Fin halkının millet olarak kalkınmasında Kalevala
Kalevala, Kuzey insanın yalın hayatlarını anlatan bir halk destanıdır. Diğer destanlardan daha gerçekçi bir tarzda yazılmış olan bu uzun şarkı, doğadan başka bir yaşam kaynağı olmayan halkların dertlerini anlatır. Kalevala’yı diğer destanlardan ayrı kılan en önemli özelliği dünyayı sözlerle değiştirmektir.
Bin göller ülkesi
Finlandiya, Kuzey Avrupada, 337.009 kilometrekare bir alanı işgal eder, 305.39 kilometrekaresini toprak parçaları, 31.613 kilometrekaresini akar sular ve göller kaplar. Bu alanın yüzde 71 i ormanlarla örtülüdür. 30.000 ada, 60.000 göl vardır. Nüfusu: 4 milyon 448 bin 500 dür.
Tabiat, Fin Topraklarını şiirle süslemiş; Fin Halkı da bu tabiatın etkisinde
Finlandiya'yı görenler, burada, ufukların enginliğini, gökyüzünün sonsuzluğa ulaşan masmavi derinliğini, hiçbir zaman unutamazlar. Tamamen orman, göl ve adalarla kaplı düzlüklerde, görüş daima uzaklardadır. Dağlara, sivri kayalara rastlanmaz; yerlerine sapasağlam oturmuş, yaşlı yuvarlak tepecikler, ağırbaşlı bir rahatlık manzarası hazırlamıştır gözlere.
Finlandiya'da dört mevsim birbirinden ayrılmaz; tabiatın değiştirdiği renklerle yaşanır: Dört ay kış, göller bile, bembeyaz kar kaplanmıştır; ilkbahar ve yaz, yeşillikler ve mavi hakimdir; sonbaharda ise, en açığından en koyusuna kadar, bütün renkler sarmaş dolaştır. Bilhassa, kuzeye çıkıldıkça bu renk kucaklaşmalarındaki harikuladelik insana, bir hayal aleminde yaşanıyormuş hissini verir.
Finlandiya'da kış günleri fırtına olmaz, gecelerin karanlığı içinde kutup yıldızı sessiz, pırıldar durur. Her mevsim, güneşin ufuktan devrildiği anda, kıpkızıl bir renk, bulutları aydınlatarak, onları bir dantel gibi süsler.
FİN HALKI NASILDIR?
Fin halkı çok çalışkan, ciddi, konuksever insanlardır. Tevazuları, nezaketleri, diğer Avrupalılara kıyaslanamayacak kadar, aşırı ve kendilerine çok yakışan birer hususiyettir. Hayat şartları yüksektir. Okuma yazma bilmeyen yoktur. Yüzde doksanı Fince konuşur.
Fin Dili, bağlı - agglutinante - bir dildir; sesler azdır; ahenklidir. Fin yazı dili, ilk defa, Protestan Papazı Agrikola tarafından, kutsal konulardaki yayınlarda kullanılmıştır.
Finliler, Antropoloji yönünden, Moğol sayılmaktadırlar. Böylece, Finlilerin, Orta Asya'dan, göçle geldikleri bir gerçek olarak kabul ediliyor. Ancak, Türklerle olan akrabalık ilişkileri kesin değil. Ziya Gökalp, "Türklerin Moğol, Tonguz, Samoyed ve Finuvalılar ve Macarlarla olan bazı müşareketleri, siyasi ve medeni iştiraklerin neticesidir; ırk beraberliği yoktur sonucuna varmıştır." der.
VATANI OLMADAN UYUMLU YAŞAMAK
Eski Finlandiya'da aileler, birbirlerinden uzak ve bağlantısız bölgelerde yaşamışlar; bunların, bazı ilişkili iş konularında, birleştikleri ve akrabalıklar kurdukları olağandı. Ailenin reisi erkektir; avcılıkla, balıkçılıkla, tarla işleriyle meşguldür. Kadın eve ve ev işlerine sıkı sıkıya bağlıdır.
