DÜNYAYI ANLAMAK İÇİN ORTAYA ÇIKAN KAVRAM
Milletlerin söylencelerini konu alan, doğuşlarını araştıran, anlamlarını inceleyen, yorumlayan bilim dalına mitoloji adı verilir.
Mit ise; kuşaktan kuşağa yayılan, toplumun düş gücü etkisiyle zamanla biçim değiştiren, tanrılar, tanrıçalar, evrenin doğuşu vb.yle ilgili, imgesel, alegorik bir anlatımı olan halk öyküsü olarak tanımlanır.
Mit, insanın doğayı, yaşamı kısaca dünyayı anlamada kullandığı, yarattığı araçtır. İnsan, doğayı ve yaşamı anlamakta ya da kurgulamakta yetersiz kaldığı zamanlarda yarattığı mitlerle çözüme ulaşmaya çalıştı. Bu da bize mitolojinin zihinsel ve simgesel kaynaklarını anlama fırsatını verdi. O zaman mitler için uydurma demek yanlış. Yaşanan gerçekliğin yeniden yaratılan görüntüsüdür mit.
Mitoloji yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere akılcı değil, söylencedir.
Mitolojik söylemleri edebiyatın ilk eserleri olarak kabul edebiliriz. Şiir, destan, tragedya olarak hayatımıza giren, ortaya çıktığı zamandan bu yana hayatımızı düzenleyen, yöneten, yönlendiren mitolojiyi edebiyattan uzak değerlendirmemiz elbette olası değil. Dünya üzerinde hiçbir edebiyat mitolojiden uzak duramadı.
İNSANOĞLU VE HAYVAN
İnsanlığın varoluşundan itibaren insanların, hayvanlarla sürekli bir etkileşim içinde oldukları görülüyor. Eski devirlerde avcılık yaparak yaşamlarını sürdüren insanlar zamanla hayvanları ehlileştirerek bir bakıma kendilerine yardımcı yetiştirdiler. Hayvanlar, insanlık için besin kaynağı olması yanı sıra, yerleşik hayata geçtiklerinde tarlalarını sürmek için kullandıkları bir yardımcı, göçebe yaşamlarında yük taşıyıcı, savaşlarda binek olarak kullanılan bir araç oldu.
TÜRK, MİTOLOJİ, HAYVAN
Mitoloji kavramı Türkler ile birlikte anıldığı zaman, Türklerin ne kadar eski bir millet olduğu ortaya çıkıyor. Dünyanın dört bir tarafına dağılan Türkler, göçebe yaşam tarzı ile birçok kültür ve medeniyet tanımış ve bunlarla etkileşime geçmişlerdir. Bu durum Türklerin diğer milletlerle olan kültür alışverişini de güçlendirdi.
Türklerin mitolojik hayvanlarına baktığımızda bu durum belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Türkler hayvanlara çok önem vermiş ve onları kutsamıştı. Özellikle kurdun Türkler için daha da ön plana çıktığı görülmektedir ki nitekim Türklerin bir dişi kurttan türediği yaygın bir efsane olmuştu.
Türkler binlerce yıllık mazisinde birçok hayvanı tanıdı. Zaman içerisinde değişiklik gösterse bile birçok hayvanı kutsal saymış, bazılarının kötülük getirdiğine inanmış ve bazı hayvanları ise aileden biri olarak görmüşlerdi. Günümüzde bile halen kutsal kabul edilen hayvanlar bulunmaktadır.
HAYVAN KELİMESİ TÜRK DİLİNE NASIL GİRDİ?
Arapça aslı hayevân olan kelime, diğer Sami dillerde de bulunan "hyy / hyv" (yaşamak, canlı olmak) kökünden gelen "canlı, diri" anlamında bir isim. "Hyy" kökünden gelmesi sebebiyle kelimenin aslı hayeyân iken telaffuz kolaylığı için ikinci "ya"nın "vav"a dönüştürülmesi sonucu hayevân biçimini aldı. Ancak Arapça konuşma dilinde ve Türkçe'de yaygınlıkla hayvan şeklinde söylendi. Hayevân Kur'an'da "hayat, yaşama" anlamında geçer (el-Ankebût 29/64). Kelimenin çoğulu hay(e)vânâttır.
