Anadolu tarihine ışık tutacak ‘Sis Seyahatnamesi’ ve Ahmet Nazif Efendi
Bir sahaf dükkânı ve önünden el arabası ile geçen bir hurdacı… Arabanın üzerinde metal ve plastik hurdalar ve birkaç tane de kitap… Böyle başladı Ahmet Nazif Efendi’nin “Sis Seyahatnamesi”nin yeniden keşfedilme hikâyesi. Osmanlı devlet adamı, hattat ve yazar Ahmet Nazif Efendi’nin kendi el yazısıyla kaleme aldığı bu kıymetli eser, günümüz Türkçesine çevrilerek, okuyucuların beğenisine sunuldu. 1908 yılında, Kayseri’den Adana’ya yapılan bir yolculuğu konu alan eserde, Anadolu şehirlerine dair birbirinden değerli bilgiler yer alıyor.
Kayseri'de bir sahaf dükkânı sahibinin, hurdacıdan satın aldığı kitaplardan birinin içinde, Osmanlıca bir el yazmasına rastlandı. Ahmet Nazif Efendi'ye ait olduğu tespit edilen ve bugüne dek varlığı bilinmeyen bu eser, Kayseri Belediyesinin yayımladığı aylık derginin Aralık sayısında yerini aldı.
KÜLTÜR TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ BÜYÜK
Osmanlı devlet adamı, hattat ve yazar Ahmet Nazif Efendi'nin kendi el yazısıyla kaleme aldığı "Sis Seyahatnamesi", 1908 yılında Kayseri'den Adana'ya yapılan bir yolculuğu anlatıyor.
Anadolu şehirlerinin o dönemdeki sosyal ve kültürel yaşamına ilişkin verdiği bilgiler nedeniyle oldukça kıymetli olan bu eser, bir devlet adamının gözünden Osmanlı'daki toplumsal ve kültürel yapıyı, coğrafyayı anlatıyor.
AHMET NAZİF EFENDİ KİMDİR?
Ahmet Nazif Efendi 1860 yılında, Türk-İslam kimliğine sahip bir Orta Anadolu şehri olan Kayseri'de doğdu ve büyüdü.
Babası, aynı zamanda şair olan Dellakzadelerden müsevvid yani müftü kâtibi Raşid Efendi'dir. Dedesi Mustafa Efendi de müsevviddir. Annesi ise Kâtipzadelerden Behice Hanım'dır.
Ahmet Nazif Efendi, ilk tahsilini Mahalle Mektebi'nde yaptıktan sonra, Mekteb-i Rüştiye'den şehadetname aldı ve ardından Medrese'ye devam etti.
İYİ BİR EĞİTİMDEN GEÇTİ
Ahmet Nazif Efendi'nin el yazısıyla kaleme aldığı eserlerindeki yazısına, kitabeleri okumasındaki maharetine, Arapça ve Farsça terkiplerle birlikte Türkçeyi kullanmasına bakarak iyi bir eğitimden geçtiği görülür.
Ahmet Nazif Efendi, maişetini devlet memuru olarak temin etti. 19 yaşında başladığı memuriyet hayatı, 1890 yılından sonra Kayseri dışında da sürdü.
ABDÜLHAMİD ONA 'RÜTBE-İ RABİA' TEVDİ ETTİ
Ahmet Nazif Efendi, başarılı bir memuriyet hayatı geçirdi ve padişahın irade-i seniyyesi ile taltif edildi. 1897'de Sultan II. Abdülhamid Han tarafından Ahmet Nazif Efendi'ye "Rütbe-i Rabia" yani "dördüncü rütbe" tevdi edildi.
Ahmet Nazif Efendi, çok yönlü bir kişilikti. Memuriyetin yanında o, ders verecek derecede iyi bir hattat, dergilerde yer bulacak şekilde bir şair, Kayseri'de ilk müzecilik çalışmalarını başlatan bir müzeciydi.