Dağınık aileler hayatı yaşanırken, menfaatler çarpışmış, kavgalar eksik olmamıştı. Kıyı yerlerde, dolayların yabancısı tüccarların oralardan uzaklaştırılması zorunluğu, kavgalı insanları toplamaya ve birlikte yaşatmaya sebep oldu.
Hükümetsiz, merkezi idaresiz, idare eden bir başı olmaksızın, yalnız aynı dili konuşan ve aynı adet ve ananelere bağlı yaşayan, Hristiyanlığın yayılması üzerine bu dinin tesirinde kendilerini birbirlerine daha da bağlı hissetmeye başlayan, Fin halkı 14. üncü yüzyıl ortalarında İsveç Krallığının egemenliği altına girdi.
FİN HALKININ HUZURSUZLUĞU
17'nci yüzyılın sonlarında, kuzeyde çıkan harplerde, Fin Halkı büyük zarar görmüş, nüfusunun hemen yansını veba silip süpürmüştü.
18'inci yüzyıl, Fin halkının, milli bir şuurla gelişmeye başladığı devrin ortamı. Bu çağda, İsveç Krallığı'nın başı Çarlık Rusyası ile derttedir. XII. Kral Charles -Demirbaş Karl- Avrupa'da İsveç hâkimiyetini devam ettiriyordu.
"Beyaz Zambaklar Ülkesinde"
19'uncu yüzyılın sonlarında, Fin ana dilinde yapılmaya başlanan yayınlarla, Fin milliyetçiliği yeniden hız aldı. Resmi dil olan İsveççe'ye karşı direnmeler yaygın bir hale geldi. Bu hareketin öncüsü olan Johan Wilhlem Snellman'dır. Bu zamanların Finlandiya'sı, bize pek yabancı gelmez. Finlandiya'yı ve Fin milletini Türklere tanıtan ve sevdiren (Beyaz Zambaklar Ülkesinde) kitabı, bu devrin hikâyesidir.
Yetersiz tanınan Fin dilinin, kültürüne hizmet edip etmeyeceği, süratli bir dil değişiminin birçok güçlükler meydana getireceği, ilerlemede gecikmeye yol açacağı, aydınlar arasında tartışma konusu oldu. Ancak, bu tarihlerde, Elias Lönnrot'ın Fin Köylüleri ağzından derleyip yayınladığı Kalevala destanı, Fin dilinin yetersiz olmadığını ispatlamıştı.
FİNLANDİYA DEVLETİ TARİHE GİRİYOR
II. Çar Alexandre devrinde J. V. Snellman senatördü; Rus idarecileri yanında sözü geçen bir kişiydi. Onun delaletiyle, Fin dilinde öğrenime ve öğretime izin verildi. Bu gelişmelerle güçlenen ve kimliğini bulan Finlandiya'da devlet olma yolunda birçok adım atıldı. Finlandiya'nın bağımsız ve kendi anayasası olan bir devlet teşkili olmasında; bu maksatla basın hürriyetinin sağlanması, ticaret hayatının geliştirilmesi yolunda büyük emekler harcandı. 1878 de ayrı bir Fin parası basılmış ve (Rus Çarı'nın muhafızı) adı altında, bir de ordu kurulmuştu.
Finlandiya'nın Rusya'ya karşı, açıkça, bağımsızlık kavgasına giriştiği devre II. Çar Nicolas zamanına rastlar. 1917'de, Rusya'da çarlığın devrilmesi üzerine Fin Parlamentosu hemen teşkil olundu. Finlandiya'nın bağımsızlığı 6.12.1917 tarihinde ilan edildi. Türkiye, bağımsız Fin Devletini 2l Şubat 1918'de ilk tanıyan devletler arasındaydı.
KENDİ BENLİĞİNİ KAZANDIRAN MİLLİ KİMLİK
1809 yılında yapılan Hamina Barışı ile altı yüzyıldır İsveç krallığının bir parçası olan Finlandiya, Rusya'nın hâkimiyeti altına girdi. Birinci Alexander, Finlandiya'ya Rusya'nın Büyük Dukalığı statüsünü verdi ve bu dönem boyunca Fin millî hareketleri büyüdü. Bu hareket, on dokuzuncu yüzyıl ortalarındaki millî özgür iradeye karşı olan genel Avrupa eğilimi ile ilgili bir hareketti.