Türkler dünya üzerinde eski tarihlerden beri varlığını sürdüren bir milletti. Bununla beraber günümüze getirdiği birikim Türk kültürünün zenginliğini bize gösteriyor. Bugünkü yazıda Türk milletinin dünyayı tanırken kutsallaştırdığı hayvanlar üzerinde duracağız.
KURT
Eski Türk mitolojisindeki en önemli hayvandır. Türkler, kendilerinin kurttan geldiğine ve seferlerde onlara yol gösterdiğine inanmışlardı. Kurt, devlet ve hükümdarlık gibi unsurların simgesi de oldu. Gök ve yer unsurlarıyla ilgili çeşitli anlamlar kazandı. Birçok Türk-Moğol kabilesi kurt ismini aldı. Avrupa Hunlarına "Kuzey Kurtları" denilmiştir.
6. ve 7. yüzyıllarda kurt-ata inancı önemli bir yer tutar. Taşlar üzerine kabartmalar yapılmış ve Göktürk hakanları, atalarına hürmet etmek için otağlarının önüne altın kurt başlı tuğ dikmişlerdir. Çin kaynaklarında yer, şahıs, kavim adı olarak Fu-li şeklinde geçiyor. Tabgaç hükümdarı T'ai-wu'nun lakabı Fu-li'dir.
Tabgaç ülkesinde kurt dağları, kurt nehirleri ve kurt dağına ait bir sunak bulunur. Kurt, Proto-Türklerde hiçbir zaman totem olmadı. Hun devrinde ata kültünün bir parçası haline gelmiş ve Türk Dünyası'nın çeşitli yerlerinde kaya ve mezar taşları üzerinde kurt motiflerine rastlanıldı. Ayrıca şaman elbisesi ya da malzemelerinde tanrı-kurt tasvirleri görülür
GEYİK
Geyik, Türklerde kurttan sonraki en önemli hayvandır. Öyle ki Türklerde bir dönem geyik öldürmenin cezası ölüm olurdu.
Geyiğe yüklenen birçok anlam İslamiyet'ten sonra da sürdü.
Bolluk ve bereketin sembolüdür. Kimi zaman yol gösterici kimi zaman mübarek bir binek hayvanı olarak kabul edilir.
Geyiğin adı olan kiyik sözcüğü, genel olarak av hayvanlarını nitelendirmek içinde kullanılır. Bu durum ise, bu hayvanın oynadığı rol konusunda belirsizliğe yol açar. Arkeologlar, bir kurban hayvanı olarak geyiğin atın önceli olabileceğini belirtirler.
AT
At eski Türk Dünyası'nda özellikle insanın ayrılmaz dostu ve savaştaki faydaları ile de kuvvet ve kudret sembolü oldu. At sürüleri ise zenginliğin ifadesi olarak görüldü. At ile gök arasında bir bağlantı olduğu kesin olmakla birlikte bu inancın Türklerde var olması muhtemel. Öyle ki Türk mitolojisinde atın, Tanrı'yı gördüğünden bahsedilir. Yakutların bir efsanesinde anlatılana göre at tanrı tarafından kahramanlara hizmet için gönderildi.
Atlar kahramanları savaşlarda koruyarak onlara yoldaşlık eder. Yenilmeyen, yorulmayan ve insan gibi konuşan bir hayvandır. Şamanlarda ölüm hayvanı ve ruh taşıyıcıdır.
Şamana göğe çıkma olanağı sağladığı için çoğu kere kanatlı olarak düşünüldü. Türkler sonbaharda çayır ve hububatların koruyucusu olan tanrılara at kurban etmişlerdir.