Aynı zamanda bir koleksiyoner, yazı işleri müdürlüğü yapan bir gazeteci, hepsinden daha mühim olmak üzere tarihçiydi ve yaşadığı dönemin şartlarında bunlarda da temayüz etmişti.
KALEME ALDIĞI 22 MAKALE GAZETEDE YAYIMLANDI
Dede ve baba mesleği olan kâtiplikteki başarısı ve hattat olması, Ahmet Nazif Efendi'nin aynı zamanda farklı okullarda hüsnühat öğretmenliği yapmasını da sağlamıştı.
Ahmet Nazif Efendi, kaleme aldığı seyahatnamesiyle nasıl ki Kayseri tarihinin öncüsü konumundaysa Erciyes Gazetesi de Kayseri basın tarihinin öncüsüdür. Kayseri'de çıkan ilk gazete olan Erciyes Gazetesinin Yazı İşleri Müdürlüğünü bir dönem Ahmet Nazif Efendi yürütmüştür.
Erciyes Gazetesinde Ahmet Nazif Efendi'nin Kayseri tarihi, coğrafyası ve meşhur tarihî şahsiyetleri ile alakalı 22 makalesi ve birkaç tane şiiri neşredilmişti.
80 YIL BOYUNCA MUHAFAZA EDİLEN ESER
Ahmet Nazif Efendi, bugüne kadar bilinen iki eseri olan Mirat-ı Kayseriyye ve Kayseri Meşahiri'nin bazı kısımlarını ilk defa Erciyes Gazetesinde tefrika etmeye başladı. Ancak, 54 yaşında vefat edince bu iki eserinin yayımı uzun süre mümkün olmadı. Bu gecikmede Ahmet Nazif Efendi'nin vârislerinin tavrı etkilidir.
Kayseri tarihini ilk kez kaleme alan Halil Edhem Bey'in, eserinin girişinde Mirat-ı Kayseriyye'den bahsetmesi üzerine, birçok tarihçi bu eserden haberdar oldu. Ardından eseri yayımlamak için Ahmet Nazif Efendi'nin vârislerine başvurdu, ancak olumsuz yanıt aldılar.
Vârisler, bu iki eseri yaklaşık 80 yıl boyunca muhafaza ettiler. Mirat-ı Kayseriyye, Kayseri'de çok uzun süre valilik yapan ve döneminde birçok kıymetli kitabın yayımlanmasına önayak olan Yüksel Çavuşoğlu'nun devreye girmesiyle ancak 1987'de yayımlanabildi.
Ahmet Nazif Efendi'nin yayımlanan ikinci eseri ise Kayseriyye Meşahiri'ydi. "Kayseri Meşhurları" ismi ile 1991'de Prof. Dr. Meserret Diriöz ve Haydar Ali Diriöz tarafından sadeleştirilerek neşredildi.
ANADOLU'YA IŞIK TUTAN 'SİS SEYAHATNAMESİ'
Ahmet Nazif Efendi'ye ait olduğu bilinen ve kendi yazısıyla kaleme aldığı eserler şimdiye kadar şu şekilde biliniyordu: özgeçmişi, Mirat-ı Kayseriyye, Kayseriyye Meşahiri ve Raşid Efendi Kütüphanesi ile ilgili mektubu.
Şimdiye kadar hiç kimse tarafından yayımlanmayan, hiçbir yerde kaydı bulunmayan Ahmet Nazif Efendi'nin el yazması, yeni bir eser olarak gün yüzüne çıktı. Eserin adı: Sis Seyahatnamesi.
YAŞANAN KURAKLIK NEDENİYLE YOLA ÇIKTI
32 sayfa, ikinci sınıf sarı kâğıttan oluşan ve siyah mürekkeple rika ile kaleme alınan bu seyahatnamede, II. Meşrutiyet'in ilanına denk gelen 1908 yılında gerçekleşen olaylar anlatılır.
Anadolu'nun farklı yerlerindeki günlük hayata dair gözlemlere yer verilen bu seyahatnamede, o yıl Kayseri'de büyük bir kuraklık yaşanmış ve ahali feryat ederek Kayseri İdaresine başvurmuştur.