Fin folkloru milli kimliği ortaya çıkardı
Von Becker, Lönnrot, Borenius ve Kaarle Krohn gibi Finli folklorcular tarafından yürütülen Fin folkloruyla ilgili araştırmalar, Fin millî hareketinin büyümesine yol açarak gelişti. Gerçekten, folklor millî kimliğin gelişmesi ve millî yapılandırma sürecinde önemli bir rol oynadı. Bu, büyük ölçüde, millî bir destan olduğu ilan edilen Fin halk şiirinin Lönnrot tarafından gerçekleştirilen derlemesi Kalevala'nın 1835'de basımı yüzündendi.
On dokuzuncu yüzyıl folklor araştırması, genel olarak Lönnrot'un çalışması olan bütünüyle romantik milliyetçi özlemlerin tamamlandığı ve geçmişten günümüze hâlâ Finlandiya'nın millî destanı olarak tanımlanan Kalevala üzerine odaklanmıştır
BÜYÜK EMEĞİN MEYVESİ KALEVALA DESTANI
Lönnrot özellikle Fince konuşulan bölgeye Karelia'daki Fin-Rus sınırının her iki tarafına birkaç seyahat yaptı. Kajaani'de mahalle doktoru olarak yaptığı pratisyenliğinin başlamasından sonra bile folklor materyallerini toplamaya ve alan araştırması için geziler yapmaya devam etti. Millet için bu materyallerden edebi bir epik inşa etme planları, Lönnrot tarafından 1834 yılında tasarlandı. Bir mektubunda şunu yazdı:
"İçimde onları (halk şiirlerini) toplama ve birleştirme arzusu uyandı, Fin mitolojisinden İzlanda'ya özgü Edda'ya kadar seçip çıkartmak… Buna rağmen, mitolojik şiirleri bir bütün halinde bağlantılandırma işine bir kişi tarafından kalkışılıp kalkışılmayacağını bilmiyordum, çünkü atalarımız bunun gibi bir koleksiyonu, muhtemelen Gotik milletler olarak düşünülen Edda ya da Yunanlılar ve Romalılar kadar yüksek derecede sayacaklardı, Homer kadar olmasa bile, en azından Hesiod kadar."
Bu yıl boyunca Lönnrot, "Kalevala öncesi" olarak da bilinen, Runokokous Väinämöisestä (Väinämöinen şiirleri) üzerinde çalıştı.
Onun beşinci alan gezisi, Latvajärvi'deki en tanınmış ozanlardan biri olan Arhippa Perttunen'le tanıştığı Kuzey Doğu Karelia bölgesineydi. Lönrott'la tanıştığında Perttunen, altmış beş yaşındaydı. Şarkıları küçük yaşlarda babasından öğrenmişti ve geniş bir repertuara sahipti. İki gün içerisinde Perttunen, Lönnrot'a dört bin dizeden fazla şiir okumuştu ve repertuarı gelecekte Kalevala'yı oluşturacak olan anlatı elemanlarının neredeyse tamamını içeriyordu. Bu tanışmanın bir sonucu olarak, Lönnrot önceden toplamış olduğu malzemelere pek çok eklemeler sağladı.
Lönnrot yeni materyallerle çalışırken Runokokous Väinämöisestä yayımlanmadan kalmıştı. 1835 yılında, Fin Edebiyat Derneği 12.078 dizeden oluşan 32 şiiri 'eski' Kalevala olarak yayımladı.
Lönnrot'un çalışmasını kendisine daha uzaktaki koleksiyonları ve materyalleri ulaşılabilir kılan diğer koleksiyoncuların özellikle de Ingria'da malzeme toplayan D. E. D. Europaeus'un koleksiyonlarını kullanarak genişletmesi, Kalevala için olumlu bir tepkiydi. "Yeni Kalevala" olarak bilinen yeni bir baskı 1849 yılından yayımlandı ve 22,295 mısradan oluşan elli şiiri içeriyordu.