İslamiyet'ten sonra kendisine yeni özellikler eklenen at, Türkler için önemini her zaman koruyan bir hayvan oldu. Ayrıca at, uzun ömür, mutluluk, refah, doğruluk, şöhret, iyilik ve soyun devamlılığının sembolüdür. Ayrıca Kazak ve Kırgızların aş-yog törenlerinde halen at kurban ediliyor.
EJDERHA
Ejderha, Türklere Çinlilerden gelen bir motiftir. Büyük olasılıkla Türkler ejderha figürünü ve onunla ilgili tüm tasarımları Çinlilerden ödünç almışlar. Fakat Türk mitolojisi ve sanatında büyük yer tuttu. Türkler, ejdere yilbegen, jilbegen, celbegen demişlerdir. Özellikle bereket, refah, güç ve kuvvet simgesi olarak kabul edilir.
Vücudu balık pulları ile örtülü, ayakları timsah ayağına benzer, kanatlı, kuyruklu, boynuzlu olarak tasavvur edilen bu yaratık, yılanın uzun yaşaması sonucunda dönüşüm yaşamış bir varlıktır.
Bir başka inanca göre ejder, yılanla vahşi mandanın veya ceylanın çiftleşmesinden ortaya çıkmıştır. Kötülüğün sembolü olan ejderhanın efsane ve masallarda yer alan mücadele motifinin en önemli noktası Uzak Doğu oldu.
Ejderha, Ön Asya kültürleriyle ilişkiye geçildiğinde anlamını yitirmiş ve kötülüğün simgesi olmuştur.
ASLAN
Türklerde aslan figürü Budizm'le birlikte görülmeye başlandı. Budizm'de aslan, tanrı sembolü ve hükümdarın oturduğu tahtı simgeler. Pazırık kurganlarından (mezarlarından) çıkarılan taşların üzerinde aslan resimlerinin bulunması, bu hayvanın Türklerde çok önceden bilindiğini gösteriyor.
Aslanın zafer kazanan, iyilik getiren ve aydınlık veren bir hayvan olarak kabul gördü. Savaşlarda kuvveti, zaferi ve iyiliği simgeledi. Türklerde uzun saçın yaygın olması, aslanın yelesinin yiğitlik ve kudret simgesi olmasıyla ilişkilidir.
Aslan tanrısal bir hayvan olarak Batı Türk Dünyası'nda karşımıza çıkıyor. Bu durum Karahanlılarda belirgin bir şekilde görüldü. Uygur ve Oğuz bölgelerinde aslan adını taşıyan çok fazla kişi bulunması, aslanın çok önceden bilindiğinin kanıtı. Aslan, Türk Dünyası'nın belirli bölgelerinde kurdun yerini almış, Türker'in İslam'ı tanımasından sonra da anlamını yitirmemiştir.
KARTAL
Eski Türklerde kartal önemli bir yere sahip ve Türklerin milli simgelerinden birisi olur. Birçok Türk devletinde ve boylarında kartal figürüne rastlamak mümkündür. Hâkimiyeti, gücü ve kudreti ifade eder.
Özellikle Göktürk ve Uygur devirlerinde kartal ve diğer yırtıcı kuşlar hükümdar ya da beylerin, koruyucu ruhun ve adaletin simgesi olmuş güneşi, güç ve kudreti temsil etmiştir.
Çift başlı kartal Türkler için çok önemli bir mitolojik simge oldu. Ayrıca birçok devlet ve milletin simgesi olan çift başlı kartal, günümüzde de birçok kurum ve kuruluşun amblemlerinde görülüyor. Kartalın çift başlı olarak tasvirinin iki nedeni vardır. Bunlardan ilki kartalın çift başı ile gücünü arttıracağı düşüncesi, diğeri ise simetriye dikkat edilmesidir.
