak sayılabilecek serzenişe şöyle cevap vermiş: 'Eleysellahu bi-kafin abdehu/Allah kuluna yetmez mi?'
Her mümin inanır ki Allah kulunun tüm işlerine kafidir. Allah'a bu tevekkül hali hasbünallahu ve ni'me'l-vekil (bize Allah yeter, ne güzel vekildir O) anlamındaki deyimle günlük hayatın yönlendirici ilkelerinden biri haline gelir. Öfkelendiğimizde acizliğimizi göstermek, çaresizken iltica etmek üzere, umudumuzu yitirdiğimizde teslimiyetimizi izhar etmek, velhasıl her durumda bir nedenle hasbünallah derken aynı hali idrak ederiz: Allah'ın kafi olduğuna inanmakla yenilenmek. Haddi zatında müslüman olmak (teslimiyet) bize göre daha gerçek, daha üstün hakikate itimat etmek ve teslim olmak demektir. Bununla birlikte Ebu Medyen meseleye farklı cihetten bakmış görünüyor.
Ayet-i kerimenin bağlamı Allah'ın kulunun işlerini deruhte etmesi, onu himaye ve koruması gibi ihsanlarıyla kulları hemcinslerine ve aleme karşı müstağni etmekle ilgilidir. Ebu Medyen ayet-i kerimeden başka bir bilgi çıkartarak 'Allah ismini zikretmek yeterlidir' demiş olmaktadır. Allah ismi ilahi zata verilmiş özel isimdir. Allah'ın sonsuz ismi olduğu söylense bile hadis-i şeriflerde doksan dokuz isminden söz edilir. Hz. Peygamber 'Allah'ın doksan dokuz ismi vardır, onları kim öğrenirse (ihsa) cennete girer' demiş, başka bir sözünde de isimler sayılmıştır. Ayet-i kerimede 'O'nundur, en güzel isimler' denilir. Peki Allah ismi ile öteki isimler arasındaki irtibat nedir?
Allah ve öteki isimler: Allah isminin yorumu olarak ilahi isimler
'İlahi isimler' bahsi din bilimleri arasında kelamın daha çok da tasavvufun konusudur. Kelam dikkatini ilahi sıfatlar ile onların yol açtığı Tanrı-alem irtibatına vermiş (hudus, ilahi kelamın mahiyeti, irade vb.), ilahi isimleri ise ikincil nedenlerle ele alma yoluna gitmiştir. Tasavvuf ise meseleyi iki kademede ele alır: :Birincisi ilahi isimlerin Allah hakkındaki bilgimizin kaynağı olmasıdır. Tasavvuf kelam gibi ilahi sıfatlarla ortaya çıkan Allah-alem irtibatını değil, ilahi isimlerde anlamını bulan Allah'ın alemle tümel ve tikel tarzdaki çok yönlü ilişkilerini ele alır. Her isim Allah hakkında bilgi verir; vakıa ilahi isimler Allah hakkındaki bilgimizin kaynağı olduğu gibi ilahi isimleri alemde ve insanda ortaya çıkan sonuçlarıyla biliriz. Bu durumda ilahi isimleri tanımak alemi ve insanı, insanı tanımak ise ilahi isimleri tanımanın yoludur. Bununla birlikte ilahi isimler ikinci bir işleve daha sahiptir: insan için ahlakın kaynağı ve ilkeleri ilahi isimlerdir! İnsanın ahlaklı olmasından söz etmek Allah'ın isimlerini tanımak ve onlara göre yaşamaktan söz etmektir. İlahi isimlerin sayısından söz eden hadiste geçen 'ihsa' tabiri sufilerce öğrenilmek, lakin 'ahlak haline getirmek' tarzında öğrenmedir. Bu durumda hadisin sufilerdeki yorumu 'Allah'ın isimlerini ahlakı haline getiren kişi cennete girer' demektir.
Binaenaleyh Allah'ın her ismi bize Allah hakkında bilgi verirken o bilgi aynı zamanda bizim uymamız gereken ahlaki ilkeyi gösterir. Söz gelişi Allah Rahman'dır ve Rahim'dir. Rahman ismi bizim Allah hakkındaki bilgimizin istikametini gösterir. Rahmet varlıkla ve yaratmakla ilgili anlam taşır. Bu itibarla er-Rahman yaratan ve var eden demektir. Bizim Allah'ı var edici, alemi ve içindekileri meydana getiren rab olarak tanımamız merhametle sahih ve güçlü ilişki kurmamızı iktiza eder. Artık bizim için merhamet günlük dilde anlamını iyice yitiren bir duygu olmaktan çıkarak metafizik ve ahlaki ilkeye dönüşür. Hz. Peygamber 'Allah'ın zatı hakkında düşünmeyin, O'nun nimetleri üzerinde düşünün demişti. Gerçekte Allah'ın zatı hakkında düşünmek belirsizliğe düşmek ve bir çıkmaz bir yola girmek demektir. Biz benzerini bilmediğimiz şeyi bilemeyiz, parçalara ayrıştıramadığımız şeyi tanımlayamayız, kıyas yapmadan düşünemeyiz. Hal böyle iken mutlak bir ve basit olan Allah'ın zatı hakkında ne düşünebiliriz ki? Hadis-i şerif modern zamanlarda Allah hakkındaki konuşmalarımızda ve tefekkürümüzde en büyük rahmet kapasıdır. Çünkü günümüzde insanların Allah hakkındaki inançlarını yitirmelerine veya belirsiz noktaya varmalarına yol açan şey, O'nun zatını düşünmüş olmaları veya O'nu bir zat olarak düşünmeleridir. Allah'ın zatını düşünmek netice itibarıyla bizi mutlak bir belirsizliğe düşürür; zatını belki tahayyül edebiliriz veya onun hakkında aşmamız gereken bir tasavvur oluşturabiliriz. Fakat hiçbir zaman zatını düşünemeyiz. Allah hakkında sahip olduğumuz tasavvur bize gereklidir; biz o tasavvura göre Allah'a yönelir, ona göre ibadet ederiz, onun üzerinden Allah ile irtibat kurarız. Bu itibarla söz konusu tahayyül veya tasavvur bizim dünyamızda Allah'ın ilk tecellisidir. İbnü'l-Arabi geleneğinde ilk tahayyül ve tasavvur 'ilah-ı mutekad' diye anlatılır (inanılan ilah veya inançtaki ilah). Bununla birlikte bu hayali bir inançtır ve daha hakikate doğru sürekli değişmesi gerekir. En sonunda da belki tahayyülün etkisinden kurtulamayacağız belki; lakin dini hayat baştaki tahayyül ile sondaki tahayyül arasındaki farkı ortaya çıkartacaktır.
Allah isminin belirsizliği ilahi isimlerin tekil anlamlarından takip edilir: her bir isim onun bir yönünü bize anlatır. Allah ise bütün anlamlardır. Ebu Medyen bu nedenle 'Allah ismi yeter' dedi. Yeter elbette! Lakin biz onu idrake ehil değiliz. Bu nedenle bize daha yakın isimleri düşünür, Allah ismini ise dar anlamda ele alarak irtibat kurarız.
Ekrem Demirli