Bu epik, millî sanatın sunumu için alt yapıyı sağladı. Akseli Gallen-Kallela gibi ressamlar tarafından Kalevala'daki karakterlerin resmi yapıldı ve müzik çalışmalarının başlıkları bu karakterlere dayandırılarak verildi (Sibelius's Kullervo Senfonisi, Luonnatar, and Pohjola'nın Kızı).
Katı kurallarıyla dikkat çeken bir destan
O sıralarda, halk arasında türkülerin yabancılara söylenmesi kutsallığını bozar düşüncesi yaygın olduğundan, destanın bölgeden olmayan kişilere okunması yasak, gizli aktarılması hırsızlık sayılmaktaydı. Elias Lönnrot, doktor olduğu için, halk arasına kolayca girebilmiş ve hastaları ile anlaşarak, türküleri derleme imkânını bulabilmişti.
Erkeklere nazaran, kadınlar Kalevala'yı daha iyi ezberlemiş ve nakletmiş görünmektedirler.
Destanın türküleri, çoğunlukla ayakta okunur. Oturarak söylenmesi halinde, tahta sıralara ata biner gibi yerleşilir; el ele tutuşularak, ahenge uyulup sallanılarak tekrarlanır. Birlikte söylenen parçaların ardı sıra, ozanlar, tek tek de okur ve söylerler. Bu adet bugün, Finlandiya'da aynen devam ediyor.
Lönnrot'un çalışmaları Fin entelektüel yaşamında değişiklik zamanına rastladı
Millet inşa etme sürecinde Kalevala'nın yayımlanması önemli bir etkiye sahipti. Bu destanın ortaya çıkışıyla, Fin dilinin ve edebiyatının statüsü birden yükseldi. Fin dilinin zenginliğini gösteren büyük bir çalışma ortaya çıktı ve bu çalışma Fin edebiyatına eski bir epik, millî bir epik olarak edebiyattaki en değerli dönemi içine aldığı fikrini verdi.
Bugün hâlâ, Kalevala'yı oluşturan şiirlerin, kökenlerini uzak bir geçmişten aldıklarına inanılır. Bu şiirlerin eski olduğu söylenir ve Finlandiya'da sonradan ortaya çıkmış ve eski şarkılarla bir arada bulunan diğer şarkı geleneklerinden stilistik yönden - balad ve kafiyeli şarkılardan- farklılaştırılmışlardır.
Buna benzer bir ayrım, kısmen şarkıların içeriğinin incelenmesi yoluyla kısmen de şimdilerde 'Kalevala metre' olarak da bilinen trochaic tetrameter şiirlerin metrik yapısının temeliyle teyit edildi.
MİLLET OLUŞTURMA SÜRECİNE ENTELEKTÜEL BİR DESTEK
Lönnrot, on sekizinci yüzyılın sonunda ve on dokuzuncu yüzyılda bütün Avrupa'da yaygın olan ulus devlet fikirleri tarafından etkilenen bir jenerasyona aitti.
Kalevala, bir milletin sıradan insanların edebiyatı ve dili üzerine kurulan uzak bir kimliğe ihtiyacı olduğunu savunan Herder tarafından ileri sürülen şartları yerine getirdi. Bu bakış açısıyla bakıldığında, Lönnrot'un kişisel sesi, milliyetçi söylemi oluşturan seslerin çok sesliliğinden biri olarak görülebilirdi. Seslerin çok sesliliği, bu yüzden yeniden bağlamsallaştırılmış çok sesli söylemin bir parçası olan monologa dönüştürüldü.
Finlandiya'da siyasi atmosfer içerisindeki ve millet inşa etme sürecine karışmış bu işletimler başarılı oldular ve üniversite çevrelerinden folklor derlemecileriyle olan bağlarının yetkisiyle sıradan insanların edebiyatını ve dili kullanabildiler. Kalevala, Cumartesi Derneği'nin kurucu üyelerinden, zamanının baskın siyasi düşünürlerinden olan ve Fin milli hareketinin lideri Johan Vilhelm Snellman 'le ilişkileri olan eğitimli bir insanının çalışmasıdır.