KARAKUŞ (ANKA) ve SİMURG
Mısır mitolojisindeki Phoenix, İran mitolojisindeki Simurg ve Hint mitolojisindeki Garuda'nın Arap ve İslam kültüründeki yansıması Anka ya da Zümrüdüanka'dır. Aynı benzerlikleri gösteren Karakuş ise Türk kültürü ve mitolojisine ait. Moğolların efsanevi kuşu Toğrıl kuşunun, Türklerdeki adı Kongrıl olarak bilinir. Reşidettin, Toğrıl kuşunun Anka kuşu ile benzerlik gösterdiğini söyler.
Anka'nın yüzünün tıpkı insan yüzüne benzediği, uzun boyunlu ve tüylerinin renk renk olduğundan bahsedilmiştir. İranlılar Anka'ya Sirenk veya Simurg demişlerdi.
Anka kuşu, tek başına yaşayan bir hayvan. Ayrıca çok yüksekten uçan bir kuş olup, bir avıyla aylarca yemek ihtiyacını karşılar. Oğuz Destanı'nda, Türk mitolojisinin en önemli ve yaygın motiflerinden olan Gök ağaçlarının yanındaki evler Anka kuşu motifine benzetilir.
Her kuşun bir rengi ve özelliğinin Simurg'ta bulunduğu hatta otuz kuş büyüklüğünde olduğu Fars kaynaklarında geçer. Simurg'un büyüklüğü ile ilgili bir efsanede de kanatlarını açtığı zaman yeryüzünün karanlığa büründüğünden ve büyük bir gölge oluştuğundan bahsedilir. Simurg, büyük ölçüde Anka ile benzerlik gösterir. Anka ve Grifon'da bulunan özellikler ve benzerlikler Simurg'da da aynıdır. İran etkisiyle Türk mitolojisinde yer almıştır.
GARUDA
Garuda, kanatları altın olan mitolojik bir kuştur. Hızlı uçmasından dolayı lider olarak kabul edilir. Boynunda zümrüt bulunur ve en büyük düşmanı yılandır.
GRİFON
Grifonlar göğü, tan ağarışını, ilim, irfan ve kuvvet gibi kavramları ifade eder. Türklerde özellikle kartal başlı Grifonlar yaygın olarak görülür.
AYI
Türk mitolojisinde önemli bir yeri olmasına rağmen bir kartal, at ya da kurt kadar önemli olmadı. Bununla birlikte Türk destanlarında ayı, aptal bir hayvan olarak bilinir. Ayı, orman tanrısı ya da orman ruhunun simgesiydi. Başkurtlar onu ata saydı. Erken devirlerde kurdun adının tabu olması gibi ayı adının da zikredilmesi yasaklanmıştı.
Ayı tipi elbiseler şamanlar tarafından kullanılmış, onun farklı kısımlarından alınan kemikler de şaman elbiselerine dikilmek suretiyle şamanın göğe seyahatinde yardımcı ruh olarak işlev gördüğüne inanıldı. Çinliler için güç ve cesaretin sembolüdür.
Bu sembolün İslamiyet'ten sonraki dönemde anlamında bazı değişiklikler oldu. Kaba kuvvetin ve kötü insanın simgesi haline geldi.
BALIK
Balık, Türk kozmolojisinde(evren biliminmde) gök gürültüsü unsurunun hayvan biçimli sembolüdür.
Özellikle göl ve nehir kıyılarında yaşayan Türk topluluklarında bereket, refah ve bolluk simgesi olarak görüldü, evlilikte de mutluluk ve üremenin simgesi oldu. Fakat Türklerin balık ve balıkçılığa ilgileri azdı. Balıkçı Türkler Asya'nın kuzeyinde soğuk bölgelerde yaşamışlar, çünkü başka geçim kaynağı bulamamışlardı. Ayrıca Uygurlarda balık öldürmek ve balıkçılıkla uğraşmak günah kabul edilir.