Adana vilayetine bağlı Sis (bugünkü adıyla Kozan) kazasından hasatın yeni yapıldığı ve istenildiği kadar hububat temin edilebileceği cevabı alınınca, hububatı taşımak üzere tedarik edilen develer Sis'e gönderilmiş ve İdare Meclisi Başkâtibi Ahmet Nazif Efendi de alınacak hububatın ücretini ödemek üzere görevlendirilmişti.
SEYAHATNAMEYİ KALEME ALMAYA NASIL KARAR VERDİ?
Yolların at arabasıyla seyahate uygun olmadığı gerekçesiyle Ahmet Nazif Efendi'nin rotası değiştirildi ve Niğde tarafına yönlendirildi. Bu sırada Hintli bir kanun kaçağını tespit etti ve onu Kayseri uzak olduğu için Tarsus'a götürüp yetkililere teslim etti. Ahmet Nazif Efendi, bu olay üzerine seyahatnameyi yazmaya karar verdi.
Tarsus'ta dolaşarak tarihi eserleri ziyaret eden Ahmet Nazif Efendi, daha sonra trenle Adana'ya geçti. Adana'da valiyi ziyaretinden sonra Sis'e geçen Ahmet Nazif Efendi, gerekli hububatı develere yükleterek Kayseri'ye gönderdi ve posta ile kendisi adına gönderilen paralarla hububat satın alınan kişilere ücretlerini ödedi.
24 Aralık 1914 tarihinde hayatını kaybeden Osmanlının bu kıymetli zatı, Kayseri'de bulunan Seyyid Burhaneddin Türbesi'nin yanına defnedildi.
ANADOLU'DA HAYATA DAİR GÖZLEMLERİNİ KALEME ALDI
Ahmet Nazif Efendi, Sis Seyahatnamesi'nde sadece Kayseri değil Adana, Tarsus ve çevresindeki yerlerle ilgili kıymetli bilgiler de paylaşıyor. Bu yerler şu şekilde sıralanıyor:
"Sis: Günümüzde Adana'ya bağlı ilçe olup o dönemde Adana vilayetinin Kozan kazasının merkezi için kullanılan isim.
Haçin: Günümüzde Adana'ya bağlı Saimbeyli ilçesinin 1925'e kadar kullanılan eski adı.
Niğde: Kayseri'nin güneyinde yer alan ve o dönemde Adana vilayetine bağlı bir kaza konumunda olan il.
Yavaş Ovası: Erciyes Dağı'nın güneybatısında Niğde-Kayseri arasında yer alan ova.
Beyoğlu Hanı: Niğde ile Pozantı arasında yer alan bir han.
Bozantı Nehri: Çakıt Suyu olarak da bilinen Adana'nın Pozantı ilçesinden kaynağını alan Seyhan Nehri'nin kollarından birisi.
Ak Köprü: Pozantı Irmağı üzerindeki bir köprü, yakınında bulunan Şekerpınarı'ndan dolayı Şekerpınarı Köprüsü de denilen Akköprü'nün; 833 yılında yapıldığı söylenir.
Ayva Beyi: Pozantı yakınlarında bir mevki Tarsus: Günümüzde Mersin iline bağlı ilçe, o dönemde Adana vilayetine bağlı bir kaza.
Gülek Boğazı: İç Anadolu ile Akdeniz Bölgesi'ni birbirine bağlayan sarp bir geçit.
Mersin: İl merkezi, o dönemde Adana vilayetine bağlı liva.
Adana: Kayseri'nin güney komşusu olan il, o dönemde vilayet merkezi.
Misis: Ceyhan nehri kenarındaki tarihi kent.
Nalbantoğlu Çiftliği: Kozan'da bir çiftlik. Sahibi Ermeni olup Çukurova'da yaşanan Ermeni olaylarının örgütlendiği yerlerden biri."
Fikriyat