HALKIN DİLİ FİNCE, DEVLETİN DİLİ İSVEÇÇE
Fin folklor araştırmalarında, kırsal alanda yaşayan halk ile halkbilimciler arasındaki uzaklık, kullandıkları dillerdeki farklılıklar tarafından da ilaveten anlaşılabilir. Halkın dili de Kalevala'nın da dili de Finceydi. Buna karşın, folklorcuların ve folklor materyalleriyle çalışan diğer aydınların dili kadar devletin ve eğitimin dili de İsveççedir. Bunun yanında çoğu bilim adamının çalışmaları Latinceydi. Bu yüzden de halk gelenekleri hakkındaki araştırma yazıları gelenekleri çalışılan halk için büyük ölçüde ulaşılmazdı.
Kalevala bile, millî hareketleri destekleyici amaçlarda çok etkili olmasına rağmen, yayımlanmasından birkaç yıl sonra sadece küçük bir okuyucu grubunu etkiledi. Kalevala'yı okumakla en çok ilgilenenler, bu çalışmanın millî bir epik olarak öneminin farkında olan eğitimli Finlilerdi. Yine çoğu eğitimli Finliler (İsveççe konuşan) onun poetik dilini anlamada yetersiz kaldılar, Fince yeteneklerinin yoksunluğu tarafından engellendiler. 'Halk' ve 'halkbilimciler' arasındaki bu ayrılıklara rağmen, ortaklıkları da vardı.
KALEVALA MİT Mİ TARİH Mİ?
Finlandiya'da Kalevala'nın bir mit olarak mı yoksa bir tarih olarak mı yorumlanabileceği konusunda pek çok tartışma vardı. Lönnrot'un kendisi tarihsel yorumu onayladı ve şiirlerin eski Finlilerden miras kaldığı inancına bağlandı. Tarihsel otantiklik konusundaki bu endişe, şiirlerin kökeninin doğudan mı batıdan mı geldiği üzerine kurmaya çalışan sonraki folklor araştırmalarıyla ilgili olabilir. Bu endişeler, uzun bir tarih gerektiren belirgin bir Fin kimliği geliştirme duyarlılığına bağlıydı ve bu belirgin geçmişte Finlandiya Batı'ya daha yakındı.
Günümüzde hala geçerli bir destan
Kalevala'nın Finlandiya'nın millî destanı olarak dizaynına devam edilmesine kanıt, günümüz Fin okul çocukları tarafından çalışılması ve müzisyenleri, ressamları ve halkbilimcileri etkilemeye devam etmesidir.
BİR ESER OLARAK KALEVALA
Çalışmalarına uzun yıllar emek veren Lönnrot, son bulduklarını da ekleyerek, Kalevala'yı, yeni şekliyle, 22.800 Dört + Dört = Sekiz heceli mısradan ibaret runolar halinde, ikinci defa yayınladı (1849).Bu Kalevala'nın tam haliydi. Runo; hikâye, şiir, kaside, türkü, ilham manalarına gelir.
Destanda, esası teşkil eden, mitolojik ve tarihi olaylar arasında maniler, aşk şiirleri, mersiyeler önem taşır. Bilhassa, terbiye edici, öğretici, yetiştirici vasıfta olan dua ve nasihat pasajları, üzerlerinde dikkatle durmayı gerektiren kaideler koymaktadır. Bu kısımlar, bir nevi ilmihal özelliği taşır.
Kalevala, bugün bilinen destanların başta gelenlerindendir. Yalnız "Hint edebiyatında örneğine rastlanan ince tabiat duyuşu, Kalevala'da bir özelliktir ve Kalevala, İlyada'dan aşağı kalmaz ve Homer edebiyatı, Almanların Niebelungen'i ve Fransızların Roland Efsanesi Türküleri ve Kalevala destanı dünyanın tek epopeleridir." denilir.