BOĞA
Boğa genellikle yer unsuru içinde değerlendirilmekle beraber bazı anlamlarıyla gökle de ilişkilendirilir. Eski Türklerde boğa kahramanlık arması ve simgesidir. Aynı zamanda savaş ilahı da sayılır. Boğa ve onun yüksek coğrafi bölgelerde yaşayan tüylü cinsi olan kotuz, kuvvet ve kudret simgesi olduğundan aynı zamanda hükümdar ya da hükümdarlık simgesi ya da arması sayıldı. Tonyukuk yazıtında hükümdarın yağlı semiz bir boğayla karşılaşması bu konuyu destekler. Noyun Ula'daki Hunlara ait mezarlarda aslana benzeyen boğa kabartmaları görülüyor.
DEVE
Türk mitolojisinde kahramanlık simgesidir. Özellikle buğra denilen erkek develer kahramanlar tarafından töz olarak kabul edilmiştir. Irk Bitig'de geçen üç kehanet, deveye belli bir roller yükler. Bunların ikisi, tüm tuhaflıklarıyla ortaya sorunlar atmakta ve kehanetlerin birinde erdişi bir deve yer almaktadır.
Selçuklu ve Osmanlılarda önemli bir hayvan olan devenin, koruyucusu olduğuna inanılan Oysul-Ata'nın insanları da koruduğuna inanılırdı. Deve, Türk halklarının ekonomisinde daima önemli bir rol üstlenir. Devenin önemine işaret eden çok sayıda mevcut kanıt konusunda Kâşgarlı Mahmud'u anımsamak yeterli olacaktır.
FİL
Fil; gücü, bilgiyi, bereketi ve uzun ömrü ifade eder. Türklerin yaşadığı yerler file çok uzaktır. Budizm'in Türkler arasında yayılmaya başlamasıyla birlikte filin önemi Türkler arasında arttı. Fille ilgili çeşitli mitolojik hususlar, Budizm'den önceki devirlerin mitolojisinde de karşımıza çıkarıyor. Birçok ilahın bineği olmuş ve bazı ilahlar fil suretine girmişlerdi. Tanrı ya da önemli kişileri taşıyan fil tasvirleri Türk devrine ait bazı bölümlerde karşımıza çıkıyor.
HOROZ VE TAVUK
Türklerde horozla ilgili inançlarda Şamanizm'in etkisi bulunur. Büyük olasılıkla kötü ruhları kovan, koruyucu bir simgedir. Özellikle horoz, günün aydınlanışını haber vermesiyle bu anlamı ifade eder.
Horoz ve tavuk Türk kozmolojisinde barış unsurunun hayvan biçimli simgesi oldu.
Ayrıca On İki Hayvanlı Türk Takvimi'nin yıl simgelerinden birisidir.
KAPLAN
Kaplan, Türk mitolojisi ve sanatında Çin'dekine paralel bir şekilde yer alır.
Kaplan Türk kabilelerinin ve yiğitlerinin en eski tözlerindendir. Yenisey-Kırgız kültür çevresini anlatan av sahnesi tasvirlerinde ok atan süvarilerin önünde koşan kaplanlar görülür. Kurtla birlikte bazı Türk söylemlerinde aslanın önceli olması muhtemeldir.
KAPLUMBAĞA
Türk mitolojisindeki kaplumbağa eski Çin ve Hint tasavvurlarıyla olan ilişkiler sonucunda gelişti. Kaplumbağanın kubbe şeklini andıran sırtı gök ve alt kısmıysa yer unsurlarına işaret eder. Böylece kaplumbağa bir su üzerinde bulunan yeryüzüyle onun üzerindeki göğü temsil eden bir simge olarak karşımıza çıkıyor.
Yapılan bazı uzun araştırmalar sonucunda, Çin'in kaplumbağa simgesini Hindistan'dan aldığı ortaya çıktı.