Kalevala destanı'ndaki mısralarda, aynı manaya gelen değişik kelimelerin sıralanışı, bir sözün veya bir fikrin hemen bir başka suretle ifadesi tarzı, destanın öz dili Fince' de ahenk sağlıyor. Hikayelerin aslında mevcut şiir niteliği, bu suretle ve nazım kalıbına da sokulmuş olmakla bir başka değer kazanmış.
Başka dillere çevirisi oldukça zor
Kalevala'nın başka dillere çevrilmesinin kolay olmadığında herkes birleşir. Karelia lehçe ve kelimelerini iyi bilmeyen Finlilerin bile zorluk çekecekleri kısımlar olduğu, Finliler tarafından ifade olunur. Bunun için, öğretiminde ve pek çok yayınlarda, bu kısımlar ihmal ediliyor. Uzun uzadıya tarif ve izahata lüzum duyulmaktadır. Olayların mahalliliği kadar, eşya ve tabiatın özelliği ve duygular kendine hastır. En başarılı çevirilerin Macarca'ya ve İtalyanca'ya olduğu bilinir.
İki halkın mücadelesi konu alınmış
Finlandiya tabiatının ve Fin tarihinin etkisinde bulunan destanda, ana konu, iki halk topluluğunun, zaman zaman, yekdiğerlerine yaklaşıp uzaklaşmalarıdır. Finlandiya'nın güneyinde yaşayan halklar, kuzeydeki halk topluluklarının rekabeti ile karşı karşıyadır.
Asıl Fin Halkı, güneydeki Kaleva halkıdır; bunlar, kahraman kişilerdir. Kuzeydeki karanlık, soğuk, bilinmeyen diyarlara uzanan bölgede oturanlar ise, Pohjolalılardır, bunlar kötü, esrarlı kişilerdir.
Bu iki toplum halkı ayrı ayrı ırktan mı yoksa aynı ırktan mıdır?
Bu sorunun cevabı kesinlikle verilmiyor. Bazı bilginler, ezcümle Elias Lönnrot, Pohjola halkının Laponlar olması lazım geldiği kanısında değildir. Çünkü Laponya, destanda kaydedildiği haliyle, hiçbir vakit Pohjola kadar zengin ve kuvvetli olmamıştı; gerek Kalevalılar ve gerekse Pohjolalılar aynı dili konuşmaktaydılar.
O halde, Pohja ve Kaleva halkları, menşelerinde Fin ırkından ve kavmindendiler. Tarih, "Laponya lehine, diğer halklara hakimiyet kaydetmez." der.
Bir Amerikalı, bir Alman ve bir Finli bir file bakıyorlarmış. Amerikalı filin bir sirkte iş yapıp yapamayacağını, Alman onu satmaya kalktığında ne kadar para alacağını merak ederken Finli kendi kendine şu soruyu soruyormuş "Bu filin benim hakkımda ne düşündüğünü merak ediyorum."
KALEVALA DESTANINDA TÜRK İZLERİ
Kalevala destanında, Orta Asya'daki Şamanizm ve Totemizm'in izlerine rastlandığına ve kozmogonisinde benzerlikler bulunduğuna değinmek yerinde olur.
Çalgıya ve söze, şarkıya tanınan sihirli kuvvet; ateşe, aydınlığa, kızıl renge, demire, bakıra verilen önem; karanlık, soğuk ve kara renge karşı duyulan itimatsızlık, kozalaklı çam, meşe, buş ağaçlarının ve Sampo gibi bazı eşyanın kutsallığı; kılık değiştirmeler, kıyafetlerdeki süsler, ziyafetlerdeki adetler ve yenilip içilen şeyler, dünyanın ve ozanın yaradılışı şekli, örnek olarak sayılabilir.
Destanlardaki tiplerin motiflerin içerisinde yer aldığı, motiflere hareket kazandıranın aslında tipler olduğu söylenebilir. Tip ve motiflerin oluşumunda belli şablon ve kalıp davranışlar söz konusudur. Bu yüzden toplumsal temsil kavramı aynı zamanda bilinç arkasında yatan ideal ve ideal olmayan kişi özelliğini ortaya koyan ve tasavvur edilen hayalî yapılardır.
Türk Dünyası mitolojik destanları ile Kalevala destanı arasındaki farklılıklardan ziyade benzerliklerin varlığı dikkat çekiyor. Merkez kahraman tipi ve trajik tipin dışındaki bilge, alp, kadın, anne, yardımcı, karşı kahraman, hain tiplerin benzerlikler taşıdığı belirlenmiş.
Bilgelik iki kültürde benzer
Özellikle fiziksel ve bilgelik yönünden Väinämöinen'in Dede Korkut ile benzerliği dikkat çeker. Yaşlı, beyaz sakallı Şamanizm'in etkisinde olduğu, bilge, kutsiyet arz eden güçleri olan destan kahramanının bilge tipi içerisinde değerlendirilmiştir. Bunun yanında Väinämöinenin çok az da olsa kılıç ile Pohjolalı savaşçılar ile mücadeleye girdiği, Ilmarinene yapmış olduğu üzerinde göksel cisimlerin yer aldığı pala ile görülmesi de savaş hazırlığına işarettir. Bu yönü ile alperen tipi içerisinde de değerlendirilen Väinämöinene karşılık Dede Korkut savaş alanlarında görülmez.
Kadın ille annelik kutsal ve özel
Kalevala'da babasız dünyaya gelen Väinämöinenin, Ilmaatar'ın 700 yıl karnında taşımasından sonra dünyaya gelişi ile kozmogonik oluşumun tamamlandığının görülmesi, kadının öncelikle anne olarak taşıyan, doğuran, büyüten ve böylece doğanın oluşumu ile benzerlik taşıyarak annenin aklın ötesinde bilgelik vasfına sahip, sihri dönüşümde yer alan, yeniden doğuşun sembolü gibi roller yüklenmişti. Çalışmamız bağlamında kadın tipi içerisinde düşmanlık, hainlik yatarken, anne tipinde öğüt ve tavsiye veren evladını kötüye karşı uyaran, olumsuzluklara karşı önlem alması için telkinde bulunan bir karakter yer alır.
Fin destanı Kalevala'da Türkçe alıntılar
Bu destanı taşıyan Fince, XIX. yüzyılda gündeme gelen Ural-Altay dil ailesi içindeki en önde gelen yazı dillerinden birisidir. Özellikle Mathias-Alexandre Castrén'in çalışmalarıyla gelişen "Karşılaştırmalı Ural-Altay Dil Ekolü" sayesinde Fin-Ogur dillerinin Altay dilleri ile ilişkileri bilim dünyasının dikkatini çekmişti.
Ural-Altay dil bilimindeki bu birikime göre Fince, genel Türk dili ile paylaştığı bu çok eski ortak tabakanın yanı sıra, daha yeni çağlara, son bin yıla ait olduğu anlaşılan bir alıntı söz varlığını da taşıyor.
Kusakka "kuşak" : ipten örülmüş ve kaftan veya kürk üzerine bağlanan kemer, kuşak
Kurikka "kürek": çamaşır sopası; tokmak.
Kasakka "Kazak": serbest adam; yoksul; maceraperest; Rus atlı askeri veya ırgat.
Kauhtana "kaftan"
Piika "bike": evli kadın; prenses; evdeki kadın hizmetçi; genç kız. (Vikingler zamanında Bulgarlardan gelmiştir)
Sima "sicim": balıkçı ipi; sicim; misina; kırbaç ipi; örümcek ağı.
(Finlandiya'da Milli Kimliğin Gelişimi Ve Folklor, Tina Karina RAMNARINE; Fin Destanı Kalevala'da Türkçe Alıntılar, Prof. Dr. Mustafa ÖNER; Türk Dünyası Mitolojik Destanları İle Kalevala Destanının Tipolojik Açıdan Mukayesesi, Ali Osman ABDURREZZAK; Kalevala, Lale OBUZ, Muammer OBUZ)