KEÇİ, KOÇ, KOYUN
Taoizm'de ölümsüzlüğü temsil eden keçinin, Budizm'de tanrılarla ilgili olduğu düşününülür. Dağ keçisi şekli hanedan arması olarak da kullanıldı. Bunu en güzel örneğini Kültigin Yazıtı'nın doğu yüzündeki dağ keçisi şeklindeki amblem ifade eder. Eski Türklerde dağ keçisi sıgun sözcüğüyle ifade edildi. Keçi yer tanrısının hayvanı sayıldı. Özellikle matem törenlerinde kurban edildi.
Koç eski Türklerde Gök Tanrı'ya sunulan kurbanlardandır. Çin kaynaklarına göre Tabgaçlar Gök Tanrı ayininde koç kurban etmişlerdi. Koç daha çok gökle ilgili sayılmış ve ongun olarak kullanıldı. Güç ve kuvvet simgesidir. Koç Moğollar arasında verimliliği, bereketi simgeler.
Koçun gökten geldiğine inanılmış ki bu durumun İslam kaynaklı olduğu muhtemeldir. Uygurlarda koç, cehennemdeki varlıklar arasında sayılır. Koyun da koç gibi Gök Tanrı'ya sunulan kurbanlar arasında olmuştur. Koyun günümüzde en çok kurban edilen hayvanlardan birisi olma özelliğini korumaktadır.
Kazak ve Kırgızlarda koyunların karnında bulunan bir taşın yağmur yağdırdığı inancı vardır.
KÖPEK
Köpek, Türklerde kurt kadar yer kaplamasına rağmen daha önemsiz bir rol üstlenir. Bu hayvan Türk topluluklarının cenaze töreninde kurban edilmiştir. Türk kozmolojisinde ölüme işaret eden örneklerdendi.
Olumsuz anlamlarına rağmen bazı Türk topluluklarında önemli sayılan efsanevi köpekler de var. Kırgızlarda Kumayık, Başkurtlarda Barak, İslamiyet'ten sonra da Müslüman Türklerde ve diğer Müslüman topluluklarda Kıtmir ki bu Kehf Suresi'nde de geçmektedir, önemli bazı köpekler olmuştur.
TAVŞAN
Tavşan, Türk kültüründe olduğu gibi diğer kültürlerde de önemli bir yere sahip. Şamanist Türk topluluklarında duvarlara ya da sırıklara tavşan derilerini asma geleneği görüldü. Türk ve Moğol insanları arasında bir şamanın tavşan avlaması gökyüzüne yapacağı yolculuğu ifade eder.
Ayrıca tavşan On İki Hayvanlı takviminde de yer almıştır. Bu yılda hükümdar insanlara adaletli ve insaflı davranmış, bol yağışla birlikte bolluk ve bereket yılı olmuştur.
Göktürklerde av hayvanı oldu ve uğurlu sayıldı.
TİLKİ
Tilki eski çağlardan beri ata simgesidir.
Tilki kahramanların koruyucu ruhlarından sayılır. Koruyucu ruh öldüğünde, kahramanın da öldüğüne inanıldı.
İslamiyet'ten sonra da Türklerde korkaklık ve kurnazlığı ile bilinir. Türklerde hilekâr bir hayvan olarak tanınıyor.
YILAN
Yılan ejderha ile akrabadır.
On İki Hayvanlı Türk Takvimi'nde yer alan hayvanlardan birisidir.
Yılan genellikle karayılan adıyla anılmış ve Şamanizm'de yeraltı ilahını simgelemiştir.
Türk mitolojisinde ak Gök Tanrı'yı, kara ise yeraltı tanrısını temsil ettiğinden yılan yeraltı hayvanı olarak kabul gördü.
Uzun süre dış kültürlerden uzak kalan Kuzey Türkleri ve Altaylar, Çin ejderhası yerine efsanevi büyük yılanlarını koymuşlardı.
Yılan şeytani varlıklar arasında yer almıştır. Osmanlı kaynaklarında evren, büyük bir yılan olarak tanımlanır. (İslam Ansiklopedisi; Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat; Eski Türk Mitolojisinde Hayvan Motifleri Üzerine Düşünceler,Yrd. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü - Baran Güvenç)